Jump to content
  • Kayıt Ol

The War of The Worlds (Dünyalar Savaşı)


Kisiliksiz

Önerilen İletiler

ARKA KAPAKTAN: Mars'tan gelen uzay gemileri, huzur içindeki İngiltere'ye gökyüzünü yararak inerler. Isı ışınıyla silahlandırılmış, saldırıya kilitlenmiş devasa ölüm makineleri bir yok etme harekâtına girişir. Marslıların istilası korkunçtur.

Ölüm makineleri Londra'ya doğru ilerlerken önlerine çıkan her şeyi... Metal tuzaklara hapsettikleri az sayıda insan hariç. Bu, insanlık için kopkoyu çaresizliğin hüküm sürdüğü bir dünya olacaktır.

Artık bu gezegeni, insanlık için etrafı çitlerle çevrili ve korunaklı bir yuva olarak görmeye devam edemeyeceğimizi öğrenmiş durumdayız. Uzaydan birdenbire üstümüze gelebilecek, bizim için şu anda görünmez olan iyilik ya da kötülükleri asla tahmin edemeyiz. Marslıların istilasının insanlığa sonsuz derecede yarar sağladığını da düşünebiliriz; bizi dekadansın en verimli kaynağı olan, geleceğe dair o sükunet içindeki güvenimizden kurtarmıştır ve insanlığın hep birlikte yaşaması gerektiği düşüncesine büyük bir destek sağlamıştır.

YORUMUM: H.G.Wells’in en ünlü eserindeki uzaylı medeniyet için; her ne kadar “canavar uzaylılar” teması üzerine kurulmuş gibi gözükseler de, aslen, seçtikleri teknolojik kalkınma yöntemlerinden ötürü yaşam şekillerine bağlı olarak vücutsal şekillerinin değişimi ile hem kusursuzlaşıp hem de hayatlarını devam ettirebilmek için daha ürkütücü kararlar almak zorunda kalmış yabancı bir uygarlık demek daha doğru olur belki de. Bu açıdan bakıldığında, Wells’in eseri, bizi başka bir yorumlamaya; top ve tüfek gibi zamanının gelişmiş ateşli silahların yanında, en gelişmiş ve büyük deniz yolu ulaşım gücüne sahip olmasının avantajı ile Dünya’nın dört bir yanına sömürgeler kurabilmeyi başarmış İngiltere’siyle, romanda, elindeki karşı konulmaz yakıcı ışınlara ve kitle imhasını mümkün kılan zehirli gazların yanında, bir gezegenden ötekine seyahat edebilmeyi de mümkün kılan –romanın yazıldığı dönemine göre üstün olarak tanımlayabileceğimiz- teknolojiye sahip Marslılar arasında kurulabilecek paralellik romanı aynı zamanda hicivsel eleştiri yönünü de gösteriyor. Marslıların insanların bir kısmını öldürürken bir kısmıyla da beslenmesiyle; kendinden üstün bir medeniyetin işgaline uğramış toplumun bireylerinin bir kısmının katledilip geri kalan kısmının da hayatlarına peşkeş çekilerek simgesel olarak öldürülüp sömürgecinin hayatta kalabilmesi için gerekli olan yaşamsal çarkların dönmesini sağlamakta kullanılmaları, evrimsel süreçleri içerisinden sonradan geliştirdikleri hayatta kalma yöntemi sebebi ile Marslıların yakaladıkları insanların kanıyla beslenebilmesiyle ürkütücü ve sert eleştiriye hizmet eden bir başka paralelliğe sahip. Marslıların beraberlerinde getirdikleri sarmaşıklar mevzusu da, zamanında, Avrupalı sömürgecilerin kendi alışkın oldukları hayat tarzı için –kimi zaman bilinçli olmadan da- keşfettikleri yerlerin ekolojik dengesini bozmasına atıfta bulunuyor olabilir.

Kitabın kahramanının umutsuz kaçışı sırasında karşılaştığı asker ve rahip tiplemeleri den asker karakteri; savaşan iki taraftan, işgal ve sömürü tehdidi altında olan toplumun içerisinde, bir gün verilen savaşın kazanabileceği umudunun, gene aynı toplum içerisindeki yer alan kimi bireylerce sömürülerek mantıktan uzak ve devamlı gelir-geçer kararlar verilmesi ile baskı altındaki toplumun hayali fantazyalara kapılması ve kendi içerisinde çıkışsızlığa düşmesi vurgulanırken; rahip karakteri ile de geçmişte bireyin yaşamsal konforunu sağlayan toplumsal düzenin getirdiği maddiyata bağlı güven duygusunun, kendinden daha büyük bir gücün estirdiği terör neticesinde ortaya çıkan yıkım ve kaosunun elinde yok olup gitmesi ve neticede, bağlanmış olduğu maddiyatçı huzurun kaybolması ile bireyin nasılda çaresizlik içine düşebildiğini anlatılıyor.

Kitabın sonlarına doğru anlatıcının, Tanrı’ya olan sevinç ve dehşet ile karışık duamsı sözlerini, bir duanın karşılığını bulması sonucu sarf edilmiş şükrandan çok, içine düştüğü sonu gelmez/içinden çıkılamaz kâbustan bir anda kurtulmanın şoku ile söylendiğini varsaymak, kitap boyunca bu davranışına dair herhangi bir ip-ucu vermeyen karakterimizin hareketini açıklamada daha akla uygun olacaktır. Öte yandan yaşanan mucizeye de romanın “sömürge hicvi” açısından sadece “güçlüsün diye başkasını ezersin bir gün senden daha güçlüsü gelir, sen ezilen olursun” esprisinden daha ilerisine; var olan her toplumun varlığını sürdürebilme/yaşabilme hakkı olduğunu ve bir başka gücünde sırf yapabiliyor diye bunu almaya asla ve asla hakkı olmadığı vurgusunu dile getiriyor.

Kitabın bitimine doğru, anlatıcının; onca zor zamanlar geçirmesine rağmen, bunun sebebi olan Marslılar -a karşı tedirginlik duysa bile- ile insanoğlunun barış içerisinde yaşayabilecekleri inancını da kaybetmemesi, -kitap boyunca her ne kadar ürkütücü tasvirlerde bulunulsa da seçtikleri hayat biçimi yüzünden Dünya’yı işgal etme noktasına gelen Marslıların aslen zamanının İngiltere’sinin izdüşümü olduğundan yola çıkarak ta- savaş ve fethetmeyi benimsemiş olan rakip güçlerin daha ılımlı politikalar benimseyerek barışçıl bir düzende varlıklarını sürdürebileceği geleceğe dair umuttan söz etmekten de geri kalmıyor.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 2
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Kisiliksiz

    2

  • Akuma_Blade

    1

En Hareketli Günler

En Çok Yazanlar

Jules Verne külliyatını saymazsak, çocukken okuduğum ilk iki bilimkurgudan birisiydi (Diğeri yine Wells'in yazmış olduğu Görünmez Adam'dı) ve aradan geçen 20 yıla yakın zamana rağmen hala bende etkileyiciliğini korumakta. Sonradan öğrendiğime göre Orson Wells, radyonun ilk zamanlarında bu eseri bir haber bülteni hissiyatı ile okumuş ve binlerce kişi gerçekten yaratık istilasına uğradıklarını sanarak izdihama yol açmıştı. Bu da 20. yy'ın başlarında yaratık istilası gibi bir tehdidin, daha doğrusu kendinden üstün olanca işgal edilme korkusunun yaratabildiği paniğin boyutlarını gözler önüne sermekte.

Hikayenin türünün (uzaylı yaratık istilası) ilk gerçek örneğini oluşturmasına karşın aradan geçen kuşaklar boyunca zamanda ortaya çıkartılan sayısız takipçisinden çok daha orjinal ve klişe dışı yanları dikkat çekmekte. Anıksayabildiğim kadarıyla, bazı vatandaşların ordu birlikleri al aşağı edilir edilmez derme çatma gerilla yöntemleri ile savunmaya (daha doğrusu hayatta kalabilecek bir yer bulana dek direnmeye) yönelik yönelimleri kadar bazılarının ise sadece rahatlarının bozulmaması için yaptıkları şeyler de örneklenebilir. Ki bu da karakterlerin göründükleri gibi harcanan basit figüranlar olmasının önüne geçiyor.

Yaratıkların istila için örümcek gibi uzun bacaklı ve tank gibi dayanıklı silahlar kullanmaları gibi bazı tasvirler aynı zamanda Mecha türünün ilk işlevsel örneğini bizlere göstermektedir.

Yaratıklarla insanlar arasındaki savaşın tahmin edilmeyecek bir şekilde bitirilmesi ile okur yazarını şaşırtıyor olsa da belki de ona, "bu olabilecek en iyi ihtimal" diyerek sayısız farklı kötü durum senaryosunu akıllara getirip finalin etkisini arttırmayı başarıyor. Sonuç olarak bundan sonraki kuşaklar boyunca da eskimeyecek bir klasik ve de bir bilimkurgudan çok ileride bir anlatı olduğunu söyleyebilirim.

Filmin sinema tarihinin başlangıcından beri pek çok uyarlaması ve hatta bir müzikali yapılmış. Favorim olan uyarlamanın fragmanını yukarıda görebilirsiniz. 2005 tarihli ve Spielberg imzalı uyarlamayı ise eseri muhtemelen Amerikan yaşam tarzının bir kutsanışı haline getirildiği yönünde bir kuşkum belirdiği için fragmanını bile izlemiş değilim. (Lost World'a dek Spielberg sineması benim için tüm sinema örneklerinden ayrı bir yerde durmasına rağmen hem de) Muhtemelen de size 1950'lerde yapılan uyarlamaları bulup izlemenizi, bundan önce de kitabı okumanızı önereceğim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Filmin sinema tarihinin başlangıcından beri pek çok uyarlaması ve hatta bir müzikali yapılmış. Favorim olan uyarlamanın fragmanını yukarıda görebilirsiniz. 2005 tarihli ve Spielberg imzalı uyarlamayı ise eseri muhtemelen Amerikan yaşam tarzının bir kutsanışı haline getirildiği yönünde bir kuşkum belirdiği için fragmanını bile izlemiş değilim.

50'li yapım benimde ilk favori filmim (Sabahın köründe Kanal 6 düzensiz aralıklar ile yayınlıyordu. Bende kaçırmadan izlerdim) ve Dünyalar Savaşı ile ilk karşılaşmam olur. Kitaptada bahsi ama anlatıcının karşılaşmadığı "uçan makineler" fikri, filmin yapıldığı zamanın teknik imkanları ve teknolojik ilerlemelerinden çıkışla yapılan bilimkurgusal ileri teknolojilerin tasvirine göre Marslıların makineleri uçan savaş araçlarına dönüştürülmüş olması isabetli bir karar olmuş. Ayrıca uzaylı tasvirlerinin kitaptan bağımsız olmasınıda bu yönde bir tercihten yola çıkılmış olabilir -ki bence buda isabetli bir karar olmuş. Tek katlı evde Marslılar ile karşılaşmaya doğru giden anlar gayet gerilimliydi. Tabi birde filmin yıkılan şehrin sokaklarındaki umutsuzluk dolu Marslı saldırısı sahneleri var. Zamanı açısından değerlendirirsek oldukça iyi kotarılmış bir filmdi. Tabi zamanının Amerikan-Sovyet Rusya sürtüşmesinden dolayı ileri gelen politik propagandasal yönleri olması, aslında temel aldığı konu itibari ile pekte zorlama kaçmıyor: Marslıların, elindeki İncil ile onlarla konuşmaya çalışan rahibe yaptıkları, filmin ikinci yarısında geçen "Dünyayı altı günde ele geçirecekler." Lafına karşılık rahibin torunun "Tanrı'nın O'nu yarattığı sürede!" Çıkışı ve filmin sonlarına doğru kiliseye çarpan Marslı lazerinden sonra gerçekleşen olay; Marslıları dinsiz olarak kodlaması zamanının Anti-Kominist söylemlerindeki "dünyayı ele geçirmeye çalışan Tanrı düşmanı şeytani düşünce" tanımıyla paralellik gösteriyor.

Spielberg'in filmiyse içinde Uzaylıları can ve mal ayırmını yapabilen silahları, Fransızların Cezayirde yaptıklarına dair ev ödevi mevzusu gibi kimi minik ayrıntılara rağmen bunların bir kısmını unutup diğer kısmını ise fikren dağılmış gibi gözükse bile gerektiğinde kutsal bütünü oluşturmaya çabalayan Amerikan ailesi fikriyle son bulmasıyla dediğiniz gibi "kutsamaya" dönüşüyor. Hatta film için, sorumluluklarından kaçan babanın bu hissiyatı kazanması üzerine olduğu bile söylenebilir.

İşin ilginç yanı Spielberg Independence Day (Aslında bu filmde bazı yönlerden The War of The Worlds'un serbest uyarlaması gibidir) filmini izledikten sonra uzun zaman önce filmi çekmekten vaz geçmiş lakin kitabı seneler sonra tekrar okuyunca kafasında yeni fikirlerin canlandığını söyleyip projeye davranmış. Sonuç; benim için üstte yazdığım gibi.

Wells'in The War of The Worlds kitabı, uzaylı işgali içeren daha pek çok film ve diziye ilham verdi ve vermeye de devam ediyor. (Yol filmi havasında ilerleyen Monsters (2010) - IMDb@@AMEPARAM@@http://ia.media-imdb.com/images/M/MV5BMjE4MzMyNjExMl5BMl5BanBnXkFtZTcwMzI5NjM3Mw@@._V1._SX94_SY140_.jpg@@AMEPARAM@@BMjE4MzMyNjExMl5BMl5BanBnXkFtZTcwMzI5NjM3Mw@@@@AMEPARAM@@SX94@@AMEPARAM@@SY140 filmi kanımca bunlardan biri).

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?