Jump to content
  • Kayıt Ol

Fibonacci "Altın Oran"


nazende

Önerilen İletiler

Evrende, Canlılarda ve Doğada Yaratılan Bir Güzellik Ölçüsü

Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır." (Talak Suresi, 3)

aycicegi.jpg

"... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi 3-4)

"...Eğer uygulama veya işlev unsurları açısından hoşa giden ya da son derece dengeli olan bir forma ulaşılmışsa, orada Altın Oran Sayı'sının bir fonksiyonunu arayabiliriz... Altın Sayı, matematiksel hayal gücünün değil de, denge yasalarına ilişkin doğal prensibin bir ürünüdür."

Mısır'daki piramitler, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu, ay çiçeği, salyangoz, çam kozalağı ve parmaklarınız arasındaki ortak özellik nedir?

Bu sorunun cevabı, Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıda gizlidir. Fibonacci sayıları olarak da adlandırılan bu sayıların özelliği, dizideki sayılardan her birinin, kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır.

Fibonacci Sayıları: 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584, ...

Fibonacci sayılarının ilginç bir özelliği vardır. Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğünüzde birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz. Hatta serideki 13. sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı) sabitlenir. İşte bu sayı "altın oran" olarak adlandırılır.

ALTIN ORAN = 1,618

233 / 144 = 1,618

377 / 233 = 1,618

610 / 377 = 1,618

987 / 610 = 1,618

1597 / 987 = 1,618

2584 / 1597 = 1,618

İnsan Vücudu ve Altın Oran

Sanatçılar, bilim adamları ve tasarımcılar, araştırmalarını yaparken ya da ürünlerini ortaya koyarlarken orantıları altın orana göre belirlenmiş insan bedenini ölçü olarak alırlar. Leonardo da Vinci ve Corbusier tasarımlarını yaparken altın orana göre belirlenmiş insan vücudunu ölçü almışlardır. Günümüz mimarlarının en önemli başvuru kitaplarından biri olan Neufert'te de altın orana göre belirlenmiş insan vücudu temel alınmaktadır.

altin_oran_insan.jpg

İnsan Bedeninde Altın Oran

Bedenin çeşitli kısımları arasında var olduğu öne sürülen ve yaklaşık altın oran değerlerine uyan "ideal" orantı ilişkileri genel olarak bir şema halinde gösterilebilir.3

Aşağıdaki şemada yer alan M/m oranı her zaman altın orana denktir: M/m=1,618

insan_eli.jpg

İnsan vücudunda altın orana verilebilecek ilk örnek; göbek ile ayak arasındaki mesafe 1 birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618'e denk gelmesidir. Bunun dışında vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir:

Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası,

Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu,

Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe,

Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası.

İnsan Elinde Altın Oran

Elinizi derginin sayfasından çekip ve işaret parmağınızın şekline bir bakın. Muhtemelen orada da altın orana şahit olacaksınız.

Parmaklarımız üç boğumludur. Parmağın tam boyunun İlk iki boğuma oranı altın oranı verir (baş parmak dışındaki parmaklar için). Ayrıca orta parmağın serçe parmağına oranında da altın oran olduğunu fark edebilirsiniz.4

2 eliniz var, iki elinizdeki parmaklar 3 bölümden oluşur. Her elinizde 5 parmak vardır ve bunlardan sadece 8'i altın orana göre boğumlanmıştır. 2, 3, 5 ve 8 fibonocci sayılarına uyar.

İnsan Yüzünde Altın Oran

İnsan yüzünde de birçok altın oran vardır. Ancak bunu elinize hemen bir cetvel alıp insanların yüzünde ölçüler almayı denemeyin. Çünkü bu oranlandırma, bilim adamları ve sanatkarların beraberce kabul ettikleri "ideal bir insan yüzü" için geçerlidir.

Örneğin üst çenedeki ön iki dişin enlerinin toplamının boylarına oranı altın oranı verir. İlk dişin genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da altın orana dayanır. Bunlar bir dişçinin dikkate alabileceği en ideal oranlardır. Bunların dışında insan yüzünde yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir:

Yüzün boyu / Yüzün genişliği,

Dudak- kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu,

Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası,

Ağız boyu / Burun genişliği,

Burun genişliği / Burun delikleri arası,

Göz bebekleri arası / Kaşlar arası.

Akciğerlerdeki Altın Oran

Amerikalı fizikçi B. J. West ile doktor A. L. Goldberger, 1985-1987 yılları arasında yürüttükleri araştırmalarında 5, akciğerlerin yapısındaki altın oranının varlığını ortaya koydular. Akciğeri oluşturan bronş ağacının bir özelliği, asimetrik olmasıdır. Örneğin, soluk borusu, biri uzun (sol) ve diğeri de kısa (sağ) olmak üzere iki ana bronşa ayrılır. Ve bu asimetrik bölünme, bronşların ardışık dallanmalarında da sürüp gider.6 İşte bu bölünmelerin hepsinde kısa bronşun uzun bronşa olan oranının yaklaşık olarak 1/ 1,618 değerini verdiği saptanmıştır.

Altın Dikdörtgen ve Sarmallardaki Altın Oran

Kenarlarının oranı altın orana eşit olan bir dikdörtgene "altın dikdörtgen" denir. Uzun kenarı 1,618 birim kısa kenarı 1 birim olan bir dikdörtgen altın dikdörtgendir. Bu dikdörtgenin kısa kenarının tamamını kenar kabul eden bir kare ve hemen ardından karenin iki köşesi arasında bir çeyrek çember çizelim. Kare çizildikten sonra yanda kalan küçük bir kare ve çeyrek çember çizip bunu asıl dikdörtgenin içinde kalan tüm dikdörtgenler için yapalım. Bunu yaptığınızda karşınıza bir sarmal çıkacaktır.

salyangoz.jpg

İngiliz estetikçi William Charlton insanların sarmalları hoş bulmaları ve binlerce yıl öncesinden beri kullanmalarını "Sarmallardan hoşlanırız çünkü, sarmalları görsel olarak kolayca izleyebiliriz." 7 diyerek açıklar.

Temelinde altın oranı yatan sarmallar doğada şahit olabileceğiniz en eşsiz tasarımları da barındırırlar. Ayçiçeği ya da kozalak üzerindeki sarmal dizilimler bu konuda verilebilecek ilk örneklerdir. Yüce Allah'ın kusursuz yaratışının ve her varlığı bir ölçü ile yarattığının bir örneği olan bu durumun yanı sıra birçok canlı büyüme sürecini de logaritmik sarmal formunda gerçekleştirir. Bunun sarmaldaki yayların daima aynı biçimde olması ve yayların büyüklüğünün değişmesine karşın esas şeklin (sarmal) hiç değişmemesidir. Matematikte bu özelliğe sahip başka bir şekil yoktur.

Deniz Kabuklarındaki Tasarım ve Altın Oran

Bilim adamları deniz dibinde yaşayan ve yumuşakça olarak sınıflandırılan canlıların taşıdıkları kabukların yapısını incelerken bunların formu, iç ve dış yüzeylerinin yapısı dikkatlerini çekmiştir:

"İç yüzey pürüzsüz, dış yüzeyde yivliydi. Yumuşakça kabuğun içindeydi ve kabukların iç yüzeyi pürüzsüz olmalıydı. Kabuğun dış köşeleri kabukların sertliğini artırıyor ve böylelikle, gücünü yükseltiyordu. Kabuk formları yaratılışlarında kullanılan mükemmellik ve faydalarıyla hayrete düşürür. Kabuklardaki spiral fikir mükemmel geometrik formda ve şaşırtıcı güzellikteki 'bilenmiş' tasarımda ifade edilmiştir."

Yumuşakçaların pek çoğunun sahip olduğu kabuk logaritmik spiral şeklinde büyür. Bu canlıların hiçbiri şüphesiz logaritmik spiral bir yana, en basit matematik işleminden bile habersizdir. Peki nasıl olup da söz konusu canlılar kendileri için en ideal büyüme tarzının bu şekilde olduğunu bilebiliyorlar? Bazı bilim adamlarının "ilkel" olarak kabul ettiği bu canlılar, bu şeklin kendileri için en ideal form olduğunu nereden bilmektedirler? Böyle bir büyüme şeklinin bir şuur ya da akıl olmadan gerçekleşmesi imkansızdır. Bu şuur ne yumuşakçalarda ne de -bazı bilim adamlarının iddia ettiği gibi- doğanın kendisinde mevcuttur. Böyle bir şeyi tesadüflerle açıklamaya kalkışmak çok büyük bir akılsızlıktır. Bu ancak üstün bir aklın ve ilmin ürünü olacak bir tasarımdır. Bu tasarım herşeyi yaratmış olan Yüce Allah'a aittir:

"... Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (Enam Suresi, 80)

Biyolog Sir D'Arcy Thompson uzmanı olduğu bu tür büyümeyi "Gnom tarzı büyüme" olarak adlandırılmıştı. Thompson'ın bu konudaki ifadeleri şöyledir:

"Bir deniz kabuğunun büyüme sürecinde, aynı ve değişmez orantılara bağlı olarak genişlemesi ve uzamasından daha sade bir sistem düşünemeyiz. Kabuk ...giderek büyür, fakat şeklini değiştirmez."

Birkaç santimetre çapındaki bir nautilusta, gnom tarzı büyümenin en güzel örneklerinden birini görmek mümkündür. C. Morrison insan zekası ile bile planlaması hayli güç olan bu büyüme sürecini şöyle anlatır:

"Nautilus'un kabuğunun içinde, sedef duvarlar ile örülmüş bir sürü odacığın oluşturduğu içsel bir sarmal uzanır. Hayvan büyüdükçe, sarmal kabuğunun ağız kısmında, bir öncekinden daha büyük bir odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı bir sedef tabakası ile örterek daha geniş olan bu yeni bölüme ilerler."

Kabuklarındaki farklı büyüme oranlarını içeren logaritmik sarmallara göre diğer deniz canlıları bilimsel adlarıyla şöyle sıralanabilir:

Haliotis Parvus, Dolium Perdix, Murex, Fusus Antiquus, Scalari Pretiosa, Solarium Trochleare.

Bugün fosil halinde bulunan ve Amonitlerde logaritmik sarmal şeklinde gelişen kabuklar taşırlar.

Hayvanlar dünyasında sarmal formda büyüme sadece yumuşakçaların kabukları ile sınırlı değildir. Özellikle Antilop, yaban keçisi, koç gibi hayvanların boynuzları gelişimlerini temelini altın oran dan alan sarmallar şeklinde tamamlarlar.

İşitme ve Denge Organında Altın Oran

İnsanın iç kulağında yer alan Cochlea (Salyangoz) ses titreşimlerini aktarma işlevini görür. İçi sıvı dolu olan bu kemiksi yapı, içinde altın oran barındıran _=73 derece 43´ sabit açılı logaritmik sarmal formundadır.

Sarmal Formda Gelişen Boynuzlar ve Dişlerde Altın Oran

Filler ile soyu tükenen mamutların dişleri, aslanların tırnakları ve papağanların gagalarında logaritmik sarmal kökenli yay parçalarına göre biçimlenmiş örneklere rastlanır. Eperia örümceği de ağını daima logaritmik sarmal şeklinde örer. Mikroorganizmalardan planktonlar arasında, globigerinae, planorbis, vortex, terebra, turitellae ve trochida gibi minicik canlıların hepsinin sarmala göre inşa edilmiş bedenleri vardır.

Mikrodünyada Altın Oran

Geometrik şekiller sadece üçgen, kare veya beşgen, altıgen ile kısıtlı değildir. Bu saydığımız şekiller değişik şekillerde de biraraya gelerek yeni üç boyutlu geometrik şekiller oluşturabilirler. Bu konuda ilk olarak küp ve piramit örnek olarak verilebilir. Ancak bunların dışında, günlük hayatta hiç karşılaşmadığımız hatta ismini dahi ilk defa duyduğumuz tetrahedron (düzgün dört yüzlü), oktahedron, dodekahedron ve ikosahedron gibi üç boyutlu şekillerde vardır. Dodekahadron 13 tane beşgenden, ikosahedron ise 20 adet üçgenden oluşur. Bilim adamları bu şekilleri matematiksel olarak birbirine dönüşebileceğini ve bu dönüşümün altın orana bağlı oranlarla gerçekleştiğini bulmuşlardır.

Miroorganizmalarda altın oran barındıran üç boyutlu formlar oldukça yaygındır. Birçok virüs ikosahedron yapısında bir biçime sahiptir. Bunların en ünlüsü Adeno virüsüdür. Adeno virüsünün protein kılıfı, 252 adet protein alt biriminin düzenli bir biçimde dizilmesi ile oluşur. İkosahedronun köşelerinde yer alan 12 alt birim ise beşgen prizmalar biçimdedir. Bu köşelerden diken benzeri yapılar uzanır.

Virüslerin altın oranları bünyesinde barındıran formlarda olduğunu tespit eden ilk kişi 1950'li yıllarda Londra'daki Birkbeck Koleji'nden A. Klug ile D. Caspar'dır.13 Üzerinde ilk tespit yapılan virüs ise Polyo virüsüdür. Rhino 14 virüsü de Polyo virüsü ile aynı formu gösterir.

Peki acaba virüsler neden biz insanların zihnimizde canlandırmasını bile zorlukla yapabildiğimiz, böyle altın orana dayalı özel bir formlara sahiptirler? Bu formların kaşifi A. Klug bu konuyu şöyle açıklıyor:

"Caspar ile ben, küresel bir virüs kılıfı için optimum tasarımın ikosahedron tarzı bir simetriye dayandığını gösterdik. Böyle bir düzenleme bağlantılardaki sayıyı en aza indirir... Buckminster Fuller'in yarı küresel jeodezik kubbelerinden14 çoğu da benzer bir geometriye göre inşa edilirler. Bu kubbelerin oldukça ayrıntılı bir şemaya uyularak monte edilmeleri gerekir. Halbuki virüs, bir virüs kılıfı, alt birimlerinin esnekliğinden ötürü kendi kendini inşa eder."

Klug'un bu açıklaması çok açık bir gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır. Bilim adamlarının "en basit ve en küçük canlı parçalarından biri"16 olarak gördükleri virüslerde bile hassas bir planlama ve akıllı bir tasarım vardır. Bu tasarım, dünyanın önde gelen mimarlarından Buckminster Fuller'ın gerçekleştirdiği tasarımlardan çok daha başarılı ve üstündür.

Dodekahedron ile ikosahedron, tek hücreli deniz yaratıkları olan ışınlıların silisten yapılma iskeletlerinde de ortaya çıkar.

Işınlılar (radiolaria), her köşesinden birer yalancı ayak çıkan düzgün Dodekahedron gibi, bu iki geometrik formdan kaynaklanan yapıları, yüzeylerindeki çok çeşitli oluşumlarla birlikte değişik güzellikteki bedenleri oluştururlar.17

Büyüklükleri bir milimetreden daha küçük olan bu organizmalara örnek olarak, ikosahedron yapılı Circigonia Icosahedra ile dodekahedran iskeletli Circorhegma Dodecahedra'nın adları verilebilir.18

DNA'da Altın Oran

Canlıların tüm fiziksel özelliklerinin depolandığı molekül de altın orana dayandırılmış bir formda yaratılmıştır. yaşam için program olan DNA molekülü altın orana dayanmıştır. DNA düşey doğrultuda iç içe açılmış iki sarmaldan oluşur. Bu sarmallarda her birinin bütün yuvarlağı içindeki uzunluk 34 angström genişliği 21 angström'dür. (1 angström; santimetrenin yüz milyonda biridir) 21 ve 34 art arda gelen iki Fibonacci sayısıdır.

Kar Kristallerinde Altın Oran

Altın oran kristal yapılarda da kendini gösterir. Bunların çoğu gözümüzle göremeyeceğimiz kadar küçük yapıların içindedir. Ancak kar kristali üzerindeki altın oranı gözlerinizle göre bilirsiniz. Kar kristalini oluşturan kısalı uzunlu dallanmalarda, çeşitli uzantıların oranı hep altın oranı verir.19

Uzayda Altın Oran

Evrende, yapısında altın oran barındıran birçok spiral galaksi bulunur.

Fizikte de Altın Oran....

Fibonacci dizileri ve altın oran ile fizik biliminin sahasına giren konularda da karşılaşırız:

"Birbiriyle temas halinde olan iki cam tabakasının üzerine bir ışık tutulduğunda, ışığın bir kısmı öte yana geçer, bir kısmı soğurulur, geriye kalanı da yansır. Meydana gelen, bir, 'çoklu yansıma' olayıdır. Işının tekrar ortaya çıkmadan önce camın içinde izlediği yolların sayısı, ışının maruz kaldığı yansımaların sayısına bağlıdır. Sonuçta, tekrar ortaya çıkan ışın sayılarını belirlediğimizde bunların Fibonacci sayılarına uygun olduğunu anlarız."20

Doğada birbiriyle ilişkisiz canlı veya cansız pek çok yapının belli bir matematik formülüne göre şekillenmiş olması onların özel olarak tasarlanmış olduklarının en açık delillerinden biridir. Altın oran, sanatçıların çok iyi bildikleri ve uyguladıkları bir estetik kuralıdır. Bu orana bağlı kalarak üretilen sanat eserleri estetik mükemmelliği temsil ederler. Sanatçıların taklit ettikleri bu kuralla tasarlanan bitkiler, galaksiler, mikroorganizmalar, kristaller ve canlılar Allah'ın üstün sanatının birer örneğidirler. Allah Kuran'da herşeyi bir ölçüyle yarattığını bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

"... Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.""... O'nun Katında herşey bir miktar (ölçü) iledir." (Ra'd Suresi, 8)

Nazende

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 19
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Beyazm

    5

  • muhtesemmatrix

    4

  • Susano'o

    3

  • özz

    2

En Hareketli Günler

En Çok Yazanlar

Öncelikle kullandığınız makalelerin kaynaklarını burada belirtiniz buna benzer açıklamalar ve yazılar dikkat edilirse bir çok sitede mevcut, alıntı yaptıysanız alıntı olduğunu belirtiniz, tamamen özgün çalışmaysa kendi adınızı altına yazabilirsiniz, ayrıca kişisel fikrime gelince bahsedilen ayetlerle makale konusu olan rakamaların ilgisi olmadığını düşünüyorum, bence bahsettiğiniz ayetlerin meal ve tefsirlerine göz gezdirip açıklamaları inceleseniz daha iyi olacağı kanaatindeyim, her şey ölçülü yaratılmıştırdan kasıt her şeyin sabit bir oranda yaratıldığı anlamı taşıması imkansız ve anlamsızdır, siz bir nesneyi alıp, elinizdeki sabit bir sayıyla oranlamaya kalkarsanız elbette o orana ait uzunlukları fazla zorlanmadan bulabilirsiniz, anlaşılması için biraz daha açıyorum mesela parmak ucu ile dirsek uzunluğunun parmak ucu ile bilek uzunluğuna oranı bu sayıdır, neden bu bölgeler seçilip oranlanmıştır, bu sayı bilindikten sonra mı incelenip bulunmuştur, ayrıca böyle özel bir sayı, böyle özel bir sabit olsa bu kuranda bahsedilmez miydi, neden hiç bahsedilmemiştir, her şeyin bir ölçü ya da bir nizam içinde yaratılmış olması doğrudur ve kesindir ancak olaya bu kadar dar bir kalıptan bakarak ve bir sabit kullanarak yaratılmışlarda bir mucize aramak ya da yaradanı övmek gerçek amacına hizmet değil farklı vazifelere hizmet etmekte hatta kafa karıştırmaktadır.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Fibonacci'nin tavşanlarından neler çıkmış biz görmeyeli. Konuyu ilginç bulmakla birlikte, din ile ilişkilendirilmesini doğru bulmadığımı söylemeliyim. Bilimde herşeyi sorgulayıp bilgiye ulaşmaya çalışırız, dinde ise hiçbir şeyi sorgulamadan doğru olduğuna inanırız. Arada bir çelişki görüyorum. Belki burada benim bir eksikliğim vardır, bilemiyorum. Lakin dini esas alarak herşey açıklanabilir. Tanrı öyle yaratmış der ve çıkarız işin içinden. Bir de tezimizi destekleyen bir sure de bulduk mu, doğru olduğunu ispat etmiş sayılırız.

Belki din adamlarının dediği doğrudur, belki de Kuran'ın içinde evrenin tüm sırları mevcuttur. Fakat ben bunları bilimsel ispatlara dayandırılarak öğrenmeyi tercih ederim. Şimdi merak ettim doğrusu, bu sureler fraktallara, Mandelbrot Kümesine veya Garip Çekicilere de ışık tutuyor mudur acaba? Burada yazmış olduğunuz herşeyi daha önce okumuştum. Ancak din ile bağdaştırılmasını doğru bulmuyorum. Bilimi bilim ile açıklamaktan yanayım.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Konu yanlış anlaşılmazsın, Mehmet dinle bilim birbirinin ayrılmaz parçalarıdır, dinin dediğini bilim bilimin dediğini de din destekler zaten, dikkat edersen kuranda geçen bazıları çözülmüş olan ayetlerin bilim tarafında çok daha sonraları anlaşıldığı bilinmektedir, zaten din (kastım islam) her şeyi sorgulamayı mantıklı olanı bulmayı destekler, mesela okuduysan kuranda yüzlerce ayette "biz insana akıl verdik, düşünsün diye" gibi insanı düşünmeye görmeye hatta çözmeye itici telkinler mevcuttur, benim yukarıdaki açıklamayı yapmamın nedeni Allahın yaratıcı olarak düşünüldüğünde bir sabitle ya da bir sayıyla ya da oranla yarattı, yaratır ya da ona bağlı kaldığı gibi düşüncelere kimsenin girmesini uygun görmememdi, tabi bu konular inanç meselesi, ancak size bir tavsiye kesinlikle sorgulamadan nedenini öğrenmeden, aklınıza yatmadan inanmayın hiçbir şeye, --- bu böyle işte, o yüzden böyle olmak zorunda meselesi asla dinde yoktur, ancak bu şöyle nedenleri de bunlar, bu nedenlerin şu tür iyi yanları ve faydaları var gibi akla yatan meseleler bilimeli, zaten aksi inanmak değil öyle sanmak olacaktır, tıpkı görmek değil duymak gibi.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bir anime forumunda tartışılmamalı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

"... Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?"

Ayetini okuyan bir grup bilim adamı, bunu çürütmeyi düşünerek galaksimizdeki gezegenlerin arasındaki uzaklıkları ölçmeye kalkıyorlar. Ve teleskopla incelemeye başlıyorlar, merkür-venüs arasında bulunan mesafenin iki katı çıkıyor venüsle dünyanın arası, dünyayla marsın arası da bir önceki sayının iki katı. Fakat marsla jüpiter arasında öncekine uymayan daha büyük bir boşluk gözlemliyorlar, "sonunda ayete ters bir şey bulduk, uzayda dengesizlik var" diyorlar.

Yıllar sonra teleskoplarının açılarını genişletip ışık hızını da bununla birlikte kullanmaya başladıklarında, aslında o büyük boşlukta farklı boyutlarda (kiminin büyüklüklerinin neredeyse dünya kadar olduğu) bir sürü göktaşının döndüğünü görüyorlar.(asteroidler)

Bu, belli yörüngelerinden şaşmayan göktaşlarının, dünyaya uzaydan gelen zararlı cisimlerin çarpmasını engellediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

"Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." ayeti de ikinci olarak, bilimi dinden üstün gören bilim adamlarına cevap oluyor.

Ha belki sizin söylediklerinizin tamamıyla bağdaşan bir yorum olmamıştır ama yapılan ilk yorumu okuyunca bunu yazmak istedim.

Ayrıca;

Bir anime forumunda tartışılmamalı.

Anime forumunda tartışılmaması için geçerli bir sebep var mı? Varsa filmlerin, animasyonların ya da başka teknoloji haberlerinin de tartışılmaması gerekir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ahaha saygı sevgi çerçevesinde tartışılacaksa aslında sorun olacağını sanmıyorum.Ama işin ucunda biz Türkler varsa bunun değişeceği kesin.Konuya gelince bu konularda konuşmayı seven bir insanım.Çünkü hayat aslında hiç sanmadığımız kadar derin ve çeşitli.İnsan vücudu ile yaptıklarımız ve yapabildiklerimiz çok farklı şeyler.Konya'da ilk yılımda gerek çömezliğin verdiği eziklik gerekse de parasızlık dan doğan sahip olduğum boş vakti hep kütüphanede bu konuları okuyarak geçirdiğim için bu tür konuları konuşmayı severim.

Altın oran konusunu birkaç kez makale okudum.Çok da mantıksızca gelmedi.Bir de şu var yüzük parmağı ve işaret parmağı oranı var.Tam net hatırlayamamakla birlikte oran 1 e yakınsa sorun yok.Özellikle kadınlarda birisi uzunsa soyut zeka diğeri uzunsa fiziksel zeka daha iyi çalışıyor.Araştırıp bir kaç makale ile daha da genişletebilirim.

Ki bu tür konular insan aurası, , astral seyahat(en çok ilgilendiğim), çakralar, hipnoz, paralel evrenler, dokunma ile enerji transferi her zamna ilgimi çekmiş ve yararlı bir kaynak oldukça takip etmeye çalışmışımdır.Ki belirli bir araştırmadan sonra zaten çevremdeki insanlarla sürekli temas halinde olduğumu buluşmada fark etmeşsinizdir (gibi:http://i482.photobucket.com/albums/rr189/muhtesemmatrix/Resim039.jpg). Eğer yöneticilerde izin verirse burası tüm metafiziksel olayları konuştuğumuz bir başlık olsa güzel olabilir :mutlulh:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Verdiğim örnekle alakalı googla da bir araştırma yaptım ve yüzük parmağı oranıyla alakalı bir makale buldum

ŞARET PARMAÐI KISAYSA Artros adı verilen eklem hastalığı ve buna bağlı olarak gelişen eklem deformasyonları dünya çapında yüz milyonlarca insanı kalitesiz bir yaşama mahkum eder.

İlerleyen hastalık beraberinde ağrıları ve iltihabi durumları da getirdiğinden ilgili kişinin iş hayatı da bundan olumsuz etkilenir.

Artrosa ( Artroza) kesin olarak neyin sebep olduğu veya hangi mekanizmanın bu hastalığı tetiklediği belli değil, diyen uzmanlar, doğal savunma sisteminde meydana gelen bir "Sapkınlığın" bu hastalığa yol açtığını varsayıyorlar.

Nottingham Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Michael Doherty, bu konuyu ilginç bir metodla araştırmış. Yani, "Organlar arasındaki yapı farklılıkları ve Artros ilişkisi" diyerek yola çıkmış.

Binlerce Artroslu üzerinde yaptığı araştırma sonucunda, yüzük parmağı, işaret parmağından uzun olan kişilerin Artrosa yakalanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ortaya çıkarmış.

Yaklaşık iki misli risk ortaya çıkaran bu durumun hangi sebeplerden kaynaklandığı ise belli değil.

Artrosa, bir dolu faktörün yol açtığını, parmaklar arası oran, konusunun ise bunlardan sadece biri olduğunu vurgulayan araştırıcılar yine de ".. Yüzük parmağı uzun olanlar, dikkat etsin!" diyorlar.

"Tipkı bu konulara önem veren bizim ailenin ak saçlıları gibi. İlginç değil mi?

Turgay Renklikurt - Güneş İstanbul Günlük / Gazete

İşaret parmağı baş parmak ya da serçe parmak değil de neden yüzük parmağı…

Evlilik yüzüğünü ilk defa eski mısır prensesi nefertiti takmıştır… O yıllardaki tıbbın ne kadar ilerde olduğu ayrı bir tartışma konusudur ama yüzyıllar sonra anlaşılmıştır ki direk kalbe giden tek damar evlilik yüzüğünü taktığımız parmaktadır. Başka hiç bir parmağımızdan direk kalbe giden bir damar yoktur…

Hız Tutkusu

Araştırmalar, yüzük parmağı uzun olan erkeklerin çok hızlı ve tehlikeli araç kullandıklarını

Yüzük parmağı uzunluğuyla ilgili yapılan yeni bir araştırma, bu parmağı uzun olan erkeklerin çok hızlı ve tehlikeli araç kullandıklarını ve yasak yerlere park ettiklerini ortaya koydu.

Almanya'nın Mainz Üniversitesi tarafından ortalama 78 yaşındaki 77 erkek sürücü üzerinde yapılan araştırmada, deneklerin sol ellerinde yüzük ile işaret parmaklarının uzunlukları arasındaki fark ölçüldü ve son 5 yıldaki trafik kayıtları incelendi.

Deneklerin üçte birinin aşırı hız ve alkollü araç kullanmaktan ceza aldıklarını belirleyen araştırmacılar, parmak uzunluğunun ana rahminde erkeklik hormonu testosteron etkisinde kalmayla doğrudan bağlantılı olması yüzünden, tehlikeli araç kullanmanın doğum sürecinde programlanmış olabileceğini belirtiyor.

Yüzük parmağının uzunluğuyla ilgili daha önce yapılan araştırmalar da, bu parmağın işaret parmağından uzun olmasının erkeklerde sağlıktan davranışa dek birçok etkisinin olabileceğini göstermişti.

Bilim adamları, ana rahminde yüksek düzeyde testosterona maruz kalmanın hayatın çeşitli safhalarında beynin çalışmasını etkileyebileceğini düşünüyor.

trt.net.tr

Devamı: http://www.bitkiselhaber.com/75476_%22---Yuzuk-parmagi-uzun-olanlar,-dikkat-etsin!%22-.html#ixzz0k1FDPGM6

Bu da bir ingiliz araştırması:

İngiliz araştırmacılar yüzük parmağı, işaret parmağından uzun olan insanların ticari işlerde daha başarılı olduğunu söyledi.

Yapılan araştırmaya göre işaret parmağıyla yüzük parmağı arasındaki uzunluk oranı anne karnında beyni geliştiren, yüksek güven ve reaksiyon özelliği veren erkek hormonlarına maruz kalındığını ortaya koyuyor. Cambridge Üniversitesi’nden bilim adamı John Coates, androjenin kişiye ticari işlerde ihtiyacı olan yüksek konsantrasyonu ve refleksi verdiğini söyledi.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bir anime forumunda tartışılmamalı.

Neye dayanarak, neden? buraya giren insanların bunu tartışmasında bir sakınca mı var, yoksa kapasite mi yok, zaten forum yöneticileri konuda yorum yapmışsa bunda bir sıkıntı yok olduğunu anlamış olmanız gerek.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Yüzük parmağı uzunluğuyla ilgili yapılan yeni bir araştırma, bu parmağı uzun olan erkeklerin çok hızlı ve tehlikeli araç kullandıklarını ve yasak yerlere park ettiklerini ortaya koydu.

Almanya'nın Mainz Üniversitesi tarafından ortalama 78 yaşındaki 77 erkek sürücü üzerinde yapılan araştırmada, deneklerin sol ellerinde yüzük ile işaret parmaklarının uzunlukları arasındaki fark ölçüldü ve son 5 yıldaki trafik kayıtları incelendi.

Deneklerin üçte birinin aşırı hız ve alkollü araç kullanmaktan ceza aldıklarını belirleyen araştırmacılar, parmak uzunluğunun ana rahminde erkeklik hormonu testosteron etkisinde kalmayla doğrudan bağlantılı olması yüzünden, tehlikeli araç kullanmanın doğum sürecinde programlanmış olabileceğini belirtiyor.

polis tehlikeli araç kullanan birini durdurduğunda adamın bahanesi de hazır :) bence de evrende herşey belli bir düzende ama bu kadar da abartmalı mı bilim adamları. gerçekten bu durumu parmaklardaki uzunlukla açıklamaya çalışmaları ilginç.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Benim bildiğim bilim herşeyi sorgular. İspatı olmadıkça da bir şeyin gerçekliğine inanmaz. Din ise Tanrı'ya körü körüne inanmamızı şart tutar. Hatta inanmayanları ayırır ve cehennemde yanacaklarını bildirir. Sizce gerçek inanç, insanlara cehennem korkusu salarak kazanılabilir mi? Gerçek inanç kanıt da istemez. İstememelidir de. İşte burada din ve bilim birbirinden ayrılır.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İstemeden mesajın bir kısmını silmiş bulundum, Muhteşem. Bilgisayarım felç geçirdi az önce, kusura bakma.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

dinin özüne değil, uygulamalarının yanlışlıklarına karşı olmalı insan. benim inandığım (İslam) din bilimi inkar etmez ama bilim dini çoğu zaman inkar eder aslında burada da dini inkar eden bilim adamalarıdır. din ve bilimi yarışa sokmaya, ikisinden birini seçme zorunda bırakmaya gerek yok insanları, bilim fiziksel yaraları iyileştiriyorsa din de ruhsal yaraları iyileştirir. ben olaya bu gözle bakıyorum, birinin yetişemediğine diğeri yetişir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İstemeden mesajın bir kısmını silmiş bulundum' date=' Muhteşem. Bilgisayarım felç geçirdi az önce, kusura bakma.[/quote']

Sorun değil hocam iyi niyetini biliyorum.Zaten onca yazdığım mesajda felç olmuş bildiğin bari kompile sil :D neyse üşenmessem gene yazarım baştan uyardığın için saol :mutlulh:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Neye dayanarak, neden? buraya giren insanların bunu tartışmasında bir sakınca mı var, yoksa kapasite mi yok, zaten forum yöneticileri konuda yorum yapmışsa bunda bir sıkıntı yok olduğunu anlamış olmanız gerek.

yanlış anlaşılmazsa bende amadextera şöyle katılıyorum; konuyu ilk okuduğumda açıkçası biraz bende şaşırdım. bilim ve dini ayrı tutmam bence iç içe geçmiş konulardır."biz insana akıl verdik, düşünsün diye" cümlesinin doğruluğana inanıyorum. Ancak böyle ince bir konunun anime ve mangaya gönül vermiş, ve bunları konuşup paylaşabilecek insanları, aynı platform da buluşturan bir sitede, diğer tüm konularında bulunabilmesi çok hoş olmakla birlikte forumun ana sayfasında din ve siyaset gibi çok hassas konuların tartışılmasını çok riskli buluyorum. burdaki herkesin böylesi hassas konuları tartışabileceğine inanmakla birlikte İnanç ve siyaset gibi insanları birbiri ile buluşturup aynı anda ayırabilecek hassas konuların, anime manga amaçlı bir forumun ana sayfasında tartışılması yerine sosyal gruplarda bir başlıkda, bu konu ile ilgilenenlerin tartışması daha sağlıklı olmaz mıydı?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

haklı olabilirsiniz ancak tartışma kontrollü olup düzey korunursa bir sorun olacağını sanmıyorum ki bir süper mod ve bir yönetici konuya sürekli katılıyor. Sürekli anime ya da manga tartışmalarının yanında bazen farklı konulara girmek sitenin amacına bir zarar da vermeyecektir kanaatimce.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Benim bildiğim bilim herşeyi sorgular. İspatı olmadıkça da bir şeyin gerçekliğine inanmaz. Din ise Tanrı'ya körü körüne inanmamızı şart tutar. Hatta inanmayanları ayırır ve cehennemde yanacaklarını bildirir. Sizce gerçek inanç' date=' insanlara cehennem korkusu salarak kazanılabilir mi? Gerçek inanç kanıt da istemez. İstememelidir de. İşte burada din ve bilim birbirinden ayrılır.[/quote']

Susano'o'nun bu ve bundan önceki mesajına sonuna kadar katılıyorum. Şunu yazmadan edemeyeceğim; dini inanışa sahip olanlar bilimadamlarıyla alıp veremediği nedir çözemedim şu güne dek. Yeri gelince kaynak göstermeden "Allah'ın şusu bilimce onaylandı." yazılabiliyorken gururla ilgili arkadaşlarca, başka bir yerde -hatta mevcut yazının devamında- "bilimadamları uğraştı didindi, tam çocuğu koyduk dediler ama baktılar ki öyle değilmiş. O halde Allah vardır." şeklinde bir argüman bildirebilmeleri çok enteresan geliyor bana. Yahu uyanın artık, bilimadamları varlarını yoklarını bırakıp "Tanrı yok baba, 3 yıldır uğraşıyorum kanıtlayacağım, ölürüm gerekirse bu yolda." diye bir hedefleri yok. Bu insanların çok büyük kısmında tanrı inancı bulunmaz -haklı bir şekilde-, çünkü perspektiflerini gölgeler; orası öyle tabii.

Din ile bilim; Tanrı ile bilimsel gerçekler arasında bir şeylerin kanıtlanması gerekiyorsa, dini savunanların Tanrı'nın varlığına dair kanıtlar sunması gerekir bence, ki o da inançları gereği pek mümkün değil sanıyorum. "Odur budur şudur, o halde şüphesiz Allah vardır." diye bir savunmayla gelmeyin mümkünse artık, bir sonuç doğurmayacağı pek bir ortada.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Konu cidden gereksizleşti ve amacından sapmaya başladı, burada kimse Allah var ya da yoku sorgulamamalı, bu tamamen vicdan işi varlığına inanmak var olan delilleri görmekle mümkün olabilecekken yok demek de bir o kadar delil gerektirecek bir durumdur, bilimin açıklayamadığı daha birçok mesele vardır (doğa, kainat ve insanın ilk ortaya çıkışı gibi), ben mutlaka gördüğüme inanırım edebiyatı çoktan bitmiş olmalı aslında bu devirde, ama diyecek de bir şey yok tabi, konunun gereksiz bir yöne kaydığını gördüğüm için ve bu gidişin ayrımcılığa yol açma ihtimaline karşı burayı bir süreliğine durduruyorum.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Arkadaşlar tartışmayı klasik tartışma olarak gördügüm için ve düzey tutturulur diye incelememiştim.Görüşlerimiz olabilir , dini inanışlarımızda ama bunları kırmadan dökmeden açıklayabilme kalitesine sahip olmalıyız.Herkesin dini kendine .Herkes tutturmuş bir yol...Anteres islamiyeti gerçekten anlıyan müslümanların bilim adamlarıyla alamadığı yoktur. Sorun şurda yatıyor.Yapılan bilimsel çalışmalar doğma olarak görülebiliyor yanlışlığı kanıtlansa bile bir takım insanların yada topluluğun çıkarı için doğma haline getirilmiştir.Sanırsam müslümanlar buna tepkili olduğu için senin dedigin şekilde tepki veriyorlar. Yapılan yanlışlardan biride denildigi gibi herşeyi kuranla islamla ilişkilendirmek aslında bir anlamda doğru olsada muhattaplarının bir kısmında oldugu gibi ters tepki oluşturabiliyor.İmdi bu durumda Anteres din inanç işidir.Kanıttan önce inanman lazım yüreginde duyman lazım.Onun için o duygu bende sende az ise bunun tadını alamayız.Onun için kendimizi oylarız.qdislers O duygu insanın bir anlamda istemesiyle ,yüğrek devletini kurmasıyla gerçekleşir. Bunu yapan içinde Allaha herşeyin götürecegini söylememe gerek bile yoktur.Spermden meydana gelmek ,bu tuhaf sıvıdan , bu bile yeterince açıklanamamışken , gelipDin yoktur demk bunu kesin diye söylemek diğer muhataplarıda üzer ve karşı tepki verdirir. Karşı tarafta tanrının olmadığını bize kanıtla der. Bu olay bu şekilde karşılıklı atışmayla devam edip gider. Bilim adamlarının çoğunluğunun tanrıya inanmadığınıda inanmıyorum.Ama yaptıkları meslekte onların kendilerinde kibir ,büyüklük yaratma duygusu oluşturmadığınıda söylüyemem. Şimdi sana birçok üğnlü batılı dinine sadık kişi ismi verebilirim aynı şekildekabul ederseniz islam dünyasından çıkmış bilim adamlarınıda hatta kitap ismide önemli olanda bu degil .Dinle ,bilimi aynıkefeye koymayalım rakip oldukların düşünmüyorum.Bilimin kötüye kulanılmasın engelliyecek ve insanlarda merhamet duygusunu ortaya koyacak unsurun din oldugunu düşünüyorum. Milyonlarca insanın ölümüne bilimin yanlış kulanılması neden olduğu gibi bunuda engelliyecek insanları birbirine "şimdilik uzak olsa da dediklerim, olumsuz örnekleride olsa " yakınlasştıracak unsurun din olduğunu söylüyebilirim.Din tanrıya körü körüne inanmamızı söylemez. İnsanın yüreğinden girp onukazanır.Aklın kulanılmasından bahseder denilen din islamiyetse Kuranı kerimde birçok yerde akletmiyor musunuz ,düşünmüyo musunuz kavramları geçer.

Doğayı ,canlıları ve en önemlisi kendimizi incelemizi ister.Kendimizi derken vücudumuzu değil içimizdeki engin devleti araştır der. İnsan vücudunu tanımazken dinimiz içindeki güzellikleri dışarıya çıkarmaya sadece kendine değil diğer insanlarlada bu güzelliği paylaşmak ister.Sonucunda nasip.Arkadaşlar bu sordugunuz soruların ve yanlış bildiğiniz pek çok konunun cevabı aslında var.Yeterki acaba buna nasıl cevap vermişler diye araştırın ve bunu siz daha iyi anlayın ve temsil edin.

Allah yoksa benim kaybedecegim bir sey yok ama ya Allah varsa ve en son bize yolladığı din islamsa.Ve bu güzel dini anlamadan ölmek olursa ?????Dokunur bana.

Son olarak korku ve ümit insanın içinde bulunduğu kişisel özelikler. Allah Kuranda bildigim azaptan çok merhametten bahseder. Ben öğretmenim her öğrencime merhametli olmaya çalışırım anlıyanlarda sorun yoktur.Ama anlamayanlar için sert ,azap tarafımıda gösteririm.Aslında her nekadar sert görünsem de bu davranışım öğrencimin iyiliği içindir. Düzelmesi en çok beni sevindirir.Bunu benzetme çok iyi olmasada Alah içinde düşünebiliriz. Şimdi öyle ,cinayetler,hak yemeler oluyorki kimimiz bu olayları bizzat yaşıyoruz ve bu kişilere lanet ediyoruz elimizden gelse öldürmek istiyoruz ,kimimiz ise görmüyoruz görmeyen anlıyamaz mehmet bunları yapanlar sizce cezasız mı kalmalı.Bunu cevabını yüreginizden alabilirsiiz.Yada babası öldürülen yetim çoçuktan.Korkamyın ki ne yaptıysa mükafatını ve cezasını alacaktır. Bu kısım bir anlamda işimize gelmez.Neyse çok çok uzatttım.Yazı acele kafa vari bir yazı oldu.Amacım kimseyi kırmak degil. Din konusunda da bilgili biri degilim. Ama dinimizin içindeki dinamizin iyi kullanıldığı zaman ülkemize ve insanlığa büyük katkılar sağlıyacagını düşünüyorum.Bu sitedeki hiç kimseye dini inancı yok demiyorum.Belkide klonuyuda dağıttım.Kırılma olmuşsa özel mesajla belirtebilirsiniz.

Not:Yazım daha sonra gerekli görüldügünde silinebilir.Ama düzenlenecek birşey varsa imla ve harf hataları yarın düzelteceğim.Uyku modu

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?