En Son İzlediğiniz Uzak Doğu Dizi/Film

İzlemeye bir yıl ara verdiğim Kore dizilerine W ile geri döndüm. Konu farklı ve başroller iyi her nekadar Han Hyo Joo'ya abartılı oynuyor deselerde karakterinin onu gerektirdiğini düşünüyorum.

Moonlight Drawn by Clouds 1 2 3 4 Her nekadar bildiğimiz bir konusu -sarayda erkek kılığında bayan- olsa da eğlenceli vakit geçirmek için güzel dizi.

Jealousy Incarnate 1 2 3 Biraz dram yatıyor hikayenin altında ama Gong Hyo Jin olduğu için izlemeye değer gerçi diğer oyuncular da fena değil ;)

Cinderella and Four Knights 4-5-6-7

Moon Lovers – Scarlet Heart: Ryeo 1.2.3

Cinderella and Four Knights 1-2-3-4-5-6-7-8 Oldukça eğlenceli

Descendants of the Sun 1-2-3-4 Bu dizi niye bu kadar abartıldı acaba

Cinderella and Four Knights 11-12

Moon Lovers – Scarlet Heart: Ryeo 6-7

Cinderella and Four Knights 15-16 final ,mutlu sonla bitti.Sıkmayan bir seri oldu.10 üzerinde 7.5 vereyim.

Cehennem / Inferno Kitaptan bir sapma olmamış. Gayet işi işlemişler. Fakat! İzleyiciler;

Cehennem / Inferno Kitaptan bir sapma olmamış. Gayet işi işlemişler. Fakat! İzleyiciler;

Virüsü ölümcül bir şey sanacak! Aksine kitapta ne olduğunu açıklıyordu.

Burası "Uzak Doğu Dizi ve Film" başlığı altında sanırım mesajınızı Son izlediğiniz film 2 başlığı altına yazmalısınız.

Son izlediğim dizilere gelince:

Marriage Contract 1-2

Don't Dare to Dream 18-19

The Man Living in Our House 1-2

Cunning Single Lady -Tamamı-

Moon Lovers – Scarlet Heart: Ryeo 19-20

Don't Dare to Dream 22-23

Weightlifting Fairy Kim Bok Joo 1-2

The Man Living in Our House 7

Five Children 1~20

Sassy Go Go -Tamamı-

Goblin / 1-2

From Five to Nine

Başrol kızımız ailesiyle katıldığı bir cenaze töreninde, cenazedeki külleri, sakarlığının getirisiyle başarılı bir şekilde, cenazeyi yöneten ve baş keşişliğe yükselecek olan keşişimizin başından aşağıya döker. Ertesi günkü doğum gününün yemeğinde ise ailesinin oyunuyla, bir evlilik görüşmesine dönüşen davette karşısında oturacak olan kişi ise bu baş keşişin ta kendisidir.

Gayet eğlenceli bir giriş olmamış mı? Girişiyle, şimdiye kadarki izlemiş olduğum tüm klişe dramalardan ayrılıp daha orijinal içeriğe sahip olan dramalar kategorisine tırmanıyordu aslında. Yarıdan sonra ise benim için sıkıntılı anlar başlıyordu; hep peşinden koşulan ana roldeki kızımız ve nasıl aşık olduğunu anlamadığım ama bir anda kör kütük sevdalıya dönüşen keşişimiz. ''Keşiş rolüyle bir sorunum yoktu aslında, Yamapi olduktan sonra. '' diyeceğim ama öyle değil. Yamapi'yi çok  başarılı buldum, zira kendisini baya geliştirmiş, yüz hatları da fazlasıyla erkeksileşmiş, büyümüş sanki. Rol konusunda ise bir animede karşımıza çıkabilecek çoğu mimiği veya repliği layığıyla yerine getirmiş. Bu konuda en çok Nodame Cantabile oyuncularını başarılı buluyordum ama Yamapi burdaki rolüyle o dramadaki Chiaki ile kapışabilir. Oyunculuklar iyiydi, özellikle yan karakterler de şahaneydi, zaten yan karakter bolluğuyla ciddi anlamda göz dolduran bir drama. Özellikle de fujoshi kızımız ile ona eşlik eden erkek karakterimiz Arthur şahaneydi. <3

Fujoshi kızımız dediğime bakmayın, 30larında olan hatunumuz yukarıya eklemiş olduğum resimde de görüldüğü gibi (soldaki hatunumuz) çok eğlenceliydi, Arthur ise ondan daha eğlenceli, ikidi bir araya geldiğindeyse daha bir eğlenceli. Gittiği tapınaktaki keşiş adaylarını bile okuduğu yaoi mangalara göre şipleyen bir fangörlle karşı karşıya bırakıyor sizi Momoe. Hatta tel melodisini duymanız lazım. Fazlasıyla eğlenceli, fazlasıyla dinamik bir ikili idi Arthur & fujoshimiz Momoe. Yamapi seni severim bilirsin ama bu geceki oscarım Arthur'a gidiyor, kusura bakma.

Kısacası, devamlı kaçanın kovalandığı bir drama beni baymaz diyorsanız şans verin ama ben gibi sıkılanlardansanız eğer yarıdan sonraki bölümler sizin için de sıkıntılı anlara dönüşecektir. Onun dışında  güldürdüğü bölümler de olmadı değil. Ha yukarıda dediğim gibi bu dramanın ismi benim için daha çok ''Arthur & Momoe'' demek.  Diğer oyuncuların sa hakkını yememek lazım ama dediğim gibi yarıdan sonra diziyi bu ikilimiz için izledim diyebilirim.

Goblin 7-8 İzleyin izlettirin. Melodramlardan çok sevmem ama buna bayıldım. Yönetmeni cidden tebrik ederim.  

Bir saat önce, Aurora Borealis yazdı:

Goblin 7-8 İzleyin izlettirin. Melodramlardan çok sevmem ama buna bayıldım. Yönetmeni cidden tebrik ederim.

Ablam da bu diziyi indirmeyi düşünüyordu, hatta nasıldır güzel mi filan diye ikilemdeydi. Söyleyeyim de indirip izlesin madem.

10 dakika önce, Squaw yazdı:

 

Ablam da bu diziyi indirmeyi düşünüyordu, hatta nasıldır güzel mi filan diye ikilemdeydi. Söyleyeyim de indirip izlesin madem.

İzleyip de buraya döktürmezsen ne olayım.  Hemen başlayın... Çok güzel olmuş ya.. Oyunculuk muhteşem Görüntü yönetmeni iyi iş çıkarmış, senaryoda güzel resmen film tadında olmuş. Tüm melodramına rağmen yer yer yıkılıyorum gülmekten. Gong yoo ve Lee Dong Wook çok iyi bir ikili olmuş -ki bak "Lee Dong" dedim sen seversin :)) Tam Azrail olmuş  Ahahah hala güldüğüm sahneleri var ya  tutuyorum kendimi spoiler vermemek için İZLEYİN.

The Gentlemen of Wolgyesu Tailor Shop 1-2 Oldukça uzun soluklu bir dizi. İlgi çekici başladı. Oyuncu kadrosu kalabalık umarım sıkmaz.

O-ssak-han yeon-ae Spellbound  10 üzerinde 6.8 veriyorum.

Boş zamanınızda eğlence amacıyla seyredilebilir.

Bride of the Water God 1-2 bölümler eğlenceli devam edeceğim.

Pride and Prejudice 

Choi Jin Hyuk severek izlediğim bir oyuncu. Savcı rolü de yakışmış. Dizi de son bölümü aceleye getirilmiş havada geçmese daha etkileyici olacaktı. Mahkeme sahneleri daha detaylı olmalıydı, o zaman diziye fazlasıyla heyecan katacağına adım gibi emindim. Yine de, bahsettiğim türdeki noksanlıkları dışında güzel bir konuya sahipti. Romance etiketi biraz kandırmaca, benden söylemesi.   Dizide ikinci çiftin, çifte kumru sahnelerini görmezden gelirsek eğer aşk fazlasıyla ikinci plana itilmiş. İkinci çiftin de o sahneleri çok şekerdi, itiraf etmem lazım. Çok tatlı ve çok eğlencelilerdi. Diziye, onların sahneleri iliştirilmiş olmasaydı dizi biraz fazla drama boğacakmış ama bu ikili olayı kurtarıyordu. Ha amirlerini de yabana atmayalım derim. Rolü ve oyunculuğuyla fazlaca etkileyici biri olmuş. :3 

Hele de ikinci çiftimizin erkeğini, ''Damat Lee'' diye çağırışları nasıl unutulsun? 

That Winter, The Wind Blows 

Bir drama güzel başlayıp da sonlara doğru ancak böyle berbatlaştırılabilir. Oyunculuklara lafım yok ama bazı anlarda fazlaca buhranlaşıyordu dizi. Son bölümde ise o geçiş kısmı çok saçmaydı. Başrol elemanın yaralanma sahnesinden sonra pat diye zamanın geçişini söyleyip direk finale gelinmesi kopukluk hissi veriyor. Yan karakterleri de sevemedim pek, Kim Bum'un rolünü sevdim de o ikinci kadın rolü çok sıkıcı bir olaydı. (Zaten tamamlayınca fark ettim ki sadece Kim Bum rolünü sevmişim. ) Neyse, Song Hye Kyo'yu bir tek Full House'da bir de tarihi bir filmde sevmiştim ama onun dışında sevemedim. Onun dizilerinden uzak durmaya çalışacağım artık.  

The King Loves 1-2 iyi başladı diyelim.

http://www.imdb.com/title/tt3697566/

Mi-kemmmm-mel.

Bu adam aksiyon filmi çekmeyi biliyor. Aksiyonun ortasında adamları kitliyor, ana zenginlik katıyor, aksiyona ara verdirmeden tek bir kesiti durağan olarak öylece izlettiriyor insana. Böyle fimlere bayılıyorum. Aksiyonla sanatın birleştiği yer. En sondaki bir asansör sahnesi var zaten, o çekime bittim.

Suspicious Partner 

Kore dizilerinde sevmediğim şeylerden birisi, bir drama türü tutunca herkesin aynı türde yapıma doluşması. Yani son 2 senedir savcılıkla ilgili dizilerin akımından kusacağım artık. Bir dönem tıp dizisi furyası vardı, doktor rolü olmayan aktör/aktrisleri dövüyorlardı, şimdi de savcı/avukat rolü oynamayanları dövüyorlar anlaşılan.  

Suspicious Partner güzel başlıyor, ortalara kadar da sorun yok ama bir noktadan sonra sizi kendinize hayran bırakan o tempoyu feci şekilde düşürüyor. Konusu güzel, oyunculuklar beklenmeyecek şekilde iyiydi ki genç oyuncularında iyi rol yapanı pek bulamazsınız. Komedisi romantizmden daha güzeldi. Başkan Byun ise dizinin en güzel şeyiydi. Başrol kızımızla bu Byun karakterini oynayan ajusshimiz diziyi götürmüş. Sonlara doğru yavaşladı ve dizinin o güzel atmosferi sıradanlaştığı için benim nezdimde 7-8'likten, hatta 7'den yukarı çıkamıyor sanki. :/ Bu arada şu ikinci başroldeki eleman Missing 9'da beni çok uyuz etmişti ama burda çok tatlıydı. <3 

Lovers in Paris

Eski dramaları ayrı sevdiğimi söylemişimdir kesin. What's Up Fox sonrası ne izleyebilirim eskilerden diyordum ki ne zamandır izlemeyi düşüdüğüm bu dramayı değerlendireyim bari dedim. Park Shin Yang da izlemeyi sevdiğim aktörlerden olduğu için direk daldım, başlangıç olarak ilk 3 bölüm çok güzeldi. Belki Paris'in atmosferi, belki de oyuncuların ordaki atmosfere kapılıp da daha etkileyici rol ortaya döktürkleri içindir, nedeni ne  bilmiyorum ama dediğim gibi o bölümleriyle diziyi seveceğimi düşündüm. Büyük bir iştahla devam ettim ama bizim Yeşilçam filmlerine taş çıkarıtrcasına ilerledi. Keşke o güzelliği bozmasalardı. Bana geriye güzel bir şey kaldı mı peki? Elbette ki o şahane müzikleri.   

Crying Out Love, In the Center of the World (Sekai no Chuushin de, Ai wo Sakebu)

~ Film Afişi  ~

~ Drama Afişi ~

Ağır dram içerse de işlenişi ve karakterleri yönünden mangasını severek okumuştum. Aslında konusuna hiç göz atmadan okuduğum mangalardan birisiydi, belki de gidişatı bilmeden okuduğum için bana ayrı bir keyif vermişti. Bu tarzda okuduğum manga, izlediğim anime de çoktur. Yani sürpriz izleyiş ve okuyuşları sevmişimdir hep. Gerçi, konusunu bilerek dramasını izlediğimde draması da aynı zevki vererek izlettirmişti kendini bana. Dramasının da sahip olduğu atmosfer samimi gelmişti, ana karakterlerimizin aşkı fazlasıyla masum aralarındaki bağın gelişimi de fazlasıyla şekerdi. Sanırım bu yapımı sevmemin en büyük etkenlerinden birisi de buydu.

Siz sever misiniz bilmem ama ben çok saptırılmadan değişik yorumlar katılarak bildiğim bir yapımı yenilenmiş tarzıyla da izlemeyi severim. Draması mangasından hiç sapmamıştı ama filmi öyle değildi. Filme mangasından ayrılmış fazlaca yeni yorum katılmıştı ki zaten anlatım tarzı bambaşkaydı. Mangasında, yani orjinal konusunda teyp kaydı, yani kaset şeklindeki mektupları taşıyan bir kız çocuğu yok mesela. Erkeğimiz motor yerine de bisiklet kullanıyor. Sonra başrol kızımızın samimi arkadaşı başrol erkeğimiz ve onun grubundakilerle çocukluk arkadaşı. Bu türde ufak tefek değişiklikler vardı ve yeni yorumlar katılmıştı ama ben filmin de anlatım tarzını sevdim. Hatta filmdeki başrol erkeğin büyümüş halini oynayan daha iyiydi ama ona nazaran da dramasındaki erkeğimizin lise dönemini üstlenmiş olan oyuncu seçimi daha iyiydi. Bu tipte kusurları olsa da konunun geçtiği yer ve o samimi havası için izlenmeye değer filmlerden/dramalardan birisi olduğunu düşünüyorum, Uzak Doğu yapımı izlemeyi sevmiyorsanız da mangasına göz atın derim.

Dramasından şu sahneyi de ekleyelim, babanın tepkisi~ 

Black Knight: The Man Who Guards Me ilk üç bölüm dizi  kendini seyrettiriyor.

İmdb top 250 listesini açtım ve baştan başladım. Buraya da Yojimbo'yu izledikten sonra sıra geldi.

YOJIMBO

Şimdi yojinbo mu yoksa yojimbo mu daha doğru kanji açısından bilmiyorum ama söylemesi kolay geldiği ve Türkçe kurallarına göre (belki de Türkçedeki Arapça esintilerinden dolayı) de b'den önce gelen nleri m olarak telaffuz etmemizden dolayı yojimbo diyeceğim.

Filmin başrolü ve fedai anlamına gelen yojimbosu yukarıda gördüğümüz ve muhtemelen hepimizin tanıdığı Toshiro Mifune. Kendisi ronin olup yollara düşmüş bir arkadaş. Henüz kırklarına ulaşmamış, otuzlu yaşlarının ortalarında, ömrünün ve mesleğinin-sanatının en verimli zamanlarını yaşamakta. Yaşama arzusunun dışında kılıcı ve zekasından başka bir şeyi yok kendisinin.

Film izlediğim diğer akira kurosawa filmlerine oranla daha hızlı ve akıcıydı. Toshiro Mifune role tam oturmuş ama hancı rolündeki Takashi Shimuraya (7 samuraydaki amca) rolü pek gitmemiş diye düşünüyorum ki zaten tanıdığım aktörler de bunlar Onun dışında kapışma sahneleri, pazarlıklar, ve genel oyuncu kadrosunun rol kesmeleri son derece iyiydi bence. Favorilerim mezarlık levazımatçısı ve kılıbık oğlanın annesi. Teknik konulardan pek anlamam ancak ışıklandırmada kamera açısı, uzaklığı vs gibi insanı rahatsız edici bir sıkıntı görmedim.(Bu teknolojik imkanlara rağmen hala kamera tutmasını öğrenememiş Türk film ekiplerine de buradan selam ediyim.)

Samuray yolları hakkında pek bilgim yok ama kılıç kuşanma biçimi vuruşmalardaki tekniği ve tavrı beni Miyamoto Musashi'nin tekniklerine göre davranıldığı düşüncesine itti. Açıkçası buna dikkat ederek izledim ve umarım yanılmıyorumdur.

Filmde Japon toplumunun geleneklerine ince bir şekilde değinilmiş fakat fazla göze sokulmamış. Yine eski zamanlarda olduğu için bilgi aktarımının kulak ve ağız yoluyla olmasının etki ve sonuçları izleyicinin dikkatine sunulmuş. Samurayın onuru korunmuş, tüfek icat oldu mertlik bozuldu sözünün gerçekliği tekrar gözlere sokulmuş. Aksiyon ve sanat filmi arasında bir yere yerleşen bir film olmuş. En beğendiğim filmlerin arasına girdi diyebilirim.