Jump to content
  • Kayıt Ol

Zaman, Hayat ve Gelecek


Beyazm

Önerilen İletiler

Zaman, Hayat ve Gelecek

Günlerden bir gün, zaman, hayat ve gelecek, bir araya gelmiş, sohbet ediyorlarmış… Zaman, dertli dertli bir âh çekmiş… Onun bu hâlini gören hayat, "Ne oldu, neden bu kadar dertlisin?"

diye sormuş… Zaman;

"İnsanların bir çoğu, sürekli şikayet eder durumda. Artık ben, ne yapacağımı, nasıl akıp gideceğimi şaşırdım…Bir bakıyorsun, işlerine uyan bir durum olduğunda; 'Zaman, hiç aksın istemiyorum. Şu an çok mutluyum.' diyor.Öteki yandan bir başkası, sevmediği bir durumla karşılaştığında; "Şu zaman, ne akıp geçmez bir şey!' deyip şikayet ediyor. İnan ne yapacağımı bilemiyorum. Oysa ben, sadece akıp gidiyorum. Zamanı iyi ya da kötü değerlendirmek, onların ellerinde. Ama hiçbir şey diyemiyorum.

demiş… Hayat, zamanı dinledikten sonra garip bir hüzünle;

"Seninki de bir şey mi? Senin yanında ben, çok daha dertliyim."

demiş ve devam etmiş;

"İnsanlar, başlarına ne gelse benden biliyorlar… Biri, 'Hayat, beni hiç sevmiyor.' diyor. Öbürü, "Hayatla bir türlü barışamadım. Neyim varsa aldı benden.' diyor. Bir diğeri ise, "Hayat, bana karşı çok zâlim. Çok yoruldum.' diyor… 'Artık bu hayattan çekip gidesim var.' diyenler de çoğunlukta. Onları duyduğumda çok üzülüyorum… Oysa ben, sadece varım. Hayatlarını istedikleri gibi seçen, onlar... Beni seven, gittikçe azalıyor… Bu durum, beni çok üzüyor. Çünkü ben, onları çok seviyorum. Sürekli mûcizeler yaratıyorum. Onlara seçimler sunuyorum ve rahat yaşamaları için elimden ne gelirse yapıyorum. Ama hiç farkında değiller..."

demiş… Gelecek, sessizmiş her zaman; ama dayanamamış ve iki arkadaşını dinledikten sonra sessizliğini bozmuş...

"Evet", demiş. "İnsanların çoğu, zamanını iyi değerlendiremiyor… Bir çoğu, hayatlarının değerini bilmiyor… Artık geleceğini düşünenler, yok olmaya başladı. Sürekli kendileri ile kavga içindeler. Oysa zamanları çok ve hayatlarını her zaman değerlendirip değiştirme hakları var… Keşke benim farkıma varsalar... O zaman ben geldiğimde onlara hak ettikleri geleceği verebileyim…"

Sohbetleri böylece devam ederken, onları gizli gizli dinleyen ölüm, soğuk yüzüyle gülümsemiş ve içinden şöyle geçirmiş;

"İnsanlar, bir şekilde zamanı akıtacaklar. Bir şekilde hayatlarını yaşayacaklar. Bir şekilde geleceklerini görecekler. Ama benden asla kurtulamayacaklar… Hiç beklemedikleri bir anda zamanlarını dolduracağım… Hayatlarındaki bir çok eksiğe rağmen onların hayatlarını alacağım… Ve geleceklerini görmeden onlardan önce geleceğe gidip onları bekleyeceğim…

Hala anlamıyorum; zaman içinde neyin kavgasını ediyorlar kardeşçe yaşamak varken… Neden hayatlarının her an biteceğini düşünerek hareket etmiyorlar? Ve geleceklerinden bu kadar eminler mi ki hırsla gereğinden fazlasını geleceğe yatırım yapıyorlar?…"

Bir ah çekmiş derinden ve….

"Zaman, akacak. Hayat, geçecek ve birgün, hiç beklemediğiniz bir anda ölüm gelecek..."

diyerek geldiği gibi oradan sessizce ayrılmış…

Bircan.M,

10 Eylül 2010, Cuma.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 32
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Aurora Borealis

    9

  • Hellmouth

    6

  • A.U

    5

  • Beyazm

    4

Zaman, hayat, gelecek ve ölümün insan dünyasını anlıyamayışını çok güzel bir dille anlatan yazı. İnsan alemi doğası gereği bencil ve doyumsuz varlık olduğu için daha çok zardenişte bulunurlar. Bu süreç insan tarihi boyunca süregeldi ve böylede süregidecek.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ölüm,benim gibi konuşmuş...Değerli bir paylaşım,teşekkürler Martı-chan.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Guest Cheza

Daha önce okuduğum bir yazıydı, bahsedilen öğeler ve aralarındaki illişkiyi iyi anlatan bir yazı olduğunu düşünüyorum, beyazmartı, paylaşımın için teşekkürler, okuyana faydalı olacaktır.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

insan bencildir bencilliğinden olsa gerek kendisi hariç her şeyi suçlamaya meyillidir. Hatta o kadar ki çevremizde ki bir çok sevenimizi üzebileceğini fark etmemeden kendimizi bile bencilce yargılayıp içten içe kendimizi suçlayıp, ezip yok edecek kadar...

Yazıda anlatılan bir yerde doğru yaşadığımız herşeyi (istisani durumlar hariç) biz seçtik iyi veya kötü sonuçlanabilecek her olguyu.. başımıza gelen iyi şeyleri kucalamasını çok iyi biliyoruz da, aslında bizi biz yapan o kötü olgular işte .. sadece onlara nasıl sahip çıkacağımızı bilmek gerekiyor aslında.. insanın bencil alt doğasının hazmedemediği bu galiba..

ben gelecek kavramına pek inanmayan biriyimdir. benim için gelecek sadece içinde var olduğum andan ibarettir.

Ne zaman hızlanıp yavaşlıyor, ne de hayat bize mücizeler sunup intikamlar alıyor.. Geleceği şekillendiren sadece içinde yaşadığınız anın, her durumda değerini bilmekte gizli.. sonunda ölüm bile olsa..

Güzel paylaşım ellerinize sağlık...

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ölümün gizli gizli dinlemesi ve sessiz sessiz ayrılması da dikkat çekici gelmişti.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Filmlerin kötü adamları gibi .. sessiz, sinsi..

bana ölüm hiç bir zaman sessiz gelmemiştir aslında en yüksek sese ölüm sahip.. gönderme sanırım bundan sessizlik olarak tasvir edilmiş gibi gelmişti. istediğin kadar görmezden gel, ne yaparsan yap, nasıl yaparsan yap, kim oursan ol, vs.. vs... vs.., sonuç aynı..

hepimizin sonu aynı ise neden?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

"hepimizin sonu aynı ise neden? "

İnsanların neredeyse tümü yüzeysellikte birbirleriyle yarıştığı için canım.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hepimizin sonu aynı dan kasıt "oluyor ve bitiyor" sondan ilerisi yok olan bir düşünceyse buna katılmıyorum, bu durumda hepimizin sonu bir gibi görünse de sondan sonrası da var ve o kesinlikle bir değil. Yüzeysellikse ne yazık ki çağımızın hastalığı bence.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hepimizin sonu aynı dan kasıt "oluyor ve bitiyor" sondan ilerisi yok olan bir düşünceyse buna katılmıyorum, bu durumda hepimizin sonu bir gibi görünse de sondan sonrası da var ve o kesinlikle bir değil. Yüzeysellikse ne yazık ki çağımızın hastalığı bence.

İnsanların sondan sonrasına inanmasının akıl sağlıklarını korumak için ve bilinçaltındaki yok olma,tamamen sona erme korkusunu engellemek için olduğunu sıkça düşünmeye başladım son zamanlar.Neden ölümden sonraki hayata bu kadar sıkıca tutunuluyor?Bu dünyada mutlu olamayan ya da ellerindeki özgürlükleri kısıtlanan ya da adaletsizlikleri gören insanlar bir çeşit ilahi cezalandırmaya daha çok mu ihtiyaç hissediyorlar acaba?

Neyse,senin kastettiğin elbette başka bir şeydi ancak aklıma gelenleri belirtmek istedim,sonuçta burası genel konuların başlığı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Guest Cheza

Sondan sonraya inanmamak yaratana inanmamak demek mi oluyor, böyleyse bunu iyi düşünmek gerek, zira yaratanın kitabında sondan sonrası için çok detaylı anlatımlar mevcut, gerçi inanç işi ama burada olanın burada kalmayacağına inananlardanım, ne için ve nasıl yaratıldığımızın, ya da ortaya çıktığımızın bile bir açıklaması henüz yapılamazken bir yaratan olduğuna inanmaktan başka yollar aramak biraz duygulara göre davranmak ya da neye inanmak istersem ona inanmakta diretirim olayına girmekte diye düşünüyorum, gerçi konu açılma amacının dışına kayıyor giderek sanki, hoş yazıydı hoş ve düzeyli bir tartışmayı da ardında getirdi. Sağol Beyazm tekrar.3es3

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@metatron;

İnsanların neredeyse tümü yüzeysellikte birbirleriyle yarıştığı için canım.

doğru yüzeyseliz orası muhakkak..

ister inançlarınla tutup yorumla, ister felsefenle, ister inan, ister inanma, bu örneklemler çoğaltılabilir.

hangi çerçeveden bakarsan bak farklı bir yoruma meyil verebilecek alt göndermelere sahip bir metin. benim gördüğümse benim "an" insanların ise farklı şekillerde tasvir ettikleri ve sürekli hayallerini kurdukları geleceklerin aslında olmadığı kısmı..

ensende ki soğukluğu bir an bile aklından çıkarma "ben burdayım" demesine sırtın dönük olabilir ama orada olduğu gerçeğini maalesef değiştirmiyor. yarın dediğimiz şey bu gün. hayata küfredeceğine zamana bağıracağına içinde olduğun ana iyi bak ve şükret..

@Beyazm;

sondan ileri yok diye bir şey değil kasıt. ben cennete ve ceheneme inanıyorum. benim vurgulamaya çalıştığım şuydu; durup birden sokak ortasında ekseninizde bir dönün. etrafınızdan kayıp giden hayatı daha net göreceksiniz. ama görülemeyen bir boşluk...bunu yaptığım gün içimde tek hissettiğim boşluk ve de öflkeydi..

yarın diye bir şey yoktur. tek gerçeğiniz içinde olduğunuz "an" ve "ölüm"dür. ona göre yaşamalıyız. savaşmak, kavga etmek,vs.. boşu boşuna vakit kaybedecek eylemlerde bulunup isyan etmenin de "hayat bana adil değil" gibi boş cümleler sarf etmeninde bir anlamı yok. hayat herkese aynı. maddeleşmiş şeylerden arındığınızda aynı olduğunu görebilirsiniz. özetle; öyle ya da böyle arafta buluşacağız ..

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Sondan sonraya inanmamak yaratana inanmamak demek mi oluyor, böyleyse bunu iyi düşünmek gerek, zira yaratanın kitabında sondan sonrası için çok detaylı anlatımlar mevcut, gerçi inanç işi ama burada olanın burada kalmayacağına inananlardanım, ne için ve nasıl yaratıldığımızın, ya da ortaya çıktığımızın bile bir açıklaması henüz yapılamazken bir yaratan olduğuna inanmaktan başka yollar aramak biraz duygulara göre davranmak ya da neye inanmak istersem ona inanmakta diretirim olayına girmekte diye düşünüyorum, gerçi konu açılma amacının dışına kayıyor giderek sanki, hoş yazıydı hoş ve düzeyli bir tartışmayı da ardında getirdi. Sağol Beyazm tekrar.3es3

Sondan sonrasını sorgulamak yaratıcıyı yok saymak değildir.Senin anlatımında gördüm ki ateistlik ve putperestliği kastetmişsin,asıl konu dışında olan bu değil midir? Benim sorguladığım sondan sonrası,senin yönelttiğinse yaratıcı olup olmadığı ya da inanılıp inanılmadığı.Buna takılmadan sadece herkesin yaşacağı sonun bir sonrasının var olup olmadığıyla ilgili görüş bildirilmelidiydi.

Konunun açılma amacı (?) hayat,ölüm gibi sorunsalları tartışmaktı,dışına çıkıldığına katılmıyorum.Geniş bir konu ve elbette dallara ayrılacaktır.

Ölümden sonrası varsa lütfen sondan sonra da bu konuyu açar mısın Beyazm.:cicekq::q015:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Herkes sadece ölümden sonrası ve öncesine odaklanmış:"Acaba ölünce n'olacak? Ölümden sonra hayat var mı?"gibi... Hiç düşündünüz mü,sanıyoruz ki insan şimdi yaşıyor ve ölecek bir gün,ya tam tersi ise şimdi ölüysek ve zamanımız geldiğinde yaşamaya başlayacaksak?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

"ölümden sonrası yaşam var mı?" konusu da elbette tartışılabilir. ancak inandığım bir şey var. din ve siyaset iki ucu keskin bıçak gibiler. ve herkes nedense bıçağın sapını tutmak yerine keskin uçlarını tutmayı tercih ediyor. Kimsenin inanç şekline ve neye nasıl inandığına saldırılmadan fikir telakisinde bulunulabildiği bir platformu şu yaşıma kadar görmedim. (dilerim burası ilk olur)

@Hellmouth; "Acaba ölünce ne olacak" veya "ölümden sonra hayat var mı" sorularına cevap arıyor isek ölüm sonrası ve öncesi sorularına da odaklanmak gerekiyor

ama metin bunu sorgulamıyor. metinin sorguladığı ve vurguladığı şey

"hey sen! zamana isyan et, hayatı suçla ne fark eder. eninde sonunda benim olcaksın. diyen ölümün sinsi gerçeği" insanın bildiği ama belki de görmemezlikten gelmeye çalıştığı geçek..

evet şimdi ölü olabiliriz sonra yaşamaya başlayabiliriz öyle ya da böyle bir sonuca varacağız. ne fark eder ki... yaşayıp göreceğiz.. :):q015:

"Ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın.(Arthur Schopenhauer)"

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Sayın @worless; evet dediğiniz doğru ama ben yorum yapmadan önce tüm metni ve yorumları okudum ve metni düşünmeksizin yorumların bir kaçına takılarak onlara atıfta bulunmak amaçlı yorum yaptım.

"Ölüm, ölümü beklemekten daha az acı verir." [Montaigne]

Konuya farklı bir akış getirelim; ölümün anlamını bilmemek midir acaba bizi ürperten? ‘Doğa’dan uzaklaşmak, yaşamdan sıyrılmak, ‘yarın’ı görememek korkusu mudur? Ölünce ne olacak, basit sorusuna verilecek bir cevap olmayışı mıdır? Karanlığa saplanmak korkusu mudur?

Belki de ‘ölüm’ dediğimiz kavram, tamamıyla bir yanılgıdır ve yaşamın başlangıcıdır: Bedenin ve ruhun birleştiği, ‘zaman’ denen kavram içinde hapsolduğumuz yerden kurtuluşumuzdur. Bu durumda ölümden kaçmak veya ölümü sorgulayamamak nedensiz bir korkudur. Yaşam: Ruhun bedenden sıyrıldığı maneviyat dünyasında, düşünceler arası ilişkiler bütünüdür.

‘Son’ gün fikri hangi sebebe bağlanırsa bağlansın ‘yaşam’ı sorgulamak her anlamda yararlıdır. Sorgulamayı öğretmek ve öğrenmek de insanlığa yapılacak güzel hizmetler arasındadır. Bakarsınız utanç duyduğumuz insanlık tarihimiz farklı bir ivme kazanır.[Alıntıdır.]

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Hellmouth;

"Ölüm, ölümü beklemekten daha az acı verir." [Montaigne]

güzel bir anektot

Konuya farklı bir akış getirelim; ölümün anlamını bilmemek midir acaba bizi ürperten? ‘Doğa’dan uzaklaşmak, yaşamdan sıyrılmak, ‘yarın’ı görememek korkusu mudur? Ölünce ne olacak, basit sorusuna verilecek bir cevap olmayışı mıdır? Karanlığa saplanmak korkusu mudur?

hepsi olabilir ama ben kendime bu soruları sorduğumda aldığım tek cevap var; ben yarına inanmıyorum..(inanmak istemediğimden değil gerçekten yarın kavramına inanmıyorum) ölümü asla bir son olarak görmedim. ama hani kanıtı olmayan gerçekler vardır derler:) benim ki galiba ondan bunu kanıtlayamasam da bunun gerçeğine inanıyorum. ha nemi var sorusuna net bir cevap vermem benim kapasitemin kat ve kat üstünde okuduklarımdan, söylenenlerden yola çıklan fikirlerim elbette var ancak yaşamadığım, görmediğim, hissetmediğim bir şey hakkında yargılara ve net tasvirlere haiz olamıyorum..

Belki de ‘ölüm’ dediğimiz kavram, tamamıyla bir yanılgıdır ve yaşamın başlangıcıdır: Bedenin ve ruhun birleştiği, ‘zaman’ denen kavram içinde hapsolduğumuz yerden kurtuluşumuzdur.

Alıntı nerden? güzel bir tasvir..zaman sadece beynin ürettiği bir ilizyondur bana göre.. hani herkes için bir tanım vardır elbette ki.. ama ben düşünüp zamanı sorguladığımda hafızamda ki bir ilizyondan başka bir gerçek olmadığına kanat getirdim mesela (ancak sadece zaman kavramının bir ilizyon olduğuna inanıyorum hayatın değil)

Bu durumda ölümden kaçmak veya ölümü sorgulayamamak nedensiz bir korkudur. Yaşam: Ruhun bedenden sıyrıldığı maneviyat dünyasında, düşünceler arası ilişkiler bütünüdür.

aslında nedensiz denemez şöyle; inançların, neye inandığınla ilintili.. günahlarınından kaynaklı vicdan azabı çeken birini düşündüğüm de nedensiz gelmiyor o korku mesela gibi..

Yaşam tanımı ilginç yaşadığımız hayatı tamamen bir ilizyon olarak nitelendirmiş öyle mi? bir ilizyon mu hayat.. o zaman bu denli şiddetli acılar ve korkular nasıl meydana geliyor. madem bendenden ruhu sıyırıracağız, bu bedene ne gerek var peki?

‘Son’ gün fikri hangi sebebe bağlanırsa bağlansın ‘yaşam’ı sorgulamak her anlamda yararlıdır. Sorgulamayı öğretmek ve öğrenmek de insanlığa yapılacak güzel hizmetler arasındadır. Bakarsınız utanç duyduğumuz insanlık tarihimiz farklı bir ivme kazanır.

utanmaktan daha güçlü bir duyguya sahibiz. Korku.. korktukça kaçma dürtsü, yalanlama, inkar etme ve suçlama duygularımız gibi duygular daha baskın kalır...keşke bu cümlenin gerçekleştiğini görebilsem gerçekleşebileceğine inanabilsem... böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?

yazan herkese not: fikir paylaşımı için teşekkürler. uzun zamandan sonra böylesi hassas ve farkında olmadan bile olsa yaralamaya müsait bir konuda çok hoş ilerleyen bir sohbete tanık oldum..

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız?

Sizin hatırınız için evrenin bu güzel düzenini değiştirecek değilim ya? Ölmek, yaratılışınızın koşuludur ölüm sizin mayanızdadır: Ondan kaçmak, kendi kendinizden kaçmaktır. Sizin bu tadını çıkardığınız varlıkta hayat kadar ölümün de yeri vardır. ""Dünyaya geldiğiniz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarsınız."" [Alıntıdır.]

Bence bu söz her şeyi açıklıyor.[Kendimce.]

1.Alıntım: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=138607

2.Alıntım: Lucretius'a ait.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

peki bir şey soracağım. sence yaşam ne ?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bence yaşam...

Doğumla ölüm arasındaki hayatla sınırlı olmamak ve bunun ebedileşeğine inanmaktır.Şu an ilk evreyi yaşıyorum,gülüyorum,eğleniyorum,geziyorum tozuyorum,en önemlisi içimden geldiği gibi davranabiliyorum.Acı da çekiyorum yeri gelince,üzülüyorum,geceleri ağlıyorum ama yine de bunlardan da tat almayı biliyorum çünkü ağlamak da güzeldir.Hayatta kaderciliği farklı tarzda düşünüyorum,onun bize seçenekleri sunduğunu ve bizim de özgür irademizle hayatımızın akışını değiştirdiğimize inanıyorum.

Bence hayat kaderden ibarettir,kaderse seçimlerden.Kısacası şu an içinde bulunduğumuz durum insanların bencilliğinden ve doyumsuzluğundan dolayı çok kötü olsa da yaşanmaya değer ve bu bizim irademizden kaynaklı olduğundan dolayı üzerimize bunun sorumluğunu alabilecek güçte olmak gerekir.

Birinci evre aslında ikinci evrenin hazırlığıdır.İkinciye yaptığın seçimlerle ulaşırsın ve biliyorum ki sadece inancımızla değil dünyaya ve insanlara yaptıklarımız ve kattıklarımız ve aldıklarımızla da orada yer bulacağız.Son olarak bence yaşam yaradana ve sevgiliye duyulan aşktır.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

"Hayatın ilk elli yılı metin, geri kalanı yorumdur."(Arthur Schopenhauer)

"Kısacası şu an içinde bulunduğumuz durum insanların bencilliğinden ve doyumsuzluğundan dolayı çok kötü olsa da yaşanmaya değer ve bu bizim irademizden kaynaklı olduğundan dolayı üzerimize bunun sorumluğunu alabilecek güçte olmak gerekir."

katılıyorum ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, sonu ne olursa olsun, nasıl biterse bitsin bu hayata değer..:)

"Bence hayat kaderden ibarettir,kaderse seçimlerden."

kadere inanmam hayat sadece seçimlerimizdır...

teşekkürler..

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Paylaşımı şimdi okudum ne tesadüf dün çalıştığım derginin arkasında çok benzeri bir yazı okudum o aklıma geldi!sizinle paylaşmak istedim^^

Doğan CÜCELOÐLU’ndan tokat gibi sorular!!:

Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?

Bir katılımcı: Allah’a şükür, hocam, bildiğimiz kadarıyla yok.

Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm.

Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Başka hiçbir şey insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?

Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır?

Cüceloğlu: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?

Katılımcılar: Hayır

Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?

Bir katılımcı: Var.

Cüceloğlu: Yarın?

Bir katılımcı: Evet.

Cüceloğlu: 30 yıl sonra?

Bir katılımcı: Olabilir.

Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

(Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle bakmamışlardır.)

Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?

Bir katılımcı: Yoktur Hocam.

Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini?

(Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlar.)

Bir katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?

Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?

Bir katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin derininden gelen bir “Seni gerçekten çok seviyorum” demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?

(Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.)

Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde “Şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim” diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?!

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Doğan Cüceloğlunu çok severim "iyi düşün doğru kara ver" kitabı beni iki kez kurtardı desem abartı olmaz. düşünmemi sağlayan hayatımı değiştiren bir ışık olmuştu.. güzel paylaşım teşekkürler..

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?