Jump to content
  • Kayıt Ol

En Son Hangi Animeyi Bitirdiniz?


CHOBiTS

Önerilen İletiler

Isshuukan Friends 7/10

Konusu "ef: A Tale of Memories" deki hafıza kaybı hikayesine, kurgusu Kimi ni Todoke' dekine benzer bir anime. Çok sıradan ama çok da sıkıcı değil, tadında bırakılmış.

Zankyou no Terror 8/10

Sebep-sonuç bakımından sıradan bir konuya sahip ama işlenişi güzeldi. 11 bölümde sıkmadan, güzel bir şekilde anlatacağını anlatmış. Çizimler de güzeldi. Beğenmediğim noktalar kadın ana karakterin süs gibi bulunması ve Five karakteri. Keşke bu ikisi olmadan kurgulasaymışlar hikayeyi.

Kimikiss Pure Rouge 7/10

Aşk çokgenlerini içinde barındıran bir okul animesi. Sadece güzel ending' i kalacak aklımda.

En sona üstünde durulması gereken yapımı bıraktım. :)

Shinsekai Yori 9/10

Gerçekten çok beğendim. Daha önceden konusunu da okumadığım için her şey bir gizemdi benim için ve bir süre hikayenin geçtiği dönemi kavramaya çalıştım. Bölümler arasında bazen de bölümün içinde kesintiler, atlamalar yaptıkları için daha da bir gizemli hale gelmiş anime. Ama bu benim en sevdiğim tarzlardan (cevapları daha sonra vermesi koşuluyla). Baştan itibaren yeni dünyadaki türler arasında "insanlar"a karşı antipati oluştu bende (en sonunda çok da doğru hissettiğimi gördüm bu yüzden son beni o kadar da şaşırtmadı ya da sarsmadı diyelim).

Başta büyüklerin çocuklar üstündeki hakimiyeti ve toplumdaki aşırı kuralcılık ve diğer türlere en başta da Fareler' e karşı tepeden bakmacı tutum canımı sıkmıştı. Bu tepeden bakmacı tutum az da olsa çocuklarda da görülüyordu. Fare' lere karşı sempati beslemedim, biraz içten pazarlıklı olduklarını hissettiriyordu yapım ama sonlara doğru baş gösteren isyan sırasında da açıkçası hiç kızmadım, kullandıkları yol aşırı olsa da haklı olduklarını düşündüm. Bunun sebebi biraz da bizim eskinin çocukları, sonranın büyükleri olan karakterlerimizin de atalarından farklı davranmamalarıydı bu farklı ırklara. İnsanların güç ellerindeydi, görünürde bir ütopya yaratmışlardı, özgürce yaşamaktaydılar ama aslında kendilerini sınır urganlarının içerisine hapsetmiş, korkuları yüzünden kendi çocuklarını bile harcamış, bilmenin ve sorgulamanın yasak olduğu, en ufak çatlakta başlarına çökecek bir sistemin kölesi olmuşlardı. En sonunda bile bu korkuları bir kenara bırakamadılar, dünyalarını değiştiremediler. Sadece geleceğe umut eden bir mektup bırakabildi yeni nesil de.

Aklıma takılan bazı noktalar var. Özellikle başlarda bir bölümde aslında küçük olan karakterlerimizin bir bölüm boyunca yetişkin gibi çizilmeleri tuhafıma gitti. Acaba sonradan bunu bir şeye bağlarlar mı diye bekledim ama cevabı gelmedi. Sonraki bölümde yine eski çocuk hallerine döndüler. Sanırım o bölümde etik gereği öyle çizmeyi uygun gördüler ya da tamamen sembolikti. Çünkü bölüm hafif cinselliğe yönelik göndermeler içeriyordu. İkinci bir şey de, tamam yaşadıkları devirde eşcinsellik bir çeşit moda haline gelmişti anladık da. Birbirini seven kız ve erkek neden birlikte olmazlar da hemcinsleriyle takılıp, uzaktan birbirlerini süzmekle yetinirler. Buna anlam veremedim doğrusu. Sanki karşı cinsle münasebet ancak çocuk yapacağın zaman yapılan bir şeymiş gibiydi. Evlenip çocuk yapmak da bir görevmiş gibiydi o toplumda.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 hafta sonra...

Suzumiya Haruhi no Yuuutsu 8/10

Hafif okul tarzı komedi diye başladı, ama o tarzda başarılı görmedim kendisini. Türü arasında bilimkurguyu görünce devam edeyim dedim işler fazlasıyla çığrından çıktı, her şey bir seviye atladı, çok da sevdim.

Suzumiya Haruhi no Shoushitsu 11/10

Ben böyle bir şey izlemedim arkadaş, filmin süresi 2 saat 42 dakika. Yani Japonlar benim bildiğim bu uzunlukta anime filmi yapmaz. Meğer bizim için yapmıyorlarmış. Film aldı götürdü beni, bir bıraktı, nerede olduğumu hatırlayamadım. Algı duyargalarım yandı. Hele sonlarda bir yer var ki 10-15 dakika rahat nefes almamışımdır herhalde. Bu filmin yönetmeni bir şaheser yaratmış gerçekten.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

Genelde yeni başlayacağım animeleri rastgele seçiyorum ve evde yalnızsam kahvaltı veya akşam yemeği yerken bir taraftan izleyeyim diye açıp genelde de sadece benzer vakitlerde bir veya iki bölüm izleyerek bitirebilirsem bitiriyorum, lakin sonlara doğru heyecan artıyorsa erkenden bitiveriyor animeler. Tavsiye ederim. :qiyiii:

Cromartie High School Bölümlerin 10ar dakika olması güzel olmuş, serinin işlenişi itibariyle, her bölüm bir konu etrafında dönüyor ve bazen 10 dakika bile sıkıyor, bazı bölümlere ise doyamıyorsunuz. Bir çok ilginç karakter var, sessiz bir Freddie Mercury, bir orangutan, bir robot, bir uzaylı, ve 3-5 okul dolusu kendini serseri sanan öğrenci. Çoğu espri ikinci kez yapıldığında güldürmüyor, özellikle Mechazawa'yla ilgili olarak, ilk bölüm sonrası bir daha keyif vermedi o karakter. Freddie de pek güldürmedi, genelde Hayashida'nın başı çektiği durumlar iyiydi. Animenin müzikleri şahaydi, açılış ve kapanış, sözlerinden tutun da şarkıyı söyleyen kişiye kadar çok güzel şeyler duydum hakkında. Bir de şu. :D

Kuuchuu Buranko Seriyi bitirdikten sonra ilk iş bir psikoloğa göründüğüm :P anime. Her bölüm ilginç vakalar vardı, hemen hemen hepsini kendim zaman zaman yaşamışımdır, tabi takıntı seviyesinde değil ama yine de animeden bu tür psikolojik rahatsızlıkları öğrenmek, ve üstesinden gelmek için ne yapmak gerektiği (sorunun kaynağını bulmak :P, bulunca da yüzleşmek falan) gibi bilgileri öğrenmek güzeldi, keyifli bir anlatımı vardı, animasyon tarzı farklıydı ki farklı olan serileri el üstünde tutmamızın bir nedeni var. Başrolümüzün en çok çocuk halini sevdim, ses Romi Park sonuçta. :D Maskeli haline sesi gitmiş ama gözlüklü halinin sesini de 3. bir seslendirme sanatçısı ile dengeleselermiş çok daha hoş olurmuş. Mayumi-chan konusunda ise diyecek pek bir şey yok. Hangi hastanede çalışıyor, bilen söylesin, yarından tezi yok tedavi olmaya gideceğim. :P 9. veya 10. bölümde feci duygulandım. Animenin ilk bölümü trapezci bir abiyi anlatıyordu, animenin ismine ayrıca neden Trapeze demişler, oradaki ilişkiyi çözebilmiş değilim. Seriyi bitirdim ama halen psikolog-psikiatr arasındaki farkı bilmiyorum. :D

Zetsuen no Tempest 5 bölüm yemek yerken izleyebildim sadece. Ondan sonra bırakamadım, maratonladım. Aslında yakın arkadaşlarımdan bazılarıyla twitterdan suyunu çıkarana kadar lafladığımız için buraya ne yazacağımı bilmiyorum. Serinin gizemi çok iyiydi, özellikle malum kızı kim öldürdü falan bu açıklanana kadar hep bir merak duygusu vardı izlerken, katil açıklanınca biraz duruldu seri, biraz da bayağılaştı, finalde ağaçları nasıl yokedecekler acaba gibi basit bir soru kaldı ki, biraz seyir zevki düştü bu yüzden. Akıl oyunları, zamanda yolculuk ve heralde ilk defa bir seride sıkılmadan izleyebildiğim aşk üçgeni gibi konuları çok güzel bir şekilde ele almışlar. Bu yüzden 5. bölümden sonra iki kere oturdum animenin başına ve bitirdim. Finaldeki Aika'nın hazırlamış oldu video kopardı yalnız, öyle daha çok video çekmeliydi. :P Son olarak, biraz felsefe yapıp bitireyim mesajımı. Hayatta olan, yaşanan her şeyin bir nedeni mi var, veya öyle mi olmalı? Aika elbette öyle olduğunu düşünüyor, ama ya sonuçlar? Sonuçlar mutlu etmiyorsa bile hayırlısı be kardeş deyip geçmeli miyiz? Kandırmak değil mi bu kendimizi? Hiç mi çaba göstermemeliyiz? Ehem, neyse neyse, ben bu konuda doluymuşum biraz, yazdıkça açılıyorum valla. Sadece kendim için hayırlısı diyemiyorum artık da, umarım hayırlısı olur yine de. :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ah be abi, ne güldürdün yahu. :D O ilk bölümü hatırlıyorum da, ne gülmüştüm. Çok hoş sembolik ifadeleri var.

Hele sanat ve müzik, aynı şekilde animasyon kalitesi çok hoş. Kadro zaten enfes, dolayısıyıyla çok güzel bir seriydi, yine aynı şekilde izlemediysen, öneri kısmında görmüşsündür zaten, Sexy Commando Gaiden: Sugoiyo!! Masaru-san var. Beni çok daha fazla güldürmüştü ve böyle serilerin bir nevi atası diyebiliriz, gerçi o kadar kök değil ama, çok hoş. Yine onun çok hoş sembolik ifadeleri var. Bölüm başı 8 dakika ve 48 bölüm, bir bak istersen. Yine kadro cidden mükemmel, usta isim Osamu Dezaki'nin kardeşi, diğer bir usta isim Satoshi Dezaki gibi enfes isimler yine kadro içerisinde. Yine diğer kısımlar hayli iyi, hatta müzik kısmı çok başka cidden. İlk açılış parçasını canım sıkıldıkça dinlerim hatta:

http://www.youtube.com/watch?v=zAkSkwyCT7A

Bari gelmişken, ben de yazayım. Aslında çok başka yapıtlar bitirdim, ancak bu başlığa sürekli 10 verdiğim serileri yazmayım diye onları yazmayacağım, ancak yine de bahsetmem lazım. Efsanevi ve klasik yapım Harlock (78-79) bitti ve 8 verdim. Yine diğer klasik ve efsanevi yapım Votoms TV (83-84) serisini izliyorum, 27 bölüm izledim, yine o da bittiğinde 8, 9 ya da 10 alabilir benden. Ve tabii malum güncel serileri izledim, daha doğrusu çok önce bitirdiğim FSN UBW serisini yazalım artık.

FSN UBW:

İlk olarak lütfen kusura bakmayın, maalesef eseri kötüleyeceğim. Sırf sevildi diye, abartıldığını düşündüğüm bir eseri övemem. Biliyorum, forum içerisinde kaç defa yazdım, çok heyecanla bekliyorum mükemmel olacak falan diye ama, resmen fiyasko bu. Eğer bu seriye 5 puandan fazlasını verirsem, son dönem içerisinde izlediğim başyapıtlar ağlarlar. Ancak 5 puan bile veremiyorum bu esere, bu kadar kötü olmuş.

Fazla hakaret etmeyeceğim, seven var, dolayısıyla pek fazla sitemimi dile getirmeyeceğim ama, ikinci sezon için zaten zerre beklentim yok, ancak, en azından Saber ve Rin'in gözlük fetişi olmasaydı, daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum:

[bIMG]https://pbs.twimg.com/media/B574bgaCIAArYXA.png:large[/bIMG]

En azından bu olmasaydı 4 ya da 5 puan alabilirdi benden. Gerçi maalesef bu kadar prim, bu sonucu doğuruyor:

3/10

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Tokyo Ghoul: 7/10

İlk öncelikle şunu söylemek istiyorum ki, fazla şişirilen bir seri. Tamam, sezon finali gayet iyi bitti, karakter çok gelişim gösterdi ama bunlar son bölümde olan şeyler. Millet popüler= iyidir diye bir şey düşündüğünden, " şurası da şöyle " dese bile içinden, bu kadar kişi iyi demiş ben yanlış düşünüyorum diye düşünüyor muhtemelen.

Shounen izleyen kesim, böyle karakter gelişimlerine alışkındır diye düşünüyorum, o yüzden pek üstünde durmamaya çalışıyorum. En basitinden Ichigo vs Aizen savaşında Ichigo' nun çok güçlenip Aizen' in saldırılarını bile savuşturmayıp bilerek maruz kalmasına benzer bir dövüştü benim için. Neyse bunu geçeyim.

Seri iyi başladı, ilk bölümden ghoulları görmek, ölen insanlar ve biraz da kanlı şeyleri seven biriyseniz tamamdır diyebilirsiniz seri için. Daha sonra karakterleri tanıdık, ghoulların da insanlar gibi yaşamak isteyen varlıklar olduğunu gördük. Elbet ayrılan kesim var ama insan gibi kabül görmek isteyen kesim de var. Ghoulların da duyguları var ve o anne - kız kısımları seride iyi yansıtılmış, onu söylemeden geçmeyeyim ama seriyi ilk sezona göre değerlendirirsem( 2. sezona başlamadım, mangasını da okumuyorum) sorularımıza cevap vermedi. 2. sezonu da izlemeyi planlıyorum elbet orada alırım belki cevaplarımı.( En basitinden kim Rize-san?)

Onu geçersek sezon finalinde şu parmak kıtlatma benim de sinirimi bozdu, bir yerde okumuştum burada söyleyeyim. Bundan bahsetmişken serideki diyaloglar berbat. Tamam, ghoul olduğundan belki öyle ama "aptal kardeşim, salak ablam" gibi çocukça seslenişleri ben hoş bulmadım. Sinirimi bozdu, Touka' da tsundere özellikleri gösteren biri gibi görünüyor, onu da o yüzden sevmiyorum. Bir de Nishiki karakterine gelen geçen vuruyor, Kaneki, ardından şu mor saçlı adam, şimdi de çatıda Touka' yı koruyup karizmatik görüneyim derken yine yaralandı. Adeta bir Yamucha, bir Kururin rolünde kendisi bence :D

Neyse, 2. sezonda daha iyi şeyler göreceğimi umuyorum ama ilk sezonda pek bir şey yoktu. Ön yargıyla yaklaşmamak için baya çabaladım, sosyal medyada Kaneki' nin " bu kadar şey beni incitir mi sanıyorsun" gibi sözlerini her gün gördüğümden çok şişirilmiş imajı gözüme sokulmuştu zaten ama yine de tarafsız yaklaşmaya çalıştım. Ben pek bir şey bulamadım, çok aşırı bir şey yok seride. İlk başta da dediğim gibi shounen serileri izleyenler böyle şeylere alışkındır zaten. Yine de izlenilebilecek bir seri diyeyim.

Gekkan Shoujo Nozaki- kun: 7/10

Bu da son zamanlarda bitirdiğim serilerden. Doğruyu söylemek gerekirse bu seride şişirilmiş geldi bana.

Seri Sakura' nın Nozaki' ye çıkma teklif edeyim derken hayranım demesi ve Nozaki' nin de imzasını vermesi ile başlıyor.

Şişirilmiş dedim bu seriye de ama serinin komik tarafları yok mu diye soracak olursanız elbet var, güldüğüm yerler oldu elbet. Ama senenin komedisi denilen bir seriden ben daha fazlasını beklerdim, o yüzden şişirilmiş diyorum. Kıyaslama yapmamaya çalıştım ama ben Tonari no seki-kun izlerken çok daha fazla eğlendim, elbet zevk meselesidir ama tonari de bundan aşağı kalır bir seri değil şimdi. Yani bazı yerlerde burada bu espriyi yaparlar gibi şeyler de söylediğim oldu. Ben okul serisi pek izlememeye çalışırım, o yüzden okul-komedi içeriyorsa ve işin içinde romantizm falan varsa kaçınmaya çabalardım( En azından şimdiye dek, şimdilerde biraz izler oldum) O yüzden bana pek sıradışı bir şey içeriyor gibi gelmedi, MAL puanına bakınca 8.42 puanı görüyorum. Gugure Kokkuri-san gibi( bana göre daha komiktir, hep kıyasladım ama kusura bakmayın) bir seri 8 puana bile yaklaşmazken bu seri çok uçurulmuş. 7.65 gibi bir puan aralığını hak ediyor bence en fazla. Tabii MAL puanlarını fazla dikkate almamak lazım ama ben çok aşırı beğenmedim. Okul- komedi içeren serilerden ne şekilde ayrılmış da bu kadar puan almış onu da çözümleyemedim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 hafta sonra...

Hyouka /8 iyidir bir sonuca bağlanıp biraz da komedisi olsaydı basardım 9'u

Dedektiflik serilerini pek sevmem helede yaşça büyük polis ve dedektif gibi kişilerin bir halta yaramayıp liselinin birinin ortaya atlayıp parlayan pazu bantı yada aşırı üstün zekalı 'tensai' diye dayatılan bir veledin iki nesneye bakıp olayı çözdüğü serilerden bir tiksinti geldi. Çok şükür bunun onlarla alakası bile yoktu. Çözümlenecek olaylara ait bilgileri ufaktan ufaktan Oreki ile beraber öğreniyoruz , bu sırada bizimde tahmin yürütüp sonuca ulaşma fırsatı tanıyor ki benim gibi 'tensai tantei'nin 'suçlu sensin','işte sebep bu' diye ortaya atlayıp izleyiciyi salak yerine koyan serileri izlemiş biri için bulunmaz nimet. Tamam vakalar pek büyük sayılmaz hatta büyük yada önemli denilecek gizemler Hyouka nın adı ve yarım kalan film vakası . Fakat lise 1 öğrencilerine bunlardan fazlası çözdürülseydi en fazla 3 bölüm izlerdim büyük ihtimal. Karakterlerle ilgili birisi zaten birseyler yazmış 3 sene önce o yüzden bu kadarı yeter. Çok enerji harcadığım için burda kesiyorum.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Gundam Build Fighters. 3 hafta kadar oldu sanırım...

Normal Gundam serilerinden biraz daha küçük yaş gruplarına hitap ettiği görüşündeyim, izlememin sebebiyse ikinci sezonuna başlamaktı...

Genel olarak gördüğüm serilerin aksine burada aracı kullanmak konusuna gelince tam anlamıyla amatör performansında bir ana karakter ile başlayan seriye "dahi" kankanın katılmasıyla işler dengeleniyor. Burada bağırdıkça güçlenen meka olayı gördüğüm en zirve noktalardan biriydi(ikinci sezonunda yeni bir rekor gördüm)... Yine de o koca araçlar değil de bu defa modelleri kullanarak, ve hiç bir zaman birlikte göreceğimi düşünmediğim mekaları burada kafa kafaya getirerek güzel yapmışlar.. Sıkılmadan izledim ve maçlar gayet eğlenceliydi... Genel hikaye olarak gözümde çok da başarılı olmasa da hitap ettiği yaş grubu düşünülürse iyi iş çıkarılmış...

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

Shijou Saikyou no Deshi Kenichi OVA 7.5/10

OVA'yı seriden biraz daha iyi buldum. Hem dövüşlere daha çok odaklanması hem süreyi iyi kullanması bakımından. Karşımızda da gelişmiş bir Shinichi vardı. Her ne kadar hala bazı durumlarda korkuyor ve eksikleri olsa da.

En kötü kısım ise seride de olduğu gibi OVA'da da tamamlanmayan bir hikaye olması. Tam en güzel dövüşler başlayacak anime son buldu. Buradan sonrasını mangadan tamamlamayı düşünüyorum. Yeni bir sezon gelmesini bekleyemeyeceğim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Giovanni's Island 8/10 (Ciddi anlamda spoiler içerir)

Film Japonya' nın 2. Dünya Savaşını kaybetmesinden sonra küçük bir adada olanları anlatıyor. Bu küçük ada Japonların savaşı kaybetmesiyle Rusların işgaline uğruyor. Rus askerleri aileleri ile birlikte buraya yerleşiyor ve Japon - Rus birlikte yaşıyor. Filmimiz savaşın getirdiklerini, zorlukları anlatmakta.

Hikayemiz Junpei ve Kanta kardeşler arasında geçiyor daha çok. Rusların adaya gelmesiyle okulun bir kısmında Japonlar eğitim alırken diğer bir kısmında Ruslar eğitim almakta, aynı şekilde bazı evler Ruslarla bölüşülmek zorunda kalıyor. . Rusların adaya gelmesiyle Junpei ve ailesi evinin yarısını Ruslarla paylaşmak zorunda kalıyorlar. Okulda da zaman ile Japon ve Ruslar birbirine yakınlaşıp birbiriyle oyun oynamaya, birbirlerinin kültürlerine ait şarkıları söylemeye başlıyorlar. Açıkçası serinin en çok hoşuma giden kısımları bu kısımlardı. Bir savaş olmuş, ülkeler savaşmış ve Japonya yenik ayrılmış. Ancak Ruslar Japonlara karşı, Japonlarda Ruslara karşı bir kin beslememekte. Birbirleriyle uyum içinde yaşamaya çalışıyorlar.

Junpei ve Kanta da bir Rus ile arkadaş oluyorlar, Tanya ile. Tanya, Junpei ve Kanta' nın ailesinin evinin yarısını paylaşmak zorunda kaldığı asker ailenin bir kızı. Kendisi şimdiye dek oradan oraya birçok ülke dolaşmış. Zamanla Junpei ile yakınlaşıyor ve aralarında bir bağ oluyor.

Junpei'nin babası tutuklanıyor ve başka yere yollanıyor ve Japonlar da bir toplama yerine götürülüyor. Burada Tanya ile vedalaşıyorlar maalesef. Ben Tanya ile ilişkisini işlemesini ve orada büyüyüp nelere katlandıklarını göstermesini isterdim filmin, benim istediğim şekilde gitmedi maalesef.

Serinin sonunda Tanya' nın torununu görüyoruz.Torunu Tanya' nın hep Junpei' yi beklediğini ve onu bir kez daha görmek istediğini söylüyor ve elinde Junpei' nin çizim yaptığı kitabı var. O kısım güzel olmuş ve benim hoşuma gitti. Tanya, Junpei gelmeden 1 sene önce vefat etmiş maalesef. O yüzden bir daha görüşme olamıyor.

Filmi severek izledim diyebilirim. Ama özellikle ilk kısmı sevdim. Tanya ile olan kısımları. Benim beklentim başka şekildeydi bu filmden. O yüzden diğer kısımlardan o kadar zevk almadım. Ama izlerken sıkmayan, güzel bir film olmuş diyebilirim.

Filmde çocuk karakterleri yine çocuk seiyuular seslendirmiş. İlk seslendirme projeleri olmuş hatta bu. Genel olarak seiyuu kadrosunda pek bilindik isimler yok, ilk seslendirme deneyimi veya 2. seslendirme işi olanlar var. Tanya' yı Rus bir çocuk seslendirmiş yine. Bu yönüyle de bir artı kazandı benden. İlk işleri olsa da gayet iyi iş çıkarmışlar, bana amatörce gelmedi. Animasyon kalitesi de kötü değil ama biraz daha iyi olsaymış daha iyi olurmuş.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...
gundamaster

Death Parade 10/10

İnsan hayatı, seçimleri ve geride bıraktıkları çok önemli. Hayata değer verip, en az pişmanlıkla yaşamak lazım bir kere daha şans verilmiyor.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Shigatsu wa Kimi no Uso

Bir Nodame Cantabile serisi kadar iyi değildi fakat yinede etkileyiciydi. İlk başta puanını 8 vermiştim MAL'de, sonra 9'a çıkardım... Dram animeleri izlediğimde ağlayabilmeyi-etkilenmeyi çok isterim, izleyipte ağladığım çok dram animesi var fakat bunda olay oldu-bitti gibi gösterildiğinden ağlayacak kadar etkilenemedim. Oldu- bitti dediğim olay ise, Kaori ile Kousei'nin arasındaki olayların çok hızlı ilerlemesi, bir-iki müzik çaldıktan sonra olayların dramlaşması... Üzücü, daha fazla müzikle ve birbirleriyle vakit geçirselerdi bana göre dahada etkileyici bir dram olurdu. Daha fazla sahnede yer almalarını istemiştim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Suzumiya Haruhi no Shoushitsu 8/10

Serinin ilk serisini izlemiş, 2. sezonun hayal kırıklığı olduğunu duyunca izlemeden filme geçme kararı almıştım. Bugün filme bakmak nasip oldu sonunda. İlk sezonu izleyeli de uzun zaman olduğundan hatırlayamadığım kısımlar oldu, aslında Haruhi' yi gerekenden önce izlediğimi farkettim. O zamanlar izlediğimde, Haruhi' yi hiç sevmemiş, insanlar bunu mu seviyor demiştim. Kendi zevklerimi bile sorgulamıştım ki, o zamanlar bu kadar seçici bir insan da değildim. Şimdi izlesem belki daha beğenebilirdim seriyi diye düşündüm filmi izledikten sonra.

Filmi beğendim, karakterleri de sevdim. Haruhi karakteri sinir bozucu gelmedi, aksine hoşuma gitti.(seride sinir bozucu gelmişti, fazla gözükmüyor belki ondan öyle gelmiştir bu filmde :011: ) Nagato üzerine kurulu bir film olmuş, bunu neden yaptığına insan hak veriyor sebeplerini Kyon açıklayınca. Sıkmadan izlettirdi, izlemeden önce 2 saat 40 dakika bunu nasıl izleyeceğim ben diyordum, izlettiriyormuş kendini. Pek fazla söyleyecek bir şey de bulamıyorum. Filmden sonra Nagato' nun gelecek serisi Nagato Yuki-chan no Shoushitsu' yu izleme listeme attım, o seri gelmeden filmi izlemek iyi oldu. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Narutaru: Mukuro Naru Hoshi Tama Taru Ko 4/10

12023l.jpg

Neden indirdiğimi bilmediğim, arşivde bulunan bir seriydi kendisi. Rastgele bir seri seçeyim, ne gelirse izlerim dedikten sonra bu seri geldi. Ben de gelmişken izleyeyim dedim.

Seri, dragonet denilen varlıklarla ilgili aslında. Birileri bunlara sahip ama nasıl ve neden sahip olduklarını anlatmıyor. Anladığım kadarıyla genelde sorunlu kişilerde var bu dragonetler. Ana karakterimiz o kadar sorunlu gözükmese de onda da var ve ötekilerden farklı bir bağı var bu cisim ile. Bu dragonet' e sahip olanlardan iyi de kötü de olanlar var.

Seride yer yer sıkıldım ama genel anlamda bu kadar kötü olsa da kendini izlettirdi. Ana karakterimiz ve diğer dragonetler arasında olaylar oluyor, o kısımlar izlettiriyor işte. Onun dışında, aslında çok da farklı bir şey sunmuyor. Seri bir şeyi açıklamayı düşünmüyor çünkü, bir şeyler oluyor ama neden olduğunu söylemiyor. Bu dragonetler nereden geldi, kimler nasıl elde edebiliyor kısımlarına ve sonunda olanlardan sonra diğerlerine ne oldu kısmına cevap vermiyor. Kendinizce fikir yürütebiliyorsunuz anca.

Serinin sonunda

zorbalığa maruz kalan kızımız en sonunda patlıyor ve kendisine zorbalık yapanların hepsini öldürüyor ama bu karakter son 3 bölüm kala katılıyor ve olaylar birden onun etrafında dönmeye başlıyor. Şu afişte kafasına silah dayıyan kıza neler olduğunu anlayamıyoruz. Akira, zaten serinin başından beri depresif olan bir kız ve utangaç ayrıca. Aslında olaylar Akira etrafında döner gibi olurken öteki karaktere geçti işte.

Seri psikolojik ve karanlık atmosfer diyor, var diyebiliriz bunlar en azından. Yani birileri ölüyor seride, karakterlerin psikolojileri de var işin içinde. O yüzden tam anlamıyla yanlış denilemez. Horror demişler bir de o da şu yaratıkların şekillerinden olsa gerek yoksa korku adına bir şey yok seride.

Yukarıda Akira' dan bahsetmiştim, bu kız son bölümlere doğru bir gruba katılıyor ama ne olduğunu anlayamıyoruz. Bir daha o grubu göremiyoruz çünkü. Yine son bölümlere doğru midesini tutuyor, eczaneden bir ilaç alıyor. Mide bulantıları görüyoruz, muhtemelen hamile kendisi veya öyle bir şey. Bu karakter de seri sonunda

babasını öldürüyor, daha sonra ne oluyor bilmiyoruz. Elinde bıçak ile görünüyor ve annesi gelip adamın başında ağlıyor. Muhtemelen annesini de öldürmüştür.

Ana karakterimiz seri sonunda hayatına devam ediyor, bir şey olmuyor ona. Yeni okuluna geçmiş, mutlu mesut yaşayıp gidiyor. Onu da geçtim, bu yaratıkları araştırıyor devlet ve ana karakter bunu sırtında taşıyor yahu!!! Hadi oradan anlamadın, 3-4 kere de seride baya hareket ederken gözüküyor ana karakter ile aynı sahnede. Hiç mi bir sorgulama, bir deney olmaz? Olmayınca olmuyor işte, sorgulama izle geç diyor resmen size.

Seriyi izleyeceklere seriyi tavsiye etmem, seri merak uyandırabilir sizde ama buna aldanmayın. Hiçbir şeyi açıklamadan bitiyor, ne yapıyor bunlar böyle diyorsunuz. Seri 2003 yapımı ve 13 bölüm, buna ayıracağınız zamanı başka bir şey izlemeye ayırın derim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

NHK ni Youkoso!

Tahmin ettiğim gibi bir seri çıkmadı, tabi bu iyi bir şey değil, en azından bu seri için. Hikikomori olayına anlam verememişimdir hiçbir zaman, kişinin kendini odasına kapatması neyse de, bir süre sonra çıkması gerekir o odadan, özellikle de aile bu konuda bir şeyler yapmalıdır, son zamanlarda hikikomori ve neet gibi terimleri animelerde çok görüyorum, gördüğüm gibi de hadi len ordan gibi bir tepki veriyorum. Animenin sonunda da zaten görülüyor o hastalıktan nasıl kurtulunacağı, para desteğini tamamen kaybedince, mecburen en temel ihtiyaçlarını karşılamak için kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor kişi. Animede iki karakter vardı, parasız kalıp açlıktan ölmemek için ne iş olsa yaparım karın tokluğuna çalışırım moduna girdiler ve pozitif bireylere dönüştüler. Yani hikikomorilik bana göre biraz hikaye. Karakter ve senaryo işlenişine bakarsak, yan karakterler ana karakterden daha ilginç duruyor gibiydi, ama pek de ilginç değillerdi. Ortada bir romantizm durumu vardı, Satou'nun okula gittiği zamanlardaki sempaisine bariz hayranlık duyuyordu, kendisi bile farkında değildi ne hissettiğinin, diğer kıza karşı da, kız buna ilgi gösterdiği için bir hayranlık duymaya başladı ve aşık oldu, nitekim bunu kabullenmek zor geldi, bu kısımlara anlam veremedim, Satou'dan ben kendimi sana layık görmüyorum gibi bir açıklama yapmasını beklerdim, o tarz bir cümle gelmeyince finale geldiğimizde bende bir hayal kırıklığı oluştu. Finalde de kızı intihardan vazgeçirmeye çalıştığı sahne çok iyiydi. Bu aralar ne çok intihar içerikli şey izledim, psikolojim bozulacak yemin ederim. Yamazaki ise normalin üstü bir otaku görünümündeydi, seriyi benim için o kurtardı. Ama seriyi tamamladığımda ismini koyamadığım bir şeyler eksikti, mangası ile animesinin finalleri arasında bir takım farklılıklar varmış duyduğum kadarıyla, manga daha depresif bitiyor sanırsam, okumalı mıyım ey ahali? En azından finaline bakmalı mıyım, yoksa gerek yok mudur?

Gundam Build Fighters Bayadır mecha izlemiyordum, en son sanırım Valvrave ve Gundam Age izlemiştim mecha olarak. Bu seriyi de kitlerinden ötürü merak ediyordum, çünkü geçenlerde ilk kez gunpla almıştım, ve ilk ve tek seferlik yaptığım bu alışverişte aldığım 4 kitin 2si (Sengoku Astray ve Dark Matter) bu seridendi. Gundam serilerinden artık bir şey beklemediğim için sıfır beklentiyle, ve sıfır hayal kırıklığı yaşayacağımı bilerek seriye başladım. Sonuçta çocuk karakterleri başrole koyan mecha animeleri bir kaç yıldır beni cezbetmiyor. Lakin en azından geçtiğimiz yıllarda çıktığı için görsel olarak başarılıydı seri. Build Fighters'ın önceki Gundam serileri gibi ciddi bir savaşı konu almayacağı belliydi, bir de hikaye turnuva stili bir şekilde sunulunca bize sadece görsel yönden tatmin olmak kaldı. Gundam mı izliyoruz Beyblade mi belli değil. Sonuçta bir Gundam serisinden çok bir Gundam parodisiydi Build Fighters. Maske takan rakip var, yapay yöntemlerle Newtype'laştırılmış ve zihniyle robotu kontrol eden düşman kız var, bu kızla baş karakterin romantik durumlar içerisine girmesi var, klişeleşmiş dost ve düşman pilot arketipleri var, sonunda ölüm olmasa da ana karakterin savaşı kazanıp diğer her şeyi kaybetme durumu var, Ral var, Zaku var. Yani bir Gundam serisinde olması gereken her şey var ama aynı tadı vermiyor ne yazık ki.

En nihayetinde Zaku Amazing, Kampfer Amazing ve Gundam Wing Fenice, Gundam F91 Imagine, bir de Miss Sazabi radarıma girdi. Gunpla olarak almayı düşünüyorum bunları. Özellikle Zaku Amazing, omzundaki roketatarlarla ben diyeyim Front Mission, siz deyin Armored Core robotlarına benzemiş, real robot yani, hepten repreal olmuş, bakmaya doyamaz insan ona.

Gunpla bizim için kutsal bir amaç.

jRkfYGXl.jpg

Ama... işe yaramıyor. ;___;

z2Yo0nDl.jpg

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ama seriyi tamamladığımda ismini koyamadığım bir şeyler eksikti, mangası ile animesinin finalleri arasında bir takım farklılıklar varmış duyduğum kadarıyla, manga daha depresif bitiyor sanırsam, okumalı mıyım ey ahali? En azından finaline bakmalı mıyım, yoksa gerek yok mudur?

Abi kesinlikle okumanı şahsen tavsiye ederim. Yani ben, onun animesini izlediğime pişmanım. Yani o manganın ağır havası ile animenin çocuksu ama ağır havası çok farklı. Manga çok daha olgun bir anlatım ve çok daha "seinen" etiketi taşıyor. Ve direkt olarak "kurtulma" durumunu daha olgun bir anlatım ile sergiliyor.

Ve bu bir hastalık. Yani, konu eskilerin tabiri ile "KALK LAN! HAYVAN GİBİ YATMA!" diye ağzımı bozarak söylersem eğer geniş tabir ile "G*T BÜYÜTME" durumunun hastalığı. Yani yapmak istemen ve yapamaman, durumun içinde cebelleşmek ve bu durumun insanları nasıl hırpaladığını sergileniyor. İnsanları üzdüğünü biliyorsun ama yine yapıyorsun. Elbette bunu kasıtlı olarak yapıp "G*T BÜYÜTMEK" için yapan insanlar yok mu? Ha, elbette var. Ancak bunun ciddi bir şekilde kişi ne kadar çabalarsa çabalasın, dışarı çıkmaya korkusu, insanların ne söyleyeceği hakkında endişesi ya da başka durumları geçmemek lazım. Senin söylediğin gibi "zevk" boyutu olduğu gibi, çok ciddi bir "hastalık" boyutu var bu işin. Ve mangasının duygu aktarımını, animesine nazaran tek geçerim.

Mesela ilk başlarda olan bu sahne:

28.jpg

Daha başlarında ben bu sahneyi gördüğüm an, empati bile kuramadım. Direkt olarak gözlerim doldu onunla beraber. Bunlar zor şeyler, Japonya genelini düşündüğümüz zaman bu tarz bir anlatım ve "yararlı" olarak düşünülen bir anlatım bence bu seriyi inanılmaz değerli kılıyor.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bana Nhk demeyin. Depreşiyorum. Ama animesini sevmediysen mangasını da sevmezsin. Ama şu sayfa beni bitirmişti. Kendimden biliyorum. Ben bu cümleyi kimseye karşı kuramadım. Notların gerçek hayatta ne faydası var ki?

NqWPRX.png

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Cevaben;

Konu dışına pek çıkmak istemiyorum, oradaki soruyu sorarken bu tarz cevaplar bekliyordum gerçi, belki başka bir başlıkta daha detaylı tartışılabilir, zaten konuşmayacaksak ne anlamı var burada mesaj yazmanın diye düşünüyorum.

Neyse, esaklan, dediğin durumun hastalık olarak kabul edilebilmesi için kişinin çocukken falan böyle acaip bir travma falan geçirmesi gerekir bence, yoksa ekmek elden su gölden yaşayarak işin rahatına kaçmaya çalışıyor demektir, burada Satou'nun yaptığı bana böyle göründü, bununla alakalı bir flashback falan da yoktu. Zaten mmorpg oynadıkları bölümlerde diğer karakter üstüne basarak söylüyordu, bu rahatı bırakmak zor geliyor diye. Ama tabi herkes aynı değil, travmatik şeyler yaşasa da yaşamasa da asosyal bireyler var hayatta, ben kendimi asosyal biri olarak görüyorum zaten. De buradaki olay çok farklı. Gösterdiğin kısmın animedeki hali karaktere acıma duymaktan çok kıl ediyordu mesela. Hemen sonrasında da kız gelip iş komediye bağlanınca empati kurması zor oluyor.

aysöken, animeyi direk beğendim/beğenmedim diye yargılamıyorum, beğendiğim yerleri de var, beğenmediğim yerleri de. O yüzden tavsiye edildiği vakit uygun bir zamanda okumak için listeme ekliyorum genelde. Ha bir de o lafın bir benzeri bana çok söylendi, bizzat gördüm ayrıca okulda öğretilenlerin pratikte kullanılmadığını, o dersin hocası da kendi ağzıyla itiraf etti, ama biz bunları derste işlemek zorundayız falan diye de ekledi.

Ayrıca konu başlığı bitirdiğiniz animelerle alakalı olduğundan ötürü spoiler falan kullanmadım, diğer mesajlarımda da kullanmıyordum zaten, bundan sonra kullanayım yazarsam.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Abi konu dışına çıkma olmaz diye düşünüyorum, dediğin gibi bağlantılı. Ancak istenirse zaten ayrı bir alana taşınır konuşulanlar. O yüzden problem olacağını düşünmüyorum. Ben bu konu hakkında, seri bitimi sonrası çok detaylı bir araştırma yapmıştım derlenen ve toparlanan bölümler üzerinden. Ona göre bildiğim kadarıyla açıklamaya gayret göstereceğim senin söylediklerine. Ve serinin o genel havası hakkında konuşacağım.

İlk olarak seriyi savunma gibi bir amacım yok, onu belirteyim. Serinin mangasının çok iyi olduğunu düşündüğümü yine aynı şekilde belirtmem lazım. Yani animesinin zaten "olgunluk" ya da "seinen" kategorisine uyduğunu düşünmüyorum. Ha elbette, çok ciddi sahneler vardı "dalga" amaçlı ama, mangası dediğim gibi bana göre çok daha ağır, yıpratıcı ve çok daha olgun ve psikolojik açıdan sağlamdı. Ki attığım o sahne gibi "çizim" noktasında vurulması gereken noktalar çok hoş vurulmuş ve karşı tarafı, yani okuyan tarafı çok ciddi etkiliyor.

Şimdi abi, "ekmek elden su gölden" olmasından ziyade, kişinin bu davranışı normal bir davranış olmuyor. Yani, senin söylediğin "işin rahatına kaçma" gibi bir durum hiçbir şekilde görülmüyor hastalık sahiplerinden.

Şimdi şöyle düşünelim: Kişi neden kendisini eve kapatır?

Birçok neden olabilir, öyle değil mi? Ancak hepsinin ortak noktası kişinin "rahat" etmesi ve "yalnızlık" istemesi. Kişi neden rahat etmek ister? Ya çok yorulmuştur artık yaşamından ya da keyif noktası itibari ile. Şimdi bu işi yapan adamlar, çoğunlukla "aile şımartılması" olarak gösteriyorlar.

Ve denilen her daim şu: Şu çocuğa zamanında adam gibi "eğitim" veremediniz ve bu duruma geldi!

Direkt olarak aile suçlanıyor ve elbette suçlanmalı. Bu duruma düşen insanların çok büyük bir şekilde aile payı var. Şimdi elbette kazık kadar olmuş 14-15 yaşındaki artık genç olan çocukların kafası çalışıyordur ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt ediyordur ama, çocuk eski zihniyet yapısına göre ister istemez şekillenir. 7-8 yaşında olduğu zaman çocuk, aile tuhaf tuhaf çocuğu eğitmez ise ya çocuk çok olgun olacak bu süreç içerisinden etkilenmeyecek kendi başına adam gibi çıkması lazım ya da sokak ortalarında daha elini ayağını tutturamayan 30'lı yaşlarına gelmiş artık ve direkt olarak yalnızlıktan abaza olup çıkmış, iş ya da güç yok ilkokul kızlarının eteğine bakıp "ben niye bu duruma geldim?" diye hüzünlü hüzünlü ağlayacak. Yalnızlığına mı ya da başarısızlığına mı ya da nelerine?

Şimdi direkt olarak aile suçlu değil elbette, kişinin kendisini eğitmesi lazım ama ailenin hafif olsa bile doğal olarak suçu oluyor. İlgilenilmez ise çocuğun ilgilenilmesi gereken çağı içerisinde, ne olacak bu çocuk?

İkinci olarak "travmatik bir şey olmaz" dedin. Burada hatalısın abi, yani çok ve çok az bir oranı travmatik olmadan kendinin "keyif" bölümüne göre ev içerisinde yatar. Bu hastalığa düşenlerin hepsi hayattan iyi bir tokat yemiştir zaten. Pek değinilmiyor gerçi ama, zaten değinilmesine gerek yok. Hep uç noktalar üzerinden vurgu yapılıyor. "Rahatı bırakmak zor geliyor" olarak değil onu söylemeleri aslında, "korku" olarak ifade ediliyor. Çünkü adam önce yaşadığı hayat tecrübelerini ya da o kötü anılarını tekrar yaşamak istemiyor. Şimdi burada kaç kişi o adamların durumlarından anlayacak? Kimse yaşamadığı için bilemez ama, nasıl korku duyuyorlar onlar? Adam odasına birisi geldiği zaman resmen çıldırıyor. Normal insan göremiyor. Dışarıya 1-2 sene boyunca çıkmıyor. Odasından neredeyse hiç çıkmıyor. Hiçbir şekilde arkadaşı ya da "dost" diyebileceği birisi bile yok. Yalnız, çok yalnız...

Bunlar normal durumlar değil abi, bunların hepsi çok ince ayrıntı. Kişi kendisi yapıyor belki ama, çok ağır bedelleri var. Bu duruma düştüğünü düşünsene lütfen? Adamların böyle davranmaları çok normal. Çünkü onlar "normal" düşünemiyor. Ki hepsinin çok kötü geçmişleri vardır eminim. Çünkü sana ya da herkese "normal" gelen şeyler onlar için öyle değil. Ki bu adamların yaşı ilerliyor. 22 yaşında olması ile, 30 yaşında olması aynı değil. Kişi ilerleyen zamanlar içerisinde çok daha fazla yıpranıyor, çürüyor ve yaşlanıyor. Çok daha kötü oluyor. Ki sen bu kişilerin etrafında olan kişileri düşünmediğini mi zannediyorsun? Bu adamları aynı şekilde etrafı üzmek mahvediyor. Diğer herkes gibi değiller çünkü bunlar. Karşılaştırılıyorlar, ailelerini ya da ondan beklentisi olan insanları mutlu etmek istiyorlar ama yok...

Sıkıştılar, ne yapmasını bekliyorsun? Aslında çok daha derin psikolojik yapıları var ama sanırım bu kadar fazla bilgi biraz olsun durumu anlatabilir. Daha doğrusu onların genel yapısını. Ve hepsinin geçmişinde bize göre normal olan ve onlar için anormal olan birçok ayıp, kusur ve üzüntü vardır. Onlar takıntılı biz değiliz, bizim onları anlamamız pek mümkün değil yani.

Kısacası: Yani abi, savunma amaçlı değil sadece araştırma yaptığım için söylüyorum. Bu adamların "ekmek elden su gölden" durumlarından ziyade çok daha derin psikolojik yapıları var araştırdığım ve gördüğüm kadarıyla.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Animesini seversin sevmezsin de ben aynı tadı aldım, o yüzden öyle dedim. Hatta ikisi farklı şekilde ilerlediği için acayip şekilde mutlu oldum. İki harika şekilde görebildik bu hikayeyi.

İşin psikolojik tarafına gelecek olursak, mesela ben de düğünde oynamaya acayip çekinirim. Kuzenimin nikahında ve düğününde tüm gece oynadım mecburen, burada onunla hemen hemen yaşıt tek akrabasıyım, o iki gece iki ömre bedeldi :D Ama millet takır takır oynuyor.

Esaklan doğru diyor, amaç rahatlık değil, o şekilde zaten hep diken üstündesin. Adam evdeki yalnızlığı dışarıdaki baskıya tercih ediyor, ama bundan mutlu olmasa da bu durumu aşamıyor. Tüm seri bunun etrafında dönüyor zaten.

Psikolojik çöküntü öyle kolay aşılan bir durum değil, okulumdaki bir hocanın vefatından sonra üstünden çok geçmeden ne yazık ki kızı da intihar etmişti. Halbuki ölüm hepimizin başına gelen bir şey, ama bazıları için çok ağır olabiliyor. Kimse depresif şekilde yaşamak istemez, ama bir anlık motivasyonla hiçbir şey çözülmüyor, son dakikaya gelip işin felsefini kavrayınca hiçbir şey eski haline dönmüyor. Şounenlerde dönüyor :) ama gerçek hayatta değil.

Nhk'nin animesi bana mmorpg oyun bırakmıştır, bir daha da o işlere bulaşamadım. Ama o bilgisayar başındaki halinde ben korkmuştum, korku filmi izler gibi.

Durum tamamen göreceli.

Neyse, başlığı boş geçmeyeyim.

Mahou Shoujo Madoka★Magica + 3. film 8/10

Ama filmin sonu sırf trajik olsun diye öyle olmuş gibi geldi. Zaten her şey çözüme kavuşmuş mutlu mesut yaşayacaklarken, neyin atraksiyonu anlamadım. Bir yandan da kızın artık Incubator'lara karşı muhafızlık görevine soyunmuş ihtimalini düşünüyorum ama bilemiyorum. Biraz havada kaldı gibi.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Mahou Shoujo Madoka★Magica + 3. film 8/10

Ama filmin sonu sırf trajik olsun diye öyle olmuş gibi geldi. Zaten her şey çözüme kavuşmuş mutlu mesut yaşayacaklarken, neyin atraksiyonu anlamadım. Bir yandan da kızın artık Incubator'lara karşı muhafızlık görevine soyunmuş ihtimalini düşünüyorum ama bilemiyorum. Biraz havada kaldı gibi.

Neyse ki yalnız değilmişim, benim de şöyle bi düşüncem vardı o filmi izlediğimde:

Madoka'nin 3. filmi Rebellion

Ya nasilsa önceki 2 film recap diye direk bunu izledim ama itiraf edeyim yer yer koptum, ne olduğunu anlamadim. Hala da şu an kafamda tonla soru işareti var, önceki recapleri de izlemeye hiç niyetim yok. En iyisi sağda solda açiklama inceleme yazilari okuyup kafamda her şeyi netleştirmek.

Fakat SHAFT görselde gene coşmuş, onlar nasil dövüşlerdi öyle. Hele ki o transformation sahneleri gözlerimi doldurdu, keşke her mahou shoujo animesi böyle olsa oralarina buralarina zoom yapmak yerine. Sailormoon başka tabii.

Edit: Gerçi End of Evangelion ile kiyaslanmasini anladim, bu moda hiçbir zaman değişmeyecek sanirim. Birinde good end birinde bad end koyuyorlar, bir evrenin 2 türlü versiyonunu elde ediyorlar. Böylece tüm kitle mutlu oluyor bir şekilde. EoE'de de bunu sevmemiştim. Umineko da ayni şekilde bitmeye yönelmişti ama bir yandan da "çarpici, vurucu son" isteyen fan kitlesine ithafen karakterlerin ağzindan direk olarak "sizin gibi fan kitlesini hiç sevmiyorum" sözlerini yüzümüze vurmuştu.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ooopss, spoiler;

Hak veriyorum ikinize de, lakin ben de benzer şeyler yaşadım, fakat Satou ile nedense pek de empati kuramadım. Oysaki empati konusunda master yapmış biriyim. :P Psikolojik hastalıklar veya sorunlar hiç de hafife alınacak şeyler değil, sadece yaşayan bilir diyemiyorum ama, yaşayan kişinin neler çektiğini görenler de biliyor ne kadar zor durumda olduğunu. Ben de kendimi eve kapadım (bir hikikomori gibi değil), hayattan umudumu kestim, özellikle ailemi mutlu etmek için çabalayıp her başarısızlıkta onların üzüntüsünün kat be kat fazlasını kendi içinde yaşadım, aynı acıları tekrar hissetmemek dediğimiz şeyleri yaşamamak için arkadaşlardan tutun akrabalarıma kadar çoğu insanla ilişkimi kestim, ölmeyi istedim, kurtulurum düşüncesiyle, sonra ne oldu, sabrettim ve en yakınımdaki insanların da bana yardımıyla, hayatımın en verimli geçecek 5-6 senesini saçma sapan şeylerle uğraşarak kaybettim ama bir noktada kurtulup yoluna devam edebilen kısmen şanslı biri oldum. Yani esaklan'ın bahsettiklerini çok iyi anlıyorum aslında, lakin animedeki Satou ile empati kurmakta zorlanıyorum, özellikle de ailesinin boşvermişliğini görünce. İçine kapanık birinin sosyal ortamlarda pek de aktif olması beklenemez mesela, o tür bir baskı yerin dibine sokar insanı, yaklaşık 10 sene önce falan dersanenin düzenlediği moral gecesi etkinliğinde hoşlandığım kız tuttu kolumdan karşılıklı dans etmek için çekti beni, de ben ne anlarım danstan falan, utandım kaçtım mesela. :D

Neyse yani, olay genel olarak psikolojik, fakat animede gördüğüm Satou'da daha çok rahatlık vardı. Manganın daha karanlık ya da seinen bir havası olduğunu duyduğum için sormuştum zaten o soruyu da. Anladım ben demek istediğinizi, kısa tutmak için içimdekileri tamamen dökemiyorum maalesef, ama sağolun muhabbet için. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Shingeki no Kyojin Movie 1: Guren no Yumiya

Serinin filmi olmuş herşey aynı biraz kesintiler var. Biraz daha kaliteli ama göze çarpan öyle çılgınca bir ektra birşey yok. Beklenemezde zaten.

@suke NHK konusunda sana katılmaktayım ne yazık ki; serinin ilk animesini ordan da mangasına geçmiş biri olarak. İkisinde de aradığımı pek bulamadım. Zamanında da çok övülüyordu halada öveni çok. Bunlardan dolayı beklentilerimin üksek olmasındanmıdır nedir bilmiyorum. Ama seri hep bana eksik geliyordu. Konuyla alakası yok ama bende yazayım dedim. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Needless

Az önce son bölümü izledim. Baya zor oldu bitirmek. Zorlaya zorlaya; yer yer, ilerlete ilerlete izledim. Bu kadar berbat bir yapım olamaz. 15 bölüm boyunca üç tane kız grubuyla döğüşüp durdular. Hemde bir mekanda. Ya absürt komedi severim yalan yok. Ama bunda sadece absürtlük var. 10/4

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

Shiki 8/10

21343l.jpg

Son zamanlarda böyle sürükleyici bir seri izlememiştim, o yüzden iyi geldi. Gizem ve sürükleyici ögeler her zaman hoşuma gitmiştir zaten. Biraz bahsedeyim seriden.

Seri, dışarıya kapalı bir köyde geçiyor. Bu yüzden biraz Higurashi' ye benzetmiştim başta. İlk başta okula giden gençleri ve normal bir yaşamı görüyoruz. İlk birkaç bölüm gayet normal geçiyor. Fakat, köyün hemen dışına batı tarzı bir ev inşaa ediliyor ve bu eve birileri taşınıyor. Bundan sonra olaylar başlıyor. Köyde ölümler başlıyor, öncelikle yaz nezlesi sanılıyor fakat olay yaz nezlesinden çok daha farklı boyutta. Yeni gelenler köye hastalık mı getirdi? Yoksa olay çok daha mı farklı? İlk önce biraz karakterlerden bahsedeyim.

96716.jpg

Megumi, köy hayatını hiç sevmeyip bir yolunu bulup köyden kurtulmaya çalışıyor. Şehire gidip orada yaşamak istiyor. Aynı şekilde şehirden göç etmiş bir ailenin oğlu olan Natsuno' ya da sadece şehirli diye ilgi gösteriyor. Köyde yaşıyor fakat köye uymayan şekilde giyiniyor, o şekilde davranıyor şehir hayatına özenmesi yüzünden. Kendisi seride en sevmediğim karakterlerden biri.

Natsuno:

94740.jpg

Serinin bir diğer genç ve kilit karakteri. Fazla kimseyle konuşmaz, kendi kendine yetmeyi benimsemiş bir karakter. Seride arkadaşı diyebileceğimiz sadece bir kişi bulunmakta. Dışarıya karşı soğuk bir karakter fakat köyde olup biteni anlayıp bir şeyler yapmaya çalışan ilk kişilerden.

Toshio Ozaki:

96714.jpg

Serideki doktor karakterimiz. Serimizin baş karakteri kendisi. Olayları çözmek için baya uğraşan ve neler döndüğünü ilk farkedenlerden biri. Hatta ortaya çıkaran karakter diyebiliriz.

Kirishiki Ailesi: Bunlardan genel olarak bahsedeceğim. 1 kızları olan, batı tarzı eve taşınan, zengin görünümlü bir aile. Bir de uşakları diyebileceğimiz biri bulunmakta.

Bu kadar karakter tanıtımı yeter, uzun uzadıya tanıtmayı planlıyordum ama bazı karakterleri açıklarken çok spoilere gireceğimi düşündüm. O yüzden pek spoilere girmeden bu kadar anlattım.

Serinin konusunu biraz duymuştum fakat hiç bakmadan başladım. Dediğim gibi başta da Higurashi' ye benzettim. Gidişat olarak benzese de aynı değiller. Olaylar tamamen farklı. Onun dışında, kendini izlettiriyor seri ki bu benim için en önemli şeylerden biri. Seri ne kadar güzel olursa olsun, gelecek bölümü merak edip açmıyorsam bir şeyler eksik hissi veriyor her zaman. O yüzden de gizem içeren ve sürükleyici olan serileri daha bir seviyorum diyebilirim.

Sunako ile Seishin arasında geçen konuşmaları çok beğendim ben. Sunako' nun şöyle bir sözü var."Ölüm herkese korkunçtur. Yaşlı ya da genç, iyi ya da kötü, her zaman aynı. Ölüm tarafsızdır.Özellikle korkunç bir ölüm yoktur. Ama ölümün korkutucu olmasının nedeni de budur. Alışkanlıkların, gençliğin, kişiliğin, varlığın, güzelliğin bunların hepsi ölümün karşısında anlamsızdır. Tüm bunları yok ettiği için ölüm korkunçtur." Aralarındaki diyaloglar Seishin' in hem kesiş hem de yazar olmasından daha bir güzel olmuş.

Aklıma takılan 1-2 soru var, yani tam açıklanmadığını düşündüğüm. O kısımları açıklasaydı daha bir iyi olacaktı. Onun dışında izlerken yer yer heyecanlandım, yer yer üzüldüm diyebilirim.

Gerilim seven ve sürükleyici bir şeyler arayanlar için önerebileceğim bir seri. İzlerken sıkılacağınızı sanmıyorum.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@painscream

Seriyi izleyeli baya olmuştu ama serinin ismini görünce izlediğim zamanki duyguları yaşadım az çok.

Müzikleri olsun, sahnelerde verdiği duygular olsun çok sevdiğim serilerden biridir. Bir olaya iki taraflı bakmayı, iki taraf arasında gidip gelmeyi ve bir taraf seçememenin verdiği karışık duygular içerisinde bitirmiştim seriyi. ( Şimdi hatırlayamasam da biraz kızgındım sonunda :006: )

Gerçekten güzel bir yapım ve izlenmesi konusunda meraklılarına tavsiye ederim ben de.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?