Jump to content
  • Kayıt Ol

Dramaların Vazgeçilmezleri (Drama Klişeleri)


Önerilen İletiler

Yehu! Sonunda şu sırtta taşıma klişesini öğrendim. :D Bugün Tv kanallarının birinde Güney Kore ile ilgili bir gezi programı vardı ve bir düğüne konuk oldular. Modern kalıplar çerçevesinde gerçekleşen kısımdan sonra geleneksel törene geçildi ve damadımız gelin adayımızı tören sonunda sırtında taşıdı. Spiker de haliyle bunun anlamını sordu ve o an ben de Tv ekranına kulağımı zımbaladım. :P:DAnlamı şuymuş: Erkek, kadını sırtına almakla, karısını bir ömür boyu sırtında taşıyacağını yani bir ömür boyu onunla ilgileneceğini ima ediyormuş.

Şimdi bu dramalarda kızların, erkekler onları sırtlarına alınca neden sevindiklerini de anlamış olduk. Bilmeden taşınıyorlarmış gibi bir hava oluyor ama yemezler canlarım, bal gibi bile bile sarhoş ayağına yatıp kendinizi taşıtıyorsunuz. :P:D

Hazır Türk versiyonu da geliyorken Sorry, I Love You'dan bir sırtta taşıma sahnesi paylaşıp gideyim en iyisi. :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 34
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Squaw

    9

  • Psykhe

    7

  • Leyl

    6

  • özz

    5

En Çok Yazanlar

@ Squ... Aynı programı ben de izledim. " hımm :bulqdum: demek sebebi buymuş" tepkisi verdim ben de. :D Programın Kore kısmı 2 bölümlükmüş keşke geçen haftakini de görüp izleseydim. Baya bilgilendiriciydi. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@ Squ... Aynı programı ben de izledim. " hımm :bulqdum: demek sebebi buymuş" tepkisi verdim ben de. :D Programın Kore kısmı 2 bölümlükmüş keşke geçen haftakini de görüp izleseydim. Baya bilgilendiriciydi. :)

Aynı şekilde ben de ilk kısmını kaçırmışım özz, ben özellikle şu tarihi köy kısmına bayıldım çünkü tarihi dizileri izlerken o mekan tasarıları için hep platform kuruyorlar sanıyordum ama adamlar hakiki mekanları kullanıyorlarmış. Geçende de Kore'nin kendi kanalından biri İngilizce alt yazılı Kore mimarisine ait bir belgesel yayınlamıştı, tam senlik bir programdı aslında. :) Hatta şu Kore'nin en köklü olan tarihi üniversitesi var ya; Sungkyunkwan Üniversitesi'nin mimarlık bölümü profesörü anlatıyordu belgeseli, nerde tarihi köyleri ve o tarihi evleri var, onların mimari özelliklerini anlatan bir yapımdı. Hatırlıyorsundur; Personal Taste filmindeki evin mimarisi (odaların birbirine kancalanmış tarzı) bu geleneksel evlerden esinlenmeydi, o tarza ait ne kadar tarihi ev varsa, daha doğrusu günümüzde kalanlarının hepsini mimari açıdan işleyen bir programdı. Çok güzel bir program olmuş ve ben başını kaçırdım. Ordaki sağlam kalmış olan tarihi evler de bu izlediğimiz programdaki tarihi köy gibi sapasağlam ve tertemizdi. O evler ve köyler de bu programda gösterilen gibi korumasızdı.

İzlediğimiz bu programda asıl dikkatimi çeken şeyse o tarihi köyün ne bir bekçicinin ne de bir korumasının olması. Bizim, bu güzel memleketimizde öyle bir tarihi köy kalacak, ya ayyaş barınağı olur ya da talan edilirdi. O eşyalar bile tertemiz yerinde duruyordu, mesela ben içimden hemen o el işlemesi göz nuru olan dolapları yağmalayı geçirdim. :P:D Belgeselde bahsedilen şu ısıtma sistemi var ya, hani alttan geçen buharlı su sayesinde tarihi evleri ısıtıyorlarmış. Günümüzde de Uzak Doğu'da hala bu tarz yerden ısıtmalı olan sistem yaygın biliyorsun. Ballad of Seo Dong dizisindeki başrol karakter o ısıtma sisteminin keşfeden kişi olarak gösteriliyordu. Gerçek bir karakter mi, keşfeden kişinin gerçek hikayesi miydi araştırmadım ama dizide de o kısım baya ilgimi çekmişti. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hehehe... Ben de en çok tarihi köy kısmına dikkat kesildim zaten. Tarihteki ilk yerden ısıtma sistemini de Koreliler' in kullandığını öğrenmiş oldum. O kadar yerde oturan, yatan insanların nasıl üşütmediğini anlamış oldum böylece. :P

Koreliler ve Japonlar' ın otokontrollerinin iyi çalışmasındandır o. Nerede, nasıl davranılacağı kurallarla sabit, insanlar da bu kurallara uyuyorlar, uymayanları uyarıyorlar. Çok sistematik yaşıyorlar. Bizim insanlarımıza bu durum biraz ters galiba. Kaotik yaşamayı seviyor bizimkiler. Düzenli yaşam arayan bizlerse her gün katil olmanın ucundan dönüyoruz. :D

O Kore kanalını nereden izliyorsun sen?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Arirang Tv (adı bile buram buram Kore kokuyor :) ) var biliyor musun? Aslında kanalın özü haber kanalı ama belgesel, sinema, drama ve müzik tarzındaki Kore'yi tanıtıcı programlara da yer veriyor. Hatta ben çoğu drama ve filmlerin nete düşmeden önce haberlerini ordan takip ediyorum. :D Mesela, geçenlerde yanlış anlamadıysam (geçende haberin sonuna yetiştim) bu sene Lee Sun Gyun'un bir draması geliyor ve haberi hala nete verilmemiş. :) Senin izlediğin ve bana önerdiğin o iki drama var ya, ikisinin de basın toplantısını o kanaldan izlemiştim. Bir de, güzel yanı programların hepsinin İngilizce alt yazılı olması, en azından ekrana öyle bir şey anlamamış şekilde bakmamış oluyorsun. :D

Ben, kanalı uydudan izliyorum, kendiliğinden kanallar arasında çıkmıştı ama kanalı keşfettikten sonra kanallar karışınca netten frekansını alıp kanalı geri yerleştiriyoruz. :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hım ben de uyduyu bir karıştırayım bakayım. :D NHK World kendiliğinden çıkmıştı ama bunu görmemiştim.

Ve gidip karıştırdım, buldum, geldim. :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hım ben de uyduyu bir karıştırayım bakayım. :D NHK World kendiliğinden çıkmıştı ama bunu görmemiştim.

Ve gidip karıştırdım, buldum, geldim. :D

NHK World kanalını da izlemeyi seviyorum ama bu tarz izlemeyi sevdiğim programlara fazla yer vermiyor. Arirang Tv ile aynı formata hizmet ediyorlar aslında, ikisi de haber odaklı bir kanal ama Arirang sanatsal ve onlara özgü olan konulara yer ayıran eğlencelik programlara 30 dk. veya 1 saat de olsa yer ayırıyor. :D Yoksa, onların ülke sorunlarını işleyen haberleri izlemek sıkıcı olur. :P

Aslında, uydu yoksa netten de takip edilebilir. Bundan önce eklemeyi unutmuşum, kanal dizi de yayınlıyor, hafta sonları da onlar için önem taşıyan sanatsal veya tarihi filmleri de yayınlıyor. (Kanal yetkililerine söyleyeyim de beni Türkiye temsilcisi seçsinler yahu, ne güzel reklamlarını yapıyorum bak. :P:D)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

-Her iki tarafın aynı sosyal statüde olması nadirdir. (Yada ben yeteri kadar dizi izlemedim)

-Birlikte büyümüş ya üvey kardeşler muhakkak birbirine aşık olur, ya erkek kardeş kızkardeşiniz taciz eder, kaçışı olmaz.

-Eğer kızın babası Kore'nin en büyük zenginleri arasındaysa kızın annesi kesinlikle histeriktir.

-Eğer esas oğlan travmatik bir aşk acısı yaşadıysa en olası ihtimal kafayı dağıtmak için bir süreliğine Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmesidir. İstisnai durumlar olsa da ABD yolculuğu esas kız tarafından da seçilir.

-Dövüş sahnelerinde (Özellikle Kore tarihi üzerine kılıç dövüşü sahnelerinin her birinde) her 4-5 yumruk yada kılıç vuruşu için bir kere yerden sekip havada dönerek capoeira benzeri bir vuruş yapmanız gerekir. Bu klişeyi görmediğim tek yapım A Dirty Carnival'deki film çekimi sahnesiydi ve bu klişeyle dalga geçilmesi yönünden filmin karamsarlığı hayli dağıtabilmişti.

-Esas kızın yada esas oğlanın en yakın arkadaşı kesinlikle geveze ve ağzında bakla ıslanmayan biridir.

-Tarihi dizilerde başrol karakter asla yalan söylemez.

-Esas kız asla dekolte giyinmez. Dekolte giyinenler mutlaka esas kızla esas oğlanın arasını bozmak için o hikayededir.

-Esas kızla esas oğlan birbirlerine hiç konuşmadan 10 yada 20 saniye baktıklarında illa araya insert song girer.

-Okul temalı olmayan dizilerde, esas kız zenginse hayatından mutlu değildir ve esas oğlan nerede akşam orada sabah yaşayan bir serseriden farksızdır yada tam aksine kendini yazarlığa, sanatçılığa filan vurmuştur.

-Esas oğlan zenginse, kesinlikle Kore dışında büyümüş/okumuştur ve onun zaten bir nişanlısı yada sevgilisi vardır, fakir kız denkleme böyle bir ortamda girer.

-Arkadaşlarıyla/sevgilisiyle içmeye giden kız kesinlikle ilk sarhoş olan olur ve esas oğlan onu taşımak zorundadır (Psykhe'nin tespitinde olduğu üzere)

-Buluşmalarda favori mekanlar zenginler için şehri yukarıdan gören bir yer, fakirler için deniz kenarıdır.

-İkilemde kalan fakir esas oğlan dizide mutlaka ya bile bile kavgaya girerek yada aynaya filan vurarak kendini yaralar. O kan akacak arkadaş!

-Okul temalı dizilerde mutlaka bir öğrenci grubu diğerlerinden belirgin şekilde farklıdır ve o gruptan biri geçtiğinde herkes onlardan bahsederek izleyiciyi bilgilendirir.

-Dizide çok görünen ve içlerinden birinin comic relief villain olmadığı karakterler arasındaki kavgalarda çoğu zaman ilk yumruk haklı olan taraf tarafından atılır.

-Polisler her zaman esas eleman dayak yerken, cam kırığı ile yaralanırken yada vurulurken duyup yetişmez.

-Aşk ilişkilerinde hiçbir zaman yaş farkı 5-10 yaşlık bir yaş farkı olmaz. 5-10 yaş farkı olan herkes o seride plot device olarak görev yapar.

-Fakir olsun zengin olsun, esas kız daima esas oğlandan daha masumdur. Esas oğlanın cinsel tecrübesi olup olmadığı konusunda kolayca fikir yürütülemez ama kız tarafında bu çok kolaydır.

-Esas oğlan fakirse "Şu parayı al, o kızdan vazgeç" teklifi birçok kez görülür.

-Esas oğlanın saç uzunluğu uzadıkça Amerika'ya gidip orada okumuş olma ihtimali artar.

-Dizilerde hiç kimse fast food türevi şeylerle beslenmez. Ya lüks restoranlar, ya ev yemekleri de yapan küçük yerler. Ortası yoktur yani.

-Tarihi dizilerde kanlı sahneler asla kadraja girmez. Diziler kendi kendilerini otosansüre tabii tutar.

-Tarihi dizilerde cariyeler figürandır, çoğu zaman varlıkları bile farkedilmez.

-Prensler illa sorumsuz ve burnu havada başlar, zaman içinde evrimleşir. En başından olgun prensler görmek nadirdir.

-Tarihi dizilerde başrol karakter olan kişi bir karar alacaksa ve bunda kararlıysa bile, 3-4 farklı ihtimalde ne olacağını düşünmemiz için farklı karakterler kabul edilmeyeceğini bilsek bile öneriler sunmayı sürdürürler.

-İyi Çinli/Japon yoktur, ölü Çinli/Japon vardır.

-Yüzü yaralı olanın kötü olması yada ileride ihanet etmesi muhtemeldir.

-Kitap yazıyorsanız mutlaka gözlük takarsınız.

-Birini çok seviyorsanız ve birşeyler riskli gidiyorsa ona arkadan sarılın.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Akuma_Blade tespitlerini çok sevdim;

-Her iki tarafın aynı sosyal statüde olması nadirdir.

(Bu tespitin çok doğru, bu tarza olan konulu diziler çok nadir. Benim aklıma ilk geleni Really Really Like You dizisi olmuştu. Genelde aynı statü ile olduğunu düşündüğümüz roller giderek değişiyor, ya kız ya da erkeğimiz küçükken zengin anne/babası tarafından terk edilmiş oluyor. Yani o eşitlik zamanla yine bozuluyor ve kızımız ya da oğlumuzdan biri zengin diğeri yine fakir konumunda oluyor.)

-Birlikte büyümüş ya üvey kardeşler muhakkak birbirine aşık olur, ya erkek kardeş kızkardeşiniz taciz eder, kaçışı olmaz.

(Bu duruma çok uyuzum, bana göre kan bağı olan aşk durumlarının softlaştırılmaya gidilmiş hali. One Fine Day dizisine bu açıdan çok uyuz olmuştum.)

-Esas kız asla dekolte giyinmez. Dekolte giyinenler mutlaka esas kızla esas oğlanın arasını bozmak için o hikayededir.

(Çünkü başrol kızımız uslu olmak zorunda, yoksa esas oğlanımızı nasıl etkilesin? :P Bu maddeyi baya tuttum. :D)

-Arkadaşlarıyla/sevgilisiyle içmeye giden kız kesinlikle ilk sarhoş olan olur ve esas oğlan onu taşımak zorundadır (Psykhe'nin tespitinde olduğu üzere)

(Bu özelliği görmedim mi o dizi bana garip gelmeye başlıyor artık. :D Ha bir de, sarhoş olan kızımız eğer çocuk yanında değilse telefonu alır eline farkında olmadan esas oğlumuzu arar ve esas oğlumuz, anında kızımızın yanında biter.)

-İkilemde kalan fakir esas oğlan dizide mutlaka ya bile bile kavgaya girerek yada aynaya filan vurarak kendini yaralar. O kan akacak arkadaş!

(Akacak kan damarda durmuyor işte. xD)

-Polisler her zaman esas eleman dayak yerken, cam kırığı ile yaralanırken yada vurulurken duyup yetişmez.

(Bizim Yeşilçam filmlerindeki polisimiz gibi, iş bitince ordalar. xD)

-Prensler illa sorumsuz ve burnu havada başlar, zaman içinde evrimleşir. En başından olgun prensler görmek nadirdir.

(İzlediklerim arasında bu tabuyu yıkabilen sadece bir dizi gördüm, hem de veliaht prensi seyircisini kendine hayran bırakabilecek olgunlukta. Bu nedenle The Moon that Embraces the Sun izleyin, izlettirin. :) )

Tarihi dizilerin bir klişesi de Kral'ın cariyesi olacak başrol hatun çok akıllı ve neşeli bir kadındır ama saraya adımını attığı andan itibaren olmadığı kadar saflaşır, aptallaşır, herkese güveneceği tutar. Hal böyle olunca da olmadık entrikalara ve suçlamalara maruz kalır. Biz de oturduğumuz yerden, ''Hani nerde senin o eski araştırmacı ruhun ve zekan?'' diye söylene söylene diziyi tamamlarız. Ha bir de, tarihi dizilerde aynı adamlar binbir kötülüğü döner dolaşır aynı kişiye yapar ama o eleman hala bu insanlara güvenmeye ve onları affetmeye devam eder. :D

Ellerine sağlık Akuma_Blade, büyük bir keyifle okudum, çok yerinde tespitler yapmışsın. :)

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Akuma_ Blade yazdıklarının hepsi çok güzel tespitler olmuş, Squ da değinmiş, ikinizin yazdıklarınıza bayıldım, okurken baya güldüm. :) Tekrar olmasın diye Squ'nun yazdıklarına değinmeyeyim, ben onun eklemediklerinden gideyim. Bakalım aklımıza neler gelecek? :D

-Esas kızın yada esas oğlanın en yakın arkadaşı kesinlikle geveze ve ağzında bakla ıslanmayan biridir.

Bu en fazla görülen olay ve benim de sinir olduğum tipler. Tüm dizi boyunca bu gevezelikleri yüzünden arayı bozarlar, dizi boyunca bir şey yapmazlar ama sona gelindiğinde harekete geçip de arayı yumuşatan onlar olur.

-Dizilerde hiç kimse fast food türevi şeylerle beslenmez. Ya lüks restoranlar, ya ev yemekleri de yapan küçük yerler. Ortası yoktur yani.

Kore dramalarında pek olmuyor ama Japon dramalarında, animelerindeki gibi fast fooda biraz yer veriliyor ama eminim ki gerçek hayatlarında bizden daha fazla fast food tüketiyorlardır. :P

-Tarihi dizilerde cariyeler figürandır, çoğu zaman varlıkları bile farkedilmez.

Bu konuda da sana sonuna kadar katılıyorum. Madem göstermeyeceksiniz ne diye figüran tutuyorsunuz, isimle anın geçin ama değil mi? ;D

-Birini çok seviyorsanız ve birşeyler riskli gidiyorsa ona arkadan sarılın.

Bir de, ''Fighting! '' demeyi unutmuyoruz. :D

Ben de ne zamandır uğramamanın acısını çıkarmak adına bir klişeyi ekleyeyim. Daha önce eklemiş miydik hatırlamıyorum ama bu Uzak Doğulular'ın ister Kore olsun ister Japon, kısacası tüm Uzak Doğu ülkelerinden birinin, film ya da diziye mutlaka hastalık sokma hevesi var. Hatta işi abartıp başrollerden birini mutlaka öldürme hevesindeler, özellikle de kadınlarını. Sanırım bu ülkedekilerin bir kadın düşmanlığı var. :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?