Bakayalo 28 Şubat 2013 Share 28 Şubat 2013 Evet, maalesef festival başlayana kadar fırsat bulup duyuru yazamadım, affınıza sığınıyorum. Japonya'nın güncel veya popüler anime ve live action filmlerinin gösterildiği Ankara Japon Filmleri Festivali onuncu kez perdelerini açtı. 27 Şubat - 2 Mart 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek olan festivalde film gösterimleri geçen sene olduğu gibi yine Kızılay'daki Alman Kültür Merkezi (Goethe Institut) sinema salonunda yapılıyor. Gösterimlere giriş tamamen ücretsiz; ancak salon küçük olduğundan, vakitli gelmezseniz ayakta kalabilirsiniz. 27 Şubat Çarşamba günkü gösterimlere ilgi beklenenin üzerindeydi. Festivalin en ilgi çekici filmi olan Summer Wars'un gösterileceği 28 Şubat Perşembe akşamının özellikle kalabalık olacağını tahmin ediyorum. Festival programı şöyle: 27 Şubat Çarşamba, saat 17:30 Railways 49-sai de Densha no Untenshi ni Natta Otoko no Monogatari Demiryolları: 49 Yaşında Tren Makinisti Olan Adamın Hikâyesi 27 Şubat Çarşamba, saat 19:50 Hana no Ato Çiçeklerin Ardından ------------ 28 Şubat Perşembe, saat 17:30 Summer Wars (anime) Yaz Savaşları 28 Şubat Perşembe, saat 19:35 Gegege no Nyoubou Gegege'nin Karısı ------------ 1 Mart Cuma, saat 17:30 Hoshi wo Ou Kodomo (anime) Kayıp Seslerin Peşinde 1 Mart Cuma, saat 19:35 Kamisama no Karute Tıbbi Kayıtlar ------------ 2 Mart Cumartesi, saat 13:00 Sen to Chihiro no Kamikakushi / Spirited Away (anime) Ruhların Kaçışı 2 Mart Cumartesi, saat 15:15 Kimi ni Todoke Benden Sana 2 Mart Cumartesi, saat 17:35 Gaku Zirve _______________________________________________________________ Filmler hakkında ayrıntıları şu adreste bulabilirsiniz: http://www.tr.emb-japan.go.jp/T_04/Kulturel_Etkinliklerimiz/2013/Film_Festivali/Film_Festivali.htm Alman Kültür Merkezi ise şurada: http://maps.google.com/maps?num=20&hl=en&safe=off&q=bilge+sokak+ankara&ie=UTF-8&hq=&hnear=0x14d34fa9f2b5bd33:0xf191bec28578262c,Me%C5%9Frutiyet+Mh.,+Bilge+Sk,+Ankara,+Turkey&ei=TKYuUYePBoeMswb5noHwCw&ved=0CDMQ8gEwAA Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Squaw 28 Şubat 2013 Share 28 Şubat 2013 Anime seçimleri güzel, film seçimleri de güzel gibi. Kimi ni Todoke'nin filmi ne zamandır film arşivimde duruyor ama bir türlü ona fırsat gelmedi. Filmler arasında bir tane dönem filmi (Hana no Ato) vardı galiba, o baya hoşuma gitmişti ama İzmir'deki festival kapsamında dönem filmi olarak o değil de The Twilight Samurai vardı. Ne kadar çok izlemek istesem de izleyememiştim çünkü başka bir yerdeydim. Katılım gösteremedim ama filmi bir ara izleyeceğim. Samuray olsun da çamurdan olsun. Yanlış hatırlamıyorsam eğer Hana no Ato'nun oyuncusu bir balet, oyunculuğu da iyiydi. Anime yapımlarından Summar Wars filmini şiddetle öneririm. Sanal dünyanın etkilerini ailevi ve arkadaşlık gibi iki yakın temayla süsleyerek eğlenceli bir şekilde sunan nadir yapımlardan biri. Yapımda, köklü bir aileyi ele alan bölümlere ait olan sahnelere ayrıca bayılmıştım. Geleneksel aileye yakışır olan geleneksel eve de ayrıca bitmiştim, dediğim gibi tüm yapımlar güzel ama animeler arasındaki Summar Wars filmi izlenmeyi hak ediyor. Haber için teşekkürler bakayalo, ellerine sağlık. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
CloudT 28 Şubat 2013 Share 28 Şubat 2013 Seçilen animeler gerçekten iyi -ki herkesin favorisi olan Summer Wars'la başlamak da çok iyi bir seçim olmuş. Filmler konusundaysa hepsini izlemiş biri değilim ama animeler kadar hoş seçimler yapılmış. Hana no ato 'da özellikle dikkat çekenlerden biri. Keiko-san'nın hem güzelliği hem oyunculuğu yerli yerinde. =) Ah Ankara'da olmak vardı. Kesin giderdim. Teşekkürler, bakayalo-san. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
SPAWN-TheUndead 28 Şubat 2013 Share 28 Şubat 2013 Valla gözüme direk Kimi ni Todoke ve Gaku: Minna no Yama filmleri takıldı. Kimi ni todoke'yi izlemiştim lâkin perde de tekrar izlenir. Gaku adamım Shun Oguri'nin filmi ve henüz izlemedim. Hana no Ato da yabancı gelmedi, izledimmi hatırlayamadım. Bunun dışında bu yıl anime filmleri çıkartma yapmış gibi görünüyor. ^^ Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Bakayalo 28 Şubat 2013 Yazar Share 28 Şubat 2013 İzlediklerimden izlenimlerimle güncelleyeyim. "Hana no Ato" şahane bi filmmiş ya! Bulun indirin izleyin, kaçırmayın. Başta o samurayın kağıttan okuyormuş gibi eigo konuşmasına şaşırmıştım biraz, "ben bile daha iyi eigo konuşurum lan" diye düşünerek kötü oyunculuklarla dolu bi film beklemeye başlamıştım, ama herifin karakterinin gereğiymiş meğerse. Oyunculuklar gayet iyi. Film de hayli istisnai bi samuray filmi. Baştan sona ciddi gidiyor; ama bi karakter var (Masahiro Koumoto), o kadar gayriciddi ki her göründüğünde filmin de seyircinin de havasını değiştiriveriyor. Yakışıksız da durmamış üstelik, gayet iyi yedirilmiş filme. Tavsiye ederim. 49 yaşında makinist olan adamın hikâyesi (Railways) güzel bi hikâye, ama beceriksizce işlenmiş. "Sevdiğin işi yapmak iyidir" temalı filmde diyaloglar o kadar nokta atışı, o kadar işlevsel ki gerçek olması mümkün değil. Filmi bitirememişler bir de. Yarım saat boyunca "ha bitti ha bitecek" diye bekliyorsunuz; bi noktada, yönetmenin veya kurgucunun canı sıkılınca, film bitiyor. Seyretmemekle bir şey kaybetmezsiniz. Summer Wars olmuş. Hem de şahane olmuş! Finalin gelişiminde kırık dökük görünen yerler var ama pek rahatsızlık vermiyor. Başlangıç da gelişim de bitişin genel tasarımı da harika. Filmin çoğuna ev sahipliği yapan geleneksel geniş ailenin tasviri de, Squaw'ın da dikkat çektiği gibi, çok canlı, inandırıcı, etkileyici. Her animesevere hararetle tavsiye olunur. Gegege'nin Karısı, harcıâlem bir hikâyeyi harcıâlem bir üslupla anlatan, orta halli bir film. Hak ettiği takdiri uzun müddet görememiş, onun yerine açlık, yokluk, sefalet görmüş dâhi bir mangakanın hayatı anlatılıyor. Oyunculuklar çok iyi, özellikle tonlamalar ve telaffuzlar çok etkileyici; o itibarla seyre değer. Japon filmlerinde alışkın olduğumuz üzere bu film de başlamıyor, bitmiyor, ama akışı ve tasvirleri çok iyi. Hayalet, cin gibi imgelerin canlı canlı gösterilmesi de filme bir sevimlilik katmış ama hikâyenin anlatımına katkıda bulunduğu tartışılır. Vaktiniz bolsa ve çulsuzluğun orijinal bir tasvirini görmek istiyorsanız seyredin. Yalnız hakikaten, Alman Kültür'de film seyretmek bi noktadan sonra işkence olmaya başlıyor. Sert plastik sandalyeler, düz salon, alçak perde... Seneye inşallah yerini değiştirirler festivalin. Geçen sene de şikayet etmiştik ama demek ki çok şikayet eden yok, yine aynı yerde yaptılar. Gelecek arkadaşlara çağrım olsun: Lütfen çıkışta size verilen değerlendirme formunu doldurun ve "Görüşleriniz" kısmına salonun rahatsız olduğunu yazın. 2011'de ne güzel Batı Sinemasında yapılmıştı hafta içi gösterimler. Üstelik ilk akşam peş peşe Evangelion 1.0 ve 2.0 seyretmiştik, şahane olmuştu. Devamı Türk Japon Vakfında yapıldı, ora da epey sapa bi yerde olduğu için gelen az oldu, muhtemelen o yüzden festival boyunca müsait olan merkezî bi yer olarak seçtiler bu Alman Kültür Merkezini ama olmuyor ya!.. -------------- Cuma gecesi güncellemesi "Hoshi wo Ou Kodomo" için evvela şunu söyleyeyim: Filme en uygun isim Türkçe ismi olmuş (Kayıp Seslerin Peşinde). Olayın ne yıldızlarla (hoshi) alakası var ne de birden fazla çocuk (children) düşmüş bi şeylerin peşine. Filme gelirsek, çoook güzel bi film! Ama bu kadar dramatik, duygu dolu bir filmi, hafifçe tebessüm edilmesi mazur görülecek her yerde kahkahalarla gülen bir grup densiz yüzünden izlediğimize izleyeceğimize pişman olduk! Oğlan kıza "Ağlama!" diyor; belli ki "Ağlama, beni de ağlatacaksın!" demek istiyor, sonrasında kendi de ağlamaya başlıyor tabii; gel gör ki bu kazmalar "Nuhohahahahaha! bi de kıza ağlama diyo la! haha! höhö! ay kırılacam!" modunda. Rezil ettiler gösterimi. Hayatlarında ilk defa sinemaya gelmiş gibi, bitiş müziği başlar başlamaz kalkıp milletin filmin sonunu izlemesine engel olmaları da ayrıca takdire şayandı... Hakikaten, şu gösterimler Türk-Japon Vakfında yapılsın ya! Japon sinemasına veya animelere olan merakı uğruna zahmet edip Or-An semtine gidecek seyirci gelsin sadece, "beleşe çizgi film varmış la, gidek de iki gülek" diyen kazmalar gelmesin! Bu duygusal patlamanın ardından, geçelim bir sonraki filme. "Kamisama no Karute" ağır tempolu, yer yer duygulu, yer yer sevimli, gayet dengeli, çok güzel bi film. Tempoda pek değişiklik olmuyor ama aradaki tatlı mizahın ve duygusallığın akışı öyle hoş ki gözünü ekrandan ayırası gelmiyor insanın. Ümit vaat eden genç bir doktorun küçük bir hastanede kalmakla tıp fakültesi hastanesine geçip kendini bilimsel araştırmaya vermek arasındaki kararsızlığı (akla Doktor Tenma geliyor); bu esnada arkadaşlarıyla, karısıyla, diğer doktorlar ve hemşirelerle, hastalarıyla olan ilişkileri; seyirciyi hiç yormadan ama ilgiyi de soğutmadan, ideal bir tempoda aktarılmış. Arkadaşlarla da aileyle de sevgiliyle de seyredilebilecek bi film, ama özellikle sevgiliyle başbaşa seyretmek için ideal ;) Akşamın ikinci filmi olduğundan kuru kalabalık da gitmişti, gözlerimiz yaşara yaşara seyrettik. Tekrar tekrar seyretmek için de arşivime ekliycem. -------------- Festival sonu güncellemesi Cumartesi günü programda üç film vardı. İlki Miyazaki'nin başyapıtı sayılan (gerçi sayanların arasında ben yokum) "Spirited Away" namıyla maruf "Sen to Chihiro no Kamikakushi" isimli animeydi. Filmi gerek perdede gerek bilgisayarda gerekse televizyonda defaatle seyretmiş bulunduğumdan, gösterim vakti de Japonca kursumuzla çakıştığından, o gösterime gitmedim. Umarım iyi geçmiştir. Öğlen vakti kuru kalabalık olmamıştır sanırım. "Kimi ni Todoke" (live-action) gösterimi on beş dakika kadar gecikmeyle başladı. O sayede, alelacele yemek yiyip apar topar salona geldikten sonra bi rahatlayıp su içme fırsatımız oldu Filme gelirsek, fena olmamış. Duygusal sahneler olağanüstü güzellikte aktarılmış, göz yaşartıcı. Filmin başlarında ağırlıkta olup yarıdan sonra giderek seyrekleşen light sahneler ve komedi unsurları ise çok çiğ kalmış. Mangayı okumadım, animeyi seyretmedim; ama bu sahnelerin anime ve mangada nasıl bir yaratıcılıkla işlenmiş olabileceğini şöyle bir düşünmek bile "keşke live-action işine girişmeselermiş ya da mizah dozunu azaltsalarmış" demeye yetiyor. "Anime senaryosuyla live-action çekmeye kalkarsan ne olur" diye, ders mahiyetinde izletilebilir yönetmen adaylarına "Gaku" filminden hiçbir beklentim yoktu. Öyle dağlı, kurtarmalı falan filmler de çok bayar beni; o yüzden kendimi sıkılmaya hazırlayarak girdim salona. Meğer "assolistler en son çıkar"mış. Benim için bu festivalin en değerli filmiydi. Trajedi dozu yüksek bir dram Japonca nasıl anlatılır, seyredip görün. Dram türünün gereği olarak ara sıra gülümseten hattâ güldüren sahneler de var, ama hikâyenin akışını hiçbir şekilde sakatlamıyor, aktardığı trajedileri yaşayan insanlara saygısızlık etmiyor, filmin dengesini bozmuyor. Dramatik kurgu hayranlık uyandırıcı bir şekilde akıyor. Japon filmlerinde alıştığımızın aksine, film hakikaten başlıyor, neredeyse hiçbir gereksiz sahne kullanmadan pürüzsüzce akıyor ve hakikaten bitiyor. Biterken de göz yaşlarını silmekte olan seyircinin yüzüne küçük bir tebessüm kondurmayı ihmal etmiyor. İnsan ırkının böyle bir hikâyeyi bundan daha iyi anlatmaya muktedir olduğundan şüpheliyim. Başta yönetmen Osamu Katayama olmak üzere filme emeği geçen herkesi takdir ve tebrik ediyorum. Festival böylece bitti. Ben çıkışta değerlendirme formunu doldururken kurstan bir arkadaşım oradaki Japon görevlilerin kendi aralarında konuşmalarına kulak misafiri olmuş, anladığı kadarıyla "seneye Türk-Japon Vakfında mı yapsak ki" muhabbeti de geçmiş arada. Demek ki mekândan şikâyet eden yeterince insan varmış. Görüşlerini dile getiren herkese teşekkür ederim. Seneye 11'inci festivali daha güzel bir salonda, daha ilgili bir seyirci kitlesiyle idrak etmek dileğiyle... Esen kalın! bakayalo Ankara'dan bildirdi. Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Önerilen İletiler
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap