Aurora Borealis 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 -Hiç birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu? Ya da bir şeyin? -Evet, fark ettim bunu her fark ettiğimde de gitmek istedim. Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler buna değer verirler. Bazılarıysa başka bir takım şeylere değer verirler. Onlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez bile toplum içinde erimiş olan biri. Yani toplum koleje girmeyi değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir. Koleje girmek için yarışır. Üniversiteye girmek için yarışır. İyi bir işe girmek için yarışır. Özel bir kadınla evlenmek için yarışır. Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu .. -Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonyus olduğunu düşün Parise geldiğini ve otakın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu.. Yalnız kaldığın o anda “ ne oldu be! şimdi ne olacak?” Diyorsan kaybedensin sen. Kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin. -Peki, bunun farkında olmak, Yaşlı bir kızıl derilinin dediği gibi “hayatın bize sunamadıklarını sunar.” Bir radyo dinleyicisinin dediği gibi “sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir?” Yaşlı bir kızıl derili ne kadar yanılabilir? -Bazen yanılabilir. -Bazen susar. -Bazen konuşmak ister. -Bazen dinlemek ister. -Bazen yalnız kalmak ister. -Bazen arkadaş ister. -Bazen gitmek ister. -Gider bazen. -Bazen gidemez. -Bazen hiç gidememekten korkar. -Bazıları sonsuz neşeye dolar, -Bazıları sonsuz geceye, -Bazen ölürsün. -Bazen ölemezsin. Bazen bütün koşullar bile uygunken ölemezsin. -Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan. -Bazen gidersin sırf dönebilmek için. -Bazen ağlarsın baya. -Bazen ağlayamıyorsun baya baya. -Bazen içiyorsun, çok ama çok fazla içmek istiyorsun da bazen sen zaten içmeye gidiyorsun. -Bazen Acıbademden bir taksiye biniyorsun “Kadıköy” diyorsun. Bazen yüzüne bile bakmıyor. -Bazen bir kadın geliyor. Oturuyor karşına ve ağlıyor. -Kadınlar hep ağlıyor. -Bazen bir kadın sana en çok korktuğum şey bir kadının gözyaşıdır diyor. Kendi adına… Eğer çok sevdiysen diyor, yani çok sevdiysen başta bilmiyor ki sevmekte bi ana ait. -Her şeyin başı su -Felsefenin de.. Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan ile Kadıköy’de bar işleten, çok sıkı bir plak ve efemera koleksiyoneri olan Mete , 90’lı yılların ikinci yarısında, sanki bir yerde oturmuş konuşuyorlarmış gibi bir radyo programı yapmaya başlarlar. Yaptıkları program zaman içinde hem onların hem de dinleyenlerin hayatını değiştirecektir. Herkesin ‘kendi kaybını’ bulduğu ‘Kaybedenler Kulübü’, toplumun farklı kesiminden insanları biraraya getirerek adeta bir ‘ortak mahalle’ de buluşturur. Kendi yalnızlıklarıyla bile dalga geçen, sisteme her gün başkaldıran, hayatın kıyısında yaşayan Kaan ve Mete’nin renkli hayatlarını yansıtan programın tutkunları, ‘Kaybedenler Kulübü’nün üyeleridir artık… Belki sizde kendi kayıplarınızın izlerine rastlarsınız kim bilir? İzlemeyenlere duyrulur, izleyenler ise... Kaybedenler kulübüne hoş geldiniz. Not: Filim her ne kadar oldukça iyi olsa da küfürlüdür..
Shinkaron 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 Bu filmi izlemek istiyorum, hatta birazdan indireceğim. Lakin notun ilginçmiş. Her ne kadar oldukça iyi olsa da küfürlü. Küfürlü film kötü film mi oluyor diye anlamalıyız bunu? Tanıtım için teşekkürler. Ve hatırlatma için de.
A.U 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 "-Her şeyin başı su -Felsefenin de.." Haha,bayıldım bu monoloğa. Hemen izledin demek,ben de yarın izleyeceğim,pc'de varmış da farkında değilmişim. Yorumum da yarın artık,tanıtım için teşekkürler..
Kisiliksiz 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 Filmi daha izlemedim. İlgimi çeken şey; gerçek bir radyo programı ve onun iki kafadarı üzerine olması. Vay be diyorum, kendi kendime. Programı merak edenler; küçük bir araştırma ile internetten programın bazı kayıtlarına ulaşılabiliyordu sanırım (Kesin başlayıp "Belki" ile bitirmek?!).
Susano'o 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 Vaktimizi çar çur ediyoruz burada worless yaa... ama izledin demek sonunda. O kadar baskının sonunda.
Aurora Borealis 30 Nisan 2011 Yazar 30 Nisan 2011 @ shin; sen kesinlikle izle manyak kahkahakarını koyacağın yerle var ve de şiirleri özellikle çevirmekten zevk aldığını hatırlıyorum şirselliği seni alıp götürecek... küfürlüderken aile filmi değil.. çocuklarla izlenmez demek anlamında.. @ metatron; evet ya senle ayrıldık eve gelir gelmez filmi koydum başladım izlemeye ama beklediğimden iyi çıktı sende bayılacaksın filme ve senin o bu gün attığın kahkahaların devamını bende duymak isterdim:D diyorum:D @ kişiliksiz izledikten sonra senin yorumlarınıda merak ediyorum paylaşırsan gerçekten sevinirim. ilginç vede değişik gözlemleri olan birisin... @ susano' o zaten ben bir şeye ne kadar ayak direniyorsam o şey o kadar iyi çıkıyor ve ben bayılıyorum:) yok yok teslik bende ama hakketten.. yanlız çoğu replikte koptum yaa durdurup gülüp devam ettiğim yerle var adamlar manyaklar yaa:) tabi o diyalogları sansürsüz yazamıyorum ama hazır cevap bir senaryo
Susano'o 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 Yönetmeni tanıyorum zaten, 10 numara adamdır. Gerçi o benim küçüklüğümü falan bilir, 16 yaşımdayken falan. Hakikaten sanatsal olarak da göze hitap edebilen bir film.
Aurora Borealis 30 Nisan 2011 Yazar 30 Nisan 2011 Bu arada hangi Beşiktaş iskelesi Kadıköydeki mi? Beşiktaştaki mi? ya öldüm. hakkatten iyi yapmışlar.. sağol ya baskı için:D Valla ben türk sinemasından baya uzun bir süredir ümitsizdim ama hakkatten son dönemlerde başarılı filimler yapmaya başladılar yaa..
Akuma_Blade 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=kaybedenler%20kul%C3%BCb%C3%BC 'deki tüm yorumları okuduktan sonra bana hitap etmediğini farkedip izlemekten vazgeçtiğim film.
Aurora Borealis 30 Nisan 2011 Yazar 30 Nisan 2011 filmin küfürlü ve edepsiz yanlarını elbette savunacak değilim hamitçim ama bir şeyin salt iyi ya da kötü olduğuna yorumlara bakarak karar vermem. sadece dikkate alırım. evet verdiğin örnek benim için sadece bir filmi nasıl izlediklerinin kanıtı. koskoca bir filmin içinde sadece onları görebilmişlerse büyük kayıp diyorum. yazık filmi izlemiş olmaları bile filme yazık ettikleri anlamına gelir. vede kalıplaşmışlıklarının. içindeki şiirselliği, anlatımda ki güzelliği, oyuncuların içlerindekini film karakteri ile bütünleştirmedeki başarıları, felsefik olarak anlatmak istediği, nerdeymiş? onlarıda eleştirmeliler. yoksa onları anlamadıklarından mı yorum yapmamışlar ya da filmin o sahnelerini göstermeyen bir video oynatıcısına mı sahiplermiş... bende bunu merak ediyorum:) Hamitçim bence izle. ve başkasının değil kendine ait salt beğenmeme tercihini yap derim ama bence o filmin o sahnelerini atladığın da özellikle seninde çok beğeneceğini ve burda filmle ilgili güzel düşüncelerini paylaşacağına eminim.
crows005 30 Nisan 2011 30 Nisan 2011 Daha bugün arkadaşlarla 4lü playstation turnuvası yaparken. Arkadaş çok beyenmiş bana verdi izleyecektim bende birazdan.
Beyazm 1 Mayıs 2011 1 Mayıs 2011 İlginç bir filme benziyor cidden, ismi gibi, üyeler de burada toplanmış gibi
Aurora Borealis 1 Mayıs 2011 Yazar 1 Mayıs 2011 lginçtir izle izle ve evet üyeler burada topanmış sende hoşgeldin:D
muhtesemmatrix 1 Mayıs 2011 1 Mayıs 2011 Böyle film yapsınlar her filmi sinemada izliym arkadaş.Tavsiye ederim kendinizden ve yalnızlığınızdan çok benzerlik göreceksiniz.
SPAWN-TheUndead 1 Mayıs 2011 1 Mayıs 2011 Evet filmi izledim. Tek cümle ile özetlersem... Güzel ve tatmin edici bir filim olarak nitelendiriyorum.
Kisiliksiz 1 Mayıs 2011 1 Mayıs 2011 @ kişiliksiz izledikten sonra senin yorumlarınıda merak ediyorum paylaşırsan gerçekten sevinirim. ilginç vede değişik gözlemleri olan birisin... Başüstüne Madam. Yarın izlemeye niyetim var. Radyo Programının bir iki kaydını da dinleyeceğim.
A.U 2 Mayıs 2011 2 Mayıs 2011 "-Her şeyin başı su-Felsefenin de.." Haha,bayıldım bu monoloğa. Hemen izledin demek,ben de yarın izleyeceğim,pc'de varmış da farkında değilmişim. Yorumum da yarın artık,tanıtım için teşekkürler.. Yorum yazacağım demiştim:'Monolog değil diyalogmuş.' dışında,'aşırı uçlardaki hayatların anlam arayışı'. Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?
Aurora Borealis 2 Mayıs 2011 Yazar 2 Mayıs 2011 Yorum yazacağım demiştim:'Monolog değil diyalogmuş.' dışında,'aşırı uçlardaki hayatların anlam arayışı'.Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki? aslında aşırı uçlarda değiller. bir çok kişiye aşırı uç gelen hayatları onlar içinse sıradan hatta o kadar sıradanki, o sıradanlıklarının içinde boğuldular en sonunda. Yalnızlıkları o kadar kıskançtı ki, kimseyle paylaşamadı.. Her baktıkları yerde yalnızlıklarını görüp ona geri döndüler. Tıpkı ayrılmış iki sevgili gibi.. Nereye baksa seven sevdiğini görürmüş gibi.. Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir gerçekten? Ne olabilir... Ölüm karşısında anlamsızlaşan yaşam mı? Yoksa ölümü bu kadar anlamlı kılan aslında yaşam mı? ikiside aynı gibi soruların ama aslında ap ayrı..
gundamaster 4 Mayıs 2011 4 Mayıs 2011 10 numara film olmuş. Çok beğendim. Yaptığı felsefesi ile verdiği mesajlar ile çok yerinde şeylere dokunmuşlar. Adamlar rahat adamlardı uçlarda olduklarını düşünmüyorum ben de hayatta değişimi görecekleri bir anı bekliyorlardı ve onu da sonunda yaşadılar. Yaşıyorsan Kaybedenler Kulübünde'sin davete gerek yok Mfö ile kaçıyorum buradan. YouTube - mfö - yalnızlık ömür boyu
Kisiliksiz 13 Mayıs 2011 13 Mayıs 2011 “Bahçelerindeki kuş sulağından su içmeye çalışan minik kuşun başını şefkatle okşayan küçük oğlanın ardından, ablasının azarlayan sesi duyulur: ‘Aklını mı kaçırdın?! Toplum önünde gülünç duruma mı düşelim istiyorsun?! Bu duyulursa ne olur farkında mısın!? Şu saçmalığı hemen kes!’ O sırada, yoldan geçen köpeğe gözü takılan oğlan, ablasına sorar: ‘Peki ya köpekler?’ ‘Tabi ki yapabilirsin…’ Der ablası; ‘Köpeklerin kafasını okşamaktan sorun çıkmaz… Toplum bunu destekliyor.’ Küçük oğlan, bir, başını okşadığı minik kuşa, bir de, berisindeki köpeğe bakar; ‘Kavrayamadığım daha pek çok şey var…’ der.”** Yukarıda yazdığım hikayeciğin bir noktasından ele alıp, kişisel olarak: iki tuhaf çocuğun boylarından büyük laflar ile basit konulara olmadık yorumlar getirmesi olarak ta yorumlanabilir; cımbız ile alınmış gibi “…minik kuşun başını şefkatle okşa…” aralığına gereğinden fazla anlamlar yükleyerek, hikayenin özünde fesatlıklar olduğuna dair kuşkularda doğabilir; oğlanın, yaptığı zararsız eylemden ötürü, ablası, yani toplumu gerekçe gösteren otoritenin uygun gördüğü davranışı yapması istendiğinde, ortaya atılan gerekçeleri anlayamaması da dikkat çekebilir. Yazdığım bu açıklama bile şu anda, onu aynı anda okuyan kişilerin vereceği farklı düşünsel reaksiyonları da beraberinde getirdiği gibi; filmde de, bir birinden farklı yer ve sosyal statüdeki insanların, aynı anda dinledikleri ortak yayındaki, sıradan, kaba veya da anlamsız gelebilecek konuşmaları, kendi ruh halleri ve kültürel birikimlerine göre, kah tolere edip gülmesine; kah bizim kafadarların zihnine ortak olmasına; kah kendinden bir parça bulmasına veya da yapılanlara anlam veremeyip sinirlenmesine, kendi yaptığını görmezden gelip doğrudan bizim kendi halinde takılan heriflerimizi uyarmaya çalıştığına şahitlik ediyoruz. Bu sebeplen Kaybedenler Kulübü: kimisi için farklı insanların yalnızlıklarını ortak simgeler oluşturarak hem kendi dünyalarını hem de tanımadıkları belki de toplumsal statü ve farklı değer yargıları yüzünden bir birinin karşıtı olarak tabir edilebilecek insanların karşılıklı olarak çıkış yolları ve mutluluklar katabileceği fikrinin vücut bulmuş hali de; aşırı “Cool”lukları, olmadık afraları-tafraları ile iç huzura kavuşamamış iki adamın egoistlik ile dolu sorumsuz hayatlarından bir parça da olabilir. Gözümüzün hangi tarafını kapatıp bakıyorsak, Kaybedenler Kaybedenler Kulübü’de izleyenine göre “boş” ya da “dolu” gelecek; “kötü” ya da “kült” diye hatırlanacak. Kafadarlarımızın da dediği gibi, kendi hallerinde yaşayan adamların öylesine konuşup kendi yollarında yürüdükleri hayatlarına dair bu filmin muhabbeti döndükçe, farklı bakış açılarına göre tartışması da yapıladuracak. **Yazdığım hikaye, Ekşisözlük yazarlarından “muamma”nın; Peanuts karakterlerinden, Linus Van Pelt başlığı altında gönderdiği mesajı referans alınarak yazılmıştır: Link
Vermillion 14 Mayıs 2011 14 Mayıs 2011 yasli bir kizilderili ne kadar yanilabilir? bazen yanilabilir bazen susar bazen konusmak ister bazen dinlemek ister bazen yalniz kalmak ister bazen arkadas ister bazen gitmek ister gider bazen bazen gidemez bazen hic gidememekten korkar. bazilari sonsuz neseye dogar bazilari sonsuz geceye.. Repliğini çok sevmiştim özellikle filmin.Onu dışında filmde belirgin bi' Amerikan tarzı vardı ya da bana geldi.Ama Kuşbeyin gelip toparladı ortalığı sonra gayet güzel bir şekilde.
knighTeen87 25 Mayıs 2011 25 Mayıs 2011 Babadan kalma milyarlık dükkanı işleten, çalışmadan yan gelip yatan, yediği önde yemediği arkasında, tek olayı barlarda zıkkımlanıp geceleri de sevişmek olan iki gence "Kaybeden" denilmesi hakikaten ülkemizde reklamcılığın ve duyarlılığın acınası hale geldiğinin göstergesidir. Tek olayı sadece içerek dünya karşı durduğunu sanan insanlar için müthiş bir yapım gerçekten
Önerilen İletiler
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap