Jump to content
  • Kayıt Ol

Saenai Kanojo (Heroine) no Sodate-kata [SaeKano]


Bakayalo

Önerilen İletiler

Bakayalo

[bimgx=300]

http://i.imgur.com/nUdblPG.jpg[/bimgx]

-KONU-

Tomoya Aki, anime Blu-Ray'leri satın almak için part-time bir işte çalışmaktadır. Aynı zamanda doujin sektörü hakkında hayalleri vardır. Bir gün evine giderken, güzel bir kızla rüya gibi bir karşılaşma yaşar ve bundan aldığı ilhamla kahramanı o kız olan bir oyun yapmaya karar verir. Öte yandan kıza ismini bile soramamıştır. Üstelik ne edebiyat ne de çizim alanında yeteneği vardır.

Bir ay sonra Tomoya, oyun projesine çizer olarak düşündüğü, okulun resim kulübünün yıldızı ve perde arkasında ünlü bir doujin çizer olan, çocukluk arkadaşı Eriri Spencer Sawamura'ya ve senarist olarak düşündüğü, okulun en başarılı öğrencisi ve perde arkasında ünlü bir light novel yazarı olan, hayranı olduğu senpaisi Utaha Kasumigaoka'ya bu fikrini açar. Onları nasıl razı edeceğini düşünürken, yürekten etkilendiği ve oyununun kahramanı olarak düşündüğü kızın sınıf arkadaşı olduğunu fark eder. Megumi adlı bu kız diğerlerince çok zor fark edilen, silik mi silik bir karakterdir. Fakat Tomoya kararını vermiştir: Bu üçlüyü ne olursa olsun projeye çekecek ve Comiket'e yetişmek üzere bu ekiple bir oyun yapacaktır: Oynayan herkese mutluluk verecek, kalpleri küt küt attıracak; aşk, umut ve mutluluk dolu bir galge!

(AkumaBlade'in haberinden küçük düzeltmeler ve eklemelerle alıntıdır)

Aynı hafif romandan uyarlanan Egoistic-Lily ve Koisuru Metronome adlı iki spin-off manganın ardından anime uyarlaması da nihayet başladı. Karakterleri ve konuyu kendi bağlamına uydurarak esprili bir tarzda tanıtan, adına yakışır şekilde bolca da fanservice içeren Ai to Seishun no Service Kai adlı sıfırıncı bölümle başlayan animenin 1'den itibaren 11 bölümü olacak. Buyurun, izlenimlerimizi paylaşalım.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bakayalo

Evvela, Senpai'ciyim :962129: Siz de Kasumi Utako'yu daha yakından tanımak istiyor ve Tomoya'nın onunla tanışmasının hikâyesini merak ediyorsanız sizi şöyle alalım. Merak etmeyin, spoiler yok, olayların hepsi bu animede anlatılanların bir müddet öncesinde geçiyor. Toplam 3 cilt olan manganın şimdilik sadece 1 cildinin İngilizcesi var. Ama iyi tarafından bakarsak, çeviri devam ediyor ve çevirmen çok iyi. Egoistic-Lily'yi de aynı kişi çevirdi, ama ondaki olaylar (en azından benim okumuş olduğum üç dört sayıda) animedeki olayların hafifçe farklı bir versiyonu olduğundan, Osananajimi'cilere onu aynı rahatlıkla tavsiye edemeyeceğim.

Saniyen, sıfırıncı bölümü fanservisten ibaret gördüyseniz (bu beni çok şaşırtan bir yorum olmuştu) bu anime muhtemelen size fazla hitap etmeyecektir, yol yakınken bırakmayı düşünün derim. Alt metninde karakterlerin kişiliklerini tanıtan çok katmanlı karakter tanıtımı monologları, karakterlerin arasındaki ilişkileri özlü bir şekilde tanımlamaya hizmet eden doğal ve işlevsel diyalogları, VN'den uyarlama harem animelerinin klişelerini VN ve sıradanlık temalı bir hikâyeye isabetle oturtan senaryosu ve ona yakışan çizimleri ve animasyonu ile harika bir prolog seyrettim ben.

İlk üç bölüm itibariyle diziyi de harika buluyorum. Vakıa, beklenmedik hiçbir şey olmuyor, karakterler kendilerinden bekleneceği gibi hareket ediyorlar, hikâye de az çok beklenebileceği gibi akıyor, sıradışı hiçbir şey yok; ama bütün bu sıradanlık o kadar sarıcı ve etkili bir üslupla anlatılıyor ki üç bölümdür hiç şaşmadan "ne ara geldik bölüm sonuna ya" diye geçiriyorum içimden. Diyaloglardaki dozunda otaku jargonu (Saenai Subs'dan seyrediyorsanız dozu kaçmıştır, ona bakmayın, Commie yapıyor onu ve Commie diyalogların içine etmeye bayılır) hem beni sık sık gülümsetiyor hem de dikkatimi canlı tutuyor. Bölüm sonu diyalogları da yerine göre o bölümü sindirmek, yerine göre sonraki bölüme hazırlanmak için faydalı ve eğlenceli oluyor. Ara sıra dördüncü duvarı yıkmaları ama bunu abartmamalarını (henüz iki defa yaptılar, onların da biri açılış öncesi diyalogdaydı, yani bölümün içinde değildi) da meta-mizahın hoş bir uygulaması olarak görüyorum.

Gerek çizimlerde gerekse diyaloglarda Monogatari (NisiOisiN-SHAFT) başta olmak üzere son zamanların eksantrikliğiyle öne çıkan yapımlarının etkileri görünüyor. Riskli bir tercih olmuş ve henüz o riskin meyve verdiğini söylemek zor. Hoş olmaya hoş, ama sıfırıncı bölümdeki CGI animasyonlar gibi hareketleri daha sık yapmazlarsa eksantriklik mesabesinde kalıp orijinalliğe ulaşamayarak sıkıcı olabilir bu tarz. Ama diyaloglar da genel olarak hikâye anlatımı da öyle güzel sarıyor ki şimdilik sıkılmaya fırsatım olmuyor :P

Şu an için Blu-Ray sürümü çıkınca en azından iki defa daha seyretmeye değer olacak gibi gördüğüm, zevkli bir anime. Devamı daha da iyi olur inşallah :)

Son olarak, -şimdilik daha evvel okuduğum kısacık hafif roman bölümünün de etkisiyle sahip olduğum bir histen ibaret ama- öyle sanıyorum ki bu hikâye bir tür "sıradanlığa övgü" niteliğinde olacak, en azından kısmen. Elitist arkadaşları şimdiden uyarmış olayım da sonra "bu kadar alladın pulladın biz de bi şey sandık, ne bu saçmalık!" demesinler. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bütün edebiyatın, sanatın ve bunlarla akraba disiplinlerin (sinema, karikatür, pop müzik vs. diye sayabileceğim bu disiplinlerin cümlesine biraz indirgeyerek "pop kültür" deyivereyim) %99'undan fazlasını mahiyet veya konu itibariyle sıradanlık teşkil eder. Sıradanlığı çekip alırsanız, sanattan ve pop kültürden geriye sadece şaheserler ve beş para etmez ürünler kalır. Sıradanlığı küçümsemeyin.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 10 ay sonra...

Seriyi çok az insanın izlemesi üzdü beni. Baya eğlenceli bir animeydi. Karakterler olsun, seiyuu'lar olsun, bölümlerin gidişatı olsun beni bir gram sıkılmaya izin vermedi. Zaten Yoshitsugu Matsuoka ile Kayano Ai aynı animedeyse o animeden sıkılmam biraz zor. Bu arada favori karakterim tabii ki, de Kasumigaoka Utaha oldu ^^ 2. sezonu merakla bekliyorum. Bakalım oyunumuz nasıl birşey olacak.

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bakayalo

Vallahi, ilginin düşük olmasına ben de şaşırdım. Gerçi fazlasıyla kendine özgü bir anime olduğundan, belirli bir türe yerleştirmeye çalışan izleyicilerin, hiçbir türe oturmadığını görünce boş bir şey zannetmeleri anormal bir şey değil. Olur da bu sene de anime ödülleri anketi yaparsak hangi kategoride aday olur diye epey düşündüm, hiçbirine yakıştıramadım :006: Böyle yapımları hiçbir şey beklemeden izleyip tadını çıkarmaya bakacaksın, karşılığını fazla fazla alırsın.

Tabii, ilk yorumumda bahsettiğim gibi, üzerinde konuşulup tartışılacak bir şey vermediğinden de burası boş kalmış olabilir. Belki de izleyen çoktur ama yazacak bir şey bulamıyordur. BD'ler Japonya'da sağlam bir satış ortalaması yakalamış; Japonya'ya veya Japon kültürüne özgü fazla bir şey de olmadığından, bizde de az çok izlenmiş olsa gerek.

Sezon sonu izlenimlerim: Seyrettiğim en sevimli animelerden biri. En sevimlisi demiyorsam da K-ON'un yeri ayrı olduğundan. Belki üzerinden zaman geçtikçe bana daha da sevimli gelecek, belki de K-ON gibi kalıcı bir tat bırakamayacak; onu ancak birkaç yıl sonra anlayabilirim. Şu an için Haganay'ın üçüncü sezonundan ümidi kesmeye başlamanın verdiği can sıkıntısını tamamen sildi attı; bunu iple çekerken Haganay'a bir final gelmese de ziyanı yok diyeceğim neredeyse :P

İlk sezon epey de güzel bitti. İkinci bir sezon yapılmasa da olacak şekilde bitti, gereksiz merak unsurları bırakmadı. Tempo değişkendi; orta bölümler biraz yavaş gitti, son bölümler epey hızlı geçti; ama bu değişkenlik bana hiç rahatsız edici gelmedi. Karakterlerin ilişkilerine ve merkezdeki karakterin (Megumi) gelişimine odaklanan bölümlerde olay akışının yavaşlaması, olaylara odaklanan bölümlerde ise hızlanması netice itibariyle dengeli olmuştu bence. Ayrılan zaman itibariyle bakarsak olaylardan ziyade durumlara, karakterlere ve ilişkilere ağırlık verilmiş oldu. İlla bir türe sokacaksak durum komedisi (sit-com) diyebiliriz yani. Hafif, önemsiz, sıradan... Herhangi bir durum komedisinden SaeKano'yu ayıran; "otaku"luğun özel bir alanını konu almasının yanı sıra, karakterlerine yukarıdan değil aynı hizadan bakması ve iyi davranması, yer yer onları kayırması, mizahı onların düştüğü gülünç durumlardan değil kişilik varyasyonlarından ve diyaloglarının satır aralarından çıkarması, onları rezil etmektense sırtlarını sıvazlamayı tercih etmesi. Böyle yaparak mizahın zor yolunu seçmiş oluyor. Vakıa, ortaya bir komedi şaheseri çıkmıyor; ama mizah dozu gayet yerinde olan, tatlı mı tatlı bir hafif drama çıkıyor.

Tek cümleyle özetlersem, durum komedisi sevenlerin -konuya tamamen yabancı olmamak kaydıyla- keyif alacakları bir yapım oldu, oluyor.

İkinci sezonda da oyunun kendisinden ve oyunu hazırlama macerasından ziyade karakterlerin geçmiş ve mevcut ilişkilerine odaklanılacağını sanıyor ve umuyorum, ama ne geleceğini bilemem tabii. Animeye spoiler olmasın diye hafif romanı da mangayı da okumuyorum henüz. Ama ilk mesajda sözünü ettiğim alternatif mangaların yanı sıra bir de alternatif romanına ("Girls Side" diye bir şey, Utaha ile Eriri'nin ilişkisini anlatıyor) başladım ve diyebilirim ki buna azıcık olsun girerse çok tatlı şeyler bekliyor bizi :q015: Muhtemelen uzun uzadıya girmezler, ama ilk sezonda Koisuru Metronome'da anlatılan hikâyeye ufaktan temas ettiklerine göre (imza gününde Tomoya'nın Utaha ile tanışması ve akabinde gelen röportaj) bu sezonda da bu iki kızın niye böyle didişip durduklarına (gerçi sır değil, klişe harem dinamiği, ama meselenin gelişimi enteresan) temas edilir diye bir ümidim var. İlk sezondaki temasta mangada okuduğumdan biraz farklı bir şekilde anlatılmıştı olaylar, bu da ayrı bir tat almamı sağladı; umuyorum ki kızların hikâyesine girerlerse onu da küçük farklılıklarla anlatırlar, yine ekstra tatlar alırım :qyuz kizarma:

Bu arada, ilk sezon çıktığında başka öncelikli işlerim olduğundan girememiştim işe, ama ikinci sezon biraz elimi hafiflettiğim bir zamanda çıkarsa (ki henüz duyurulmadığına göre en az 6 ayı vardır) el atmayı düşünüyorum. Mümkünse çeviriyi paslayıp en iyi yaptığım işi yapmak isterim tabii; ama ilk sezonundan itibaren girişip çevirecek adam bulamazsam kafayı kırıp direkt çevirisine girişirim. Bu kadar sevdiğim ve beğendiğim bir animenin ikinci sınıf bir çeviriyle kalması hoşuma gitmiyor.

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Animenin ilk bölümünü izlediğim zaman "bu baya meşhur olur" diye düşünüyordum ama ne yazık ki, onu göremedim. Aslında tam da izleyicilerin seveceği tarz karakterlerin olduğu bir animeydi. Ancak, tabii ki, de önemli olan Japonya satışları :D Malum bizim taptığımız ama Japonyada iyi satış yapamayan anime sayısı pek az değil.

Anime boyunca belki de en fazla beğendiğim durum "otaku"ları aşağılamaktan çekinmesiydi. Çoğu animede otaku birince görünce yan karakterler "kimochi warui" bakışı atar ama bu arada onların sadece farklı görüşlere sahip insanlar olarak görünmesi fikrini beğendim. Belki de böyle bir şey yoktu ama bana öyle geldi :D

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bakayalo
Çoğu animede otaku birince görünce yan karakterler "kimochi warui" bakışı atar ama bu arada onların sadece farklı görüşlere sahip insanlar olarak görünmesi fikrini beğendim. Belki de böyle bir şey yoktu ama bana öyle geldi :D
Kesinlikle vardı. Genel bir ton olarak sana bana öyle gelmiş olabilir, ama 5. bölümdeki alışveriş hadisesi net bir şekilde bu fikri tersinden anlatıyordu. Tersinden bakması da ayrı bir güzellik katmıştı bence. Gerçi bu tersinden bakış, yani otaku merkezli bakış, son zamanlardaki animelerde ara sıra rastlanan bir şey: Karakterlerden biri veya birkaçı otakudur; bunlar ya otaku olmayanları açıkça ötekileştirirler, onlara düşman gibi bakarlar ("riacû wa şine!" tripleri falan) ya da sadece otakuların anlayacağı bir jargonla konuşurlar ve bunu açıklama ihtiyacı duymazlar. Bunlar çoğunlukla otakuları öncelikli hedef kitle olarak alır (Danna ga..., Himôto! Umaru-çan...). SaeKano'nun bu açıdan da iki önemli farkı var: Birincisi, otakular dışarıdan değil içeriden bir bakışla anlatılıyor. İkincisi, içeriden yani otakuların açısından bakmasına rağmen genele hitap etmeyi başarıyor; zira karakterlerden biri otakuların bütün olayına yabancı ve hikâyenin ana konusunu oluşturan oyun o karakterin üzerine kurgulandığından her şeyi ona anlatmak gerekiyor, dolayısıyla doğal bir diyalog akışı içinde sıradan izleyiciye de otakuların dünyasını yeterince tanıtmak mümkün oluyor.

Yalnız, üzerine konuşulacak pek bir şey yok dedim ama aradan biraz zaman geçtikten sonra bakınca bu kadar konuşulacak şey çıktı, daha da epey çıkacak gibi :D Tabii, gönül ister ki iki başımıza kalmayalım, başka izleyenler de katılsın konuşmaya :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Bunlar çoğunlukla otakuları öncelikli hedef kitle olarak alır (Danna ga..., Himôto! Umaru-çan...). SaeKano'nun bu açıdan da iki önemli farkı var: Birincisi, otakular dışarıdan değil içeriden bir bakışla anlatılıyor. İkincisi, içeriden yani otakuların açısından bakmasına rağmen genele hitap etmeyi başarıyor; zira karakterlerden biri otakuların bütün olayına yabancı ve hikâyenin ana konusunu oluşturan oyun o karakterin üzerine kurgulandığından her şeyi ona anlatmak gerekiyor, dolayısıyla doğal bir diyalog akışı içinde sıradan izleyiciye de otakuların dünyasını yeterince tanıtmak mümkün oluyor.

Yalnız, üzerine konuşulacak pek bir şey yok dedim ama aradan biraz zaman geçtikten sonra bakınca bu kadar konuşulacak şey çıktı, daha da epey çıkacak gibi

Yeni moda bu oldu sanırım. Nereye baksam çoğu anime/manga konusu otaku etrafında dönüyor. En azından senin de söylediğin gibi fazla ekstrem durum olmadı anime boyunca. Bu arada bir şey kafama takıldı. Otaku kadınlar için 3D erkekler sorun değil ama erkekler için sorun oluyor :D

İzle-geç gibi görünse de aslında içi boş bir seri değildi :D

Tabii, gönül ister ki iki başımıza kalmayalım, başka izleyenler de katılsın konuşmaya

2. sezon başladığı zaman reklam yapmamız lazım :P

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?