Jump to content
  • Kayıt Ol

Psycho-Pass


Aurora Borealis

Önerilen İletiler

Tür: Cyberpunk, Dystopian, Science fiction, Crime thriller

Yapım Yılı :2012

Kategori: TV Serisi

Bölüm Sayısı: 22

Yönetmen: Katsuyuki Motohiro

Yardımcı Yönetmen: Naoyoshi Shiotani

Yapımcı: Kōji Yamamoto

Yazar: Gen Urobuchi

Muzik: Yugo Kanno

Stütdyo: Production I.G

Özet:

Hayat nedir?......

…………………………………

İyi bir hayat; korku, yasak ve kişilerin birbirlerini hapsetmesi üzerine kurulmamalıdır.”

Bertrand

Tam da bu felsefeden yola çıkarak, (Biraz Çarpıtılarak tabiki) toplumun düzen ve refahını hatta mutluluğunu korumak adına, insanların ruh halleri ve kişilikleri anında değerlendirip incelenmek sureti ile bir sistem geliştirilir. Sibly adı verilen bu sistemle suç en alt seviyeye indirilmiştir.

Ancak,

O gerçekten de bir "Sistem" mi? Yoksa daha çok kocaman bir hapishane midir?

Her ne kadar “insan ruhunun gizemi çözülerek geliştirildi” dense de sistemin tanımlayamadığı suçlu ya da suçsuz diye niteleyemediği insanlarda vardır. Sistem onları dışladığından mı yoksa okuyamadığından mı nitelendirememektedir!?

Belki de sadece Dostoyevski’ nin de dediği gibidir.

“İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.”

Tabi ki sistem henüz mükemmelleştirilemediğinden bu sistemin yürümesini yardımcı Psycho-pass adı verilen polis memurları sağlamaktadır.

“Hayat geriye doğru anlaşılabilir, ancak ileri doğru yaşanır.”

Murphy yasalarından

Psycho-pass lara yardımcı olması için de şuç seviyeleri belli bir sınırın üstünde olan ve artık o sınırın altına inmesi mümkün görünmeyen sisteme göre “suçlu” diye gözetim altında tutulması gereken kişiler infazcı olarak görevlendirilmektedir. Aslında bu biraz yumuşak bir ifade oldu onlar daha çok sistemin infazcı köpekleridir.

“Hayat bir sürprizler serisidir. Öyle olmasaydı ne yaşamaya, ne de korumaya değerdi.”

Emerson

Kougami, Shinya eski bir Psycho-pass dedektifidir ve görevde oldukları bir gün infazcısı hunharca katledilir. Sonrasında ise artık oda sistem tarafından “suçlu” damgası yemiştir ve bir infazcı olmuştur.

Makishima, Shougo ise sistemin okuyamadığı, suçlayamadığı bir anarşisttir. Ve tüm amacı sistemi tamamen ortadan kaldırmaktır. Ona göre sistemde,

Dışarıda bırakılmak içeri kapatılmakla aynı şeydir.

“Michel Foucault”

Yoksa çok daha farklı bir sebepten mi sistemi kabul etmiyordur. Ona göre amaca giden her yol mübahtır ve bu yıkımdan geçmektedir.

Harabesi olmayan ülkenin hatırası olmaz. Hatırası olmayan ülkenin de tarihi olmaz.

“Jeremy Bentham”

Tsunemori, Akane ise çok iyi bir puanla Kamu güvenliği cinayet bürosuna atanmış bir dedektiftir. Aldığı puanla istediği her bakanlığa rahatça girebilmesine karşın özellikle kamu güvenliğini seçmiştir.

Mitsuru’nun öldürülmesinden bu yana Touma Kouzaburou ve Makishima’nın peşinde olan Kougami, Akane’nin yardımı ile hedefine ulaşabilecek midir?

Hayat...!?

Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir.

John Christian

Not: Animenin o kadar alıntı ile gönderme yaptıkı, ben de dayanamadım animeye alıntılar ile gönderme yapmadan duramadım...

İzleyenler paylaşımda bulunmak isterse spoiler kullanarak yorum yapabilir.. İzlemeyenlerden izleyeceklere keyifli seyirler dilerim...

Dip not: Anime şiddet öğeleri içermektedir. Rahatsız bulabileceğiniz sahneler olabilir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • İleti 10
  • Oluşturma
  • Son yanıt

En Çok Yazanlar

  • Aurora Borealis

    4

  • animedyum

    3

  • gundamaster

    1

  • loykad

    1

Vakti zamanından...

Cyberpunk, yüksek teknolojinin ve düşük yaşam koşullarının bulunduğu evrenlerde (çoğunlukla Dünya'da) geçen bir anlatı türüdür. Yapay zekalar, sanal gerçeklikler, dijital üstünlükler, mega kuruluşlar, hackerlar vb. pek çok teknolojik ilerleme seyirciyi yakın bir geleceğin (ama mutlaka geleceğin) dünyasına ışınlar. Makine gücüne dayandırılmış bu ilerlemeler insanlığın içinde bulunduğu aczi ortaya sererek yakın geleceği bir ütopya gibi göstermenin aksine tam bir distopya olarak tarif eder.

İnsanoğlunun kendi etrafına ördüğü bu distopya farklı şekillere bürünebilir lakin -türün bir standardı olarak- mutlaka sorunlu bir geleceği işaret etmektedir. Teknolojinin sağladıkları artık yalnızca kısmi bir kitlenin yararınadır ve bu durum geri kalan çoğunluğu bilinçleri dahilinde veya haricinde mağdur etmektedir. Eskiden bir birey olan bu insanlar artık yalnızca birer kişiden/sayıdan/istatistikten ibarettir. Bu postmodernist teknolojinin görünmeyen yüzünde koyultulmuş bir nihilistik söylem saklıdır: İradesi olmayan insanın bir değeri yoktur.

Psycho-Pass tipik bir cyberpunk örneği. Bir veya birkaç dedektifi takip eden ve genellikle polisiye türündeki eserlerde karşımıza çıkan cyberpunk altyapısını arka planına harfiyen yerleştiren seri, ana konuyu/davayı besleyen ve büyük bir yapbozun parçaları gibi oluşturulmuş 22 bölümünde de asıl düşmanın izini sürüyor. Kamu güvenliğini ve refahını (mevcut düzeni) korumak için kurulmuş MWPSB adındaki bir teşkilata yeni atanan başkarakter Tsunemori Akane aracılığıyla, animede düzeni sağlayan Sibyl sisteminin nitelikleri masaya yatırılıyor. İnsanların suça ne kadar yatkın olduklarını ölçen ve bu sayede dedektiflerin ellerinde tuttukları silahları bayıltma/paralize etme/infaz etme gibi farklı modlara sokabilen Sibyl sistemi, animenin geçtiği yakın geleceğin teknolojide geldiği son nokta olarak lanse ediliyor.

Elbette, insanoğlunun elleriyle yarattığı ve sırtını tamamen ona dayadığı Sibyl yine insanoğlunun en büyük düşmanı. Psycho-Pass dünyasında yaşayanlar henüz bir suç işlememiş olsalar bile Sibyl'in ölçümlerine göre potansiyel suçlu ilan edilebiliyorlar. Sibyl karar veriyor, Sibyl yargılıyor, Sibyl hüküm veriyor fakat Sibyl infaz etmiyor; ettiriyor. Ellerinde tuttukları silah neyi uygun görürse onu yapmak zorunda olan dedektifler birer tetikçiden fazlası değiller. Hiçbir inisiyatif alma lüksleri, silahın dediğini yapmaktan başka bir seçenekleri yok. Sözün özü, iradeleri yok. İnsanlar teknolojiyi değil, teknoloji insanları kullanıyor.

Sibyl, bio-organizma üzerinde gerçekleştirdiği simatik taramalarla insan zihninin nasıl çalıştığını, hangi yönlere meylettiğini görüyor; aslında öngörüyor. Bu öngörü de yasama-yürütme-yargı kuvvetini elinde bulunduran Sibyl'in ikircikli bir adalet kavramını temsil etmesine sebebiyet veriyor. Sibyl'i oluşturan öğeler seri içinde dehşet verici bir şekilde aydınlatılırken, distopya içinde yaşayan kişilerin kaderleri de aynı öğeler tarafından "atanıyor". Kişiler sınavlara giriyor, aldıkları puanlara göre kariyerleri tayin ediliyor. "Radar"a yakalandıklarında "puanları" haddinden fazla çıkmadığı sürece yaşamalarına izin veriliyor, aksi takdirde cezai müeyyide uygulanıyor. Bu insanların kendilerine ait bir tercihleri yok, hata yapma "şansları" yok, neredeyse tüm yaşamları paketlenmiş bir formatta onlara empoze ediliyor.

Dayatılmış bir yaşantıyı baş düşmanı Makishima Shougo'nun Weber, Dick, Foucault gibi önemli filozof ve yazarlardan yaptığı alıntılarla ve fiiliyata döktüğü vahşice eylemlerle eleştiren seri, iyi ve kötü kavramlarının içini boşaltarak hem karakterlerinin hem de seyircinin ahlaki değerlerini nötralize etmeyi başarıyor. Bir noktadan sonra, serinin geçtiği yaşantının zıt kutbunda yer alan nihilist tutum seyirciyi tarafsızlaştırmaya ve duruma yalnızca tanıklık eden birer gözlemciye dönüştürmeye başlıyor. Makishima Shougo'nun ve MWPSB'nin son ana dek karşıdaki kefeyi yukarı çekemedikleri teraziyi ise serinin başkarakteri olan ve örtülü bir şekilde Themis'i andıran Tsunemori Akane tutuyor.

Cyberpunk türünün tarihindeki en önemli eserlerden ikisi olan Blade Runner ve Ghost in the Shell ile doğal olarak benzerlikler taşıyan Psycho-Pass, türe herhangi bir yenilik getirmese de kaydadeğer bir tempoyla seyirciyi atmosferine dahil eden başarılı bir anime olarak tarihteki yerini alıyor.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Öncelikle yazdıkların için teşekkür ederim.. Düşüncelerini paylaştığın için de teşekkür ederim. :) Yazdıklarını okuduğumda mutlu oldum. Keza shounenlerin dışında çok nadir belli başlı animeler ile ilgili insanlar yorumlarda bulunuyor..

Yazdıklarını çoğuna katılıyorum. katılmakla beraber nihilist olmasam da

"İradesi olmayan insanın bir değeri yoktur." bu söylemin doğruluğuna %100 katılıyorum..

Anime de de özellikle zaten temel alınan değer bu. Seninde dediğin gibi teknolojik geleceğin getirdiği bir ütopya olmanın aksine tam bir distopya olması..

Akane'nin içinde kaldığı ikilemi bir noktada anlayabiliyor olsam da Seninde dediğin gibi Teknolojinin insanı kullanıyor oluşunda kalmış olduğu ikilemi, yaratılan karakterin daha net analiz edebilmesi gerekirdi. Bazı değerlere sahip değildi. Sorgulama yetisi yetersizdi. Akaneyi ben bir robot gibi betimleyebilirim. Göstermiş olduğu duygu belirtileri "durumun gerekliliği" gibi.. daha öte değildi. Kougami bana göre, her ne kadar sistemin bir kölesi haline gelmiş olsa da, daha insanı niteliklere sahip. Bu yüzden, karakter benim anime de tek beğenmediğim şeydi.

"Makishima Shougo'nun Weber, Dick, Foucault gibi önemli filozof ve yazarlardan yaptığı alıntılarla ve fiiliyata döktüğü vahşice eylemlerle eleştiren seri, iyi ve kötü kavramlarının içini boşaltarak hem karakterlerinin hem de seyircinin ahlaki değerlerini nötralize etmeyi başarıyor"

Cümlene de aynen katılıyorum. Çok iyi bir analiz olmuş. Anime de benim en sağlıklı bulduğum ( Her ne kadar "bir noktadan sonra her şey mubahtır" zihniyetini tasvip etmesem de, Makishima karakteridir. Biraz da Bana, zıtlıklar teorisini anımsatıyor. Ying yang gibi; "kötünün içindeki iyi, iyinin içindeki kötü." Kötü gerçekten kötü müdür? kötü tam olarak neyi ifade eder. Adalat tam olarak nasıl olmalı? İyi gerçekten iyi midir? İyi şeyler uğruna yapılan kötülükler ile kötülüklerin içindeki iyilikler dengelerin hangi tarafındadır?" Gibi bir çok şeyi düşünmeye başlıyorsunuz bir süre sonra..(Tabi Sistem kölesi değil ve sadece anime olarak izlemiyor sorguluyorsanız.)

Anime senin de dediğin gibi Cyberpunk türünün örneklerinden olan Blade Runner ve Ghost in the Shell (-ki favorimdir.) gibi yapımlarla benzerlikle taşımasının yanında bana göre onlarla aynı platformda değildir. onlardan ayrı olarak kötünün gerçekten kötü olmaması.. Daha Sosyolojik daha politik .. Bana göre yapım daha çok Texhnolyze animesi ile aynı platformda..

Akaneye dönecek olursam serinin devamı gelmeden yargılamak da istemiyorum ama bu noktada anime bırakılırsa Akene içi boş bir kabuk gibi kalacaktır. Bana göre Makishima'nın bıraktığı işi Kougami tamamlayacak. Akame bu noktadan sonra seçimleri ile bir yere konulabilecek. Tabi 2. sezon olur da nasıl bir yol çizmeye devam edecekleri belirsizken sadece bir varsayım bu.. Kougami'nin makishima'yı öldürmesinin altında bana göre biraz onu özgür bırakmak istemesi de yatıyor gibi geldi bana. sonuçta zıt olsalar da birbirleri ile tamamen bana göre aynı idiler. Bir olaya iki farklı açıdan bakmak gibi idi onları izlemek. O olayla yaşayabilmek ve o olayda boğulmaktı bana göre yaptıkları ve seçimleri..

Neyse inşallah devamı gelir.. Paylaşımın için tekrardan teşekkür ederim. Dilerim daha çok böyle güzel analizlerle yorumlarını paylaşırsın.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İkinci sezon gelecek, kesin bilgi yayalım :) Tarihi henüz belli olmasa da bu sene sonbahar sezonunda olacağı kuvvetle muhtemel. Yine 22 bölüm olacağı ise açıklandı.

Senin aksine, ben Akane'yi serinin arta kalan istatistiki insanlarını (ve dolayısıyla PP dünyasını) en iyi tanımlayan karakter olarak görmüştüm. Sebebini de ilk bölümdeki çelimsiz yeni yetmeden sezon finalinin -yanılmıyorsam- son sahnesinde emir veren bir dedektife dönüşmesine kadar geçen süreç olarak gösterebilirim. Onca badire atlatmış olmasına ve Sibyl'in o dehşetengiz gerçek yüzüyle karşılaşmasına rağmen (bize sınırlı sayıda gösterilen) prensiplerinin hiçbir işe yaramamasını ve tüm sezonun ardından geriye yine sistemin bir diğer dişlisine dönüşmesini izledik diye düşünmüştüm o son sahnede. Yani adalet terazisini tutan Themis gitmiş, yerine o terazinin kefelerine mıhlanmış bir karakter gelivermişti. Bilmiyorum, belki öyle görmek istediğim içindir :)

Makishima Shougo FTW!! Seriyi haftalık takip ederken, şu özel kaskın kullanılmasıyla orta yerde vahşice katledilen insanları gördükten sonra Death Note'daki Kira'dan beri bu kadar tapılası bir kötü görmediğimi söylemiştim. Hemen hemen aynı gerekçelerle birbirlerine çok benzediklerini düşünüyorum. Aynı DN'un yaptığı gibi PP de adalet kavramının içini öyle güzel oyuyor ve ardında boş bir posa olarak bırakıyor ki Makishima'nın söz ve fiiliyatları pek çok yerde bana "adil" geliyordu. Her adil olan elbette "doğru" değildir ama herkes için adalet de pek bir yanlıştır sanki.

Emin olamadım ama netleştirmek için yazma gereği duydum: Haşa sümme haşa! Bu seriyi Blade Runner ve GITS ile aynı düzlemde görmüyorum, göreni de görmezden gelirim :) Bu muhteşem başyapıtlara benzeşmesiydi benim değinmek istediğim.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

İkinci sezon gelecek, kesin bilgi yayalım :) Tarihi henüz belli olmasa da bu sene sonbahar sezonunda olacağı kuvvetle muhtemel. Yine 22 bölüm olacağı ise açıklandı.

Senin aksine, ben Akane'yi serinin arta kalan istatistiki insanlarını (ve dolayısıyla PP dünyasını) en iyi tanımlayan karakter olarak görmüştüm. Sebebini de ilk bölümdeki çelimsiz yeni yetmeden sezon finalinin -yanılmıyorsam- son sahnesinde emir veren bir dedektife dönüşmesine kadar geçen süreç olarak gösterebilirim. Onca badire atlatmış olmasına ve Sibyl'in o dehşetengiz gerçek yüzüyle karşılaşmasına rağmen (bize sınırlı sayıda gösterilen) prensiplerinin hiçbir işe yaramamasını ve tüm sezonun ardından geriye yine sistemin bir diğer dişlisine dönüşmesini izledik diye düşünmüştüm o son sahnede. Yani adalet terazisini tutan Themis gitmiş, yerine o terazinin kefelerine mıhlanmış bir karakter gelivermişti. Bilmiyorum, belki öyle görmek istediğim içindir :)

Makishima Shougo FTW!! Seriyi haftalık takip ederken, şu özel kaskın kullanılmasıyla orta yerde vahşice katledilen insanları gördükten sonra Death Note'daki Kira'dan beri bu kadar tapılası bir kötü görmediğimi söylemiştim. Hemen hemen aynı gerekçelerle birbirlerine çok benzediklerini düşünüyorum. Aynı DN'un yaptığı gibi PP de adalet kavramının içini öyle güzel oyuyor ve ardında boş bir posa olarak bırakıyor ki Makishima'nın söz ve fiiliyatları pek çok yerde bana "adil" geliyordu. Her adil olan elbette "doğru" değildir ama herkes için adalet de pek bir yanlıştır sanki.

Emin olamadım ama netleştirmek için yazma gereği duydum: Haşa sümme haşa! Bu seriyi Blade Runner ve GITS ile aynı düzlemde görmüyorum, göreni de görmezden gelirim :) Bu muhteşem başyapıtlara benzeşmesiydi benim değinmek istediğim.

:)) evet kesin çok sıkı takibe aldım kaçırısam dürt muhakkak yeni sezonunu güncel tartışa tarışa izleriz inşallah:))

Akane belkide senin dediğin gibide görülebilir. Ama bana, Animede bahsedilen hani abartlıan aldığı puan olsun Psycho Pass seviyesini stabil tutması olsun herkesin bahsettiği (Animede) "o sen misin?" dediği karakterin daha farklı betimlemesini isterdim.(Galiba biraz da GITS deki Motoko gibi bir karakter bekledim:)) Ama onu şu an henüz sadece kabuk olarak değerlendiriyorum. 2. sezonda nasıl bir karakter sergileyeceğine göre onu tam bir yere koyabileceğim.

Akane'nin ve Makishima ile bana göre benzer türdeler. İkisininde sistem tarafından okunamaması -ki sadece varsayım senarist 2. sezona bunu saklıyor olabilir Akane ile kougami yi karşı karşıya getirmeyi de planlıyor olabilir..ilk sezonda iki okunamayan karakteri zıt kutuplarda göstererek Makishima'nın yaptıklarının gereksizliğini de 2 sezona saklıyorda olabilr.. (Amma teori ürettim bende..)

"Emin olamadım ama netleştirmek için yazma gereği duydum: Haşa sümme haşa! Bu seriyi Blade Runner ve GITS ile aynı düzlemde görmüyorum, göreni de görmezden gelirim :) Bu muhteşem başyapıtlara benzeşmesiydi benim değinmek istediğim." demişsin

:)) Aynı kıstasta tutmadığı farkındayım. Felsefik bir analizden bu ayrımı yapabildiğini çıkarmıştım. Texhnolyze izlemiş miydin bilmiyorum ama izlemediysen bence bunun üzerine ağır bir cila olur. Çizgileri aynı bence. Hem animenin Cyberpunk oluşu hem ütopyadan Distopyaya dönüşü hem de Sosyolojik, politik açıdan toplumun, teknolojinin kölesi olmasına inanılmaz ve de bu animeden daha ağır yorucu ve sinir bozucu göndermeleri var. (Tabi kötüyü makishima gibi bir karakterle betimlemiyor o ayrı) Blade Runner ve GITS bu anime ile benzese de özellikle GITS-Stand Alone Complex daha soyolojik ve politikti. GITS-Stand Alone Complexi de aslında aynı kulvara bir açıdan sokabiliyorum da. Özellikle "The Laughing Man" ile "Makishima" karakterlerinin pskolojik benzerlikleride yok değil.. Sence de öyle değil mi?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

gundamaster

Proje başladığında ikinci sezon kafalarında var mı bilemem ama eğer öyleyse;

Akane'ye ilk sezonda biçilen rol; onun karakter anlamında gelişmesi ve asıl olayını ikinci sezonda göstermesi şeklindedir. Tabi bu ikinci sezon düşünüldüyse olabilecek durumlardan biri. Akane'nin gelişen karkater rolü ise Japon'ların neredeyse her animesinde karşımıza çıkan tipik karakter şekli. Başta ne yapacağını bilmeyen ama hikaye ilerledikçe karakter anlamında çok gelişen kişi rolü onunki. Bu tarz karakterler animelerin olmazsa olmazı bizlerin de çoğu zaman görmek istediği karkater gelişim profilidir.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hele şükür gundam yazmiş Akane'yi. Açikçasi Akane'yi arkadaşlari arasinda davranişi yüzünden sevmiyordum; ama aslinda çok zeki bir karakter. Gelişimini de çok iyi yapti diye düşünüyorum ben, 2 sezonluk bir anime açisindan düşünürsek (ve normal bir genç kiz üzerinden ele alirsak) yaşina ve "deneyimine" göre gayet beklendik tepkiler verdi Akane. En son bölümlerde ikilemlere düşmesi de çok doğaldi diye düşünüyorum. Her ne kadar klişe olsa da bu tarz bi sistemin döndüğü animeye cuk oturdu Akane.

Fakat malesef ki 2. sezon olmadi ve Akane böyle havada kaldi. 2. sezon yerine film yapacağiz diye çevirdiler, Akane'yi ne yaparlar belirsiz kaldi.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Aurora Borealis

Tex içimde uktedir. Galiba 4 defa, her seferinde yeniden olmak kaydıyla başladığım bir seri. ABe zaten benim nazarımda deli/dahi bir adamdır ama nedense Tex'i tam anlamıyla izlemek bir türlü fırsat olmadı. İlk seferinde 3., ikinci seferinde 7., üçüncü ve dördüncü seferlerde 4. bölüme kadar izledim ve hep araya giren, seriyle hiçbir alakası olmayan kelalaka hadiseler yüzünden yarıda bıraktım. Her seferinde de sayfalar dolusu not alarak izliyordum, notlar da bölümler de hala karşımda duruyor ama müsait zaman+sarih kafa kombinasyonu uzun zamandır yakınımda değil.

GITS SAC benim için neredeyse bir fetiş. İzledikten sonra, ilk sezonu mükemmel olan bir animenin ikinci sezonu nasıl daha iyi olabilir diye uzun şaşkınlık nöbetleri yaşamıştım. Benim favori animem olmasa da gelmiş geçmiş tek "favori anime" olduğunu düşünürüm. En nihayetinde, -bir yancısının (Matrix) aracılığıyla olsa da- sinema tarihini değiştirmiş bir yapımdır.

Gülen Adam ile Makishima benzerliği benim de aklıma gelmişti ama Kira daha yakın örnektir diye vermiştim. Gerçekten de Gülen Adam'ın motivasyonu ve eylemleri empati yaratacak kadar "adil" idi. Türün bir diğer gereği olarak kötünün de saf kötü ol(a)maması, sistemin onu bu yola koşmasıdır belki de bunun nedeni. Kaiba, Megazone, Ergo Proxy, Dennou Coil veya bir oyun olan Primordia'daki malum "tehlikeli" kötü karakterlerin finallerde açıklanan haklı gerekçeleridir aslında onların "kötüleşmelerini" sağlamış ve aydınlatılmalarının ardından onları saydamlaştırıp nötralize eden.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@animedyum

hahahah bende o seriyi kerim verdikten 1,5 yıl sonra anca izleyebildim ve aynı şekilde. Bir 3 bölüm izle bırak. hele ilk bölümü izlediğimde bu ne be dedim epi topu 10 cümle ya kuruldu ya kurulmadı. Sosyolojik yanından ziyade politik ve pskolojik yanı fena ağır basıyordu. İzle bırak başa dön tekrar ..:D ama baktım olacak gibi değil hırs yaptım bitirdim. bitirdim ama animede beni bitirdi. 2. kez izlemeyi planlıyorum. Kim bilir belkide aynı zaman dilimlerine rastlaşırızda uzun uzun tartışarak gideriz. Keza tanıtıma koymayı düşünüyorum.

Ergo proxy hariç diğerlerini izlemedim..:( İşin aslı normalde ben zaten anime çok izlemiyorum. Genelde okumak daha beni cezbediyor. Bu serinin mangasının animeden geri olması en büyük avantajdı :D

"malum "tehlikeli" kötü karakterlerin finallerde açıklanan haklı gerekçeleridir aslında onların "kötüleşmelerini" sağlamış ve aydınlatılmalarının ardından onları saydamlaştırıp nötralize eden."

Valla doğru bende böyle düşünüyorum ama bunu okuyanda diyecek ki amma kötü sever bunlar. :)

Kötüleşmeden ziyaden kötü sanılmada olamaz mı? Makishimayı ele alacak olursam olayların birinci derecede içinde olmayıp dışarıdan gözlemci olarak izlediğimden midir? bana yaptıkları onu kötü olarak betimletmedi.

Keza Lao-Tzu'nun felsefesinden bakarsam Makishimanın yaptığı Emretmeden yönetmekti sadece. Aynı şekilde "Gülen Adam" da bana tam olarak kötü gelmedi. Ama kira bana göre gerçekten kötüydü.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...

Ve sonunda bende bitirdim. Uzun süredir durduğu yerde sayıyordu.

Animenin hikayesi, işlenişi, kurgusu mükemmel. İzlerken sanki polisiye roman okuyorum izlenimine kapıldım. Aslında seri bize çok fazla yabancı değildi. Bazı animelerde gördüğümüz insanlığı devam ettirenler teknoloji. Bu tarz animeleri genelde sevmem. Bir insanın nerede çalışacağına ne yapacağına bilgisayarlar tarafından karar verilmesine katlanamam. Bilgisayarlar ve programlar sadece iyi sonuçlar verir yüzde yüzde garanti vermezler.

Makishima karakteride böyle bir yönetim tarzını istemeyen, insanlığı insanlar olarak devam ettirmek isteyen bir insan. Ama seçtiği ve yürüdüğü yollar yanlıştı. Kougamiye de hep benzer olduklarını söylemiştir. Benzer olmasının nedenide Kougami'ninde böyle bir yönetimi istememesidir.

Gelelim en önemli karaktere Akane. Akane her ne kadar en yüksek puan alarakta gelmiş olsa onun yaşadığı gelişimleri izlemek güzeldi. Gerçekten zeki bir karakter ama bana göre sadece bununla sınırlı kalmış. Önemli olan kararları vermekten yoksundu. Sybil sistemi hakkında gerçeği öğrendi. Hatta son bölümde sistem kararını ver bizi yok etmek mi yoksa daha iyiye gitmek mi diye konuşma geçti. Ancak sistem ona bizi yok edemezsin hala bize ihtiyacınız var tarzında söylemi oldu. Bildiğin siz bizim kölemizsiniz bize ihtiyacınız var dedi. Akane ise sizi şimdi değil ama gelecekte yok edicem dedi. İnsanlık söylediği gibi yaşadığı olaylarından üzerinden gelip devam edebilirler. Ancak Akane'nin düşüncesine göre o zaman şimdi değil. Sen şimdi isanlığı küçümsemiyor musun burada?

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 yıl sonra...

Makisihma Shougo hakkındaki yazıları okurken karşılaştığım bir yanlış düşünceyi size söylemek istiyorum.Makisihma Shougo ülkeyi kurtarmak isteyen ya da amacım uğruna her yol mübahtır diyen iyi bir amacı olan ama bu amacı kötü yollardan gerçekleştiren bir karakter değil bence.Makisihima Shougo'nun eski sisteme dönmek istemesinin sebebi İnsan'ların kararlarını,hayallerini,zevklerini ve bunlar uğruna yapabileceklerini görmektir.Yani insanoğlunun görkemine tanıklık etmek ister.Bunun nedeni ise bundan tamamiyle zevk almasıdır.Bunları görmek ve öğrenmek onda bir tahrik duygusu uyandırmaktadır.Fakat bunların iyi veya kötü olmasını zerre umursamaz.Bir katilin sanatı uğruna veya bir şeyler anlatmak uğruna cinayet işlediğini görmek istediği kadar bir insanın başkalarını kurtarmak için yapabileceklerini görmek ister.Ama Sibly sistemi buna izin vermez.İnsanları belli bir yaşam şekline oturttuğu için onların sınırı aştıklarını göremez ve insan ruhunun görkemine tanıklık edemez.Bu olayda onu tamamiyle sinirlendirir.Nereden biliyorsun diye soruyorsanız size ilk bölümlerdeki katillere bakmanızı öneririm.O katilleri yönlendiren ve cinayet işlemelerine sebep olan Makisihima Shougo'dur.Sizce o cinayetler sistemi değiştirebilir mi?Elbette hayır.O cinayetlerin sistemi değiştirmeye hiçbir katkısı yok.Tamamiyle amaçsız cinayetler.Peki sizce bu iyi bir amaca giden yolda her şey mübahtır diyen bir adamın yapacağı bir şey mi?Bence değil.O cinayetlerde ki tek amaç Makisihima'nın kendisini tatmin etmesi bana göre.Veya Akane'nin arkadaşını öldürdüğü sahne.Orada ölümüm bir insanın kararıyla olmalı der. Bir makinenin değil.Tabi bundan zevk aldıkça bizdeki adalet kavramı gibi onda da bu kavram kutsal bir kavrama dönüşüyor ama bu kavram dışındaki her şey onun için değersiz.Adalet,insan hayatı.Hiçbiri umurunda değil.Sibyl kurulduktan sonra zalim ve acı dolu bir yönetim kurulsa bile onun umurunda olmaz.Tek istediği insanların istediği şeyleri yaptığını görmek.İyi veya kötü olsun.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?