Jump to content
  • Kayıt Ol

Mısır piramitleri


Anifly

Önerilen İletiler

Mısır Piramitleri bugün bile hala açıklanamayan bir çok siırrı saklamaktadır, yapıldığı tarihlerde piramitleri yapan insanlar herhalde metre kavramini bilmiyorlardi. Ve bütün bunlari göz karariyla yapmalarida imkansiz. Bugün bile çok düzenli bir sekilde yapilan gökdelenlerde çok hafif bir sapma sözkonusu olabiliyor. Peki o zamanlar bunlari yapan insanlar ölçüm için ne kullandilar. Saniye mi? Arsin birimi mi? Misir endazesi mi? Bilemiyoruz. Şimdi bu piramitlerde, özellikle Gize bölgesindeki büyük piramitin çesitli oranlarda ölçümlerine bir bakalim. Bunlarin hepsi bir rastlanti mi?Olabilir.Ama bu kadar çok rastlantida insani düsündürüyor!

PİRAMİTLERİN GİZEMİ

* Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir ve bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır. Bu taşların nasıl getirildiği konusunda kesin olmayan farklı varsayımlar bulunmaktadır.

* Piramit, kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya, yılda sadece 2 kez güneş girmektedir. (doğduğu ve tahta çıktığı günler)

* Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.

* Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.

* Kirletilmiş suyu, birkaç gün Piramit'in içine bıirakırsanız; suyu arıtılmış olarak bulursunuz.

* Piramit'in içerisinde süt, birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir.

* Bitkiler Piramit'in içinde daha hızlı büyürler.

* Piramit'in içine bırakılmış su, 5 hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir.

* Çöp bidonu içindeki yemek artıkları, hiç koku vermeden Piramit içinde mumyalaşır.

* Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.

* Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur; araştırmacıların çoğu, ya içinde kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur attılar, fakat içlerini göremediler.

* Piramitlerin içi yazın soğuk kışın sıcak olur

* Büyük Piramitin açilari,Nil'in delta yöresini iki esit parçaya bölerler.

* Gize'deki üç piramit aralarinda bir Pitagor üçgeni olacak sekilde düzenlenmislerdir.Bu üçgenin kenarlarinin birbirlerine göre orani 3 e 5'dir.

* Büyük Piramitin tabininin yüzeyi,anitin yarisinin iki katina bölündügünde pi=3,14 sayisi elde edilir.

* Büyük Piramitin dört yüzeyinin toplam yüzölçümü,piramit yüksekliginin k****ine esittir.

* Büyük Piramit,dünyanin kara kitlesinin merkezinde yer aliyor.

* Büyük Piramit,dört ana yöne göre düzenlenerek insa edilmistir.

* Piramit dev bir günes saatidir.Ekim ortasiyla Mart basi arasinda düsürdügü gölgeler mevsimleri ve yilin uzunlugunu gösterirler.Piramiti çeviren tas levhalarin uzunlugu bir günün gölge uzunluguna esittir.Bu gölgelerin tas levhalar üstinde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yilin uzunlugu yanlissiz olarak saptanabiliyordu.

* Büyük Piramit'le dünyanin merkezi arasindaki uzaklik,Kuzey kutbuyla arasindaki uzakliga esittir ve kuzey kutbuyla dünyanin merkezi arasindaki uzakliga esittir.

* Piramitin yüksekligiyle,çevresi arasindaki oran,bir dairenin yari çapiyla çevresi arasindaki oranin dengidir.Dört kenarlar dünyanin en büyük ve çarpici üçgenleridir.

* Gizde'den geçen boylam,dünyanin denizleriyle anakaralarini iki esit parçaya böler.Bu boylam ayrica,kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup,bütün yer kürenin uzunluguna ölçümünde dogal sifir noktasini olusturur.

* Büyük piramitin tepesi Kuzey kutbunu,çevresi ekvatorun uzunlugunu temsil eder.Ve iki uzunluk ayni mikyasa uygunluk gösterir.

*Gize piramitleri tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında eski krallık döneminde yapıldığı zannedilmekte. Bunlar; Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleridir ve isimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır.

*Gize piramitleri dünyanın en büyük piramitlerdir. Bunlarla birlikte ve Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramit mevcuttur. Gize piramitlerini diğerlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamış olmasıdır.

*Keops'un oğlu Kefren için yapılmış piramit 136 metre yüksekliğe sahip.

Kefren piramidinin dış yüzeyinde yer alan kaplamalar bugün sadece tepesinde görülebilmekte.

5pkeiq.jpg

*Gize piramitlerinden İçi ziyaret edilebilen tek piramit olan Kefren piramidinin mezar odası.

*Piramitler ile ilgili çeşitli matematiksel bulgular arasında ilginç olanları şunlar: Keops piramidinin yüksekliginin 1 milyarla çarpımı yaklasık olarak güneşle dünyamız arasındaki mesafeyi veriyor. (149.504.000km)

*Piramitlerin üzerinden geçen meridyen karaları ve denizleri tam iki eşit parçaya bölüyor. Keops Piramidinin Taban cevresinin, yüksekliğinin 2 katına bölünmesinin pi=3.14 sayısını veriyor.

*Piramitler hala yapımları esnasında ki gizi korumaktalar. İşçilerin olağanüstü bir çabayla günde 10 metreküp taşı üst üste koyduklarını kabul edersek keops piramidinde yer alan yaklaşık 2.5 milyon metreküp taş, 250.000 gün, yani yaklaşık 664 yılda yerleştirilebiliyor. Oysa piramitler 20 ila 30 yıl arasında bir sürede tamamlanmıştır.

*62 metre yüksekliği ile Gize Piramitleri içerisinde en küçüğü olan Mikerinos Piramidi Kefrenin oğlu için yaptırılmış.

*70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks 14.yy da Memluk'lar tarafindan top bataryalarına talim hedefi olarak kullanılmış ve ciddi biçimde zarar görmüş.

*M.Ö. 2520 yılında Keops'un oglu Kefren'in mezar kompleksi için yontulmuş. *Sfenks Mısır dilinde 'SEZP-ANHE' Yaşayan görüntü) anlamında. Tarih boyunca Sfenks Nil nehrine bakiyor ve nehir yoluyla gelenleri karşılıyordu.

bilinmeyenler.org

Burdan belgeseli izleyebilirsiniz.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 14
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Anifly

    6

  • Kyrie

    4

  • Beyazm

    2

  • fudy

    1

En Çok Yazanlar

Bunların tamamının gerçek olduğuna inanasım gelmiyor, içinde menkıbeler, rivayetler ve sanılar var. İçinde cihazların çalışmaması da çok doğal, bir AVMde bile alt katına insek çağrı cihazları istasyon kaybediyor. (bkz; Ultra-sound, radar, sonar gibi cihazlar derinde bulunan tüneller içinde de çalışmaz. Bu bakımdan piramitler de böyle uygun bir ortamı oluştururlar. Gözlemlenen olay bir doğa dışı “harika” değildir.)

“Bitkiler Piramit'in içinde daha hizli büyürler.”

Klorofilli bir bitkinin ışıksız ortamda gelişmesi söz konusu olamaz. Bu belki bazı klorofilsiz bitkiler için geçerli olabilir. Büyük mağaralar içinde de bu olaya rastlanır. Doğal bir olaydır.

“Piramitlerin yazin içi soguk, kisin içi sicak olur...”

Bir parça deneyimi olan herkes bilir ki, kalın taş duvarlı yapıların içi yazın soğuk, kışın sıcak olur. Piramitler ise kalın taş duvarlı bir yapıdan çok daha fazla kalın taş bloklardan yapılmıştır. Bu yüzden de abartılacak bir durum olmasa gerektir.

“Piramitlerin bazi odalarinin içinde ne oldugu hakkinda bir bilgi yoktur. Arastirmacilarin çogu ya içinde kayboldu yada ayni yerde bir kaç tur attilar, fakat içlerini göremediler.”

Bundan doğal ne olabilir?.. Demek ki araştırma sırasında bazı odalara ulaşma olanağı olmadığı gibi, bu araştırmaya katılanlardan bazıları yollarını kaybedip, labirentler içinde yok olup gitmişlerdir. Bu gibi araştırmalarda olağan bir durumdur. Şaşırtıcı bir yönü yoktur.

"Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür."

“Radyoaktif kalıntıya rastlanan bir mumya söz konusu değildir!..". Mumyaları bulduktan kısa süre sonra ölen bilim adamlarının aslında mumyanın da ölüm nedeni olan az rastlanan bir mantar nedeni ile öldükleri ispatlanmıştır.

Yakalandıkları hastalığın belirtileri kanseri andırdığı için böyle bir sonuca varıldığı söylenebilir. Ne var ki mumyalarda radyoaktivite varlığını kabul etmek, bunların gamma ışınları ile sterilize edilme yoluyla “tahnit” edildiklerine gönderim yapmaktır. Bir an için böyle olduğunu kabullensek bile, bir cisim kendisi nükleer füzyon ya da fizyon yoluyla radyoaktif ışın yayımına neden olmuyorsa, yalnızca ışınlanarak sterilize edilmişse, kısa bir süre sonra radyoaktivite bakımından temiz hale gelir. Buna örnek bu yolla sterilize edilen cerrahi gereçlerdir. Bunlar radyoaktif değillerdir.

Kaldı ki, Eski Mısır Uygarlığında mumyalama tekniğinde ışınlama yoluyla “tahnit” diye bir şey yoktur.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

m8pqfk.jpg

TUTANKAMON’UN LANETİ

Eski Mısır Uygarlığı büyük ilgi çeken gizemini sürdürüyor. Kazılar, arkeoloji araştırmaları sürdükçe ortaya yeni bilgiler çıkıyor. Bulunan her yeni kalıntı, bilinenleri değil, bilinmeyenleri çoğaltıyor sanki. Mısır’a yaşayan en ilginç olaylardan biri de Firavun Tutankamon’un mezarının açılmasıyla ilgiliydi. Her şey Carnavon Lordu’nun ölümüyle başladı.

İNGİLTERE ‘DE BİR CENAZE TÖRENİ

1923 yılının 30 Nisan günü İngiltere’de Hampshire bölgesinde Beacon Tepesi’nde sade bir cenaze töreni düzenlendi. Törene katılanlar heyecanlıydılar. Çünkü toprağa vermek üzere oldukları Carnarvon Lordu George Edward Stanhope gizemli bir biçimde öldürülmüştü. 3000 yıllık lanet… Herkes, Lord’un Eski Mısır’ın 18. Sülale firavunlarından Tutankamon’un lanetine uğradığına inanıyordu. Lord, bu firavunun mezarının açılması için para harcamış ve bizzat kazılara katılmıştı.

Carnavon Lordu’nun ölümünü başka ölümler izledi. Tutankamon’un mezarına girip çıkan ya da bu işe karışan birçok insan anlaşılmaz bir biçimde yaşamını yitiriyordu. Firavun Tutankamon öleli 3000 yıldan uzun süre geçmişti. Yani 3000 yıl sonrasına uzanan bir lanetten söz ediliyordu…

LORD MISIR’A GİDİYOR

Bu esrarengiz “mezar açma” olayını aydınlatabilmek için, işe Carnarvon Lordu’nun Mısır’a gidişinden başlamak gerekiyor. Parası bol, yapacak işi pek olmayan İngiliz soylusu Carnarvon Lordu dünyayı dolaşıyor, keyfine göre yaşıyorken,1901 yılında Almanya’da Bad Schwalbach kaplıcalarında bulunduğu sırada bir araba kazası geçirdi. Göğsü çok kötü zedelendi. İngiltere’ye döndü.

Soluk almakta güçlük çekiyordu. Bir süre tedavi gördükten sonra iyileşti. Ama özel doktoru ona tedbirli davranmasını tavsiye etti. Özellikle kış mevsimlerini soğuk İngiltere yerine, ılıman ve kuru bir iklimin egemen olduğu ülkelerde geçirmeliydi. O günlerde Mısır, Avrupalılar için çok gözde bir ziyaret yeriydi. Lüks oteller ve tarihsel kalıntılar çok sayıda turisti buraya çekiyordu. Özellikle Krallar Vadisi denilen yerde yapılan kazılara Lord büyük ilgi duydu.

ARKEOLOG CARTER

Carnarvon Lordu Mısır’da kısa sürede eski sağlığına kavuştu. Ama Mısır’dan bir türlü kopamadı. Sanki bir şey onu dürtüyordu.

Eski Mısır uygarlığını incelemeye başladı. Yapılan kazıları izlemeye koyuldu ve bir gün bizzat kendisi bu kazılara katıldı. 1907 yılında yine Mısır’da iken yurttaşlarından arkeolog Harold Carter’la tanıştı ve onu kendisine danışman yaptı. Carter 33 yaşındaydı ve 17 yaşından beri Mısır’daydı. Birçok kazıda bulunmuş, ünlü arkeologlara yardımcılık yapmıştı. Tarihi Kalıntılar Servisi’nde çalışmış ve Krallar Vadisi’ndeki kazıları denetlemişti; ama Mısır yetkilileriyle arasında anlaşmazlık çıkınca görevinden istifa etmişti.

Carnarvon Lordu kendisine rastladığı sırada,manzara ressamlığı yaparak hayatını kazanmaktaydı. O da, nedense bir türlü Mısır’dan ayrılamıyordu. Carnarvon Lordu, ona yılda 400 İngiliz Sterlini ücret ödemeye başladı. Mısır’da mezar demek, hazine demekti. Çünkü eski Mısırlılar ölülerini, öbür dünyaya en değerli hazineleriyle birlikte gömerek uğurlardı. Lord, bulunacak bir hazine ile Carter’İn ödediği parayı kat kar çıkaracağını inanıyordu.

Arkeolog Carter, Carnarvon Lordu’nun parasıyla 15 yıl boyunca kazılar yaptı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bile araştırmalarını sürdürdü. Bazen çok ilgi çekici bir mezar bulduğu oluyordu ama, yapılan masrafı karşılayacak bir tarihsel yapıt ya da hazine ortaya çıkmıyordu. 1922’de Lord İngiltere’deyken, Carter’a bir mektup yazarak, aralarında anlaşmayı iptal etmek istediğini bildirdi. Oysa Carter o sıralarda önemli bir mezarın izi üstündeydi. İngiltere’ye gidip Lord’u kazılarına sürdürülmesine ikna etmeyi başardı. Ekim ayında Mısır’a döndü. Kazıların yapıldığı Luksor bölgesine yerleşti. Kendisine şans getirmesi için bir kanarya satın aldı…

CARTER MEZARIN İZİNDE

1 Kasım 1922’de o güne kadar hiç kazılmamış bir hektarlık bir üçgende çalışmalara başlayan Carter, 4 Kasım’da çökmüş bir merdiven girişi buldu. Bir gün sonra ise,bu girişin olduğunu kesin biçimde anlamıştı. İngiltere’ye telgraf çekmesi üstüne, Lord, kızı Lady Evelyn ile birlikte Mısır’a gelerek bizzat kazılara katılmaya başladı. 26 Kasım’da,yaptıkları kazının bütün molozlarını temizlemişlerdi. Ardından sanki içeriden kilitlenmişçesine kapalı duran bir kapıyı açmayı başardılar.

İçeri ilk giren Carter oldu.Gördükleri karşısında adeta dili tutuldu. Bu çok odalı mezarın giriş odası bile hazinelerle doluydu.

LORD OLAYI THE TİMES’A SATIYOR

Lord, o ana kadar harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli şeyler çıkarsa çıksın, onlara sahip olması olanaksızdı. Çünkü Mısır hükümeti kazıyı denetliyordu. Lord, mezarla ilgili bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece İngiliz okurlar, kazı sırasında olan biten herşeyi günü gününe izlemeye başladılar.

TUTANKAMON’LA BULUŞMA

Lord, Carter, Lord’un kızı Lady Evelyn ve Carter’ın yardımcısı Arthur Callender ile birlikte bir gece, mezarın ana bölümüne girmeyi başardılar. Tümü gördüklerinin gerçek olup olmadığından kuşkuya düştüler. Her şey altındandı. Firavun’un mumyasının koskocaman bir altın sandukanın içinde olduğu anlaşılıyordu. Duvarlarda altın çerçeveli resimler vardı. Bunlar da firavunun ailesine aitti. Tanrı Osiris’İ sembolize eden parlak cilalı altın bir mask da duvarda asılıydı. Carter ve Lord ne bulduklarını biliyordu. Bu mezar 18. Sülale krallarından Tutankamon’undu. Tutankamon M:Ö 1346-1339 arasında bir tarihte ölmüş, o tarihten bu yana mezar hiç açılmamıştı. Varlığı bile bilinmiyordu. Carnarvon Lordu bulduklarını bütün dünyaya ilan etti. Kazı sırasında çıkan bütün molozlar temizledikten sonra resmi açılış yapıldı. Gazeteciler fotoğraflar çektiler. Olay bütün dünyaya duyuldu.

“ÖLÜM GELECEK…”

Kazılar devam ederken ilgi çekici bir şey olmuştu. Bütün vaktini kazı yerinde geçiren Carter, kaldığı eve pek uğramıyordu. Oraya nasıl geldiği bilinmeyen bir kobra yılanı evine girmiş ve Carter’ın kafeste yaşayan uğurlu kanaryasını yiyivermişti. Kazılarda çalışan Mısır’lı işçiler inançlı kişilerdi. Bu olayı duyunca çok heyecanlandılar. Bunu bir uğursuzluk belirtisi olarak kabul ettiler. Çünkü kobra yılanı Mısır hükümdarlığının simgesiydi ve Tanrıça Vadeet tarafından korunduğuna inanılan bir hayvandı. İşçiler aralarında olayı şöyle yorumladılar: ”Yakında ölüm gelecek…”

TURİSTLER MISIR’A AKIN EDİYOR

Tutankamon’un mezarı dünyada büyük ilgi gördü. Mısır’daki meraklılar yetmiyormuş gibi, binlerce Avrupalı turist Mısır’a akın etmeye başladı. Mezarın girişine her gün binlerce insan geliyordu. Arkeologlar, bilim adamaları, kaşifler, mezarı ve hazineleri görmek için birbirlerini eziyordu. Bazı serserilerin olay çıkardığı da oluyordu… Firavun Tutankamon’un 3000 yılı aşkın bir zamandan beri süren “ebedi istirahati” ne son verilmişti.

LORD İLE CARTER’IN ARASI AÇILIYOR

Carnarvon Lordu’u ve Carter’ın mezarı buldukları anda duydukları sevinç bütünüyle yok olmuştu. İkisi de çok sinirliydiler. Mısır hükümeti ile olan ilişkileri bozulmuştu. Carter mezarda bulunan eşyaları kaydetmek için günlerce çok kötü koşullar altında çalıştı. Bir akşam Carnarvon Lordu ile bir araya geldi ve aralarında çok şiddetli bir kavga çıktı. Lord İngiltere’ye gitti.

1923 Şubat’ında Lord’un sağlık durumu bozuldu. Anlaşılmaz bir biçimde dişleri döküldü. Ateşi bir yükseliyor bir düşüyordu. Mart ayı başında Mısır’a döndü ve bir süre için durumu düzeldi. Ama daha sonra yeniden kötüleşmeye başladı. Ailesi Mısır’a geldi hemen. 26 Mart günü Carnarvon Lordu’nda kan zehirlenmesi olduğu resmen açıklandı. 4 Nisan günü Kahire’de Continental Svoy Oteli’de komadaydı. Ertesi sabah saat 2’de tüm hastalığı boyunca yanından ayrılmayan İngiliz hasta bakıcı , Carnarvon Lordu’nun öldüğünü bildirdi.

Tam o anda oteldeki ışıklar titredi ve söndü. Otelin penceresinden dışarı bakanlar bütün Kahire’de elektriklerin kesildiğini gördüler. Kentte elektrik kesintileri çok sık olmakla birlikte Lord’un öldüğü andaki arıza için hiçbir açıklamada bulunulmadı. Aynı saatlerde Lord’un İngiltere’deki şatosunda bulunan İskoçyalı kahya da dehşet içinde irkildi. Lord’un köpeği titriyor ve uluyordu, biraz sonra da öldü.

"MEZARA DOKUNANA ÖLÜM…”

Lord’un ölümü bütün dünyada şok etkisi uyandırdı. Gazeteler Firavun Tutankamon’un mezarında bulunmuş yazılardan söz ediyorlardı. Eski Mısır yazısıyla yazılmış olan bu yazılardan biri şöyle diyordu:

“Mezara dokunanlara ölüm gelecektir”

Bazıları da mezarda başka uyarıların bulunduğunu ileri sürdüler. Bunlardan biri şöyle idi: “Ölüm, firavunların huzurunu bozanı kanatlarıyla katledecektir” Arkeolog Carter ise Tutankamon’un mezarında bu türden bir lanetin bulunmadığını söyledi. Onu rahatsız eden bir tek şey vardı. Mezarın altın sandukasının önünde bir lamba bulmuştu. Bu lambanın üstünde şöyle yazıyordu: “Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim ölüyü korumak.”

GİZEMLİ ÖLÜMLER:

Firavun Tutankamon’un mezarını ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazıları da kısa bir süre sonra hastalanarak öldüler. Mezarın iç odalarından birinin açılışında bulunan kişilerden biri olan James Henry Breasted, ateşli bir hastalığa yakalandıysa da mezarda çalışmayı sürdürdü. 70 yaşında kadar, yani 12 yıl yaşadı. Amerikalı Milyarder George Jay-Gould, mezarı ziyaret ettiği gün ateşlenerek aniden öldü. Arkeolog Carter’ın yardımcılarından biri olan A.C.Mace, ateş nöbetlerine tutulunca işi bıraktı ve 1928’de öldü. Bir başka yardımcısı Richard Bethell, 45 yaşında kan dolaşım yetersizliğinden( !) öldü.

Bütün bu ölümler makul ve doğal nedenlerle açıklanır mı? Havalanan tozda bakteriler olduğu ileri sürüldüyse de bilim adamı Alfred Lucas, bazı bakteri örneklerini inceledi. Bunlardan bir tanesi dışında, aşağı yukarı tümünün zararsız olduğunu açıkladı. Bir süre, mezar duvarlarını kaplayan mantarın bir alerjiye neden olduğu sanıldı. Ama bu konuda da bir kanıt getirilemedi. Eski Mısır’lıların çok etkili zehirler ürettikleri biliniyordu. Açılan tüm mezarlarda böyle zehirler arandı. Ama bulunamadı…

ÖLÜMLERİN ARKASI KESİLMİYOR:

Firavun Tutankamon’un mezarına ilgi gösterildikçe ölümler de sürüp gidiyordu. Kahire’de Carnarvon Lordu’na bakan İngiliz hemşire 1926 yılında 28 yaşında doğum yaparken öldü. New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nin temsilcisi Herbert Winlock Mısır’a geldi. Firavun Tutankamon’un mezarı yüzünden öldüğü sanılan insanların bir listesini yaptı. Kahire Üniversitesi’nden Dr.İzzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi.

Arkeologların ve müzelerde çalışanların ciğerlerinde mantar hastalıkları olduğunu buldu. Eski mezarlara girmiş olanların da bu hastalıktan ölmüş olabileceğini ileri sürdü. Kısa bir süre sonra Kahire‘den Süveyş’e giderken, düz yolda kullandığı araba karşı yönden gelen bir arabayla çarpıştı. Yapılan otopside Dr.Taha’nın çarpışmadan saniyeler önce solunum yetersizliğinden öldüğü ortaya çıktı… Tutankamon’un mezarının kalıntılarını 1972’de Londra’da ve daha sonra da Amerika’da sergilenmesinde de gizemli ölümler meydana geldi. Bunlardan en üzücü olanı, Mısır Eski eserler Bölümü Müdürü Dr.Gamaleddin Mehrez’in ölümü idi. Mehrez, bütün bu gizemli ölümlerin, kuşkusuz kişiyi tedirgin edebileceğini, ama lanete kesinlikle inanılmaması gerektiğini söylemişti.

”Bakın bana” demişti, ”Bütün yaşamım boyunca mezarlar ve mumyalarla uğraştım. Bütün bunların bir rastlantı olduğunun en büyük kanıtıyım” Bu sözlerin üzerinden dört hafta sonra, sergilenecek eserler Londra yolundayken, 52 yaşında öldü.

LANET DEVAM EDİYOR:

Sergilenecek eserleri Londra’da götüren RAF uçağının başteknisyeni Ian Lansdown, bilinmeyen bir nedenle, Tutankamon’un ölüm maskesinin bulunduğu kutuyu tekmelemişti. İki yıl sonra aynı bacağı garip bir kazada kırıldı. Mürettabattan başka kişiler de beklenmedik şekilde öldüler. Başka bir olay da,1980’de "Kral Tutankamon’un laneti “ adlı tv filminin çekimi sırasında ortaya çıktı.

Mısır’da çekimin birinci günü tahıl yüklü bir araba bilinmedik bir nedenle devrildi ve filmin yıldızı Ian McShane’in bacağının 10 yerden kırılmasına neden oldu. Ian McShane’nin yerini Robin Ellis aldı, ancak başka yıldızlar yapıma katılma teklifini reddettiler. Belki de Tutankamon’un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları böyle bir olayı yaratmıştı. Ya da ,Tutankamon, mezarında rahatsız edilmeden bırakılmalıydı.

kaynak:sodev.org.tr

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Kyrie'nin belirttikleri de mantıklı, zamanında Mısır firavunlarının duygusal davranarak yaptırdıkları gizemli yapılar olduğu doğru olsa da aslında duygusallıkla ilgisi olmayan fakat biraz da olsa gizemli ama cidden halis yapılar oldukları söylenebilir. Neyse tanıtım için sağol.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bunların tamamının gerçek olduğuna inanasım gelmiyor, içinde menkıbeler, rivayetler ve sanılar var. İçinde cihazların çalışmaması da çok doğal, bir AVMde bile alt katına insek çağrı cihazları istasyon kaybediyor. (bkz; Ultra-sound, radar, sonar gibi cihazlar derinde bulunan tüneller içinde de çalışmaz. Bu bakımdan piramitler de böyle uygun bir ortamı oluştururlar. Gözlemlenen olay bir doğa dışı “harika” değildir.)
Evet mantıklı bir açıklama yapmışsın şimdi bu yazıyı yazanı bulup söylesek çok iyi olurdu...

“Bitkiler Piramit'in içinde daha hizli büyürler.”

Klorofilli bir bitkinin ışıksız ortamda gelişmesi söz konusu olamaz. Bu belki bazı klorofilsiz bitkiler için geçerli olabilir. Büyük mağaralar içinde de bu olaya rastlanır. Doğal bir olaydır.

Görmediğim için bir yorum yapamayacağım :) dediğin gibi doğal olabilir tekrar belirttiğin için saol.
“Piramitlerin yazin içi soguk, kisin içi sicak olur...”

Bir parça deneyimi olan herkes bilir ki, kalın taş duvarlı yapıların içi yazın soğuk, kışın sıcak olur. Piramitler ise kalın taş duvarlı bir yapıdan çok daha fazla kalın taş bloklardan yapılmıştır. Bu yüzden de abartılacak bir durum olmasa gerektir.

Evet abartmaya gerek yok açıklamada sadece genel bilgi verilmiş :)
“Piramitlerin bazi odalarinin içinde ne oldugu hakkinda bir bilgi yoktur. Arastirmacilarin çogu ya içinde kayboldu yada ayni yerde bir kaç tur attilar, fakat içlerini göremediler.”

Bundan doğal ne olabilir?.. Demek ki araştırma sırasında bazı odalara ulaşma olanağı olmadığı gibi, bu araştırmaya katılanlardan bazıları yollarını kaybedip, labirentler içinde yok olup gitmişlerdir. Bu gibi araştırmalarda olağan bir durumdur. Şaşırtıcı bir yönü yoktur.

Evet şaşırtıcı bir yönü yok senin burda bunun açıklamanın bile şaşırtıcı olan bir tarafı yok!

"Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan mumyaları ilk bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür."

“Radyoaktif kalıntıya rastlanan bir mumya söz konusu değildir!..". Mumyaları bulduktan kısa süre sonra ölen bilim adamlarının aslında mumyanın da ölüm nedeni olan az rastlanan bir mantar nedeni ile öldükleri ispatlanmıştır.

Yakalandıkları hastalığın belirtileri kanseri andırdığı için böyle bir sonuca varıldığı söylenebilir. Ne var ki mumyalarda radyoaktivite varlığını kabul etmek, bunların gamma ışınları ile sterilize edilme yoluyla “tahnit” edildiklerine gönderim yapmaktır. Bir an için böyle olduğunu kabullensek bile, bir cisim kendisi nükleer füzyon ya da fizyon yoluyla radyoaktif ışın yayımına neden olmuyorsa, yalnızca ışınlanarak sterilize edilmişse, kısa bir süre sonra radyoaktivite bakımından temiz hale gelir. Buna örnek bu yolla sterilize edilen cerrahi gereçlerdir. Bunlar radyoaktif değillerdir.

Kaldı ki, Eski Mısır Uygarlığında mumyalama tekniğinde ışınlama yoluyla “tahnit” diye bir şey yoktur.

Eline sağlık çok detaylı incelemişsin ben bile senin diğer yazılarını incelesem bu kadar ayrıntı bulamazdım... ilk defa böyle bir şeyle karşılaştım şaşkınlığımı affedin lütfen :)))))
Kyrie'nin belirttikleri de mantıklı, zamanında Mısır firavunlarının duygusal davranarak yaptırdıkları gizemli yapılar olduğu doğru olsa da aslında duygusallıkla ilgisi olmayan fakat biraz da olsa gizemli ama cidden halis yapılar oldukları söylenebilir. Neyse tanıtım için sağol.

Mantıklı bir açıklamaya her zaman açığım :) Bu konu tartışılacak bir konudur o yüzden sen böyle bir yorum yaparsın ben daha farklı bir yorum yaparım ordan üçüncü bir kişi gelir o da çok farklı bir şey söyler... Mantıklı olanı da bu herkes aynı görüşte olacak diye bir şey malesef yok. Beyazm ilgin için teşekkür ederim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Herkes aynı görüşte olsun isteyen yok ortada zaten. Tanıtım için senin de emeğine sağlık. Ama orada bir lanet falan bulunduğuna inanmıyorum, doğaüstü olaylardır ve genelde efsane olarak gelir, efsane olarak gider ve öylece de kalacaklardır.

Tutankamon lanetine gelince, eski arşivlerde, tozlanmış kitaplarda çokça araştırdığım bir konuydu, (sahip olduğum bilgiye dayanarak söylüyorum) ölmüş bir insanın laneti ve onun devam etmesi söz konusu, ancak roman veya filmlerde olur. Hepsi olmasa bile söylenenlerin büyük bir çoğunluğu tevafuktan ibarettir. İnsanlar olayı ilginç hale getirmek için fazlaca mübalağa yapıyor ne yazıkki.

"Belki de Tutankamon’un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları böyle bir olayı yaratmıştı." Ancak buna bir şey diyemeyeceğim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Herkes aynı görüşte olsun isteyen yok ortada zaten. Tanıtım için senin de emeğine sağlık. Ama orada bir lanet falan bulunduğuna inanmıyorum, doğaüstü olaylardır ve genelde efsane olarak gelir, efsane olarak gider ve öylece de kalacaklardır.

Tutankamon lanetine gelince, eski arşivlerde, tozlanmış kitaplarda çokça araştırdığım bir konuydu, (sahip olduğum bilgiye dayanarak söylüyorum) ölmüş bir insanın laneti ve onun devam etmesi söz konusu, ancak roman veya filmlerde olur. Hepsi olmasa bile söylenenlerin büyük bir çoğunluğu tevafuktan ibarettir. İnsanlar olayı ilginç hale getirmek için fazlaca mübalağa yapıyor ne yazıkki.

"Belki de Tutankamon’un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları böyle bir olayı yaratmıştı." Ancak buna bir şey diyemeyeceğim.

Eski arşivlerde araştırmasını yapmadım ancak ben de lanet değil de insanların ölümüne neden olabilecek bir maddenin varlığına inanıyorum. Ancak olayın hikaye kısmı da hoşuma gidiyor. Benim dışımda eminim bir çok kişi de bu efsanalerden hoşlanıyor. Eğer o şekilde anlatılmasaydı ilgi çekici olmazdı zaten.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İlgi çekici olsun diye milletin zihnini bulandırıp, karagözcülük oynamak biraz aldatıcı olur ama. Her neyse sözüm olayı baştan saptıranlara, kavgaya mahal vermeyelim. :) Gerçekten de insanı içine çeken bu tür efsaneleri dinledikçe dinleyesimiz geliyor bazen.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İlgi çekici olsun diye milletin zihnini bulandırıp, karagözcülük oynamak biraz aldatıcı olur ama. Her neyse sözüm olayı baştan saptıranlara, kavgaya mahal vermeyelim. :) Gerçekten de insanı içine çeken bu tür efsaneleri dinledikçe dinleyesimiz geliyor bazen.

Kavga mı :gul gul: canım benim kavga etmek istesem senin bu sataşmalarına en ağır şekilde cevap verirdim özel mesajlarına da aynı şekilde ;) :D

Milletin gözünü mü bulandırmak. Bu işten insanlar ekmek kazanıyor adam bu uydurma hikayeler sayesinde mumya filmini yada benzeri filmleri yapıyor. Daha farklı olarak da hikaye kitapları yazılıyor. Senin tanımlamalarına göre herkes yalancı uyduruk. peki bu insanlar bunları nedn yapıyor ve çok fazla ilgi oluyor. Hikayeler dünyamızın çevremizin bir parçası herkes doğruluğunu kabul etmese de begeniyor. Ben Wilbur Smith in kitaplarını çok severim mesela özellikle mısır serisini adam çok fazla büyük atıyor :) hikayesi ve efsaneleri insanın ilgisini çekiyor. Doğa üstü olaylar zaten hep insanların ilgisini çekmiştir. Zihnim bulanıyor mu hayır efsane olduğunu bilerek okuyorum izliyorum ve çok da beğeniyorum.

Bu cevapları burda kessek bence çok iyi olacak benden özel mesajlarına cevap alamayınca böyle bir şeye başvurman beni takip etmen kusura bakma ama beni rahatsız ediyor. Bu gün iyiyim bi baktın yarın kötü bir anım olur kalbini kırarım bak işte bunu da gerçekten istemem. Şimdi eğer bir derdin bir sıkıntın varsa mantıklı birşeyler yazacaksan özel mesajdan yaz ama ordan burdan bana taş atma.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Öyleyse bu uydurma belgeseli buradan gerçek gibi yayınlamanın da bir alemi yok. (konuya bir mod el atsa iyi olacak, temizlenecek mesajlar var.)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 2 hafta sonra...

Konu açılmıştır ancak takip edilen konular arasında olup konu dışı ya da tartışmaya mahal verecek herhangi bir ileti yollamanız ceza gerektirecektir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Büyük bir gizem. Ben merakımı bastıramadım gittim gördüm. Herkese de tavsiye ederim. Gezi turlarıyla giderseniz oldukça uygun.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 4 hafta sonra...

Evet haklısın çok büyük bir gizem barındırıyor. Ben hiç gitmedim ama okuduğum yazılar sayesinde gitmiş kadar oldum ^_^

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

bu konuya bir mimar olarak bilgi verelim

ölçülen dirme ilkel olsata hata payı olmayan kazık pergeliyle yapıllır

iki kazık yan yana çakılır ikisi ekseniden birleşen nokta hiza olur

bu şekilde hata olmaz inşahat kireç taşından 100X200X100cm ebatlarında olup

18-22 ton gelir yapılan inçelemede 1 piramit 23-30 yıl içinde imal edillir

iş sayısıda 2000 ana 1500 ara 30 mimar ve 1000 kadarda bu kişilerin yeme içme ve ihtiyac larını karşilar

nerden mi biliyorum ?

mısıra iş gezisine gittim ondan

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?