şahMath 29 Mayıs 2012 Share 29 Mayıs 2012 해를 품은 달 / The Moon That Embraces the Sun Türü: Romantik, Fantastik, Tarihi Bölüm Sayısı: 20 + 2 Özel Yayınlandığı Kanal: MBC Yayın Tarihi: 2012-Şubat-04’den 2012-Mart-15’e kadar. Yayın Günleri: Çarşamba & Perşembe günleri saat 21:55’te. Özet: Jung Eun Gwol'un ‘Haereul Poomeun Dal (2005) ’ romanından uyarlamadır. “The Moon Embracing The Sun” hikayesi 23 yaşlarında olan Kral Lee Hwon ve tüm hayatını vermeye hazır olduğu ilk aşkını anlatmaktadır. Farklı yerlerdeki iki genç arasında geçen masum bir aşk hikayesidir.Hüzünlü fakat güzel bir aşk hikayesi…Onların saf asil aşkları hüznün içine gizlenmiştir… Yeon-woo (Han Ga In) Heo Young-jae’nin kızı. Yeom’un kız kardeşi. Hwin’in ilk aşkı. Yağmurdan sonra çıkan saf gökyüzü gibidir. Zeki ve büyüleyici bir kişiliği vardır. Bir gün tesadüfen prens olan Hwin ile karşılaşır ve Hwin’in özel arkadaşı olur. Prens o andan itibaren onu veliaht prenses yapmaya karar verir. Fakat düğüne bir kaç gün kala gizli bir hastalığa yakalanır ve kalan son günlerinde evine gönderilir. Babasının kollarında gözlerini kapar. Daha sonra geçmişine dair hatıraları olmayan bir Munyeo (kadın şaman) olarak hayatını sürdürür… Lee Hwon (Kim Soo Hyun) Prens Hwon. Zeki ve yakışıklı. Fazlaca kendine güvenen birisidir. Önceleri bir baş belasıdır ama Yeom’un yardımıyla öğrenime ilgi duyar. Bir krala yakışan dersleri öğrenir. Sarayın dışındaki hayatı gösteren Yeon-woo ile ilk kez karşılaştığında aşkı tadar. Fakat Yeon-woo aniden hastalanır ve ölür. Bu yüzden istemeyerek Bo-gyeong’u yeni veliaht prensesi olarak seçer.. Bundan sonra, sinirli yapıda bir krala dönüşür. Alaycı ve ilgisiz kral Hwon hemen hemen hiç gülümsemez. Kendisini bekleyen veliaht prensesinden uzak durur ve hatta kendi kraliyet odasında kalır. Şehri görmek için saraydan gizli gizli çıkar. Ve bir gün, esrarengiz bir şekilde Yeon-woo’a benzeyen Weol adında bir bayan şamanla karşılaşır. Bu karşılaşma, bir kaç yıl önce Yeon-woo’un ölümü hakkında şüphe duymasına neden olmuştur. Bu yüzden mesleyi arşatırmaya başlar... Kişisel Yorumum: Üzerine söyleyecek çok sözüm yok aslında... En sevilenler listemde:) İlk bölümünden itibaren alıp götürüyor insanı... Kaçmayacak tarihi bir aşk hikayesi... Ödülleri: 2012 48.Baeksang Sanat Ödülleri: En İyi Aktör Kim Soo Hyun (The Moon That Embraces the Sun) 2012 48. Baeksang Sanat Ödülleri: En İyi Drama (The Moon That Embraces the Sun) Track Back in Time (시간을 거슬러) İndir: http://www.4shared.com/mp3/mPvXtodr/ost_the_moon_embraces_the_sun_.html Fragman: Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Squaw 16 Kasım 2012 Share 16 Kasım 2012 Güneşi Kucaklayan Ay; ismini en çok beğendiğim dizilerden biri The Moon that Embraces the Sun. Adıyla bütünleşen çoğu drama gibi bu yapım da adından izler taşıyan birçok sahneyi bünyesinde saklıyor. Joseon (Kore'nin tarihi dönemlerdeki ismi) Dönemi'nde Kral'ın ''Güneş'' kralın eşinin, yani Kraliçe'nin de ''Ay'' olarak betimlendiği dönemlere ait bir atmosfere sahip. İlk 5 bölümün yarısına kadar da ana konuya giriş niteliğindeki pilot havasında geçen bölümleri var. Çocuklukla başlayan diziler nadirdir, bu bölümlere sahip olup da başarılı olanı daha nadirdir. The Moon that Embraces the Sun, bu birinci aşamanın üstesinden gelmişken ikinci kısımda yer alan 'başarılı olanın nadir olduğu' kısmı aşabilen en iyilerden biriydi. Öyle güzel bölümlerdi ki bu sahneleri üstlenen çocuk oyuncuların (Yeo Jin Goo ve Kim Yoo Jung) rol yeteneği beni benden aldı resmen. Büyümüş de küçülmüş tavırlarıyla o aşkı ile bir Veliaht Prens ve Prenses'de olması gereken ne kadar özellik varsa izleyicisine aktarmaktan çekinmemişlerdi. Büyük oyuncuları sevmedim mi peki? Hayır, aksine onlara da bayıldım ama yine de The Moon that Embraces the Sun çatısı altında tüm bölümleri severek izlesem de izlemekten en çok keyif aldığım en çok sevdiğim bölümler bu ufaklıklarımıza ait olan kısımlardı. Ha büyümüş Prens'imizi de ayıla bayıla izledim, zira bugüne kadar izlemiş olduğum tüm tarihi yapımlar arasındaki Dong Yi Kral'ı ile birlkte en sevdiğim Kral betimlemesiydi kendisi. Zeki, hak yemeyen, hakkını aramak için çevresindeki herkesten yaptığı iş için önce şüphe duyan ve o kişiyi tartıp biçtikten sonra karşısındakine güvenen, azimli, politikayı seven; sevdiği için de çirkin politik oyunların tuzağına düşmemek için var gücüyle savaşan biri vardı karşımda. Tüm bu güzel özelliklerle bütünleşmesi yanında aşk dolu bir Veliaht Prens, o aşkıyla da yoğrulduğu için hayatından asla vazgeçmeyen gururlu bir Kral vardı karşımda. Tüm bu özellikleriyle de o gereksiz saray entrikalarıyla dolu dizilerden uzaklaşmış, bu uzaklaşmasıyla da hepsinden bir adım daha öne geçen bir isimdi. Tarihi yapımlar, beni fazlasıyla yorduğu için uzak durmaya çalışsam da tuzağına hep yakalandığım bir tür. Çoğu, bu tedirgin yaklaşımımı onaylarcasına boğucu, iç karartıcı ve stresli öğelerle kaplıydı. The Moon that Embraces the Sun'da bu öğeler yok muydu? Vardı, vardı ama nedense bu kez o entrikalar ikinci planda kalmıştı. Başta gelen entrika oyunuyla, yine aynı adımları takip edeceğimizi düşünmüştüm fakat bu isim beni yanıltanlardan biri oldu, hem de öyle güzel yanılttı ki ters köşeye yatırdı resmen. Başta bize sunulan o çirkin entrika oyunundan sonra ikilinin dünyası bize ana konu olarak ev sahipliği yaptı, entrikalarsa yan hikaye konumunu üstlendi. Dizi bu açıdan kendini bana fazlasıyla sevdirdi. Dallanıp budaklanmayan olaylarıyla da daha fazla izlettirdi. Bir yapımı üst basamaklara çıkarabilecek en büyük etkenlerden biri de o yapımda yer alan sevilen oyuncuların varlığıdır. Bunu, bu dünyaya adım atmış olan çoğu kişi bilir. Bu dizi için de başlarda, başrol erkeğimiz Kim Soo Hyun sayesinde dikkat çeken bir yapım diye düşünürdüm çünkü keretanın fangirlleri azımsanmayacak derecede fazla. Sevimli de kereta , bu fangirller arasında annem bile yerini alabilir. Bu diziyi daha çok onun için istemiştim aslında, kendisi koyu bir Kim Soo Hyun fanıdır. Diziyi izlediğimiz süre boyunca kendinden biri gibi sevip durdu zaten. Sevimliliğini ise bu dizide çok güzel kullanmıştı, hele o sonda gelen müzik aleti çalma çabası beni benden aldı. (Playback yapışını yesinler senin. ♥) Bir yanda sahip olduğu Un-ah sevgisi dizi boyunca ablamla aramızda birkaç espriye neden olmadı da değil ki zaten bu takılmalar dizide kendi içinde bile yer alıyordu. Dramaları bu nedenle de seviyorum, aynı cins aşklara yapılan esprili havadaki göndermeler bazı sahnelerde izleyicini avlayıveriyor. Kral'ın bile neşeli ve esprili bir insan olabileceğini, neşeliden ziyade dostvari biri olabileceğini ama hepsinden öte onun da insancıl duygulara sahip olmasını ispatlarcasına, aşkı dolu dolu yaşayabileceğini kanıtlar nitelikteydi bu dizi. Veliaht Prenses'e karşı olan aşkını öylesine güzel yaşıyordu ki yanındaki yaveri bile bu aşka karşı boyun eğiyordu. Aslında onunkisi boyun eğmek değildi, Kral'ın Prens'e karşı olması gereken ama konumundan dolayı hiçbir zaman yakınlık gösteremedikleri ''baba'' görevini görüyordu bir nevi. Bu tarihi dizilerde, en çok sevdiğim kişiler nedense Kral'ın ya da Prens'in yanındaki yaver oluyor. Bu dizide de aynı şekilde sevdim, Kral'ın yaverle olan uğraşılarında güldüm, eğlendim; hatta yaver, Kral/Prens için bir babanın yaşadığı üzüntüleri yaşarken ben de onunla birlikte hüzünlendim. Aralarındaki o bağın, yıllar geçmeisne rağmen aynı kalışına özendim. (Yeri geliyor, bunu ebeveynler bile evlatlarına karşı başaramıyor. )Özellikle de o küçüklüklerinin olduğu sahnelerdeki duyguları, yaver gibi yanlarındaymışçasına iliklerime kadar hissettim. Bunda, yaver rolünü üstlenen aktörün de etkisi büyüktü elbet. Yaver ve göz önündeki oyunculardan bahsettiğime bakmayın siz, diğer tüm oyuncular da yeteneklerini en güzel şekilde ortaya komyuş. Hepsini, kendilerine ait sahnelerinde izlerken sayelerinde çok güzel dakikalar yaşadım çünkü dizideki seçimler yerli yerindeydi. Dün noktaladığımız The Moon that Embraces the Sun sayesinde tarihi dizilerin de güzelce işlenebileceğine bir kez daha tanıklık etmiş oldum. Tarihi etiketi umursanmadan fantastik özelliğiyle de dikkate alınıp izlenilmesi gerekenlerden. Fangirllüğü de bir kenara bırakıp oyunculukların yansıttığı güzellikleri izlemek için girilecek en güzel dünyalardan biriydi. İzlemeyenlerin, en kısa zamanda tanışması gerektiğini düşünüyorum. Ben geç bile kalmışım ama önemli olan geç deği lgüç olmamasıydı. Ellerine sağlık ^saHmatH, güzel bir paylaşımla böylesi hoş bir diziyi bizlere aktarmışsın. Keyif aldığım dizilerden biriydi, darısı diğer tarihi dizilerin başına, aynı keyfi alabailmek dileğiyle. (^ω^*) Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Aurora Borealis 17 Kasım 2012 Share 17 Kasım 2012 @^saHmatH eline sağlık güzel tanıtım olmuş.. squ da sağolsun bana diyeceksöz bırakmamış valla tarihi yapımları sevmiyorum ama bu güzel yapım.. diyip sadece gideyim ben en iyisi ellerinize sağlık arkadaşlar. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Squaw 18 Kasım 2012 Share 18 Kasım 2012 @^saHmatHeline sağlık güzel tanıtım olmuş.. squ da sağolsun bana diyeceksöz bırakmamış valla tarihi yapımları sevmiyorum ama bu güzel yapım.. diyip sadece gideyim ben en iyisi ellerinize sağlık arkadaşlar. Sen yorulma diye yaptım beybim. Nasılsa ortak sevdiğimiz yapımlar konusunda aynı kelimeleri sarfediyoruz, bu açıdan ha sen yazmışsın ha ben. Doğruyu söylemek gerekirse, sen beni diziyi izlemem için tepiklemeseydin ben daha ertelerdim bunu. Annem de bana söylene söylene bi kalırdı artık. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Önerilen İletiler
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap