Squaw 22 Mart 2017 Share 22 Mart 2017 KÜNYE Adı: Love Shuffle Türü: Romantik, Arkadaşlık, Komedi, Psikolojik Bölüm Sayısı: 10 Yayın Kanalı: TBS Yayın Tarihi: 2009 Yazar: Nojima Shinji Yönetmen: Doi Nobuhiro, Yamamuro Daisuke, Müzik: Kamisaka Kyosuke, MAYUKO, Izutsu Akio Dil: Japonca Ülke: Japonya OYUNCULAR Bir asansör hikayesi hiç bu kadar zevkli olmamıştı. Yay, Panda!!!! Geldiği yeri nişanlısı sayesinde elde etmiş ve o nişanlısı tarafından sıcağı sıcağına terk edilmiş Usa-tan, babasının sıkça yaptığı yurt dışı seyahatleri sayesinde birkaç dil bilen ve bu özelliği meslek edinmiş tercüman Ai-Ai, söz konusu kadınlar olunca her şeyi ustaca halledebilen ve fotoğraflar konusunda da harikalar yaratabilen ünlü fotoğrafçımız O-chan ve ortak noktası olmayan bu dörtlümüze liderlik edebilecek olan psikoloğumuz Kiku-rin bir gecelik asansör macerasından sonra birbirlerinin hayatlarına nasıl dahil olabilirler diye düşünenler için en güzel cevap Love Shuffle olsa gerek. Peki ya, bunun yanında onların hayatının bir parçası haline gelmiş olan diğer dörtlüyü de bu hikayeye ne şekilde dahil edebilirlerdi ki? Onun da cevabı bu adreste aslında. Elbette ki bu hiç kolay olmazdı eğer ''Aşk Karmaşası'' adını verdikleri bu oyunu oynamaya kalkmasalar. Oyuna dahil olan dörtlümüzle bağı olan Usa-tan nişanlısı Mei, Ai-Ai'nin sevimli ama heyecan vermeyen erkek arkadaşı Yukichi, doktorumuzun ölüm arzusu olan sanat öğrencisi hastamız Hayakawa, son olarak da bu grubun içersinde olması gereken ve her yerinden dişilik akan hatunumuz Reiko-san da çok geçmeden hikayeye dahil olurlar. Eh Love Shuffle'ın da başlama zamanı gelmiştir artık. Lüks bir semtte, gayet şık bir rezidansın 28. katında yaşayan 4 sakinimiz bir gece aynı anda bindikleri asansörde mahsur kalırlar ve daha önce birbirilerinden bi haber yaşayan bu sakinlerimiz, başlarına gelen bu asansör macerası sayesinde birbirlerinin hayatlarına da dahil olur ve tahmin edebileceğiniz üzere eğlencemiz de bu noktada başlamış olur. İlişkilerinde ya da hayatlarında sorunları olan bu kahramanlarımız için psikoloğumuzun dahiyane bir fikri vardır; aslında bu onun nezdinde bir nevi deneydir. Deneyden daha fazlasıdır ama bu noktada bunu açmaya niyetim yok, zira spoilerın dibini gözler önüne sermek demektir bu. Oyun basittir aslında, kuralları da, kendi basittir ama getireceği şeyler hiç de basit değildir. Çekilen kartlarla eşleşen çiftlerimiz bir hafta boyunca randevuya çıkacak ve bu, kendileri sonlandırmak isteyene kadar da kısır döngü şeklinde her hafta çiftlerin değişimiyle devam edecek bir ''aşk karmaşası''na dönüşecektir. Bu döngü bir hafta orjinal çiftlerin de dönemine denk gelmektedir elbette. Her birinin bu oyuna dahil olma nedenleri belli gibi gözükse de zaman ilerledikçe hepsi birbirinin kişiliğini çözecek, kişiliklerini çözmekten öte hepsi birbirinin geçmişini de su yüzüne çıkaracaktır. Haliyle nedenlerin arkasındaki sır perdesi de çok gecikmeden aralanmış olur. Bu noktada gelen şeyler hiç de basit olmayacaktır. Öte yandan, as dörtlümüz dost olmuştur artık ve bulundukları katın lobi kısmında düzenli aralıklarla pijama partileri düzenlemektedirler (Az özenmedim buna. :3 ). Bu yetmezmiş gibi bazen kahvaltılarını da birlikte bu buluşma merkezinde yapmaya başlamışlardır. Daha önce birbirlerini tanımayan (Nasıl olur diye düşünüyorsanız bir bölümde Tokyo'da rezidanslarda kimsenin kimseyi tanımadığından bahsediyorlar, Tokyo'da böyle bir durum varmış artık.) kapı komşusu sakinlerimiz ciddi anlamda dost olmuştur artık ve ilişkilerini, iş hayatlarını, günlük yaşamlarını, kısacası aklınıza gelen iki dostun ne kadar konuşacağı şey varsa hepsini bu rutin toplantılarında masaya yatırır hale gelmişlerdir. Birbirleriyle her konuda da fikir alışverişinde bulunmaya başlamışlardır bir nevi. Eh diğer karakterlerimiz de bu dostluktan nasibini almakta gecikmez. Oyun basit ama sonuçları basit değil asla demiştik ya, işte madalyonun diğer yüzünü, yani acı taraflarını da ortaya çıkarmaya başlama zamanı gelmiştir çoktan. Hatta geçmiştir bile. Bu noktada, arka planda yaşananlar, geçmişin hayaletleri, gelecek hayallerini kurdukları insanların rollerinin değişmesi, boş kalan koltukların doldurulma çabası, kısacası aklınıza gelebilecek her şey bir bir karşınıza getirilmeye başlanmıştır bile. Yani siz de o karmaşanın ortasına çoktan oturmuşsunuzdur. Farkında olarak ya da olmayarak siz de bu oyunun bir parçasınızdır artık. Hatta kendinize bir hedef bile belirlemiş, o oyunda olmayı istediğiniz kişiyi çoktan seçmişsinizdir. Onunla gülmeye, onun dostluklarında kaybolmaya ama hepsinden de öte onun psikolojisinin içersinde siz de boğulmaya başlamışsınızdır ama bu göründüğü kadar karamsar bir durum değildir asla. Aksine eğlenceli, bir o kadar da keyifli günlerin habercidir çünkü etrafınız muhteşem insanlarla çevrilmiş, hayatta artık yalnız olmadığınızı düşündürtecek durumlara ''merhaba'' demişsinizdir. İşte, Love Shuffle ortasında kalan karakterlerimizin de hissettiği şey budur aslında, öte yandan sizin de hissedeceğiniz şeydir bu; her birinin hüznünde kaybolurken hepsinin eğlencesinde kendinizi keyiflenirken bulmak, aynı zamanda onlardan biri olmak isterken, ordan köşeden gelen bir başkasına dönmek zaman zaman. Belki bu benim ayran gönüllüğümdü, belki de senaristin başarısı. Nedeni neydi bilmiyorum ama ortada ciddi anlamda bir aşk karmaşası olduğu gerçeği vardı ve takipçisinin bu karmaşada yolunu kaybedişi. Her biri sevilesi 8 karakterin dünyası, aşkla ve geçmişin hayaletleri ile çevrelenmiş özenilesi bir dostluğun dünyası. O karmaşa sadece aşk karmaşası değildi, belki de en keyifli oyundu, belki de en güzel dostluktu, belki de en masum günlere duyulan özlemin işlenişiydi. Hangisiydi bilmiyorum ama emin olduğum bir şey vardı; her olgun bireyin oynamak isteyeceği bir aşk karmaşasıydı. Belki absürtlükleri de gözardı edilemeyecek derecedeydi ama olsun, bu karşama öyle güzel ki bu tip olumsuzlukları kolayca bir kenara atmanızı sağlıyordu. Belki de sahip olduğu o samimiyetin, sımsıcak dünyanın size oynadığı bir oyundu. Sizi bilmem ama ben bu oyuna severek katıldım, hem de gözüm kapalı. KİŞİSEL YORUM: Adı gibi sizi karmaşanın ortasında çırılçıplak bırakan bir isim Love Shuffle, ne zamandır arayıp da bulamadığım bir yapım aslında. İzledikçe izleyesim geldi ve sonra, ''Squ, önceleri de sevdiğin oldu ama aradığın drama işte bu!'' diye fısıldadım kendi kendime. Asıl demek istediğim bu değildi aslında, daha fazlasını fısıldamak geçti içimden ve sonra, ''Ai-Ai yerinde sen olmalıydın ve böylesi üç şövalyeye sen sahip olmalı, o eğlenceyi sen yaşamalıydın.'' dedim kendi kendime. Hatta o karmaşanın merkezine kendimi oturtmalı, ve bu keyfi yaşamalıyım diye kıskançlıktan delirdim tüm dizi boyunca. İzleyerek de bir şeylerin keyfine varabilmek gerekiyordu, ben de öyle yaptım zaten. O güzelliğin, zaten severek dinlediğim şarkılarla bezenmiş çemberinin sınırından içeri her bölüm girdikçe, yani o çemberi daralttıkça fark ettim ki Love Shuffle içimde büyüyormuş da ben anlayamamışım. O müziklerle daha da lezzetlenen bir yemekti önümdeki, yemekten ziyade, o güzel yemeğin üzerine yenilebilecek en güzel tatlıydı bir nevi. Yedikçe de doyamadığım. Usa-tan rolündeki aktörü Nodame Cantabile Live Action izleyenlerimizin çoğunun tanıdığını biliyorum, o sevilesi Chikaimiz'i kim unutabilir ki? Ya da ünlü filmlerinden birisi olan Heavenly Forest sayesinde, lakin benim için Love Shuffle ile büyüyen biriydi. Chiaki rolüyle kendini benimsemiştim, evet ama Love Shuffle'dan önceki izlemiş olduğum tüm Tamaki Hiroshi izlenimlerini bir kenara attım ve zihnimde yeni bir Tamaki Hiroshi oluşturdum çünkü buradaki Tamaki bambaşka biriydi, büyüleciydi ve bir o kadar da eğlenceli. Dizi sadece onunla mı güzeldi peki? Kesinlikle ama kesinlikle hayır, her biri o kadar tatlı, o kadar sevilesi ki hangi birinden bahsetsem öteki öksüz kalacakmış gibi hissediyorum. Dizinin en güzel tarafı da bu olsa gerek. Tüm karakterlerin o dolu dolu olan geçmişine seyirciyi sıkmadan götürmesi ve hepsinin gelişiminin ayrı ayrı işlenmesi sanırım bu dizide en sevdiğim şeylerden birisi oldu. Komedisi de yabana atılmayacak türdendi. Usa-tan olsun, doktorumuz olsun, Ojiro'muz olsun, Ai-Ai'miz olsun, hepsinin dizide kendi paylarına düşen komedi unsurundan nasibini güzelce almış olması, hatta kendilerini hafızanıza kazımaya kadar götürmeleri Love Shuffle'a dair hatırlanabilecek en güzel şeylerden birisi. Belki ufak tefek hataları vardı dizinin, ya da olumsuz özellikleri ama hangi dramada yok ki? Pire için de yorgan yakmaya gerek yok diye düşünenlerdenim. Evet, bazen ufak tefek şeyler canımı sıkabiliyor, lakin söz konusu Love Shuffle ise bunları rahatlıkla görmezden gelebilirim çünkü Love Shuffle öyle dolu öyle güzel ki tüm artıları o eksileri ezip geçebiliyor. Etiketleri arasında psikolojik kısmı bu yapımın en iyi artılarından birisi (Şöyle bakınca da bir sürü artısı varmış yahu :D). Karamsarlıktan uzak (Karanlık atmosferde geçen psikolojik işlenişler benim tarzım değil asla) olup da şahane şekilde işlenmiş olan psikoloji özelliği; evlilik arifesinde sevdiği halde nişanlısından ayrılan ve bunun ardında da evlenmek üzere olduğu için endişelerle dolu olan bir kadın, alışkanlıklarından vazgeçemeyen bir erkek, ölümü arzulayan bir hasta ve bunun ardında yatan nedenler, eski sevgilisinin yaptığından dolayı kendini geçmişe hapsetmiş bir erkek, çocukluğundan gelen dışlanmışlık nedeniyle yıllarca paranın neleri satın alabileceğini çözmüş birisi ama bunun ardında da para dolu çantayı nereye giderse gitsin yanından ayırmayışı, kardeşiyle yaşadıklarından dolayı geçmişe hapsolmuş ve bu nedenden dolayı da hiçbir erkeği tam anlamıyla sevgili olarak görememiş bir kadın, tüm bunların yanında birçoğumuzun sahip olduğu korkuyu taşıyan, yani yalnız şekilde ölmekten korkan insanlar. Psikoloji adına ne kadar şey varsa 10 bölümde önümüze serilmiş. Tüm bu can yakacak hüzünlü kısımları boşverin, boşvermeyin ama boğucu diye düşünmeyin asla çünkü komedinin o güzel soslarıyla tatlandırılmış bir dizi Love Shuffle. Kısacası, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz insanları karşımıza getiren bir hikaye. Hikayeyi getiriş şekli elbette günlük hayatta olabilecek bir şey değil ama bu karakterlerin herhangi birine rahatlıkla denk gelebileceğimiz gerçeğini de unutmayalım diyesim var bu noktada. Elbette, hepsini detaylıca işlememesi dizinin en sevdiğim kısmı. Böyle dediğime bakmayın siz, aslında detayları yerine göre seçmiş senaristi, iyi de etmiş sanki. İzleyicisini sıkmadan alttan bir dram rüzgarı getirmiş, bir anda hüzünlenirken öte yanda sizi komediye boğmuş, tam komediye kendinizi adapte ederken romantizmle sizi cezbetmiş, hayallere dalacağanız anda da size en eğlenceli dost sohbetlerini sunmuş ve hepsiyle sizi ayrı bir samimiyete, ayrı bir güzelliğe boğmuş. Dizideki replikler şahane, öyle güzel sunumlar var ki ince ince bünyesine işliyor sizi. Bir sahnede canınızı acıtacak cümleler sunarken hemen ardından sizi derin düşüncelere itecek kadın-erkek söylemlerinde bırakıyor. ''Aşkın cinsiyeti olmaz.'' dedirtiyor bazen, bazen de herkesin yüreğinde bir tutam romantizm saklıdır diye düşünmenizi sağlıyor. Her şeyiyle bir bütün aslında, belki de bunları bünyemize kazımamızı sağlayan şey karakterler için biçilmiş kaftan olan o isimler. Dedim ya, bu oyun belki de görüp görebileceğiniz en keyifli seyirliklerden birisi. Her bölümünde eğlence adına birçok öğe karşınıza çıkabiliyor ama hele bir 6. bölüm var ki, beni benden aldığını itiraf etmem lazım. Belki de oyunculukların etkisi büyüktü, bazılarıyla tanışıklığımızın yeni başlayışıydı ama dönüp dolaşıp gelsem yine bu isimleri yerleştirildikleri o karakterler olarak görmek isterdim. Kadın oyuncular olsun erkek oyuncular olsun, her şeyiyle dört dörtlük diye düşündüğüm bir isim oldu Love Shuffle. ''Kadınlar aşık olmadıkları sürece güzel olmazlar.'' demişti Ai-Ai. Aslında kadınlar aşık olunca daha da güzelleşir demek istemişti. Bir de, müzikleri var ki dillere destan. Orjinal müzikler ana tema olarak kullanılmaktan kaçınılmış, ana müzik olarak çok iyi bildiğiniz bir müzik sizi karşılamakta. İlk kez bir dramada bildiğimiz eski şarkılara yer verildiğini gördüm, ne de iyi yapmışlar. Öyle yakışmış öyle hoş olmuş ki o her sahneye oturtulan iki şarkının melodisi hala kulaklarımda dönüp duruyor şu an. Fantasy şarkısı birçoğumuzun aşina olduğu klasiklerden birisi. Zamanında Yoncimik ''Yalancı Bahar'' olarak dillendirmişti bizde, orjinali de şugırdır, söyleyeyim dedim. Onun yerleştirildiği her sahne çok güzel seçilmişti, peki ya The Bangles - Eternal Flame. O da en az Fantasy kadar şahane sahnelere eşlik ediyordu, hatta o sahneyi aklınıza kazımanıza yardımcı oluyordu bir nevi. Kısacası, ister severi olun ister sevmeyeni ama bir şansı hak ettiğine inandığım yapımlardan biri. Gerçi, bana sorarsanız benim ayıla bayıla izlediğim bir seyirlikti. Konusu eğlenceli, karakterleri şahane, oyuncu seçimleri süper, komedisi etkili, eh müzikler de şugır olunca benim için 'yeme de yanında yat' tadında olan bir isimdi, daha ne isteyebilirim ki? Keşke bu tip yapımlar daha fazla gelse, olgun diziler dendiğinde bir Last Cinderella'yı tek geçerdim (Yönetmenlerinden birisi bu projede de varmış). Artık Love Shuffle da mimli listemin baş tacı. :3 Ben bu aşk karmaşasında kaybolmayı çok sevdim, hatta evimin yolunu seve seve unutabilirim. Beni de böyle üç şövalye çevreleyip bana da, ''Prensesim.'' diye hitap edecekse neden olmasın? Sonra, ''Üzücü hatıralar değildir acıtan, aslında güzel anları hatırlamak daha çok acı verir.'' dedi Kiki-run. The Bangles - Eternal Flame (La Flama Enterna) Ve, ''Yapma be, Joe'' dedi hepsi ardından. (Bu olay, ''Yay, panda'' olayından sonra dizinin en iyilerinden biriydi kesinlikle. :D) EARTH WIND & FIRE - Fantasy 2 Yorum bağlantısı Hemen paylaş More sharing options...
Önerilen İletiler
Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın
Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor
Hesap oluştur
Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.
Hesap OluşturGiriş yap
Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.
Giriş Yap