Jump to content
  • Kayıt Ol

En son bitirdiğiniz mangalar


Ryoko Yoichi

Önerilen İletiler

Gantz

1-190 arası 6/10, 191-300 arası 7/10, 301-383 arası 8/10.

190'a kadar ne oluyor falan hiç umurunda olmuyor insanın, birilileri ölüyor falan filan ama hiçbir karaktere bağlanamıyorsun, bir iki yer dışında pek umursadım. Anca 190'dan sonra insana tebessüm ettirecek, karakterleri önemsettirecek olaylar oluyor.

Aslında manga değil de film olacak bir konusu vardı ama fimlerini de yapamamışlar diye duydum. Japonların Matrix'i Gantz'dır. Bir yerden sonra Hollywood filmine bağladı olaylar. Zaten orada tavan yaptı her şey. Bence olaylaı falan da gayet güzel bağlandı. Hiçbir şey ortada dımdızlak kalmadı.

Aşırı karakter vardı ama özellikle seks manyağı ile Cherry'i sevdim.

Seks manyağı dediğin o Nurarihyonla bıdıbıdı yapan öğretmen mi :011: Gantz'ı chapter chapter takip etmediğin için şanslısın, okuyunca hiçbir şey anlaşılmıyor illa bekletip bir kerede okuman gerekiyordu. Çok akıcı bi manga zaten bi bakmışsın 200 chapter olmuş.

Sonunu nasıl buldun peki? Şahsen biz (ben ve birlikte okuduğum birkaç arkadaş) sonunun "bitir demişler adam bitirmiş" şeklinde bittiğini düşünmekteyiz. Adamların tam Japonya'ya düşmesi etmesi falan.. bilemedim, dediğin gibi Hollywood'a bağladı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Uzaylılara karşı aşırı zaafı olan adam, evet. Onu en çok çıplak dövüşürken sevdim, adrenalini doruklarda yaşıyor.

Bazı mangalar bölüm bölüm doyurucu olmuyor, ben doyurucu gelirse normalde aynı seriden bir bölümden fazla okuyamam ama bunda 10-20-30 diye gidiyor valla :D

Sonuna gelince, bilmiyorum, dünyanın başka bir yerine gitseler buluşmaları vakit alırdı, yalnızca zaman kaybı, Japonya'yı bulmalarında bir sıkıntı görmedim. Zaten Gantz falan amacına ulaştı, nereden, niye geldiği falan, ben konusunu, bitişini gayet makul buldum. Hollywood filmi gibi bitti işte.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ashita no Joe Uzun bir yazı olacak sanırım. Kısa tutmaya çalışacağım, ama bol spoilerlı olacak. Ki olayın özü işin spoilerlı kısımlarında. Ippo'lu minik spoilerlar da var birazcık.

Kaç günde okudum 20 cildi? 4 gün falan taş çatlasa, ilk 4-5 cilt problemdi aslında, çünkü bu Joe denen zibidiye hiç mi hiç ısınamadım. Sonra tam sokak kavgası modundan çıkıp boks yapmaya başladı ki, tüm zamanımı mangayı bitirmeye adadım. Erken kalkmam gereken bir gün öncesi finale yaklaşmıştım ve o finali göremeden bırakamadım, son 3 cildi uyku saatimden çalarak okudum. Neyse 9. cildin sonu bitirdi beni, heralde Rikiishi'yi Joe'dan daha çok sevdim, özellikle mapustan çıkıp Joe'nun ezeli rakibi olduğunu kabullendiğinde. Öncesinde ona da pek ısınamamıştım oysa ki. Hayır benim gibi iyilik timsali birisi, mapuslara düşecek kadar kötü şeyler yapmış veletlerle neden empati kursun ki zaten? Ama boks işte. İşin içine spor girince empati de devreye giriyor.

Joe'ya taaa Rikiishi'nin ölümüne kadar ısınamadım. Türlü kötü alışkanlıklara sahip sonuçta, bir de önüne gelene saldırıyor falan, uğraşılmaz valla. Sonlara doğru düzelir dedim ama yok arkadaş, düzelmiyor. Ama ağlatıyor. Boksun gerçeklerini ilk elden yaşıyor yaşatıyor. Hajime no Ippo'yu çok severim, ama orada boksun acı yanlarını görsek de ölüm gerçeği ile karşılaşmadık, en azından Ippo birinin ölümüne sebep olmadı, dövdüğü çoğu boksör ya sakat kaldı ya da boksu bırakmak zorunda kaldı, ama bunun Ippo'yu çok da etkilediğini göremedik. Joe, ezeli rakibi, ebedi dostu Rikiishi'nin ölümüne sebep oluyor. Bu da Joe gibi takıntılı birinin heralde yaşayabileceği en büyük şok. Rikiishi haricinde Carlos Rivera'nın da emekliye ayrılmasının baş nedeni kendisi. Boksun acı gerçekleri. Sonra aynı şeyler kendine de olmaya başlıyor, belirtiler Joe'nun en kısa zamanda boksu bırakması gerektiğini gösteriyor, hatta serinin as kızı yalvarıyor, ama yok takıntılı bu çocuk. Arkasında dağ gibi her geçen gün büyüyen bir hayran kitlesi var, kimseyi dinlemiyor ve olacakların da farkında ama Jose Mendoza ile dünya şampiyonu olabilmek için ringe çıkıyor, biliyor alamayacağını, alsa da bir işe yaramayacağını, ama tek amacı o ringe çıkmak. Ringe çıkıyor ama inemiyor. Ötesi de yok zaten, final sahnesi o ikonik taburede oturma sahnesi. Diğer karakterlerin ne düşündüğünü falan bilemiyoruz. O kıza son dövüşünde giydiği eldivenleri veriyor, hiç dinlemediği koçunun şaşkınlığını bir önceki kareden görüyoruz. Ağlatıyor Joe.

Rikiishi ise belki de serideki en yetenekli boksör, Joe ile son dövüşünde Joe'nun gardsız dövüş stilini Joe'ya karşı kullandığında kopardı beni. Joe da aynını yapınca şahane oldu. Ama ölmesini hiç beklemiyordum. Joe'nun öleceğini yıllar öncesinden biliyordum da Rikiishi'den bunu beklemiyordum. Ama o da Joe gibi inatçı ve rakibine duyduğu saygıdan sırf onunla kapışabilmek için Joe'nun klasına iniyor kısa zamanda baya kilo vererek. Ama sevdiriyor kendini namussuz. Ölmeseydi keşke.

Koç Danpei Tange ise tipine kıl olduğum, mangada eksik olsa keşke dediğim bir karakter. Joe için çok çaba sarfediyor. Onun haricinde zerre sevemedim kendisini.

Carlos Rivera ise sevdiğim üçüncü karakter. Hatunlarla flört eden yapısına kılım ama iş boksa gelince ciddileşiyor. Joe çok pis benzetiyor bunu, o son hobo hali içimden bir parça kopardı, öylesine yetenekli birinin, bazı şeyleri kaybetse de sonu öyle olmamalıydı. Yine de final maçında ringin kenarında o tiple bile cool karakterlerden biriydi.

Joe'nun dövüş aşkını maksimuma çıkarmak için tarih öncesi insanların en ilkelini zaman makinesi bile kullanmadan getirip de boksör yapmalarını şaşkınlıkla izledim. O neydi hakkaten ya?

Karakter yönünde epey zayıftı, bir kaç karakter hariç kimseyi sevemedim. Nishi'nin koğuş ağası rolünden mahallenin sevimli manavına dönüşmesini de utançla izledim, ama heralde seride boksun içine girip en mutlu sona ulaşan oydu. Dramı boldu serinin, komedi yönünden kıttı. Sık sık ne alaka la dedirtti ama okuttu kendini Ashita no Joe. Boks yönünden de fazlasıyla doyurucuydu. Hajime no Ippo kadar iyiydi ama yine de bir Hajime no Ippo değildi benim için. Oyunları falan varsa akmak lazım. :P

Kamen Boxer Kamen Rider meets boxing world gibi bir şey olmuş. Kısa ve geyik bir seriydi. Çay molasında okunup bitirilesi bir şeydi işte.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ashita no Joe Uzun bir yazı olacak sanırım. Kısa tutmaya çalışacağım, ama bol spoilerlı olacak. Ki olayın özü işin spoilerlı kısımlarında. Ippo'lu minik spoilerlar da var birazcık.

Kaç günde okudum 20 cildi? 4 gün falan taş çatlasa, ilk 4-5 cilt problemdi aslında, çünkü bu Joe denen zibidiye hiç mi hiç ısınamadım. Sonra tam sokak kavgası modundan çıkıp boks yapmaya başladı ki, tüm zamanımı mangayı bitirmeye adadım. Erken kalkmam gereken bir gün öncesi finale yaklaşmıştım ve o finali göremeden bırakamadım, son 3 cildi uyku saatimden çalarak okudum. Neyse 9. cildin sonu bitirdi beni, heralde Rikiishi'yi Joe'dan daha çok sevdim, özellikle mapustan çıkıp Joe'nun ezeli rakibi olduğunu kabullendiğinde. Öncesinde ona da pek ısınamamıştım oysa ki. Hayır benim gibi iyilik timsali birisi, mapuslara düşecek kadar kötü şeyler yapmış veletlerle neden empati kursun ki zaten? Ama boks işte. İşin içine spor girince empati de devreye giriyor.

Joe'ya taaa Rikiishi'nin ölümüne kadar ısınamadım. Türlü kötü alışkanlıklara sahip sonuçta, bir de önüne gelene saldırıyor falan, uğraşılmaz valla. Sonlara doğru düzelir dedim ama yok arkadaş, düzelmiyor. Ama ağlatıyor. Boksun gerçeklerini ilk elden yaşıyor yaşatıyor. Hajime no Ippo'yu çok severim, ama orada boksun acı yanlarını görsek de ölüm gerçeği ile karşılaşmadık, en azından Ippo birinin ölümüne sebep olmadı, dövdüğü çoğu boksör ya sakat kaldı ya da boksu bırakmak zorunda kaldı, ama bunun Ippo'yu çok da etkilediğini göremedik. Joe, ezeli rakibi, ebedi dostu Rikiishi'nin ölümüne sebep oluyor. Bu da Joe gibi takıntılı birinin heralde yaşayabileceği en büyük şok. Rikiishi haricinde Carlos Rivera'nın da emekliye ayrılmasının baş nedeni kendisi. Boksun acı gerçekleri. Sonra aynı şeyler kendine de olmaya başlıyor, belirtiler Joe'nun en kısa zamanda boksu bırakması gerektiğini gösteriyor, hatta serinin as kızı yalvarıyor, ama yok takıntılı bu çocuk. Arkasında dağ gibi her geçen gün büyüyen bir hayran kitlesi var, kimseyi dinlemiyor ve olacakların da farkında ama Jose Mendoza ile dünya şampiyonu olabilmek için ringe çıkıyor, biliyor alamayacağını, alsa da bir işe yaramayacağını, ama tek amacı o ringe çıkmak. Ringe çıkıyor ama inemiyor. Ötesi de yok zaten, final sahnesi o ikonik taburede oturma sahnesi. Diğer karakterlerin ne düşündüğünü falan bilemiyoruz. O kıza son dövüşünde giydiği eldivenleri veriyor, hiç dinlemediği koçunun şaşkınlığını bir önceki kareden görüyoruz. Ağlatıyor Joe.

Rikiishi ise belki de serideki en yetenekli boksör, Joe ile son dövüşünde Joe'nun gardsız dövüş stilini Joe'ya karşı kullandığında kopardı beni. Joe da aynını yapınca şahane oldu. Ama ölmesini hiç beklemiyordum. Joe'nun öleceğini yıllar öncesinden biliyordum da Rikiishi'den bunu beklemiyordum. Ama o da Joe gibi inatçı ve rakibine duyduğu saygıdan sırf onunla kapışabilmek için Joe'nun klasına iniyor kısa zamanda baya kilo vererek. Ama sevdiriyor kendini namussuz. Ölmeseydi keşke.

Koç Danpei Tange ise tipine kıl olduğum, mangada eksik olsa keşke dediğim bir karakter. Joe için çok çaba sarfediyor. Onun haricinde zerre sevemedim kendisini.

Carlos Rivera ise sevdiğim üçüncü karakter. Hatunlarla flört eden yapısına kılım ama iş boksa gelince ciddileşiyor. Joe çok pis benzetiyor bunu, o son hobo hali içimden bir parça kopardı, öylesine yetenekli birinin, bazı şeyleri kaybetse de sonu öyle olmamalıydı. Yine de final maçında ringin kenarında o tiple bile cool karakterlerden biriydi.

Joe'nun dövüş aşkını maksimuma çıkarmak için tarih öncesi insanların en ilkelini zaman makinesi bile kullanmadan getirip de boksör yapmalarını şaşkınlıkla izledim. O neydi hakkaten ya?

Karakter yönünde epey zayıftı, bir kaç karakter hariç kimseyi sevemedim. Nishi'nin koğuş ağası rolünden mahallenin sevimli manavına dönüşmesini de utançla izledim, ama heralde seride boksun içine girip en mutlu sona ulaşan oydu. Dramı boldu serinin, komedi yönünden kıttı. Sık sık ne alaka la dedirtti ama okuttu kendini Ashita no Joe. Boks yönünden de fazlasıyla doyurucuydu. Hajime no Ippo kadar iyiydi ama yine de bir Hajime no Ippo değildi benim için. Oyunları falan varsa akmak lazım. :P

Normal şartlar altında yazmayacaktım ama yine dayanamadım. :D Müsaaden ile karşı yorum yapacağım abi. :D

Abi, Hajime no Ippo ile Ashita no Joe lütfen karşılaştırılmasın. Tekrar söylemek istedim bunu ilk olarak. O kadar gerçek bir şekilde işlenilen ve sporun o "acı" yönlerini o kadar güzel vurgulayan bir eser bulabilirsen ne mutlu sana. Ki efsane olması ile ilgili değil bu, direkt olarak gerçek. Gelmiş geçmiş en iyi dram ve spor serisi olarak görülüyor. Ki ben seri bitimi ciddi ciddi araştırdım. Yani Joe karakteri ya da inan sayamayacağım birçok karakter çok değerli ve yerleri hiçbir şekilde doldurulmaz. Sanırım ne kadar değerli olduğunu şu anlatabilir: http://brisbanegraphicartsmuseum.com/smallstories/wp-content/uploads/2014/11/TokyoDay21raw-163-1.jpg

Sen hele onun animesini izle, neler olacak neler? Osamu Dezaki gerçekten kendisini konuşturmuş. Cidden efsanevi bir aktarım. İkinci olarak alıntı yapılan yönleri gördün sanırım? Ne kadar esere ilham kaynağı olduğunu bile? Yerlere göklere sığdırılamayan Gurren Lagann serisindeki Kamina'nın ölüm pozunun nereden geldiğini açık bir şekilde okuyan ya da izleyen anlar herhalde. Resmen Joe kopyalanmış oraya. :D

Onun haricinde o manganın sanatı nedir? Bu eser 1968 yılında başlandı ve 1973 yılında bitti. Yılına göre o nasıl bir sanat?

Cidden spor haricinde, bu kadar "erkeksi" bir seri bulunmaz. Sadece "spor" adı altında değil, "erkeklik" adı altında gelmiş geçmiş en iyi eser olarak görülüyor. Ki o alanda Hokuto no Ken bile yanına yaklaşmış değil Ashita no Joe serisinin. Ki sadece bu değil, o karakterler nasıl hiçbir şekilde bir şey değil. Bunu söylemeni cidden anlamadım abi. O Joe ya da Rikiishi resmen erkeklik abidesi. Valla şaşırdım abi bu yorumlara, yalan söyleyecek halim yok.

İkinci olarak, o Joe'nun ölümünün değerini şu sözler inanılmaz bir şekilde anlatıyor zaten:

"Even if it’s just for a moment, I’m gonna burn so bright and so red I’ll dazzle everyone. And all that'll be left is pure white ash..."

Ki bu söz nerelerde kullanıldı? Her defasında ama her defasında, okuduğum zaman inanılmaz hüzünlenirim. Ve o Rikiishi ölümü mahvetmişti beni. Ki o poz, belki gelmiş geçmiş en hoş sahnelerden birisi. Yang'ın ölümüne bile o kadar üzülmemiştim. Yine şu video kesinlikle izlenmeli bence:

Aynı şekilde, 1970 yılı (yani ilk serinin) açılış parçasında bile o duygu yoğunluğu ya da o "erkeksilik" burada açık bir şekilde görülüyor:

Bu video kesinlikle yine izlenmeli bence, o Ashita no Joe serisinin ne kadar değerli olduğuna dair. Cidden, nasıl bir samimiyet ya da duygu yoğunluğu? Anlamış değilim. Hele o sonunda "Joe!!!" diye bağırması beni bitiriyor...

Ama elbette herkesin zevki farklıdır ve ben sadece karşı yorum yaptım. Beğenmene sevindim abi ve söylediğin gibi okumana cidden çok sevindim, her ne kadar benim kadar beğenmemiş olmasan bile beğendiğini yine görmek güzel. :D Çok teşekkür ederim okuduğun için. :) Sonunda bir Türk buldum Ashita no Joe serisini bilen. :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Normal şartlar altında yazmayacaktım ama yine dayanamadım. :D Müsaaden ile karşı yorum yapacağım abi. :D

Abi, Hajime no Ippo ile Ashita no Joe lütfen karşılaştırılmasın. Tekrar söylemek istedim bunu ilk olarak. O kadar gerçek bir şekilde işlenilen ve sporun o "acı" yönlerini o kadar güzel vurgulayan bir eser bulabilirsen ne mutlu sana. Ki efsane olması ile ilgili değil bu, direkt olarak gerçek. Gelmiş geçmiş en iyi dram ve spor serisi olarak görülüyor. Ki ben seri bitimi ciddi ciddi araştırdım. Yani Joe karakteri ya da inan sayamayacağım birçok karakter çok değerli ve yerleri hiçbir şekilde doldurulmaz. Sanırım ne kadar değerli olduğunu şu anlatabilir: http://brisbanegraphicartsmuseum.com/smallstories/wp-content/uploads/2014/11/TokyoDay21raw-163-1.jpg

Sen hele onun animesini izle, neler olacak neler? Osamu Dezaki gerçekten kendisini konuşturmuş. Cidden efsanevi bir aktarım. İkinci olarak alıntı yapılan yönleri gördün sanırım? Ne kadar esere ilham kaynağı olduğunu bile? Yerlere göklere sığdırılamayan Gurren Lagann serisindeki Kamina'nın ölüm pozunun nereden geldiğini açık bir şekilde okuyan ya da izleyen anlar herhalde. Resmen Joe kopyalanmış oraya. :D

Onun haricinde o manganın sanatı nedir? Bu eser 1968 yılında başlandı ve 1973 yılında bitti. Yılına göre o nasıl bir sanat?

Cidden spor haricinde, bu kadar "erkeksi" bir seri bulunmaz. Sadece "spor" adı altında değil, "erkeklik" adı altında gelmiş geçmiş en iyi eser olarak görülüyor. Ki o alanda Hokuto no Ken bile yanına yaklaşmış değil Ashita no Joe serisinin. Ki sadece bu değil, o karakterler nasıl hiçbir şekilde bir şey değil. Bunu söylemeni cidden anlamadım abi. O Joe ya da Rikiishi resmen erkeklik abidesi. Valla şaşırdım abi bu yorumlara, yalan söyleyecek halim yok.

İkinci olarak, o Joe'nun ölümünün değerini şu sözler inanılmaz bir şekilde anlatıyor zaten:

"Even if it’s just for a moment, I’m gonna burn so bright and so red I’ll dazzle everyone. And all that'll be left is pure white ash..."

Ki bu söz nerelerde kullanıldı? Her defasında ama her defasında, okuduğum zaman inanılmaz hüzünlenirim. Ve o Rikiishi ölümü mahvetmişti beni. Ki o poz, belki gelmiş geçmiş en hoş sahnelerden birisi. Yang'ın ölümüne bile o kadar üzülmemiştim. Yine şu video kesinlikle izlenmeli bence:

Aynı şekilde, 1970 yılı (yani ilk serinin) açılış parçasında bile o duygu yoğunluğu ya da o "erkeksilik" burada açık bir şekilde görülüyor:

Bu video kesinlikle yine izlenmeli bence, o Ashita no Joe serisinin ne kadar değerli olduğuna dair. Cidden, nasıl bir samimiyet ya da duygu yoğunluğu? Anlamış değilim. Hele o sonunda "Joe!!!" diye bağırması beni bitiriyor...

Ama elbette herkesin zevki farklıdır ve ben sadece karşı yorum yaptım. Beğenmene sevindim abi ve söylediğin gibi okumana cidden çok sevindim, her ne kadar benim kadar beğenmemiş olmasan bile beğendiğini yine görmek güzel. :D Çok teşekkür ederim okuduğun için. :) Sonunda bir Türk buldum Ashita no Joe serisini bilen. :D

İkisi de spor ve boksu temel alan seriler, Ippo ve Joe kıyaslaması yapılmasında sorun yok bence, boks içeren her seriyle kıyaslarım hatta. :P Ippo'da boks yönü daha ağır basıyor, hikaye de renkli yan karakterler ve bir o kadar ilginç rakipler sayesinde bir adım önde. Joe'da ise bazı rakipler hariç maçlar fast forward şeklinde geçiyor. Ippo'nun şampiyonluk yolunda tüm rakipleri için baya emek harcanmış, Joe'da ise final maçına kadar bir şey göremiyoruz. Tamam Joe güçlü bir karakter ama karakter gelişimi, en azından boksörlüğü yönünden eksik işlendi. Mapus kısımlarında Tomorrow tekniklerini 5'e kadar öğrendi, daha 15lere kadar yolu vardı, ama bir daha geçmedi Tomorrow teknikleri.

Alıntıları biliyorum, bahsetmeyi unuttum ilk mesajda. Kamina ve Viral'in ilk kapışmasında da Cross-counter tekniğini görüyorduk mesela. Ippo'nun bir adım önde olmasının nedeni de bu tarz ciddi teknikleri shounenleştirip bize sunması. Dempsey Roll gerçekte de olan bir teknik, youtubedan tarih öncesi Jack Dempsey maçlarından birini izledim ben sırf meraktan, alakası yok Ippo'nunkiyle. Ama ikisi de haşat ediyor rakibi. :D

Joe ve Rikiishi'ye bir şey demedim zaten, Carlos ile birlikte en sevdiğim üç karakter. Joe çok antipatik başlıyor seriye, ve Rikiishi'nin ölümünden sonra bile düzelmiyor. Final maçında bile Tange'yi dinlemiyor, neredeyse hiç dinlemedi, kendi bildiğini okuyor. Ha genelde Tange'nin tavsiyesinden daha iyi sonuç alacağı bariz de, sonunda da kendi ölümüne sebep oluyor. Bu karakterler haricinde sevebildiğim pek kimse yok. Ippo'da tonla var ama, onun nedeni de her karakteri baya baya tanıyoruz eksileriyle artılarıyla.

8. ciltte sanırım, bir sayfa vardı kaydetmeyi unuttum, Joe'nun en sevdiğim sahnesiydi, hırçın yapısının altında görünmeyen naif yapısını ifade eden belki de tek sayfaydı tüm seri boyunca. Senin alıntı yaptığın cümle de şahane. Bir de Joe, Kamina gibi hiç bir zaman geri adım atmayan bir karakter.

Sen benim seriyi beğenmediğimi nerden çıkardın, asıl ben onu anlamadım. :D Saydığım tüm eksilere rağmen topu topu 1 puancık kırdım, myanimelistte 10 üzerinden 9 verdim seriye. 20 cildi iş yoğunluğu arasında 4 günde okuyup bitirdim, Psycho Pass'ı bu seri yüzünden bekletmeye aldım, sonra Dead or Alive 5'te Mila'yı sırf boksör olduğu için main yaptım, özellikle feykli combolarını yapa yapa dövüyorum rakipleri. :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 ay sonra...

Molester Man

İnci sözlük hikayesi gibiydi, ama bayağı iyi olanlarından. Bitince insanın içine o boşluk oturuyor. Sonrasında ne oldu falan diyorsun. 2004'te yaşanmış bir şey, o insanlar şimdi 31 yaşında falan, ne haldedirler acaba?

Rinjin 13-gou

O şaka gibi son birkaç sayfaya kadar harikaydı bence. Filminin sonu daha iyi diyorlar. İzlemeli. Böyle seriler insanlar kötü şeyler yapmaktan alıkoyabilmeli, bazı şeyler bedeli ödenmeyecek kadar ağırdır. Ve hele ki bu sonunda sırıtarak el sıkılaşacak bir şounen değilse. Kelebek etkisi misali, bizim için önemsiz şeyler başkalarında büyük etkiler bırakabilir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

Dance! Subaru

''Uzun zamandır böyle heyecan yaratan bir şeyler okuduğumu hatırlamıyorum.'' diye başlamıştım ki sonlara doğru mangakası hangi akla uydu, neden gereksiz tarzda bir ilerleyiş yaptı bilmiyorum ama ciddi anlamda bir saçmalama dönemi yaşadığını söylemem lazım. Manga o kadar güzel başlayıp ana karakter Subaru'nun dans hikayesine öyle güzel değiniyordu ki bence bir noktada ani bir kopma yaşıyor ve ciddi anlamda okuyucusunda soğukluk yaratıyor. Ya bende bir sorun var ya da okurlarında, ya ben mangada kopma yaşadım ya da okurları bunu görmezden geldi. Hangisi oldu bilmiyorum ama böylesi güzel bir mangayı ne diye harcamışlar, hala anlam verebilmiş değilim.

Uzun uzun yazasım var ama bu ara her şeye üşenir olduğum gerçeğinin ardına sığınarak yazmaya da bir mola vermiş haldeyim. Subaru'yu okurken gözümün önüne hep Glass Mask serisinden Maya gelip durdu, Maya'nın azmi... Maya'nın yaptıklarına benzer şeyler yapan bir karakter ile karşı karşıyaydım ama bu kez her şeyi geride bırakıp ona güzel kapılar açacak fırsatları bile geride bırakan bir Subaru vardı sanki. O terk edişleri, o korkmadan dilini bile bilmediği ülkelere adım atışı, o sırf mecburiyet hissinden nefret ettiği için dansı kendi kafasına göre edebileceği fırsatları yakalamak için verdiği savaşlar... Hepsi çok güzeldi, güzeldi de o finalinin hiç yakışmadığı bir mangaydı işte. Her şeyiyle güzeldi belki, ben sadece o dünyadan koptuğumu hissettiğim için favorilerime ekleyemediğim bir isim oldu. Daha fazla şeye değinmeden bu başlığı bırakıp gideyim artık. Ha unutmadan, Subaru'nun dans ediş nedeni mangada en sevdiğim şeydi, bir de hiçbir dans grubunun kabul etmeyeceği o sadece mahkumlara özel devam eden dans gösterisi turu. Belki de, manganın en heyecan verici kısımlarıydı. Manganın en büyük eksilerinden birisi ise, hatta ilk sırayı alabilecek özelliği, güçlü bir erkek karaktere sahip olmayışı. Sağlam karakterler vardı elbet ama ne yazık ki hiçbiri Subaru'nun gücüne ulaşamamış.

Okunabilecek mangalar arasında olmayı hak ediyor mu diye düşündüm bir an. Eğer vaktinizi fazlasıyla mangalara ayırmayı seviyorsanız önerebileceğim bir isim, ha bir de azim hikayelerini seviyorsanız deneyin derim ama final konusunda pek de övücü kelimeler kullanasım yok.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Koe no Katachi

Kötü çocuğun değişimi başta rahatsız etmişti ama sonra hep üstüne koyarak ilerledi. Sonda zaten yalnızca bitmesi ile kötü oldum. Çok iyiydi.

Natsu no Zenjitsu

O nasıl fantezidir arkadaş? Acıt ama bunu severken yap der gibi. Yerim böyle işi. Güzeldi. İçime oturdu o boşluk yine.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 ay sonra...

H2

Animesini izlediğimde mangasını okumaya karar verdiğim bir isimdi aslında. Manga çok okumadığım için bu yolla okuduğum uzun mangalarım çoktur benim. Hatta H2 338 chapterıyla 'okuduğum en uzun manga' rekorunu eline geçirdi diyebilirim. :P Adachi karakterlerine hayran olduğum doğrudur ama nedense bu serideki ana karakter kızımızın birine çok uyuz oldum (Amamiya Hikari) ve böyle sevdiğim ana karakterimiz erkeğe gel gitleri yaşatan bir dişi karakter olduğunda acayip uyuz olduğumu itiraf etmem lazım ki kendi erkek arkadaşı da ana karakterimiz kadar sevilesi. Neyse, konuyu çok deşmeyeceğim ama beyzbol animesi/mangası söz konusuysa Adachi Sensei tek geçtiğim bir isim. Elbette bu türe sahip olan sevdiğim birçok yapım var ama nedense benim gözümde Adachi'nin dünyası başka bir büyüye sahip.

Mangakamız 3 yıllık bir dönemi işlemiş. Yani bir lise hayatına götürüyor bizi yine. Belli bir noktaya kadar mangayı okumayı bırakamıyorsunuz ama işte bir noktada o karakterin yaşadığı ikilem, yani aşkın bize sancılı yönünü sunuşu var ya işte, o noktada Adachi benim bu seferki hislerimi tek atışla öldürmüş resmen. Aşkı geçelim ve gelelim spor yönü ile mizah yönüne. Ortada beni acayip eğlendiren iki şapşalımızın ( Kine & Miho) olduğu o sahneler var ya, işte benim okudukça ve bu ikiliyi gördükçe asla vazgeçemeyeceğim bir dünyaydı diyebilirim. Her ne kadar inkar etseler de süper bir çift olduklarını okuyan herkes rahatlıkla dile getirebilir. Yine her zamanki dört dörtlük bir Adachi dünyası vardı, sizi her şeyiyle keyiflendirebilecek türdendi hatta. Bir süreliğine ben bu güzel ellerin o sevilesi dünyasına ara vereceğim çünkü daha fazla Adachi imzasına tanıklık edersem başka bir spor yapımı sevemeyecekmişim gibi hissediyorum. :P Şakası bir yana da ben bu kadar sık manga okuyan biri değilim. Alışmamak lazım, bünyeme ağır gelebilir. :D

Alışmamak lazım diyorum ama böyle dediğime bakmayın siz, kaç asır önce başladığım mangalarımı tamamlamakla ilgileniyorum bu ara. Onun için de şimdi sırada He's dedicated to Roses isimli manhwa var. O kadar uzun zaman oldu ki mangaya sıfırdan başlamam lazım. :/

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 4 hafta sonra...

Bu ara gayet güzel, daha doğrusu bana hitap eden mangaları ekledim haneme. Ah bu anime yapımcılarının hatası hep bunlar. Adam akıllı gelmeyen shoujolara olan açlığımızı giderelim diye mangalara/manhwalara vurdum kendimi. :P

He's dedicated to Roses

Etiketinde belirtilmemiş ama hikaye bir noktada gender bender özelliğine sahip olan bir manhwa. Ana karakter kızımız babasının iflas durumundan dolayı bazı kısımlarda ezik kalsa da kendi benliğini yaşayabilmek adına, yani özgürlüğünün tadını dilediği gibi yaşayıp istediği yerde şiddet(!) kullanabilmek için erkek kılığında dolaşıyor. Tabii ona eşlik eden 2 jönümüz var ve onun bir hatun olduğunu fark edemiyorlar. Sonraları fark edecekleri olaylarımız ortaya çıkıyor elbette. İki jön diyorum ama ana karakter jönümüz daha da farklı biri ve bu kızımızı ilk karşılaştığı erkek haliyle (tipinden dolayı değil kesinlikle) kendine yakın hissediyor. Haliyle kendini gay olarak düşünüyor ve olaylar da bu noktada gelişiyor. Komedisi gayet güzel, bir de dediğim gibi ana karakter kızımızın kendini ezdirmeyen halleri, şiddete şiddetle (:P) karşı olsam da kızımızın o hallerini sevmedim değil. :D Bir de, bu uzak doğulular şu gender bender olayına ne düşkünler yahu.

For the Sake of Dulcinea

Hikaye çok güzel başlıyor. Gelecekten günümüze gelen bir zaman yolcusu hikayesi ana tema gibi görünse de aslında bir müzisyen (manhawada birkaç müzisyenmiz var bu arada) ve onun aşkından dönen bir konusu var. Günümüze daha da uzak bir dönemden gelen karakterimiz kendi zamanının ünlü bir müzisyeni ve kan kaybettiği anda müzik müzesinde duyduğu bir şarkıyı aramak için geçmişe yolculuk yapıyor. Şarkının adı da manhwamızın adı. Tabii şarkıyı aramaya geldiği zamanda tanıştığı insanlar ve yaşadıklarından sonra olayları değiştirme çabasına giriyor ama hiçbir şey planladığı gibi gitmiyor. Bu mangayı okuyanlar daha çok hangi karakteri sevdiler bilmiyorum ama ben kesinlikle bu tiplemeyi sevmedim. Benim gönlüm diğer karakterimizde takılı kaldı. <3

Ve işte Ai Yazawa'nın yine döktürdüğü ve anlatımı olsun hikayesi olsun her şeyiyle sevdiğim, sadece finalini zayıf bulduğum şaheserlerinden birisi:

Kagen no Tsuki (Last Quarter)

Mangaya dair çok şey yazasım yok çünkü üşenmediğim bir ara tanıtıma açasım var, tabi bu sevdamdan vazgeçmezsem. :D Nana'dan daha farklı bir içerikle Yazawa o sahip olduğu çizgisinin baya bir dışına çıkmış. Yine Yazawa izleri mevcut ama konunun içeriği bugüne kadar tanıklık etmiş olduğum Yazawa hikayelerinden daha ayrı bir yerdeydi. Bunun yanında, hikayeye ve o anlatım diline o kadar sönük bir final tasarlamış ki bir an için finaline başka bir elin devam ettiğini düşündüm. Yine şahane bir anlatım dili kullanmış elbette, yine muhteşem karakterler yaratmış, yine dramın dibine vurmuş ama hepsinden öte sevilesi olan o aşk hikayesiyle okurlarını memnun etmekten kaçınmamış. Ne de iyi etmiş. :)

Ah ahhh bir de Nana'nın finalini görebilseydik çok şugır olacaktı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 ay sonra...

[ARTICLE][igauchex=250]http://cdn.myanimelist.net/images/manga/3/164420l.jpg[/igauchex]Oyasumi Punpun (Goodnight Punpun) | 9~10/10

İçimi birçok açıdan paramparça etti. Lisede Suç ve Ceza'yı okuduktan sonra bir süre afallamış, depresifleşmiştim ve bu mangadan sonra da -o denli yoğun olmasa da- kendimi benzer hissediyorum.

[/ARTICLE]

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Tenjo Tenge

Bu mangada güzel olan şey liseli tiplemelerdi, bama güme dalmalardı, karakterlerin hiçbirinin işinin kutsal adamı olmamasıydı. Ben Tetsuo'nun üçe dörde katlanan kolunu sevdiydim, Mataza'nın sere serpe yayılışını sevdiydim. Dünya kimin umurunda? Her şey kişisel olduğu için güzeldi. Son çeyrekte bu yüzden güzel malzemeleri olsa da eski tadı veremedi, kendini sonuna hazırlamamış mangalar modasına uyup bıla bıla öttü. Bir yerden sonra dövüşü bile bıraktılar :(

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...
gundamaster

Gantz 7/10

Phase1 8/10, Phase 2 7/10, Phase 3 6/10

Phase 1 su gibi akıp giderken ondan sonra gelen Phase 2 ile hikaye düşüşe geçti en son gelen independece dayden bolca özenilmiş Phase 3 ile hikaye dibe vurdu diyebilirim.

Güzel başlayıp kötü biten bir manga oldu. Bir de o kadar seinen durup aşkın gücüne bağlayarak shounen biten bir manga olmuş. Daha önce de belirtmiştim iyi ki haftalık okuduğum bir seri olmamış yoksa kanser ederdi beni. Ciltlerce okununca keyif alınacak bir seri ama totale bağlayınca ve berbat finali yüzünden potansiyeli harcanmış bir seri olmuş. Açığa kavuşmayan bir sürü soru da cabası :/

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Gantz'ın sonunu beğenen yoktur herhalde ya. Resmen birileri bitir demiş ve bitmiş. Saç yoldurmuştur.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

13 sene devam edip artık kansere bağlayınca öyle olmuş diyip kendimi avutmayı seçiyorum.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

ES: Eternal Sabbath

Mars mangası sayesinde keşfettiğim bir mangakanın başka bir çalışması olduğu için yıllar önce okuma kararı vermiştim ve ne zamandır, hatta abartmıyorum yaklaşık 4-5 yıldır okunacaklar klasörümde yerini bekliyordu. Sonra gel zaman git zaman ben böyle bir manga olduğunu hatırladım ama bunun aynı mangakadan gelme olduğunu unutmuşum. Konusuna göz attım, bir bakayım dedim ki ne göreyim? :D Neyse, mangakanın yani Fuyumi Souryo'nun (adını kopya çektim bu arada :P) izlerini taşıdığı bilgimi tazelemiş oldum ki çizimleri şahanedir bu mangakanın. Çizim manyaklığı olanların göz atmasını tavsiye ederim. Ben gibi aşırı kızsal çizimler yerine erkeksi (erkek karakterlerin) ve kadınsı (kadın karakterlerin) çizimleri seviyorsanız ve gerçekçi tarzda dursun diyorsanız mutlaka şans verin derim. :) Etiketler olarak değinirsem hepsini çok güzel taşıyor ve bu ustamız çalışmalarına çok güzel yediriyor ki Mars'da bir shoujonun psikolojiyle en güzel harmanlanışlarından birini görebilirsiniz. ES de bu psikoloji etiketini çok hoş yedirdiklerinden biri olmuş.

Konusuna gelirsek çok klişeden dönen bir deneyler silsilesi gibi duruyor ama çok fazla deneyselliğe değinmemiş mangakamız. Daha çok olayın psikolojik ve duygusal yönünden girmiş olaya. İyi de etmiş, dramatik kısmını da unutmayalım derim. Deneklerden Ryousuke'nin ve başka bir araştırma merkezinde olup da olaya bir şekilde dahil olan Mine'nin hayatındaki kişilerin psikolojik yönünü ve dramasını da unutmadan işlemiş, izleyicisine güzel bir manga sunmuş. Finali de seriye yakışmış. Neden bu mangakanın eserleri animeye uyarlanmamış bilemiyorum ama ben bu mangasının da uyarlanmasını dilerdim ama daha çok Mars'ı dilerdim. Shoujo damarım kabarıyor yine. :P

Oniisama e...

Gelelim hayranlığımı her seferinde ikiye katlayan Riyoko Ikeda'ya. :kanlp: Anime serisini izlemiştim ama mangasında farklılıklar olduğunu duymuştum ve ne var ne yok merakımdan çatlamak yerine bi okuyayım dedim. Melankolik havasını mangasında sürdürmüş Ikeda ama Rose of Versailles'de de olduğu gibi bu ismin de anime yapımının dili ve anlatımı daha bir güzeldi sanki. Elbette manga yapımlarını da ayrı severim, zira animesi mi mangası mı gibisinden ikilemde kalmaya niyetim yok. Çizimler güzel, gidişat sürükleyici, karakterler şugır, konu deseniz o zaten şahane. Eee daha ne isterim ki?

Ek olarak eskiler 18 chapterlık animelerden 40-50 bölümlük yapımlar çıkartsın, şimdikiler 13'ü bile zor yapsın. :031:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Billy Bat 10/10

Bu mangayı bitirdikten sonra animelerden ve mangalardan soğudum diyebilirim. Çünkü 8 yıllık anime&manga hayatımda aradığım seriyi bulmuştum. Ve bitmesi beni çok üzdü. Belkide nedeni MangaKa ile aynı kafa yapısına sahip olmamız... Hayallerimiz... Muhteşemdi...

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

The World God Only Knows -Kami nomi zo Shiru Sekai

Sonuna kadar her şey çok güzeldi. Adama son iki sayıyı zorla çıkartıp bitirtmişler gibiydi. Ormandaki o silahı gösterdiler Elsei ile bağladılar. Küt diye insan oldu Pat diye bitti. Daha devam ederdi o adamı bitirmeye zorladıkları çok belli olmuş. Son 2 chapter'a kadar uçuyordu seri birden çakıldı. Aklına bu kadar şey gelmiş o adamın daha giderdi bu seri ama neyse sonunu saymazsak 10/10 veririm.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 ay sonra...
(düzenlendi)

Deadman Wonderland

Bir olayı yoktu, orta halliydi, güzeldi. Başkötü diyebileceğimiz kişinin

Spoiler

herkesin yeteneği çalanı diyorum

 çarpık uslu saplantılı biri oluşu... fena değil mi desem alışagelmiş mi desem bilemedim. Ama her şey bir yana milletin iç organlarına falan baştan sona giriyorlar, adam aynı biçim dövüşe devam ediyor, sonra üste bir dikiş hop zımba gibi oluyorlar. Bleach mantığı.

Keşke tümden animeye aktarılsaymış, manga olarak ayrı bir özelliği yok, anime olarak daha iyiydi diyebilirim.

Oyasumi Punpun

İyi geceler, dostum.

Düzenlendi: (aysöken)
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 ay sonra...

Gants 1. sayıdan  başlayarak 383 sayı okudum.Kafa durma noktasında geldi.Bu manga için çok şey söylenebilir.:icon19:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

(düzenlendi)

Akame Ga Kill!

Çok beğendim.
 

Gizli İçerik

Bence Mine'nin idam alanına girdiği yer doruk noktasıydı. Gerçekten o cesaret duygusunu tattım. Code Geass'tan beri ilkti galiba :D Sonrasında ise bence bitene dek temposu düşerek devam etti. Ancak Tatsumi'nin sonunu çok beğendim. Devasa robotla savaşması ile beni hoşnutsuz etti. Çok sıradandı. Bu kadar basmakalıp olmasa daha iyi olabilirdi. İlla devasa bir şey çıkıp ona yükleneceklerdi zaten. Japon işte. Mine'nin bilinci hep kapalı kalsa daha çok severdim nedense. Akame ile Kurome'nin sonunun bu şekilde bağlanması da çok hoşuma gitti. Ama en sevdiğim kare de Esdeath'ın zamanı ilk durdurduğunda gireceği sahnenin ilk önce boş sonra Esdeath'lı ufak çizimiydi. O estetiği yakalayabildi.


Old Boy

Dosdoğru filmi izleyin, mangasına hiç bulaşmayın. Filmden sonra size verebileceği hiçbir şey yok. Başta iyi gitse de sonu bambaşka ve çok sönük, amaçsız gibi bir şey ve 30'lardan sonra mı ne lastik gibi gereksiz yere uzatılmış. 30'dan sonra 50 bölüm var, siz hesap edin.

Düzenlendi: (aysöken)
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...
gundamaster

Noise 8/10

Blame filmini izledikten sonra gelen sci-fi cyberpunk açlığı ve Tsutomu Nihe'nin muazzam dünyasından etkilenmem sebebiyle mangaya atılmak istedim. Direk Prequel olan Noise ile giriş yaptım. Sidonia no Kishi ve daha önce okuduğum Biomega ile mangakanın yapımlarına hayrandım. Bir yerde bütün eserlerini okumak da niyetindeydim. Film sayesinde biraz gaza geldim.

Mangaya gelecek olursak, 8 bölümlük bir eser. Netsphere dünyasının temellerinin atıldığı manga. Blame'in konusunu tam olarak anlayabilmek için de ilk olarak okunması gerekiyormuş. Sebebi o dünyanın temellerinin bu seride atılması. Keyifli bir okuma oldu ama epey kısaydı. Blame ile daha çok perçinlenecek bu zevk.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

40 dakika önce, gundamaster dedi ki:

Noise 8/10

Blame filmini izledikten sonra gelen sci-fi cyberpunk açlığı ve Tsutomu Nihe'nin muazzam dünyasından etkilenmem sebebiyle mangaya atılmak istedim. Direk Prequel olan Noise ile giriş yaptım. Sidonia no Kishi ve daha önce okuduğum Biomega ile mangakanın yapımlarına hayrandım. Bir yerde bütün eserlerini okumak da niyetindeydim. Film sayesinde biraz gaza geldim.

Mangaya gelecek olursak, 8 bölümlük bir eser. Netsphere dünyasının temellerinin atıldığı manga. Blame'in konusunu tam olarak anlayabilmek için de ilk olarak okunması gerekiyormuş. Sebebi o dünyanın temellerinin bu seride atılması. Keyifli bir okuma oldu ama epey kısaydı. Blame ile daha çok perçinlenecek bu zevk.

 

İlla oku sonra animeyi izle ve yine oku diyorsun yani. Bu kadar beğenerek bahsedince ben de meraklandım. Not ettim bunları. :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster
5 saat önce, Kudo Shin'ichi dedi ki:

 

İlla oku sonra animeyi izle ve yine oku diyorsun yani. Bu kadar beğenerek bahsedince ben de meraklandım. Not ettim bunları. :D

Bir yerden başlamak lazım. Hangisi sana daha uygun geliyorsa o şekilde ilerleyebilirsin. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 ay sonra...
(düzenlendi)

Billy Bat
 

Gizli İçerik

Japon çizer kafasından vuruluna kadar çok iyiydi, hatta o son anlarda gerilim falan çok iyi tırmandı. Sonraysa olan her şey benim için anlamını yitirdi, serinin gittiği bir doğrultu kalmadı. Yalnızca okuabilirdi. Aradaki tek güzel şey Ay'a çıkan Japon'un öyküsüydü. Beni en çok üzen başta deli gibi heyecanlandıran Billy Bat ile yolları kesişen insanların öyküsünü anlatmayı bir anda bırakması. O yerleri çok sevmiştim.

 

Good Ending
 

Gizli İçerik

Benim için Bad Ending çünkü sarışın kızla çıkmasını istemiştim. İlk 35 bölüm çok iyiydi, sonrası fena değil, sarışın kızın müdahil olduğu kısımlar hep daha iyiydi. Sarışın kız (adı neyse artık :D) bunu kullanan adama geri dönünce sonda çizerin kulaklarını çınlatmak farz oldu.

 

Düzenlendi: (aysöken)
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?