Jump to content
  • Kayıt Ol

Bioshock


Anifly

Önerilen İletiler

“Ne Tanrı ne de Krallar! Sadece İNSAN!” – Andrew Ryan

“Dünya koca bir yalan! Üzerinde yaşayan herkes de bu yalanın gönüllü inananları. Güç odakları var sadece! Güçlü ama haksız, dar kafalı kukla oynatıcıları! Onlar bizim olanı çalıyor ve bize karşı kullanıyor! Onlar bizim onlara verdiklerimizi sahipleniyor ve bizim olanı bize satıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bizi kısıtlayıp, kendi aptal dogmalarına bizi esir ediyorlar! Oysa insanın emeğinin alın teri kendisinin değil midir? ABD hayır diyor ve emeğimi hiçbir işe yaramayan fakirlere veriyor! Sovyetler Birliği de hayır diyor ve emeğin herkesin olduğunu söylüyor ki tembeller de nasiplensin! Vatikan’daki o semirmiş Papa bozuntusu da emeğimizi Tanrıya emanet ediyor! Neden, kendisi biraz daha semirebilsin diye! Hayır hayır hayır! Ben bu cevapları reddediyorum! Bütün bu aptal oyunlar yerine ben imkansızı seçiyorum, ben Rapture diyorum! Sanatçıların sansürlenmediği, bilim adamlarının din kurallarıyla sınırlanmadığı, endüstrinin tek rakibinin değişim olduğu ütopyam, evim, dünyam Rapture seni de kabul etmek için bekliyor! Emeğinin karşılığında kendi kendinin kralı olmak istiyorsan, sen de alın terinle benim ütopyama katılabilirsin ve göreceksin ki imkansız olan Rapture’yi denizin altında inşa etmek değil, Onu başka bir yerde kurmaktı. İşte bu dostum, Rapture, okyanusun altında güç odaklarının ulaşamayacağı, en iyinin en iyisi insanların kendi kendilerinin kralı olacağı yeni dünya düzeni. Söylemekten gurur duyuyorum ki benim dünyama hoş geldin!” – Andrew Ryan

Okyanusun dibine kurulmuş, muazzam şehir Rapture’yi görünce şehrin kurucusu Andrew Ryan’ı daha iyi anlayacaksınız. Çünkü, BioShock uzun bir bekleme döneminden sonra bize unutulmayacak bir 20-30 saatlik bir macera sunmak için geldi. Hem de ne gelmek! Belki de 2007 yılının en iyi oyunu olabilecek bu şaheser, inanın bana geçerliliğini yıllar boyu da koruyabilecek! Uzun tartışmaların ve bir sürü asılsız bilginin etrafta fink attığı bekleme dönemi sona erdikten sonra nihayet insanın kendi kendisinin kral olmasının yan etkileriyle bezenmiş ve buram buram distopik bilim-kurgu kokan sualtı şehri Rapture’ye mecburi dalışımızı yapıyoruz.

Sene 1960! Soğuk savaş dönemi ve “yüzeyde” Komünist-Kapitalist kavgası son gaz devam etmekte. Bu sırada çok zengin bir iş adamı olan Andrew Ryan kendisi gibi süper zeki insanların, sanatçıların, bilim adamlarının yüzey dünyasından bağımsız olarak kendi dünyalarında yaşayabilecekleri bir şehir kurmak isteğini hayata geçirir. Kendisine katılan dahi ötesi insanlarla imkansızı başararak Atlantik okyanusunun dibine devasa bir New York benzeri Rapture’yi kurar ve ardından dünyanın her yanından sanatçılar, bilim adamları ve mühendisler bu garip ütopyaya akarlar. Rapture gelişir ve 1960 yılında yüzeydekilerin hayal bile edemeyecekleri teknolojiye ve medikal bilgiye sahip olurlar. Ancak her mutlak yönetim gibi Andrew Ryan da zamanla Rapture’de göze batmaya başlar ve neden Onun tek “yönetici” olduğu sorgulanmaya başlanır. Elbette artan bu huzursuzluk bir de insanların genetik yapılarını değiştirebilen “ADAM” adı verilen bir tür sıvının okyanus tabanında yaşayan solucan benzeri canlılardan elde edilmesiyle iyece körüklenir. Bilim adamları medikal bilgilerini kullanarak bu ADAM sıvısını çeşitli hallere sokup insanları değiştirmekte kullanmayı başarınca ise Plasmid adı verilen bu genetik değişimlere ve Gen Tonikleri olarak anılan etkileyici serumlara ilgi bir anda ilgi artar, kimisi daha güzel, kimisi ise daha güçlü olmak için bunları kullanır, zamanla bu teknoloji kişilerin çevrelerini etkileyebilmesini ve sağ sola ateş, buz vs... atabilmelerini sağlayacak kadar gelişir ve işte o zaman Andrew Ryan dahil bu ütopyada yaşayan bütün parlak insanların çöküşü gelir. Daha fazla ADAM isteği her yeri sarar! Sonuç ise ütopyaların mahkum olduğu kader: İç savaş.

Biz ise bütün bunlardan bir haber, kendi halinde bir yolcu olarak eski moda bir A-107 yolcu uçağı içersinde seyahat etmekte ve o zamanlar müsait olduğu için sigaramızı tüttürmekteyizdir. Uçağımızla Atlantik’i geçerken ne yazık ki uçağımız kadersiz bir şekilde denize çakılır ve biz bir şekilde ölmeden sağ kurtuluruz. Çevremizde cehennemin ta kendisi vukuu bulmuşken okyanusun orta yerinde devasa bir Deniz feneri dikkatimizi çekiyor! Okyanusun orta yerinde bir deniz fenerinin ne aradığı sorusu o an aklımıza gelse de canımızı kurtarmak daha ağır bastığı için fenere yüzüyor ve fenere girince dönüşümüzün olmayacağı, sonunu görmeden de bırakamayacağımız bir maceraya, Rapture’den kaçış macerasına dalıyoruz. İnanın oyun ilk saniyesinden itibaren hikaye anlatımıyla, görselliği pekiştiriyor ve hikayeyi yaşayarak, dokunarak, hissederek size naklediyor! Fenerde karşılaştığımız Andrew Ryan’a ait propaganda cümleleriyle kafamız iyice karışırken en altta bulacağımız garip bir denizaltı ile dalışa geçince nefeslerimizi tutmamız gerekecek çünkü, bir şekilde birileri Atlantik’in dibine bir metropol kurmuş ve biz o metropole doğru gidiyoruz. Bildiğimiz iki şey var: Geri dönüş yok ve ikincisi bu şehirde bir şeyler fena halde ters gitmiş!

BioShock bir bilim-kurgu burası kesin! Ama bilim-kurgu deyince aklınıza ışın kılıcı geliyorsa bu oyunu oynamamalısınız. Çünkü, BioShock felsefesiyle ağır basan, derin anlam içeren ve hikaye örgüsüyle var olan ağır bilim-kurgulardan. Eğer Jules Verne hayal gücünü, Aldous Huxley, George Orwell ve benzeri distopya yazarlarının eserlerini okumuş ve sevmişseniz bu oyun sizin için cennetten düştü demektir çünkü BioShock, tam da bahsettiğim yazarların eserlerini kaleme aldığı yıllardaki “Mutlak İyi ve Sürekli İzlenme” temasını işleyen ve insanı sorgulayan, yönetimleri eleştiren ve zekanın tek başına yeterli olmadığını savunan koyu bir felsefi bilim-kurgu. Yani eğer sapına kadar aksiyon istiyorsanız bu oyun sizi tatmin etmez! Eğer araştırmacı, iyi İngilizce bilen ve etrafta bulduklarını dinleyen ayrıca paldır küldür değil yavaş ve taktik ağırlıklı oynayan bir oyuncuysanız BioShock sizin oyununuz.

İçinde bulunduğunuz ortam aslında 1950’li yılların New York’undan çok da farklı değil. Ancak daha ilk andan itibaren bu şehrin bir savaştan çıktığını fark edeceksiniz. Her şey kırık, dökük etrafa saçılmış, cihazların çoğu çalışmıyor, kan lekeleri, garip uyarı yazıları, ufak tefek yangınlar ve yoğun bir karanlık. Kesinlikle bu şehir çok daha iyi günler görmüş ama anlaşılan o iyi günler bir daha geri gelmemek üzere çoktan gitmiş. Şimdiyse Rapture karanlık cazibesiyle sizi bilinmeyen tehlikelere çekiyor. Karanlık koridorlarda dev, basınçlı camlardan okyanusun dibini izlemek ve yangın ateşiyle turuncu turuncu parlayan odalarda gezinmek, elinizi uzatsanız sanki hissedecekmişsiniz gibi duran sular ve su efektleri, sizi yerinizden fırlatabilecek kadar gerçekçi gölgeler ve nihayet her an tetikte olduğunuz ve sizi gittikçe daha fazla tedirgin eden bir “takip edilme” duygusu ile BioShock sizi rahat bırakmıyor! Felaketin yaşandığı şehrin koridorlarında gezerken bir oyunda bu kadar gerçekçi, bu kadar inandırıcı bir ortamın nasıl yaratıldığını defalarca kez kendinize soracaksınız ve dahası ortada hiçbir sebep yokken neden birsinin sizi izlediğini düşündüğünüzü merak edeceksin. BioShock öyle bir oyun ki sizi korkutmak gibi bir derdi yok. Sadece şehri gezmeniz bile sizi tedirgin ediyor. Her an güvenlik sistemlerinin sizi görebileceğinden mi yoksa şehrin artık iyice delirmiş yöneticisi Andrew Ryan’ın yerinizi tespit etmesinden mi daha çok korkmanız gerektiğini bilemeyeceksiniz. Bütün bunlar yetmezmiş gibi şehri bu hale getiren ADAM bağımlısı, delirmiş şehir sakinlerinin sizi izlemesi ve acımasızca size saldırmaları da cabası. BioShock son derece sıradan bir şehir gibi duran Rapture’yi aslında korktuğumuz her şeyin barınağı yapıyor ve oyun boyunca aslında en büyük düşmanımız yine Rapture oluyor.

Şehir bir yere kadar düşmanımız elbette. Bizi öldürme gibi bir derdi olan asıl düşmanlarımız ise Splicer adı verilen Rapture’nin eski vatandaşları. Bu kişiler aşırı ADAM kullanmaktan iyice mutasyona uğramış ve akıllarını kaybetmiş ve fiziksel olarak fena halde çirkinleşmiş insanlar. Tek dertleri biraz daha fazla ADAM bulabilmek olan bu Splicerlar BioShock’daki temel düşmanlarımız. Başlarda etrafı yağmalayan ve sopa vs. kullanan basit tiplerle karşılaşsak da ilerledikçe daha güçlü olanları da karşımıza çıkıyor. Bunlar duvarda yürüyebilenler, size Plasmid yoluyla ateş, elektrik atanlar veya görünmez olanlar olarak çeşitlere ayrılıyor ve gittikçe daha zorlu bir hale geliyorlar. Splicerler yüzlerindeki dejenerasyonu gizlemek için balo maskesi kullanıyorlar ve bazen silah kullananları da karşımıza çıkıyor. Splicerlar tek düşmanımız değil, otomatik güvenlik taretleri ve oyunun ilginç bir artısı olan Big Daddy ve Little Sister da mücadele edeceğimiz tipler arasında. 1960 yılında bilgisayar ve otomatik güvenlik tareti olmadığı halde Rapture’ye gelen süper zeki insanlar çeşitli günlük aletleri kullanarak bu ilginç cihazları oluşturmayı başarmışlar. Bilgisayarlar da cabası. Genel olarak taretlerin sandalye, konserve kutusu vs... gibi sıradan parçalardan oluştuğunu görünce zaten taretlerin iç savaş zamanı yapıldığını siz de anlayabilirsiniz. Genelde zor ölen taretler güvenlik kameraları tarafından tespit edildiğinizde üzerinize salınıyorlar. Bu açıdan kameralar da sizin düşmanınız. Eğer sizi tanıyacak kadar uzun süre sizi görürlerse alarm çalıştırıyorlar ve taretler geliyor. Ayrıca sesi duyar Splicerlar da geliyor ve başınız belaya giriyor. Ancak, bilgisayarın olduğu yerde hacker vardır diyerek, hacklemek suretiyle bu sistemleri kendi yayarınıza kullanabiliyorsunuz.

Little Sister olayı biraz daha farklı. Bu küçük kızlar ellerindeki dev şırıngayla etraftaki ölülerden ADAM sıvısı alıyorlar ve bu sıvıyı işliyorlar. Çünkü bu küçük kızlar normal değil! İçlerine girmiş olan bir tür parazit tarafından hastalıklı bir hale getirilmiş olan bu kızlar sadece ölülerden bu sıvıyı alıyorlar. Bu sıvıyı da Rapture’de bulunan herkes elde etmek istiyor. Çünkü, plasmid ve Gen toniği alabilmek için gerekli olan tek şey ADAM sıvısı. Elbette basitçe bu kızları öldüremiyoruz çünkü yanlarında sığındıkları bir canavar var. Big Daddy adını alan bu yürüyen tank, devasa çelik dalgıç elbisesi içinde bir tür yaratık ve tek amacı her ne pahasına olursa olsun küçük kızı korumak. Küçük kızlar da bunu bildiği için bir sorun olursa hemen bu mamutlara sığınıyorlar. Normalde saldırgan olmayan ve ölü olmadığınız için sizinle ilgilenmeyen bu ikili eğer bir tehlike arz ederseniz kabusunuz oluyor çünkü Big Daddy oyundaki en zor düşman! Aşağı yukarı hiçbir şey işlemiyor ve zırh delici veya patlayıcı merminiz yoksa sizi hızla öldürüyor. Acıması olduğu da söylenemez. İlerleyen bölümlerde çok daha güçlü plasmid ve silahlarınız olunca bu yaratıklarla aşık atabiliyorsunuz. Bir kez Big Daddy’i öldürünce ise küçük kıza ne yapacağınız size kalıyor. Ortada iki seçenek var: Kızı öldürmek ve bütün ADAM’ı almak ki buna Harvest deniyor ya da kızın içindeki paraziti öldürerek kızı kurtarmak. İkincisini seçerseniz kız normale dönüyor ama parazit ölürken ADAM’ın yarısı da ölüyor. Harvest ile 160 Adam alabilirken, kızı kurtarırsanız sadece 80 ADAM alabiliyorsunuz ki alabileceğiniz sürüyle Plasmid olduğu için kızları harvest etmek çoğu zaman daha cazip gelecektir. Bir de Rapture’da önemli kişilerle olan Boss kıvamında dövüşleriniz olacak ama açıkçası taktiği çok belli olan bu düşmanlar Big Daddy kadar zor bir düşman olamıyor.

Peki düşmanlarımıza neyle karşı koyuyoruz? Elbette silahlarla! Rapture’de süper teknoloji harikası silahlar bulmayı ümit etmeyin, son derece sıradan silahlar var. Bunlar bir Revolver tabancadan, bildiğimiz pompalı tüfeğe veya standart Tommy Gun’a kadar değişiyor. Ancak silahları daha güçlü hale getiren kullanabildikleri farklı mermiler aslında. Normal mermilerin yanı sıra zırh-delici mermiler de bulabileceksiniz. Ayrıca bazı silahlara ait daha farklı mermiler de zaman zaman karşınıza çıkacaktır. Oyunda karşımıza çıkan makinelerden U- Invent adlı aletle elimizdeki ıvır zıvırla yeni mermi ve cihazlar oluşturabilirken, Power to the People aletiyle ise elimizdeki silahı bir defaya mahsus geliştirebiliyoruz. Bu şekilde silahlar daha güçlü ve etkili olsa da yine de BioShock’da silahlar son derece sönük ve çoğu zaman gereksiz. Belki de oyundaki en iyi silah en başta alacağınız İngiliz anahtarı. Zaten ateşli silahlara mermi bulmak son derece zor ve olanı harcamak da pek istemiyorsunuz . Bir de silahların düşmanlar üzerinde nispeten etkisiz olması sorunu var. Genelde kafaya isabet eden atışlar çoğu düşmanı hemen indirse de vücudun diğer yerlerine isabet edenler olması gerektiği gibi zarar veremiyor.

BioShock’da silahların yetersiz kaldığı durumlarda ve aslında her şartta kullanacağımız asıl element Plasmidlerimiz! Plasmid bir açıdan büyü gibi duruyor çünkü, elimizden elektrik dalgası yollayabilir, düşmanlarımızı dondurabilir, yakabilir ve etraftan objeleri alıp kafalarına atabiliriz. Hatta vücudumuzdan arılar çıkarıp düşmana salabiliyoruz ki ne yazık ki arı işi pek olmamış. Plasmidler oyun boyunca asıl yardımcılarımız ve çok çeşitliler. Aynı anda az bir miktar Plasmid taşıyabiliyoruz ve yenilerini almak ya da var olanı geliştirmek için ADAM kullanarak Gatherer’s Garden adlı cihazlara başvuruyoruz. Çok çeşitli seçenekler olması ve sınırlı ADAM bulunması dolayısıyla Little Sister harvestlemek dediğim gibi daha cazip geliyor. ADAM kullanarak aynı makinelerden ayrıca Gen tonikleri de alabiliyoruz. Bu gen tonikleri sürekli aktif olan ve bizim bir özelliğimizi güzlendiren serumlar. Mesela SportBoost ile daha hızlı yürüyebiliyor ve daha yükseğe zıplayabiliyoruz. Elbette üzerimizde yine sınırlı bir miktar gen toniği taşıyabiliyoruz ve bazen duruma uygun olanı seçip, mevcut olanı bırakmak zorunda kalıyoruz. Aynı şey Plasmidler için de geçerli. Bunun için de Gene-Bank kullanıyoruz. Bu makineler bizim kullanmadığımız Plasmid ve toniklerimizi bıraktığımız ve daha sonra gelip tekrar alabileceğimiz kasalar ve parasız çalışıyorlar. Plasmidler de çalışmak için EVE adı verilen bir sıvı kullanıyor ve EVE tükendiğinde mavi renkli şırıngalarla kendinize EVE aşılayabiliyorsunuz. Sağlığınız da azalınca bulacağınız ilk yardım çantalarından ve ilk yardım şırıngalarından yararlanabiliyoruz. Bu sağlık ekipmanlarını ve EVE şırıngalarını ayrıca bazen de silah veya mühimmat alımını Circus of Vales makinesiyle yapıyoruz. Bu makine para istiyor.

Oyun boyunca etrafta bir çok obje bulacaksınız. Hemen hemen hepsiyle etkileşime geçilebiliyor. Çöp kutularını veya cesetleri arayabilir, sandıkları kurcalayabilirsiniz. Etraftaki klozetleri kullanabilir(ellerinizi yıkamayı unutmayın) ve bulduğunuz cüzdanları aşırabilirsiniz. Genelde EVE şırıngası ve sağlık paketi buluyorsunuz. Bazen mermi ve para karşınıza çıkıyor. Ancak para çok az, biriktirmelisiniz. En çok bulacağınız şey ise yiyecek ve içecek. Ancak her bulduğunuzu hemen yemeyin kimisi EVE verirken, sağlık azaltıyor. Ayrıca çok alkol içerseniz sarhoş oluyor ve yürüyemiyorsunuz. Sarhoşken de alkol alırsanız yere düşüp uyuyorsunuz. Sigara çok içerseniz hızlı koşamıyorsunuz vs... yani gerçek hayatta olduğu gibi oburluk iyi değil. Ne içip, ne içmeyeceğinizi, ne yiyip ne yemeyeceğinizi iyi bilmelisiniz. Etrafı araştırırken, günlüklere, ses kayıtlarına ve notlara denk geleceksiniz. Bütün bunlar Rapture’nin karşılaştığı talihsiz son hakkında şehrin sakinlerinin yazdıkları hatıralar. Bütün bunları okumak ve hepsini bulmak çok eğlenceli ve oynadığınız oyuna can katıyor. Ayrıca dünyanın en zeki insanlarının ne tür bir aptal olduklarını da gözler önüne seriyor.

Oyun inanılmaz kullanıcı dostu. Bir kere her şeyin muntazam bir şekilde gösterildiği harita ekranımız var. Burada ne yapmanız gerektiği ve gideceğiniz yere nasıl gideceğiniz size gösteriliyor. Ayrıca oyun ekranındaki tepedeki ok da gideceğiniz istikameti sürekli belirtiyor. Eğer yine de takılırsanız harita ekranında “Hint” kısmına basarak ipucu alabilirsiniz. Harita ekranından ayrıca karşılaştığınız her şeyin detaylı notlarının alındığı ve konuşmaların kayıtlarının tutulduğu ekranlara da ulaşabilirsiniz. Gerçekten her şey bir çatı altında ve ulaşması çok çok kolay. EVE şırıngası basmak, sağlık şırıngası basmak hep tek tuşla hallediliyor. Plasmid ile silahlar arasında geçiş tek tuşla hallediliyor ve bu sayede mükemmel kombolar yapabiliyorsunuz. Önce rakibi elektrik şokuyla sersemletip ardından kafasını çekiçle ezmek buna bir örnek mesela. Ayrıca oyun boyunca ölmekten korkmayın. Ölünce öldüğünüz bölümün Vita-Chamber adlı sağlık ünitesinde hayata dönüyorsunuz ve kaldığınız yerden hiçbir ceza almadan devam ediyorsunuz. Bu elbette oyunun heyecanını düşüren ve çoğu zaman düşünmeden intihar saldırısı yapmanızı sağlayan bir etmen. Çünkü dirilince her şey bıraktığınız gibi oluyor. Bu şekilde Big Daddy öldürme yöntemi bile var. Big Daddy’i Vita-Chamber’in yanına getirip saldırın ölün-dirilin-saldırın böylece olay bitiyor. Bu ne yazık ki ruhunu zedeleyen bir unsur olmuş.

Oyunun bir de Hackerlık kısmı var. Etraftaki bütün aletler ve güvenlik sitemleri hacklenebilmeye müsait ama bu riskli ve başarısız olmanız halinde başınızı ciddi belaya sokabilecek bir durum. Bir aletin yanına gelip hack işlemine başlayınca minik bir oyunla karşı karşıya kalıyorsunuz. Amacınız devredeki elektrik akımını çıkışa ulaştırabilmek. Elbette başlarda kolay olan bu iş gittikçe karmaşıklaşıyor ve başarı şansızın azalıyor. Bunun üzerinden gelmek için yine para kullanılabiliyor veya mühendislik yeteneğinizi arttıran tonikler alabilirsiniz. Hacklenen cihazları istediğiniz gibi kullanabiliyorsunuz ve özellikle güvenlik sistemlerini kırarak kendi lehinize düşmanlarınızın üzerine salmak çok eğlenceli oluyor. Alet satan makineler de hacklenince çok ucuza satış yapıyorlar.

Oyunun teknik kısmına diyecek söz bulamıyorum. Bir kere DirectX 10 desteği ile geliyor ve o yeni nesil ekran kartlarından birine sahipseniz oyunu izlemekten oynayamayabilirsiniz. Ama DX 9 kullanırken de öylesine harika bir görselliğin içersinde olacaksınız ki, kendi eviniz gözünüze “yapay” gelebilir. Bugüne kadar yapılmış en gerçekçi ve inandırıcı atmosferlerden birine sahip ki yaşattığı korkunç, tedirgin edici hisler bunu kanıtlıyor. Ayrıca çok az oyunun ulaşabildiği gölge ve su efektleri de sizi sizden alacak. Ancak bu oyunun mükemmelleştiği bir nokta var ki o da sesleri! Böylesine kaliteli bir ses kullanımı çok az görülür. Duyguları öylesine gerçekçi yansıtan bir seslendirme var ki, dinlediğiniz hiçbir olay size yapmacık durmuyor. Ayrıca Rapture şehrinin olağan gürültüsü ve su sesleri sizi adeta Silent Hill oynuyormuş gibi hissettirecek. Ayrıca diğer oyunlarda gözümüzü rahatsız eden karanlık bu oyunda adeta sizi içine çeken bir girdap. Bütün bunlara bir de etraftaki Splicerların kendi aralarındaki konuşmaları ve garip şarkıları eklersek BioShock teknik olarak sınırları zorluyor! Bunu yaparken de çok şey istemiyor. Aslında bu kadar kaliteli bir oyunun çok yüksek sistem gereksinimleri isteyeceğini insan bekliyor. Doğru en son teknoloji sistemlerde BioShock ayrı bir oyun oluyor ama evinizdeki ortalama emektar bile BioShock’u zorlanmadan çalıştırıp, size zevk verecek kadar detay sunabiliyor. Böylesine bir optimizasyona şapka çıkartılır. Oyunun v.1 versiyonunda sesle ilgili hatalar vardıysa da v.1.1 ile bu sorun halledildi. BioShock teknik olarak sanatı, teknolojiyle buluşturan bir oyun olarak tam puan alıyor.

System Shock 2’nin ruhsal devamı olan BioShock oyun dünyasını sallayacak. Aslında yeterince salladı ama asıl kıyamet kopmadı daha. 2007 yılında en iyi oyun seçilebilecek kadar kaliteli olan BioShock birkaç yıl boyunca adına andırmaya devam edecek. BioShock tüm övgüleri hakkeden ve tarafımdan alkış alan bir oyun oldu. Tebrikler Irrational Games!

Pentium 4 2.4 GHz, 1 GB RAM, 128 MB Shader 3.0 destekli ekran kartı, 8GB HDD alanı

Not: Ati Radeon X1550 ekran kartı desteklenmiyor!

Alıntı: xoyun

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 0
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Anifly

    1

En Hareketli Günler

En Çok Yazanlar

En Hareketli Günler

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?