Jump to content
  • Kayıt Ol

Gamba no Bouken


Kisiliksiz

Önerilen İletiler

[fieldset=Yapım Bilgileri]

Adı: Gamba no Bouken ( ガンバの冒険 )

Türü: Shounen, Macera, Komedi, Gerilim, Dram,

Yayın Tarihi: 07.04.1975 - 29.09.1975

Bölüm Sayısı: 26

Bölüm Süresi: 25'er Dakika

Yönetmen: Dezaki Osamu

Eser Sahibi: Saitou Atsuo

Senaryo: Kaneko Yutaka, Majima Mitsuru, Takayashiki Hideo, Takeuchi Yoshio, Yamatoya Atsushi,

Yoshikawa Souji

Müzik: Yamashita Takeo

Yabancı Kaynaklar: ANIDB, ANN

[/fieldset]

[fieldset=Tanıtım ve Yorum]

Seneler evvel kaza eseri rastlayıp bir sonraki bölümü için kıvrandığım çocukluk hatıralarımdan biridir Gamba. Her ne kadar “Tüm yaşlar için” ibaresi altında tanıtılsa da vakti zamanında yer yer moralimi bozmuş bir yapımdır. Tabi bunu çocukluk durumuna bağlıyorum ama şunu söyleyin bana; Amerikan meşgaleli G.I.Joe gibi onca muharebe olayında, onca ateşli silahın bakkaldan alınırmış gibi ele verilip patlatılmasına ve onca bölümlük devam etmesine rağmen bir Allah’ın kulunun mevta olmamasını sorgulanmama rağmen gene de izleyip alışan sonra ölüm mevzusunun sadece filmlerde olabileceğine inandırılmaya çalışılan bizler için TV de rast gelip izlediğimiz anime örnekleri içerikleri ile şok etkisi yaratmıştır bizim genç bünyelerimize.

Arion mesela. Kâbusumsu bir sahnesi vardır: kör annesinden yıllarca uzakta kalan Arion, kâbus esnasında onu uzaktan görür, elindeki bir gülle; “Anne seni iyileştirecek çiçeği getirdim.” Der. Annesi; “Sen de kimsin yabancı, seni tanımıyorum… Hem elindeki zehirli bir çiçektir.” Diyip uzaklaşır. Sonra Arion’un elindeki çiçek onu kaplamaya başlar. En azından o bölümü öyle hatırlıyorum. Şimdi zamanında benim gibi anasının dibinden ayrılmayan yedi yaşındaki bir çocuk için film boyunca özdeşleştiğiniz Arion’un annesi tarafından ret edilme korkusunu yaşaması bana hayli ağır gelmiştir.

Hikâye hakkında tek hatırladığım şey Gamba ve dostlarının, çok uzaklardaki bir dağda gelincikler tarafından terörizme uğrayan soydaşlarına yardım etmek için bir yolculuğa çıkmasını üzerineydi. İlerlerken, önlerine, yolculuğa çıkmalarına vesile olan olaya benzer hadiseler ile karşılaşıp soydaşlarına yardım ederek maceraları sürüveriyordu.

İlk izlediğim zaman farelerin kendilerini avlayanlara karşı gelmeye çalışmaları hep garip gelmişti. Sonuçta doğa konunuydu; fareler, besin zinciri içerisinde (Tabi o vakit bunu bilmiyordum, canım yani ne desem: “Olması gerektiği gibi”) belli türlerin yemekler listesindeydiler. Ama olay şu ki, her ne kadar mantığım böyle dese de, farelerimizin sevimli çizimi ve insancıl mizaçlarına karşın, düşmanlarının; parlayan kırmızı gözlere, biçimsiz ve korkunç diş ve pençelere sahip olan iri cüsseli acımasız canavarlar olması tezatlığı ile ister istemez, insanda, farelere karşı bir sempati bir acıma duygusu uyanıveriyordu. Aslında bu tezatlık, hikâyenin ilerleyişi içerisinde izleyeni heyecanlandırmak açısında gayet basit ve şimdi izleyince birçok defa kullanıldığını gördüğümüz bir taktik olsa da (ki bu aynı zaman da yapımı sadece teknik olarak değil hikâye işlenişi olarak ta eskimiş kılıyor) izleyici için seyri (en azından benim için öyleydi) daha heyecanlı takip ettirip yer yer de tırnaklarımı kemirterek izlettirir vaziyete sokuyordu.

Gamba’nın rawlarına bakıp son bölümü izleyince serinin, hikâye açısından, oldukça ilginç temaları barındırdığını fark ettim. Mesela farelere saldıran kedi, vahşileşmiş köpek, gelincik gibi normal hayatta bize hep sevimli gelebilecek canlılar önceden belirttiğim gibi sadece canavar tasviri ile betimlenmiyor; aynı zaman davranışları da yaşamak için avlanan hayvanlardan çok zevk için öldüren katilleri andırıyorlar.

Aklımda kalan bir bölümde Gamba ve çetesi bir adaya uğrar. Oradaki farelere bir vahşi kedi musallat olmuştur. Gamba ve takım, oradaki topluluktan habersiz, vahşi kediye karşı, sonu başarısızlıkla sonuçlanacak bir saldırı da bulunurlar. Saldırı sonrasında ise soydaş toplulukları olan fareler yaptıkları saldırıdan ötürü onlara çok kızar. Kedi ile çok önceden anlaşmaları vardır; tüm farelerin ölmesini istemiyorsalar, düzenli olarak aralarından bir ikisi seçilip, kediye öğün olarak gönderilecektir. Ama bunu açıklayan farenin çaresiz bir tonda ( Bizim seslendirmeler bayağı iyiydi): “Biliyorum böyle yaşanamaz ama başka çaremiz yok” gibisinden bir cümle sarf etmesi beni dehşete düşürmüştü. Yani olay bir bakıma, kedinin kendi yaşamını sürdürebilmesinden çok, gücünü kullanarak bir toplumu zorla yöneten bir zalim olayına dönüşüyordu. Ve kimi yerde rastladığım kısa videolardaki sahnelerde de bu temayı destekliyor: İzlediğim bir videoda Gamba, sanırım bir dağ sıçanı ailesini vahşi köpeklerden kaçırmaya uğraşıyor, lakin geride yaralı bir sıçan kalıp dikkatlerini dağıtmaya çalışıyor. Köpekler ile olan küçük kovalamacısının sonunda köpeğin onu öldürmesi beklenirken onu suya fırlatıp bir nevi işkenceden geçiriyorlar. Hatta son bölümde Gamba, suda yüzerek kaçan dostlarını Beyaz Gelincikten kurtarmaya çalışırken, bir gelinciyi kör edip onun önüne atıyor ve Beyaz Gelinciğin ilk yaptığı şey avlarını kaçırmamak adına türdeşini hunharca öldürmek oluyordu.

Yani Gamba’daki kötü adamlar, yaşamak için kendilerine verilen silahları ve cüsselerini, vahşi içgüdülerini tatmin etmek için kullanan zalim canavarlara dönüşüyor. Ve böylece Gamba ve arkadaşlarının onlara karşı baş kaldırışı bizim için daha anlamlı ve daha heyecan verici olarak kendi içinde küçük bir kahramanlık hikâyesine dönüşüyor.

Böyle tarz bir kötü adam portresi ile karşı karşıya olduğumuz için zamanla her dev yaratık, ekibimiz için birer tehlike oluyor ve ne zaman bu kötüler görünse, ekranda can havliyle kaçışan veya da pençeler ve dişlerin arasında can çekişen farelerin görüntüleri ekrana yansıyordu.

Ancak 15. Bölümde (Ki benim en sevdiğim bölüm olmuştur) ortaya çıkan başka bir dev ile sadece hayatta kalmayı bir kenara bırakıp vahşi içgüdülerini tatmine vardıran canavarların anti tezi sunuluyor. Bunu sağlayan dev ise bir insan.

Bu bölümde Gamba, bir yangın sonrası ekibinden ayrı düşmüş ve yaralanmıştır. Şans eseri bir insanın ayak izlerini takip ederek kulübesine sığınmayı başarır ancak ondan sakınmayı da unutmaz ve saklanırda. Sonuçta ondan büyük ve güçlü olan hemen hemen her canlı hayatını tehlikeye sokmuştur, onu ve türdeşlerini hunharca ve anlamsızca katletmiştir. Lakin sonunda kendini ele verir. Ancak savaşçı ruhunu asla kaybetmez ve kaçarak bu yeni düşmandan kurtulmaya çalışır. Ama sonunda yarasının verdiği baygınlıkla kendini devin ellerinde bulur ki ben açıkçası o ana kadar Gamba için bayağı endişelendiğimi hatırlıyorum. (Eh ne de olsa hiçbir insan evinde bir fareyi canlı tutmaz) Bundan sonrası her ne kadar anormal ve gerçek dışı olsa da gayet hoştur: Gamba’nın kolundaki yarayı sarar ve bizimkinin şaşkın ifadesinin olduğu kadrajın içine bir kaşık dolusu yemeğin gelmesi ile olay garipsenebilecek gibi dursa da gayet insancıl bir tınıya sahip olur. Ev sahibinin yüzü gülümser ve “Buyur” der.

Yapımdaki kötü adamalarımızın anti tezi olarak bir insanı göstermem garip gelebilir. Sonuçta kötü adamlarımız canavar gibi tasvir edilseler de sonuçta hayvandırlar. Evet, işin bu kısmından bakarsak öyle. Lakin yazının öncesinde de bahsettiğim gibi bu hayvanların canavarlaştırılarak betimlenmesi yanı sıra davranışlarıyla da gayet basit bir avcı hayvan olmaktan çıkıp ellerindeki güçleriyle zayıf bulduklarını ezmeye çabalayan kötülere dönüşürler ki gene bir önceden örneklediğim; adada yaşayan fareler ile kedi arasındaki anlaşmanın şartı gereği farelerin kendi aralarından kurbanlar vermesiyle geri kalanın canının bağışlanmasıydı ki burada, bir miktar ayrıntıya takarak düşününce, vahşi kedi resmen fareler arasında bir korku kültürü yaratarak onları avlamadan ayağına getirmektedir.

Gamba’ya yardım eden insanın bu saydığım güç delisine dönmüş canavar imgelerine olan anti tezi savı: bölümdeki adamında Gamba için bir dev olmasına rağmen ve hatta normalde onu öldürmesi gerekirken öldürmeyip yardım etmesiyle, güçlü olanın illaki zayıf olanı ezmek zorunda olmadığını belirtir. Sonuçta insanlar fare yemez, doğru ama dikkat ederseniz dizideki avcılarda çoğunlukla zevk için öldüren mahlûklar olarak çizilmiştir. Hatta çoğunlukla fareleri katledip ortada bırakırken bile görürüz onları. İnsanın farkı şurada yatar aslen, içgüdülerinin sesini değil aklının ve vicdanının sesini dinleyerek hareket etmek. Bu sebep ilen Gamba’nın, onu ısırmasına rağmen bile içtenlikle yardım eder. Bir bakıma o da Gamba gibi dostlarından uzak kalmıştır, insanlıkla olan tek bağı radyosudur, eğlenmek için şarkılara ritim tutar. Dertleşebildiği tek şey günlüğüdür. Bu haliyle farelerin başkarakter olduğu ve dünyayı onların gözüyle gördüğümüz bir yapımda her ne kadar başka bir güç sahibi dev olsa da bu gücünü asla yok etmek için kullanmamasıyla düşman olma sıfatından uzaklaşıp bir bakıma Gamba’nın yolculuğu esnasında karşısına çıkan dostlarından birine dönüşür. Sonuçta biraz insan davranışlarını gözlemleyince, çoğunlukla hatalı ve saldırgan hareketlerde bulunan bireylerin içgüdülerinin sesine daha fazla kulak verip egolarını tatmin için yaşamaya endekslendiği gerçeğini göz önüne alırsak, yapımdaki canavarlaşmış avcılarda bir bakıma buna tekabül ediyor gibidirler. Yani bu canavar avcılar imgesi gene insan davranışlarına bir göndermedir ve karşıtının gerçek bir insan örneği ile verilmesi de gerçek bir insanın böyle davranmayacağı savını ortaya atar. İnsana ait içgüdülere aşırılıklara dayalı davranışların ancak kana susamış hayvanlara ait olabilecek bir meziyet olduğunu söyleyerek gerçek bir insanın ne olursa olsun böyle davranmayacağını vurgulayarak, “ideal insan” fikrini ortaya atar bir bakıma.

Yukarıda bahsettiğim bu yönüyle “Adventures Of Gamba” aynı zamanda da, faşizm ve diktatörlüğe baş kaldıran bir gurubun “epik macerası” olarak ta değerlendirilebilir. Bu açıdan seriyi değerlendirirsek Gamba ve dostları, cüsselerine bakmaksızın kalplerinde yer eden cesarete ve sadece bu cesaretlen de kalmayıp amaçlarına ulaşmak için her olanağı kullanmalarına yarayan taktiksel zekâları, onları, standart ama cüsseleri ve düşmanları gereği olması gerektiği gibi kahramanlar yapıyor. Boylarına rağmen, bu tiranlar ile başa çıkabilmeleri sadece ekibin yetenekleriyle değil aynı zamanda bu canavarların sahip olduğu güç ve ona bağlı egolarından dolayı oluşan körlükleri sayesinde de yaptıkları dev yanlışların kahramanlarımızca iyi değerlendirilmesini sağlıyor.

Günümüz koşullarıyla karşılaştırınca teknik olarak gayet basit ve zayıf kalan bir yapım, şimdi birçok defa izlediğimiz klasik cesaret ve dostluk hikâyesine sırtını dayamış olması sebebiyle artık eskimiş gibi gelebilir ama bu tarz “zorla kabul ettirilmeye çalışılan kadere karşı verilen mücadele” hikâyelerini sevenler için hoş olacaktır.

Tabi sorun şu ben bu yazıyı TV deki yayınlardan aklıma kalanlar ile yazabildim yani bir çevirisi mevcut değil ne yazık ki… Ama olsun Gamba’yı izleyip hatırlayanlar için umarım iyi bir yazı olmuştur.

[/fieldset]

[fieldset=Resimler]

Adventure+of+Ganba.jpg

[/fieldset]

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 7
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Kisiliksiz

    3

  • bedifeci

    1

  • lantis

    1

  • Soulbreaker

    1

tanıtım için teşekkürler animeyi bölük pörçük bir şekilde hatırlıyorum.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bütün bölümlerini seyredemesem de ,çok sevdigimi biliyorum.Tanıtım için ellerine sağlık.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

2. paragraft bahsettigin hengi anime, kitap, film .. vs den

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bu animeyi ben bir ara Tv'de görmüştüm ama takip edememiştim turuncu fareyi asla unutmadım:animation732xl9vh: Bu tanıtım için teşekkür ederim...

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Çoğunluğumuz ucundan köşesinden izleyebilmişiz. Yakın zamanda vefat eden Dezaki Osamu'nun, çocukluk anılarımıza kattığı bir başka epik hikaye daha.

@Soulbreaker:

2. Pragrafta bahsettiğim anime Neo Heroic Fantasia Arion. Zamanında TRT yayınlamıştı.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Gözüme hiç yabancı gelmiyor ama emin değil izlediğimden. Büyük ihtimal benzetiyorumdur. Tanıtım için Teşekkürler.

Bu yapımın çevirisi var mı Kişiliksiz??

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 4 hafta sonra...
Gözüme hiç yabancı gelmiyor ama emin değil izlediğimden. Büyük ihtimal benzetiyorumdur. Tanıtım için Teşekkürler.

Bu yapımın çevirisi var mı Kişiliksiz??

Ne yazık ki yok. Bayağı eski olmasından ötürü olmamasını anlayabiliyorum. Hoş ARR diye bir grup sözüm ona başlamış ama pek çok eski TV serisinin ilk bölümünü torrente sunmuşlar hangi birini ne zaman bitirecekleri meçhul doğrusu.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?