eczmeltem 11 Şubat 2010 Share 11 Şubat 2010 Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına... Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem... Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi... Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi... Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi... Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi... Şair, ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi... Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını, Babil uyandığı zaman? ! .. Kitabın resmi tanıtımı böyle. Ama ben hem kitapla hem yazarla ilgili kendim bir şeyler söylemek istiyorum. Türkçe tutkunları bilirler ki dil ve tarih birbirinden ayrılmaz. Özellikle Türkçe'nin günden güne yozlaştığı günlerde hem bu kadar güzel , hem aşina olduğumuz ama gündelik hayatta kullanmadığımız kelimelerle karşılaşmak gerçekten çok büyük bir zevkti. Diğer kitabı Katre-i Matem kadar hareketli bir öyküsü olmasa da Leyla İle Mecnun kitabının kendi dilinden hem edebi şahsiyetleri, hem o devirleri hem de babil cemiyetinin uzay bilimleri ile ilgili hikayesini o kadar güzel iç içe geçirmiş ki... Tek kelimeyle insanda müthiş bir haz duygusu bırakıyor bu kitap. Türü sevenler iyi bir kitap okumak için sevmeyenlerse bu dil elimizden kayıp gitmeden nasılmış görmek bu kitabı mutlaka okumalı. Kitabın konusuna gelince: Babil Cemiyetinin uzayla ilgili keşifleri zamanla hayatlarını tehdit etmeye başlar. Babil Cemiyetini oluşturan 7 kişiden biri olan Akeldan cemiyeti ve altın heykelleri şifreli bir kapı ile mühürler. Binlerce yıl sonra bu şifre Kanuni'nin Bağdat'ı fethi sırasında Süryani bir kütüphaneciden şair Fuzuli'nin eline geçer. Bu sır Fuzuli'yi korkutur ama tamamen yok etmek istemez. Şifreyi içeren hançeri saklar ama şifreyi Leylaile Mecnunun beyitleri arasına gizler. Bundan sonra hikaye kimin zaman cemiyet üyaelerinin, kimi zaman hazine avcılarının kimi zamanda aşıkların ve şiir sevdalılarının elinde geçer. Ve hikayeyi bize anlatan daha kitap yazılırken hikaye sayesinde Leyla'ya aşık olan kitabın kendisi anlatır.Zaten asıl olanın hikaye değil anlatım olduğunu okudukça anlayacaksınız. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
martikanadi 25 Şubat 2010 Share 25 Şubat 2010 Tek kelimeyle harikaydı... Kesinlikle herkese tavsiye ederim... Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Metamorphoser 27 Şubat 2010 Share 27 Şubat 2010 İskender Pala'nın okuduğum ilk kitabıydı ve beni gerçeklikten soyutlayan nadir romanlardan biri oldu. İskender Pala'nın o harika üslubuna, konusuna ve aşka yaklaşımına hayran kaldım. Herkese tavsiye ederim... Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Önerilen İletiler
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap