Jump to content
  • Kayıt Ol

Genel Anime Sohbet Başlığı v2


CHOBiTS

Önerilen İletiler

Tamam işte abi, senin dediğin şekilde olayarı anlatınca bu sefer olayın giriş kısmı çok boş kalıyor. Bu herifler Mars'a gelmeden önce laboratuar'da pinekleyen, hergün standart şekilde antreman yapıp kitap okuyan insanlardı. Flaşbeklerde bunları yeterince anlattılar. Sen bunları en başta verirsen animenin başlangıç kısmında ileride işe yarayacak ama hatırlanmadığı taktirde sonraki bölümlerde tam bir işkenceye dönecek bir sürü bilgi yığını haline gelecek. Mesela 25 bölüm boyunca sonrasında cevaplarımızı alacağımız bilgileri yığdılar diyeyim. İlerleyen sezonda o kadar bilgiyi doğru bir şekilde anlayacağına emin misin sen? İmkanı yok, pür dikkat izlesen bile ileride neyin üzerinden gideceklerini bilmediğin için bazı yerleri unutcaksındır.

 

Hadi animeyi kronolojik dümdüz ilerlettiler diyelim. Herhangi bir arkadaşının sana bu anime tv dizisi güzel mi diye sordu. Sen de; "kanka çok müthiş ama ilk 30 bölüm hiç aksiyon yok, bilim adamlarının hayatını görüyorsun, orada anlatılanları ezberliyorsun, aklında tutuyorsun, 35. bölümde kullanmaya başlayacaksın, haa bu adamla bu adam arasında böyle oldu, o yüzden burada bu olaylar yaşandı diyeceksin" dedin. :012: Kısacası dünyadaki olayların boş olduğunu, Mars'a gittikten sonra çoşacaklarını söyledin. :D Bu adam o animedeki boş bölümleri 30 bölüm izlemek zorunda mı? Değil. Orada anlatılan şeylerin hepsini aklında tutmak zorunda mı? Tabii ki değil.  Senin dediğin olay mümkün değil bence. Olur diyorsan da çözüm önerisi sun diyorum abi :D Kronolojik anlatımda bence yemez bu seri.

 

Ayrıca bir diğer konu bu anime için anime tv serisiyle filmleri kıyaslamak biraz gereksiz. İlla kıyaslayacağız dersek de bir çok unsuru göz önünde bulurdurmak lazım. Terra'lar 2 sezon toplam 26 bölüm x 20 dakika desek, 520 dakika eder. 8 saat 40 dakika. Senin örneklerini verdiğin Oscar almış filmlerden birisi kaç dakika? 8 saat mi? 6 saat mi? Taş çatlasa 3 saat yaparlar. The Godfather'dan bahsetmiyorsundur herhalde 3 film 3 saat, toplam 9 saat :011: Onu da Terrra Formars konusuyla yapmaya çalışsalar ya filmin tamamı cgi olur ya da milyonlarca dolar harcarlar, ki filmi bir çok kişinin izleyipte sevmeyeceğine eminim. Çünkü bu tarz şeyler küçük bir kesime hitap ediyor. 

 

Alıntı

2. ve 3. paragrafın için; bir sürü şey açıklamaya, mantığa sokmaya çalışmışsın ama gerek yok bunlara.

Abi bilim kullanarak vermeye çalışmış adam. Üstelik sana insanlara hayvan özelliği ekledik diyip geçmiyor. Bilimsel olabilirlik çerçevesinde adam, kendi hayal gücünden açıklama sunuyor. Bak güzel kardeşim, sen belki bilmezsin ama bu karıncada şöyle bir özellik var, o özelliği kodlayan genom burada şu kromozomun içinde yer alıyor, diyor. Şu gördüğün bilmem kaç baz dizini sayesinde orası kodlanıyor, bunu çıkartıp çeşitli enzimler kullanıp insanlarlara eklemeyi başardık ve aynı özelliklerin insanlarda da görüldüğü doğrulandı, diyor. Hatırladığım kadarıyla metafaz safhalarındaki kromozomların ne şekilde görüldükleri falan da çizilmişti animede bir yerde, net hatırlamıyorum ama olması lazım. Bu ne demek, işin mantığını kafanda tart olabilir diyorsan izle, olmaz diyorsan sana zaten saçma gelecektir, git başka bir şey izle demek bence. En başında işin mantığını vermeseydi ha tamam derdim, açıklama yapmıyor, kafasından öyle bir şey kurmuş, bize o bilgiyi dayatıyor derdim.

 

Çok film izleyen birisi değilim ama izlemediğim halde kulağıma gelen bir filmden örnek vereceğim: Lucy filminde çeşitli kimyasallarla falan beynimizin %100'ünü kullanabilir hale geldiği söylenmiş. Şimdi yapan adam ayrıntısını vermiş mi vermiş, bu adamlar bize her ne kadar %10 kullanıyor falan dese de ben bunu çok büyük ihtimal doğru olmadığını biliyor muyum? Biliyorum. O zaman bu filme çöp deme hakkına sahip miyim? Değilim ama konusunun bilimsel olarak çöp niteliğinde olduğunu söyleyebilirim belki. Yine de öyle bir şey söylemedim. Senin mantığa sokmaya çalışmışsın ama gerek yok demen biraztıkta buralara kadar uzanıyor o yüzden değinmek istedim. Mantığa sokmaya çalışmaya gerek var abi. Mantığını kuramayacaksak ben filmi izlerken zevk alsam bile, aklımda bir köşede iyi de bu tamamen bir safsata, hayal ediyorsun madem adam akıllı bir şey hayal et derim. Sonuçta o kadar para harcayıp çekiyorlar, 2 tane bilim adamına sormamışlar mı? Kısacası bazı şeylerin mantığa oturması lazım. En azından kendi dünyasında dengeli olabilmesi için çeşitli şeylerin verilmesi lazım. Neyse lucy beni bağlamaz zaten. :P 

 

Klişe olayına hiç değinmek istemiyorum aslında. Sadece şundan bahsedeyim, senin söylediğin şekilde düşünürsek, şu zamana kadar yayınlanmış şeylerin %95'i belki de daha büyük bir kısmı klişe oluyor. Hepsi birbirinden çarpmış, defalarca kez kullanmış oluyor. Kreatif olması klişelikten çıkması için yeterli değil midir? Yeterli bence; daha önce varolan fikirleri daha önceden hiç kimsenin düşünmediği bir şekilde bir araya getirebiliyor olması benim için her zaman olmasa da genel anlamda yeterlidir. O yüzden tamamı klişeden oluşuyor diyip kestirip atmam. Ha, illa ki içinde klişe yerler vardır, ona lafım yok.

 

Konu derinliği meselesi ne gelecek olursak, uzatırsak düşündüğümüzden daha derin olur. :(  Bilimsel derinliği kabul etmiyorum diyorsan ya da flashback yapmadan dümdüz anlatsınlar diyorlar, illa animenin derin olması için Ergo Proxy'deki gibi mi olmalı o zaman? Madem sen örnek vermedin ben örnek vereyim hemen;

Alıntı
  • 1. bölümün açılışında yer alan alıntının, Michelangelo tarafından, Giovan Battista Strozzi 'nin Medici Tapınağı'ndaki Gece Heykeli için olan epigramına cevaben yazıldığını;
  • 1. bölümde Vincent'in mısır gevreğine süt dökerken harflerin "Awakening / Uyanış" olarak bir araya geldiklerini;
  • Cogito Virüsü'nün adının, aslında Descartes'in "Cogito ergo sum / Düşünüyorum öyleyse varım" sözünden geldiğini;
  • Naip Mayer'in odasında sağ taraftaki uzanmış durumda gördüğümüz iki heykelin Michelangelo'nun Gece ve Gündüz heykelleri olduklarını ve Gece heykelinin Fransız psikanalist Jacques Lacan'ı, Gündüz heykelinin ise Alman filozof Edmund Husserl'i temsil ettiğini; solda duran heykellerinse yine Michelangelo 'nun Alacakaranlık ve Şafak heykelleri olduklarını ve Alacakaranlık'ın Fransız felsefeci Jacques Derrida'yı, Şafak'ın ise İrlandalı filozof George Berkeley'i temsil ettiğini;
  • Serideki robotların konuşma mekanizmalarında Alan Turing 'in kendi adını verdiği Turing uygulamasının kullanıldığını;
  • 2. bölümde yer alan alışveriş merkezindeki kovalamacanın Potemkin Zırhlısı'na bir gönderme olduğunu;
  • 3. bölüm isminin Alexander Beliaev'in "Прыжок в ничто / Leap into the Void" isimli romanından alındığını;
  • 5. bölümde bahsi geçen Centzon Totochtin isimli teknenin Aztek mitolojisinde tanrılardan oluşan bir grubun ismi olduğunu;
  • Re-l Mayer'ın kimlik kartında yazan re-l124C41+ ibaresinin Hugo Gernsback'in Ralph 124C 41+ romanından alındığını ve bu ibarenin bir kelime oyunundan ibaret olduğunu (Re-l124C41: Real One to Foresee for one / Tek olanı önceden görecek asıl kişi);

...

 

şeklinde uzunca bir bunları biliyor musunuz listesine sahip. İlla derin olmak için imgeselliğin dibine vurmuş olması ya da yere düşen toplu iğne büyüklüğünde bir şeyin koca kitap dolusu bilgiyi temsil etmesi ve o kitabı okumayanların o yapımı anlayamaması falan mı gerekli?

 

Tartışılabilecek çok fazla şey var, ama olaylara bakış açımızın çok farklı olduğunu düşünüyorum. Kim haklı kim haksız meselesi değil tabii ki. :D Sadece olayı başkasının bakış açısından da görebilmek lazım. Ben senin ne demek istediğini anlıyorum ama Terra Formars'a flashbek yüzünden bu kadar saldırman gereksiz geliyor. :P 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@WoLcRoWÖncelikle sanırım bazı şeyleri yanlış anlatıyorum. Onları düzelteyim. Mesela mantığa oturtmaya çalışmışsın derken ben senin açıklama çabanı kast ettim. Başka türlü anlatabilirdi animeyi diyorum. Varsayım yapıyorum. Animenin mantıklı olup olmamasını değil. Giriş kısmı yapsınlar dememe ise abartılı yaklaşmışsın. Sanırım sen şu anda izlediğin şeye göre yorumunu yapıyorsun. O nedenle bu şey, başka türlü olmazdı diyorsun. Ben ise bu hikaye bambaşka anlatılabilirdi ve bana göre yanlışları kalmazdı diyorum. Boş olmayacak şekilde anlatılırdı flaşbek olmadan veya az kullanarak. :D Yani mesele içeriği, konusu, yer, mekan, mantık, bilim vs değil anlatım tarzı. Ben yazsaydım aynısını böyle anlatmazdım ve senin bahsettiğin olmusuzluklar olmadan anlatabilirdim. Takdir edersin ki şu anda o kadar bir hikayeyi şöyle anlatabilirim diye şablon çıkaramam. Bu arada filmlerle de özellikle kıyaslamadığımı söyledim. Uygun anlatım tarzına değindim orada. :)

 

Bir de kronolojik ve dümdüz deyip duruyorsun? Ne demek istedin?  :D Terra formarsı bilmem ama flaşbek olmayınca basit, yüzeysel, düz, odun gibi mi oluyor? :D Bir de saldırma yapıyorsun demişsin de ne saldırması? :D Anlatım tarzını sevmediğimi söyledim sadece. Sonra izlerim niye diyeyim yoksa. Bir de içindeki bilimsel ögeleri vb bana yeni gelmiyor dedim sadece, kötü demedim ki. Sana çok ilgi çekici gelmiş olabilir. Ben saldırma göremiyorum burada. :D Ayrıca Terra'dan çok genel animelere laf ettiğimi de söyledim. Sadece ilk sezonu izlemiş biri olarak daha fazla söyleyemem. Bıraktığım noktada hala ileriye dönük umutluydum. :D 

 

16 dakika önce, WoLcRoW dedi ki:

Abi bilim kullanarak vermeye çalışmış adam. Üstelik sana insanlara hayvan özelliği ekledik diyip geçmiyor. Bilimsel olabilirlik çerçevesinde adam, kendi hayal gücünden açıklama sunuyor. Bak güzel kardeşim, sen belki bilmezsin ama bu karıncada şöyle bir özellik var, o özelliği kodlayan genom burada şu kromozomun içinde yer alıyor, diyor. Şu gördüğün bilmem kaç baz dizini sayesinde orası kodlanıyor, bunu çıkartıp çeşitli enzimler kullanıp insanlarlara eklemeyi başardık ve aynı özelliklerin insanlarda da görüldüğü doğrulandı, diyor. Hatırladığım kadarıyla metafaz safhalarındaki kromozomların ne şekilde görüldükleri falan da çizilmişti animede bir yerde, net hatırlamıyorum ama olması lazım. Bu ne demek, işin mantığını kafanda tart olabilir diyorsan izle, olmaz diyorsan sana zaten saçma gelecektir, git başka bir şey izle demek bence. En başında işin mantığını vermeseydi ha tamam derdim, açıklama yapmıyor, kafasından öyle bir şey kurmuş, bize o bilgiyi dayatıyor derdim.

 

Çok film izleyen birisi değilim ama izlemediğim halde kulağıma gelen bir filmden örnek vereceğim: Lucy filminde çeşitli kimyasallarla falan beynimizin %100'ünü kullanabilir hale geldiği söylenmiş. Şimdi yapan adam ayrıntısını vermiş mi vermiş, bu adamlar bize her ne kadar %10 kullanıyor falan dese de ben bunu çok büyük ihtimal doğru olmadığını biliyor muyum? Biliyorum. O zaman bu filme çöp deme hakkına sahip miyim? Değilim ama konusunun bilimsel olarak çöp niteliğinde olduğunu söyleyebilirim belki. Yine de öyle bir şey söylemedim. Senin mantığa sokmaya çalışmışsın ama gerek yok demen biraztıkta buralara kadar uzanıyor o yüzden değinmek istedim. Mantığa sokmaya çalışmaya gerek var abi. Mantığını kuramayacaksak ben filmi izlerken zevk alsam bile, aklımda bir köşede iyi de bu tamamen bir safsata, hayal ediyorsun madem adam akıllı bir şey hayal et derim. Sonuçta o kadar para harcayıp çekiyorlar, 2 tane bilim adamına sormamışlar mı? Kısacası bazı şeylerin mantığa oturması lazım. En azından kendi dünyasında dengeli olabilmesi için çeşitli şeylerin verilmesi lazım. Neyse lucy beni bağlamaz zaten. :P 

 

Burada söylediklerine bir lafım yok. Zaten o mantık meselesini ilk parafta söyledim. O yüzden bu söylediklerinin benimle ilgisi olmuyor. Çünkü kast ettiğim şey bunla ilgili değildi.

 

31 dakika önce, WoLcRoW dedi ki:

Klişe olayına hiç değinmek istemiyorum aslında. Sadece şundan bahsedeyim, senin söylediğin şekilde düşünürsek, şu zamana kadar yayınlanmış şeylerin %95'i belki de daha büyük bir kısmı klişe oluyor. Hepsi birbirinden çarpmış, defalarca kez kullanmış oluyor. Kreatif olması klişelikten çıkması için yeterli değil midir? Yeterli bence; daha önce varolan fikirleri daha önceden hiç kimsenin düşünmediği bir şekilde bir araya getirebiliyor olması benim için her zaman olmasa da genel anlamda yeterlidir. O yüzden tamamı klişeden oluşuyor diyip kestirip atmam. Ha, illa ki içinde klişe yerler vardır, ona lafım yok.

 

Konu derinliği meselesi ne gelecek olursak, uzatırsak düşündüğümüzden daha derin olur. :(  Bilimsel derinliği kabul etmiyorum diyorsan ya da flashback yapmadan dümdüz anlatsınlar diyorlar, illa animenin derin olması için Ergo Proxy'deki gibi mi olmalı o zaman? Madem sen örnek vermedin ben örnek vereyim hemen;

..........

şeklinde uzunca bir bunları biliyor musunuz listesine sahip. İlla derin olmak için imgeselliğin dibine vurmuş olması ya da yere düşen toplu iğne büyüklüğünde bir şeyin koca kitap dolusu bilgiyi temsil etmesi ve o kitabı okumayanların o yapımı anlayamaması falan mı gerekli?

 

İlk parafta söylediklerine katılıyorum. Dikkat edersen özellikle klişemsi diyorum, -msi :D (omayraşi deki raşi eki gibi :P ) özellikle bu eki kullanıyorum ki klişe demek istemediğim anlaşılsın. Sonrasında da benim için yeni şeyler olmadığını söyledim. Bunları yazıyorum çünkü yukarıdaki söylediğin benim anlattığım şeye temas etmiyor. Ayrıca benim ile senin veya herhangi iki kişinin veya daha fazla kişinin gördükleri, karşılaştıkları, deneyimledikleri vs bire bir aynı olamayacağına göre benzer tepkiler de vermemiz beklenemez. :D Ki bu kötüledim demek de değildir. Lütfen asılsız suçlama yapma. :P:W

 

Konu derinliği meselesi ise, sen flaşbek olmazsa konu derinliği olmaz ve dümdüz olur dedin. Ben de hayır efendim illa derinlik olması için flaşbek gerekmiyor dedim bütün mesele bu. Bilimsel derinliği niye kabul etmeyeyim, hiç alakası yok. bilim kurgunun dibine vurmuş, kült şeylerin çoğunu izlemiş/okumuş birisiyim. Ergo proxy nasıl bilmem izlemedim, onla ilgili alıntını da okumadım :D. Onların kuruntuları beni ilgilendirmiyor da. :P Yok imgeymiş, sembolizmmiş cartmış curtmuş vs. bir şey demedim. Ben illa derinliği buna bağlamıyorum. Bence sorun, meseleleri sadece anime-manga cephesinden düşünmek. Bak alakasız şeyle, kulvarı farklı şeyle kıyaslamaktan söz etmiyorum.  Kapsamlı düşünmeye çalışıyorum.

 

Bu arada haklısın, ben de sana haksızsın demiyorum zaten. :) Her yönetmenin farklı anlatım tarzı olduğu gibi, bizim de yönetmen olmasak da farklı anlatım tarzımız var. Ben flaşbek abartılı kullanımını sevmiyorum. Tamamen karşı değilim, o da yanlış anlaşılmasın. Mesela Boku ga İnai Maçi'de kullanılmıştı ama tam yeriydi kullanmanın ve cuk oturuyordu ve önemli bir şeyi anlatıyordu. Naruto'daki gibi savaşın ortasında sasuke'nin ilk osurduğu gün babında bir şeyi anlatmıyordu. 

 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ben yazdığım her şeyi Terra Formars tartışıyoruz, anime tartışma başlığında tartışıyoruz diye bu şekilde açıkladım. :D Yoksa elbette fazla flaşbek kullanımı iyi bir şey değil. Yerinde ve yeterince kullanılması lazım, bölüm uzatmak için savaşın en heyecanlı yerinde lönk diye flashback girince bende uyuz oluyorum, o konuda hissettiklerimiz muhtemelen aynıdır. Ama Terra Formars için demek istediğim şey farklı, Savaş ortasında vermeyebilir tamam orası stüdyonun itlik yapması, hikayeyi animeye uyarlayan adamın ve yönetmenin 3 dakika daha fazla ilgi çekmek için, azıcık daha fazla izletmek için yaptığı oyunlar. Yoksa flashback kullanılmadan da çok mükemmel anlatılar bilir ama Terra için olmaz abi, yemez yani, inan kurtarmıyor. :D Kurtarsa senin bak! Genel olarak söylediğin filmler üzerinden atlatmaya çalıştığın şeylere bir şey demedim zaten ben. Terra'ya yöneldim.

 

49 dakika önce, Kudo Shin'ichi dedi ki:

Giriş kısmı yapsınlar dememe ise abartılı yaklaşmışsın. Sanırım sen şu anda izlediğin şeye göre yorumunu yapıyorsun. O nedenle bu şey, başka türlü olmazdı diyorsun. Ben ise bu hikaye bambaşka anlatılabilirdi ve bana göre yanlışları kalmazdı diyorum. Boş olmayacak şekilde anlatılırdı flaşbek olmadan veya az kullanarak. :D Yani mesele içeriği, konusu, yer, mekan, mantık, bilim vs değil anlatım tarzı. Ben yazsaydım aynısını böyle anlatmazdım ve senin bahsettiğin olmusuzluklar olmadan anlatabilirdim. Takdir edersin ki şu anda o kadar bir hikayeyi şöyle anlatabilirim diye şablon çıkaramam. Bu arada filmlerle de özellikle kıyaslamadığımı söyledim. Uygun anlatım tarzına değindim orada. :)

Kısacası burası bu hikaye için bence kurtarmaz demek istiyorum, çünkü aşık olan var, babası olan var, abla kardeş çıkan var, yoldan geçen çocuğa araba çarpmış sakat kalmış, tesadüfen bu elemanda o çocuğu hastaneye götürmüş vs. derken aralarında bağ kuran var. Bunların hepsi Terra formars'da Dünya'da yaşanıyor, sonra bunlar Mars'a gidiyorlar. Bunları eğer flashback olarak serpiştirmezlerse çok büyük yer tutar, ya hikayeden makaslayacaksın, ya en başta vereceksin, ya da hiç anlatmayacaksın. En başta verdin; çok uzun oldu diyelim sıkar, izleyici dövüşler için geldi, hamam böcükleri için geldi, hangi nerde dedim :012:  İlk bölümden kapatıp kenara atan olur. En sonda verdin, adamlar o kadar izlediker aksiyonu sonra uyutuyorsun, iyi bari aksiyonu izledim der bir sonraki bölüme atlar belki de, atlamazsa da uyuyakalır :D Kısa ve makul flashback yaptın diyelim, dövüşün ortasına koymadın, gereksiz bilgi vermedin makuldür. Ben Terra Formars'ta flaşbeklerin zamanlamasını savunmuyorum sadece, benim açımdan sorun teşkil etmiyordu, sen flashbekleri boşver izlemene bak, bilimsel derinliğe odaklanmaya çalış demek istemiştim.

 

49 dakika önce, Kudo Shin'ichi dedi ki:

yukarıdaki söylediğin benim anlattığım şeye temas etmiyor. Ayrıca benim ile senin veya herhangi iki kişinin veya daha fazla kişinin gördükleri, karşılaştıkları, deneyimledikleri vs bire bir aynı olamayacağına göre benzer tepkiler de vermemiz beklenemez. :D Ki bu kötüledim demek de değildir. Lütfen asılsız suçlama yapma. :P:W

Temas ediyor aslında, klişe kavramını kafamıza göre kullanamayız, kullansak dahi kişisel olur, bire bir örnek gösterilmediği sürece karşıdaki kişi kabul etmek zorunda değildir, şeklinde söylemek istedim. Kaldı ki şu anlam da çıkıyordu benim yazdıklarımdan: Tamamı klişelerden oluşan şeyleri hiçkimsenin aklına gelmeyen şekilde bir araya getirirsen klişe olmaz, çünkü daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şeydir.  Terra Formars'ın tamamı klişe miydi? Değil yani, mozaik organ olayı olan, hamamböcüklerinin medeniyet kurduğu, dünya devletlerinin oradaki olayların altyapısı için birbiriyle yarıştığı farklı klişelerin özgün bir şekilde harmanlanmasıydı bence. ha bak yine diyorum, çok sınırlı bir kesme hitap ediyor bunu beğenmeyen çok fazla kişi çıkacaktır.

 

49 dakika önce, Kudo Shin'ichi dedi ki:

Konu derinliği meselesi ise, sen flaşbek olmazsa konu derinliği olmaz ve dümdüz olur dedin. Ben de hayır efendim illa derinlik olması için flaşbek gerekmiyor dedim bütün mesele bu.

Flashback ile anlatılan onca yeri nereye koyacaksın onlar olmazsa, ona bir çare bulursan, benim için hiçbir sorun yok :D Yeterli oranda kullandık bak, 5 flashbek vardı 3'taneye indirdim dersen olmaz ama :D Yeterlilik kavramı kişiye göre değişir. Sırf trollük için bile adamların geçmişlerini merak ettiğimi iddia edebilirdim ama benim söylediğim şey trollük bile değil. X kişisi yenilmedi, neden? Psikolojik olarak mı çok güçlü, çocukken bir travma yaşadı, bu tarz olaylardan çok nefret ediyordu o yüzden mi karşısındaki düşmanı yenmeyi başardı vs. Bunu atarsak dümdüz adamı yener işine bakar, derinlik kaybolur. Hokuto no Ken'de arkaplanda Raoh'un bir yumruğuyla ölen yüzlerce adama döner olay.

 

49 dakika önce, Kudo Shin'ichi dedi ki:

Bu arada haklısın, ben de sana haksızsın demiyorum zaten. :) Her yönetmenin farklı anlatım tarzı olduğu gibi, bizim de yönetmen olmasak da farklı anlatım tarzımız var. Ben flaşbek abartılı kullanımını sevmiyorum. Tamamen karşı değilim, o da yanlış anlaşılmasın.

Tamam zaten abi tartışacağımız bir şey yok. Fazla kullanmasınlar tamam :D Ama adam becerememiş işte, flashbackleri bol bol tutmuş, mangasını okuyayım, her chapterda özenle buralar nasıl anlatılırdı diye düşüneceğim senin için, o zaman tartışalım lütfen :012:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@WoLcRoW Gördün mü biraz açınca cümleleri mesele kalmadı. :D Hatta yoğurdu yiyiş şeklimizin de çok farklı olmadığı çıktı ortaya. :P Biraz da benim çakallık yapıp flaşbek meselesini genele çekip konuşmam ama bunu net olarak belirtmemem ufak hatalar oluşturdu. :DAma hak verirsin ki animeler de işin cılkını çıkartıyor. Benim de çok flaşbek görünce nevrim dönüyor artık. :D Mangasını okuduktan sonra dönüş yaparsın. :P 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Kudo Shin'ichi İşten güçten de adam akıllı yazamıyorum ki :( Hemen hızlı hızlı yazmaya çalışınca olaydan uzaklaşma, verilen örneklerde nerenin özümsenmesi gerektiği falan belirsiz oluyor epey. Bir de flashback hakkında senin biraz değindiğin ama açmadığım bir mesele var. Adamlar bunu para kazanmak için yapıyorlar, işin duygusal kısmını en başta verirlerse, saatli bomba gibi etkiyi sonradan bırakacaktır ama parasal olarak adamları zarara sokar. İleride patlatacakları hikayenin ne kadar kaliteli olduğu belirsiz çünkü. O yüzden kaçamak oynuyorlar. Bir şeyler anlatıken hemen araya flashback'i koyuyor, aklına gelen yeni bir şey varsa onu sıkıştırıyor falan. Mesela, adamın geçmişte babasını öldüren katilin kim olduğu flashback'i ile çocuğun katil ile karşılaşmasını ard arda bir bölüme koyuyorlar falan. Kısacası kaçak dövüşme mevzu. :)

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 4 hafta sonra...
On 27.12.2016 at 5:10 PM, Hikari no Kishi said:

Madoka'nın movielerini izledim 3. movieye kadar hiçbir sıkıntı yoktu. 3. moviede ne olduğunu anlayamadım sanki.

  Reveal hidden contents

Homura Madoka'ya ne yaptı? Madoka yapma ayıracaksın falan dedi sonra farklı bir evren yaratıldı Madoka'nın yarattığı evreni mi değiştirdi yoksa yeni bir evren mi yarattı. Homura'ya ne oldu? Şeytan oldum falan dedi. Eski haline dönmeye çalışan Madoka'yı durdurdu. En son Kyubei'yi gösterdi Homura buna bana yardım etmeye devam edin demişti son sahnede acayip hırpalanmış bir haldeydi Kyubei. Homura kendine güç sağlamaları için mi Kyubeileri mi kullanıyor acaba? Acayip bitti ya.

 

 

On 27.12.2016 at 9:27 PM, Bakayalo said:

Madoka 3'te

  Reveal hidden contents

birden fazla evren gibi bir durum yok benim algıladığımdan hatırladığım kadarıyla. Madoka bir evren yaratmamıştı, var olan evreni geçmişiyle birlikte değiştirmiş ve Tanrı olmuştu (Madokami, a.k.a. Godoka). Homura şunun farkındaydı: Artık kirlenen keder tohumları sihirli kız -> cadı dönüşümünü başlatmadığından, bütün o kirleri artık Madokami temizliyor, yani bir başka deyişle bütün sihirli kızların ve onların yardım ettiği insanların bütün kederlerini Madoka yükleniyordu. Madoka buna razıydı ama Homura razı değildi, Madoka'yı Madokami olmaktan vazgeçiremeyeceğinin de farkındaydı; tek çare Tanrı ile kavgaya girmekti, bunu yapana da şeytan dendiğinden, Akemi Homura olmaktan çıkıp Akuma Homura (a.k.a. Homucifer) oldu. Akuma Homura farklı bir evren yaratmadı, mevcut evrenin kurallarının değişmesine sebep oldu. Madokami'nin tek ve rakipsiz olduğu evrende QB'ler uşak gibi bir roldeydiler, Madokami'nin karşısında Akuma Homura'nın olduğu versiyonda ise köle gibi bir durumdalar... Gerisini günün birinde @Homucifer gelir yazar; Madoka üzerine onun kadar kafa yorup araştırma yapanı tanımıyorum.

 

 

Hocam adım geçmiş, hemen dahil olayım.

 

Spoiler

 

Şimdi şöyle anlatayım: aslında sıkıntı Madoka anime dizi serisinin sonunda başlıyor. Homura'nın büyülü kız olmaktaki dileği "Madoka ile yeniden tanışmak ve bu sefer Madoka'yı koruyan kişi olmaktı". Bu dilek sayesinde zamanda geri gitti, ve bu dilek yerine gelmeye devam edebilsin diye zamanda Madoka ile tanışması öncesine dönme yeteneği kazandı. Ancak dizinin sonunda Madoka'nın dileği sonucunda evren dışı bir varlık olması ile bir çelişki oluştu. Çünkü Homura'nın dileği Madoka ortalarda olmadığı için asla yerine gelemeyecek bir dilek oldu. Ancak Homura hala büyülü kızdı ve dileği bir şekilde yerine gelmiş olmalı idi. Bu çelişki 3. filmin sonunda çözüldü.

 

Homura'nın büyülü kız olurken dilediği dilek evrenin ikiye yarılması ile yerine geldi. Bu evrenlerden birinde Madoka "insanken sahip olduğu özellikleri" ile bulunurken diğer evren (ki nasıl olduğunu 3. filmde görmedik) muhtemelen eskisi gibi devam ediyor. Homura bu durumu Sayaka'ya üstü kapalı bir şekilde filmin sonunda anlatıyor. Her evrende de muhtemelen herkesten birer tane var (Homura hariç, ondan sadece bir tane var, evrenin yarılma sahnesinde kırıkların içinde Homura hariç 5 büyülü kızın kendi ve diğer evrendeki yansıması görülüyor). Böylece, en azından bir evrende Homura ile Madoka ilk defa tanışmış oldular, ve Homura onu korur pozisyonda oldu. Böylece, Homura'nın da dileği yerine geldi ve çelişki ortadan kalktı.

 

2 paralel evren görüşünü destekleyen pek çok kanıt ileri sürülebilir bence; ama bir tanesi bana çok güçlü geliyor. Filmin "ending" sekansı bittikten sonraki yaklaşık 30 saniyelik bölümde Homura hırpalanmış Kyuubei çevresinde dans ederek (muhtemelen soul gem'ini şarj ediyor) bıçakla yarılmış gibi çizilmiş bir uçurumun kenarında duruyor. Bence bu uçurum 2 evren arasındaki sınır ve en sonunda Homura uçurumdan atladığında bir evrenden diğerine geçiyor. Bunun kanıtı ise gökyüzünde, tam uçurum ile aynı hizada bulunan yarım ayda. Ayda bir sorun var: Normalde ay yarım ay olarak görünse bile yarısı karanlık yarısı aydınlık tam bir dairedir. Bu nedenle, karanlık yüzün arkasındaki yıldızlar görülmez; ama bu ayda görünüyor; çünkü gökyüzündeki 2 evrenin sınırında bulunan bir ayın yarısını görüyoruz, diğer evrende ise ay görmüyoruz. Bu detaya yapımcılar başka yerde dikkat etmiş midir diye bir keresinde 3. filmi baştan izleyeyim dedim ve gördüm ki "opening" sekansında hilal şeklinde bir ay var ve şüpheye yer vermeyecek şekilde tam bir daire olup arkasındaki yıldızları göstermediği izleyicinin gözüne sokulmuş. Yani yapımcılar bunu bilerek yapmışlar. (Ayrıca not: başka animelerde de ayın karanlık yüzünün arkasına yıldız çizilmediğine defalarca şahit oldum, yeni anime yapımcılarının bir çoğu bunun farkında)

 

Kyuubei'in yeni düzendeki görevini pek bilmiyoruz; ama bence Homura onu kötülüğün şekil bulmuş hallerinin (artık adı yeni düzende her ne ise) üzerine sürüp Kyuubei'lere "büyülü kızlık" yaptırıyor.

 

Dahasını ise 4. filmde (veya dizide) göreceğiz. Kajiura Yuki ablamızın muhteşem şarkıları ile henüz pek bir şey anlamadığımız ama benim iştahımı bayağı kabartan 4. filmin (veya dizinin) trailer'ını burada görebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=8_w_oMIbV5A

 

 

  • Beğeni 3
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bu Prince of Tennis animesini bir türlü izleyemiyorum. Yine izlemeyi denedim, spor animesi diye bir hevesle yine başladım ama aşırı sıkıcı geliyor. Hiçbir şekilde ısınamadım. İleride bir daha denerim muhtemelen. Hiç umudum yok şu anda izleyebilmek açısından. Tenis ilgim olan bir spor sayılmasa da Baby Steps'i severek izlemiştim, hatta mangasını okuyorum. PoT ise bir tuhaf ya. Bilemiyorum. İzlemeyi başaranlara selam buradan. :(

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Kudo Shin'ichi Sana da selam. :P:biyikgulme: Seri nasıl başlıyorsa o şekilde devam ediyor, hani ileride olur da düzelme gösterir falan diye umutlanıp devam etmemeni tavsiye ederim. 7 vermiş olmam lazım, o da güzel karakterler hatrınaydı büyük ihtimalle. Serideki maçlar resmen bir Naruto dövüş sahnesi (Naruto'yu kötülediğim sanılmasın, dövüşlerin spor serisinden çok fantastik bir seri havasında geçmesini kastediyorum) tadında, benim gözümde Kuroko nasıl saçma bir spor serisiyse PoT'un da maç sahneleri aynı seviyede ama diğer özellikleri Kuroko'dan iyi. Karakterleri, özellikle de 'senpai' olayına sahip olan en iyilerden birisi. Bu spor kulübünde senpai hikayeleri ve ilişkileri konusunda en çok sevdiğim seri Hajime no Ippo'dur, PoT'un da bu konuda aşağı kalır yanı yok. Ana karakter çok itici yalnız, o iticiliği de seri boyunca sürüyor ki her şeyi onun başarması serinin en saçma kısmı zaten. :D Atobe hatrına izlenir. :P Seiyu kadrosu da çok iyi. Dediğim gibi ana karakter dışındaki isimler çok iyiydi.

 

Baby Step izlemedim ama ileride illa ki tenis  içerikli bir seri izlemek istiyorum ve eskiliğini takmam diyorsan Ace wo Nerae öneririm. Henüz serisini izlemedim ama Live Action yapımını izlemiştim, konusu güzeldi. Yakın zamanda animesi de planımda.

  • Beğeni 2
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Squaw Mesajını okuduktan sonra, PoT'in bana göre olmadığına iyice karar verdim. Güzel karakterler var demişsin ama ben anime tuhaf olduğundan karakterlere ısınmaya başlayamadım bile. (Bu arada 15. bölüme kadar itekledim bir şekilde :( ) O nedenle PoT defterini kapatıyorum. 

 

Bu arada spor serisindeki fantastik hareketler, efektler konusunda ben açığım. Hatta severim, abartılmadığı sürece. Gerçekçilik göreli animelerde çünkü. Neresinden tutarsan tut bir gerçek dışılık çıkar bir yerden. Mesela Ippo'da yumruk atınca birbirlerine dumanların uçuşup, bomba patlar gibi sesler çıkması gibi. Bunlar bir hava katıyor animeye. Bir örnek de Diamond no Ace izleyenler bilir. Furuya en etkili atışını yaparken fantastik efektler oluyor(aşağıya örnek video koydum). İşte bunlar güzel hava ve karakterlere dair etki katıyor. Bu gibi nedenlerden ben rahatsız olmuyorum. "Gerçekçilik" algısı animeler için çok farklı; etkiyi, duyguları anlatma biçimi de öyle.

 

Gizli İçerik

 

 

Ace wo nerae benim de listemde var. :) Tavsiye için sağol. Sanki konuşmuştuk gibi geldi. Dejavu oldum sanki :D

 

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Kudo Shin'ichi Spor serilerindeki bazı abartılara ben de açığım ki anime izleyen herkesin açık olması gereken bir mevzu bu zaten. Hangi animede abartı yok ki? :D Sen ilerlemediğin için ne demek istediğimi anlayamamışsın haliyle, doğal tabi. Topun kendiliğinden bir bumerang  moduyla ordan oraya uçuşması ya da kılıç tekniği ile raketi savuşturma saçmalığı nedir? Sanki karşımda bir tenis oyuncusu değil de Lupin'in Gaoemon'u vardı. :PKimse kusura bakmasın da Kuroko'da basketçiler ne kadar saçma özellikler taşıyorsa PoT'unkiler de öyleydi. En basitinden rakibin ya da dünyaca ünlü sporcuların tekniklerini görüp de bire bir kopyalamak nedir? Bu Naruto'dan jutsu mu ki sen sporda böyle özelliklere sahip oluyorsun. :D

 

Ace wo Nerae konusundaki deja vu içersinde MAL da görünmesin sakın? :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

Sanırım PoT benim dişime göre bir anime bir ara izlemeliyim. 

Bu arada Kuroko'daki en göze batan özellik Akashi'ninkiydi belki Kise'ninki de eklenebilir. Onun dışındakiler gayet makul gelmişti bana. Daha beterleri varsa şu an hatırlamıyorum gerçi :/

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bir saat önce, gundamaster dedi ki:

Sanırım PoT benim dişime göre bir anime bir ara izlemeliyim. 

Bu arada Kuroko'daki en göze batan özellik Akashi'ninkiydi belki Kise'ninki de eklenebilir. Onun dışındakiler gayet makul gelmişti bana. Daha beterleri varsa şu an hatırlamıyorum gerçi :/

 

PoT sevebilirsin sen kanımca gundam'cığım ama ana karakterini senin de sevmeyeceğini düşünüyorum. Onun dışındakileri seveceksin kesin. 

 

Söylemeyi unuttum, bu seriyi şipçiler çok yüksek puanlamıştır kesin @Kudo Shin'ichi baya malzeme var çünkü. :D Hatta bir bölüm yanlış anlamalardan dolayı shounen ai olayına kaydı resmen. :P 

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

@Squaw Bir çok seride yan karakterler daha sevilesi oluyor, bunda da durum değişmemiş demek ki.

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Squaw Ben PoT için değil genel olarak söylemiştim güç/efekt olayını. Sadece 15. bölüm izledim. Ne boyutta vardır bilmiyorum o nedenle. Zaten animenin diğer taraflarını da beğenmedim. Beni sürükleyen, bağlayan bir şey bulamadım. Ben pes ediyorum valla. :D Zaten şu son söylediğin şip olayıyla da üzerine kilit vurdum PoT defterinin. :D 

 

@gundamaster Hangi nedenden ötürü sevebileceğini düşündün acaba? :D Senpai olayı yüzünden mi?(Yani iyi  yan karakter) Süper hareketlerden falan mı? :D 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

@Kudo Shin'ichi süper hareketler sebebiyle. Yan karakter durumunu Squ'nun baş karakteri sevmeyeceğim önermesinden ötürü ifade ettim :)

şu şipçiler dolayısıyla spor serilerinden soğuduk artık. All out bu konuda tam bir facia oldu son dönemde. Bayan izleyiciyi spora çekmek için erkek izleyiciyi kaçırdılar :/

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@gundamaster :D Birkaç mesaj öncesinde süper hareketleri(genel spor animelerinde) sevdiğimi söylemiştim ve ona rağmen PoT'u gömmüştüm dikkat edersen. İzlediğim yere kadar gördüklerim bana etkileyeci gelmedi açıkcası. Hadi onu geçtim, abi animenin diğer yönleri insanı uzaklaştırıyor animeden. Anlatımını da beğenmedim sanırım. Gerçi biraz tenis sporundan da kaynaklı olabilir ama daha önce birkaç tane tenis içerikli anime izledim onları sevmiştim. O nedenle ben uyarımı yapayım. :D Yine de seçim senin tabii.  

 

All out izlemedim henüz. Bu yorumundan sonra pek bakasım kalmadı. :D  

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

@Kudo Shin'ichi dikkat ettim, yorumuna bağlı şekilde değerlendiririm izlerken de. Yalnız uzun soluklu serilerde 15 bölüm çok yetersiz. DB'u tekrar izliyorum da 60 bölüme kadar pek bir şey yok mesela. Hikayenin belli bir döngüsü var ve o şekilde ilerliyor. Çoğu arcı gereksiz uzun tutuyor vs. Karakter adam akıllı güçlenmediği sürece de sıkıcı oluyor haliyle. Çoğu shounen serinin böyle bir dezavantajı var.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@gundamaster"dikkat edersen" ifadesini cümledeki anlamı güçlendirmek için kullanmıştım. Şey olmasın o. :) PoT hakkında demek istediklerini anlıyorum. O açıdan ben yorumda bulunamam. Sadece 15 bölüm de olsa beni bir şekilde tutamadı anime. Son olarak o kadar söylemiş olayım. 

 

Bu arada ben de şu sıralar onepunchman izliyorum tekrardan. Güzel oluyor. :D 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Uzun seriler için az bölüm olayında karar vermenin erken olma konusuna nadiren başıma gelse de çok katılamıyorum ben nedense, bir seri size istediğinizi 15 bölümde veremiyorsa gerisinde de veremez diyor düşünüyorum ki çoğu uzun seride de bu durumu yaşarım. Bence -genel olarak- bir seri konu olarak olmasa (karakterlerinden, sadece tek bir etiketinden, çiziminden gibi) bile sizi bir yerinden 2. veya 3. bölümde yakalayamıyorsa ileride de yakalaması çok zor bir ihtimal sanki. Bana genelde öyle oluyor, elbette herkesin durumu aynı olacak demiyorum ama @Kudo Shin'ichi 15 bölüm sarmadıysa bu seri, kendisini az çok sohbetlerimizden tanıdığım kadarıyla söyleyebilirim ki gerisinde de sarmaz. Dediği gibi serinin anlatım dilinde pek bir etkileyicilik yok. Misal spor serisi severler olarak hepimizin bildiği bir şeydir bu; ana karakterin girdiği ya da gireceği spor dalına kendisini adamasının ardında hep güzel hikayeler izleriz, misal bir Ippo'nun boksa başlama olayı çok hoştur mesela ya da Tacchan'ın beyzbola girme hikayesi (Gerçi beyzbolda genelde hep arkada bir hoşlanılan hatunun Koshien arzusu yatar ama ya, neyse :P:D ), E21'deki ana karakterin amerikan futboluna başlamasının komik nedenleri... Yani buna benzer bir olay PoT karakterlerinden beklemeyin, bu seride böyle aman aman bir derinlik yok. Bu bana göre eksikliği mesela serinin, 7 bile çok aslında bu seriye. :P  (Kendime bir dipnot olsun bu :biyikgulme: )

 

Üzülerek söylüyorum ki spor serilerinin çoğu şipçilere çalışıyor maalesef. :/

 

Şu yan karakter mevzusu da maalesef shounenlerin ve spor serilerinin kaderi gibi bir şey bu artık. Bu etiketlere sahip çoğu seride yan karakterlerini ana karakterden daha çok sevmişimdir. :)

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Boruto Bölüm 5/?

 

Bir çılgınlık yapayım dedim ve izledim. Naruto animesini çok seven biri olarak, boruto filmini beğenmiştim. Umut vaad edici şeyler barındırıyordu. Ama filmde bir çok aşırı sinir bozucu şeyler, saçmalıklar, zorlamalar vardı. Örnek olarak Hokage olan Naruto'nun ailesine zaman ayıramaması ve Boruto'nun babasına gıcık olması ve türlü saçmalıklar yapması gibi. Bu meseleyle ilgili bir sürü sinir bozucu, gereksiz, anlamsız, zorlama vb. konular çıkmış. Bu durumlar tv serisinde de mevcut. Çok büyük eksi. Filmde çizimler kötüydü beğenmemiştim. Tv serisinde ise daha güzel olmuş. Yine bazı tasarım tercihlerini beğenmedim ama çizimler genel olarak yeterli. Boruto'nun seslendirmesinin naruto'dan başka seçilmesi de çok iyi olmuş. Dragonball'daki gibi olmasından korkuyordum. :D TV serinde bir diğer beğenmediğim konu 1. bölüm çok kötüydü. En sevmediğim şekilde başladı. Gelecekten bir sahne gösterip, geçmişe dönmek şeklinde. Bu yöntem artık hiç iyi olmuyor aşmaları lazım, eskide kaldı bunlar.

 

Onun dışında normal şekilde başladıktan sonra da anime ninjalık açısından çok zayıf kalmıştı. Ki naruto dünyasınınen güzel yanı ninjalar, ninjutsu, sağlam karakterlerdir. Bunları düzgün barındırmazsan bir tadı kalmaz işin. Şimdilik sadece beş bölüm gördük tabi. Ne kadar sürer onu da bilmiyorum. İleride daha da düzelmesini umuyorum. Ama ilk bölümün ilk sahneleri izleme keyfimi kaçırdı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

Boruto'yu bir bölüm izleyip bıraktım. Filmini beğenmiştim. Tv serisi de fena değil ama ömrümün bir 10 senesini de Naruto'nun veletine veremem. Hikaye kesin sürünecek ve o yapıya da müsait. 25-50 bölüm yapıp bitirseler belki izleyebilirdim.:hehe-onion-head-emoticon:

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

(düzenlendi)

Bana da çok itici geldi. Hem karakterler hemde ilerleyiş, baba kompleksi olan Boruto izlemek istemiyorum. Naruto'nun ilk serisine de çok benzettim, Naruto'da böyle haşarılıklar yapar ve dikkat çekmeye çalışırdı. Okul olayıda aynı, ilk seri ile. Birde malum ilk başta gösterilen Naruto'nun bir ergen tarafından...Minato olayı gibin, Tobi'miz var burada da. Orjinallik sorunu var en başta seride :(

Düzenlendi: (baryshx)
  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Little Witch Academia 3.bölüm

 

Eğlenceli bir seri. Harry Potter'a pek çok açıdan aşırı şekilde benziyor. Ultra derecede esinlendiği belli oluyor. Şimdilik izlemeye devam.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Kingdom 2012 (1. Sezon) 8/10

 

Verdiğim 8 puan aslında aldığımın karşılığına denk gelmiyor. Fazladan verdim biraz. İzlemesi zor, daha doğrusu alışması/gözardı etmesi zor. Bu animenin en büyük sıkıntısı; animasyonları, efektleri ve tabii ki CGI'yı. CGI ve efektler inanılmaz derecede kötü. Hareketler, dövüş animasyonları, normal animasyonlar ve bunların çevreyle uyumu inanılmaz ham ve kütük gibi. Bazı anlarda 2D'ye geçiyorlar ama bunun kalitesi de aşırı kötüleşiyor zaman zaman.

 

Görsel kesimi geçersek; ana karakter dışında seiyuu seçimleri başarılı. Ana karakteri seslendiren kişiyi daha önce Bleach'ten Ichigo'da duymuştum. Pek işitmeyi sevdiğim bir ses sayılmaz. Ama burada aşırı sinir bozucu bir karakteri seslendiriyor. Anlamsız yere bağırıp, çağıran, aşırı tepkiler veren ve sürekli yüksek sesle konuşan bir karakter. O açıdan seçim doğru ama katlanması sinir bozucu. :D Aslında bir lider olarak seslenmesi başarılı oluyor ama normal zamanlarda olmaması gerekir. Neyse işte klasik salak shounen ana karakteri. :silence-onion-head-emoticon:

 

Hikayeye gelirsek daha önce pek çok kez izlediğim, okuduğum bir dönemi anlatıyor. Çin'in bütün olmadan önceki savaş dönemi. Senaryo yeterince akıllıca yazılmamış ve kendi içinde mantık hataları da çok olsa da yeterli ölçüde sizi bağlamayı başarıyor.

 

NOT:

Gizli İçerik

Yahu Xin aldığı zırhı niye giymedi ayrıca. 300 başı oldu ama hala dandirik kıyafetle dolaşıyor. :D 

 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

initial d izlemeye başladım, ve 4. sezona kadar izledim fakat 1. sezon 21. bölüm ve 22. bölüm kısa sürüyor 9 dakikada bitiyor sebebi nedir ve 25 dakikalık alt yazılı bulamadım hala, birde extra bölüm hangi bölüme denk geliyor, sanki 21. bölüm sonu için özel yapılmış gibi.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?