Jump to content
  • Kayıt Ol

Önerilen İletiler

Takarajima_Memorial_Yuunagi_to_Yobareta_

 

 

KÜNYE:

Diğer Adları: Treasure Island

Kategori: TV Serisi

Tür: Macera, Gizem, Tarihi, Dram

Bölüm Sayısı: 26

Yayım Tarihi: 8/01/1978 - 01/05/1979

Firma/Stüdyo: Madhouse, TMS Entertainment

Yönetmen: Dezaki Osamu

Müzik: Koorogi '73, Haneda Kentarou, Machida Yoshito, Columbia Yurikago Kai

Dizayn: Sugino Akio, Kobayashi Shichiro

Orjinal Eser: Robert Louis Stevenson (Roman)

 

 

image.jpg

 

 

 

BAĞLANTILI ANİMELER:

 

 1 - Takarajima Memorial: Yuunagi to Yobareta Otoko - 7 dk.'lık olan bu Ova, TV serisinden sonra izlenmelidir. Jim Hawkins'in hazineyi bulduktan birkaç yıl sonrasında kısa bir dönemini işleyen bir yapım. Keşke daha uzun olsaymış. :( 

 

2 - Takarajima (Movie) - Serinin kısa uyarlaması, yani özeti tarzında olan alternatif yapımıdır. Filmi izlemedim ama bence seriyi izleyin, böylesi güzel bir konunun bu kadar süreye sığrdıralarak harcanmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

 

3 - Doubutsu Takarajima ( Animal Treasure Island)  - 1971 yılında karakterleri hayvan çizimleri tarzında oluşturarak Miyazaki tarafından uyarlanan anime filmidir. Wiki'den seri hakkında araştırma yapayım derken gözüme çarptı da başrol karakterlerden sadece ikisi insan olarak tasarlanmış, geri kalan tüm karakterler çeşitli hayvanlar olarak tasarlanmıştır.

 

 

 

 

 

KONU:

Babasının ölümünden sonra annesi ile sahip oldukları hanı işleten Jim Hawkins'in tüm hayatı bir gece mekana kalmak için gelen Billy sayesinde değişir. Hayatı boyunca hayalini kurmayı bırak, bir anlık bile aklına gelmeyecek bir yolculuğunun kapısını açmayı sağlayan Billy sayesinde Jim de babası gibi denizlere açılmayı seçer. Elbette bunu başta sadece bir kereleğine çıkacağı bir yolculuk olarak düşünen Jim hayatının en büyük yanılgısını yaşamak üzeredir çünkü deniz havası ve o denizden gelen rüzgarı soluyarak büyümüş birinin deniz sevgisini asla içinden atamadığı bir gerçek vardır. Jim henüz bunun farkında değildir. Zira Jim de denizlere açılmış olan babasına karşı olan sevgisi ve denizin onu çağıran sesleri sayesinde, o da bu hikayeden kendi payına düşeni alma konusunda  geç kalmaz. Tüm bunların yanında, efsanevi korsanlardan biri olan  ''One-legged man pirate'' ile de tanışan Jim'in denizlere açılma hikayesi çok da uzun süre beklemez. Elbette bu bir korsanlık hikayesi değildir  çünkü ne Jim korsanlara özenmektedir ne de o dönemde korsanlara tölerans gösterilmektedir. O dönemlerde korsan adını bile üstlenmiş biri yasalar karşısında ağır cezalara mahsur kalmaktadır ve masumluğu kanıtlanamazsa direk idama mahkum edilmektedir. İşte Jim de bu düşüncelerin sahip olduğu bir ülkede büyütüldüğü için korsanlardan nefret etmekte, aralarında hiçbir korsana yer verilmeyeceği inancını taşımaktadır. Haliyle korsanlar da bir nevi hayduttur.

 

Annesi ile işlettikleri handa yatılı kalan pek kimse olmadığı için bir suçlu ya da birilerinden kaçan kişiler için burası bulunmaz bir nimettir. Kasabalıların yalnız bırakmadığı mekan, Jim ve annesi için tek geçim kaynağıdır. Pek yatılı müşterisi olmasa da kasabalıların sık sık içmek ve eğlenceli vakit geçirmek için uğradığı mekanlardan birisidir. Belki de bu kasabalıların Jim ve annesine destek verme şeklidir, kim bilir. :) Hatta babasının sıkı dostları olan kasabanın doktoru ve aynı zamanda hukuksal kısmında da bulunan Doktor Livesey  ile kasabanın zenginlerden biri olan Squire Trelawney de Jim ve annesine sürekli sahip çıkmaktadır. Jim'in bu ikili ile olan iletişimi ise serinin en güzel kısımlarından birisiydi. Her ülkeye Dr. Livesey gibi bir hukuk insanı ve tıp yemini etmiş centilmenler lazım. Ne demek istediğimi ada günlerine gelince anlarsınız. ;)

 

Issız bir yerde olan bu hana bir gün görünüşü tamamen ürkütücü olan Billy adında birisi kalmaya gelir ve ne kadar süre kalacağını dile getirmeyen karakterimiz uzun süreli kalmaya karar verdiği bu handa Jim ve annesi ile günlerini geçirmeye başlar. Jim'in hayatının dönüm noktası da bu andır aslında.  Billy'nin sahip olduğu harita Karayipler'deki ıssız bir adada saklanmış olan Korsan Kaptan Flint'in efsanevi haritasıdır ve elbette bazı kişilerin peşinde olduğu önemli bir haritadır, kim öyle bir haritaya sahip olmak istemez ki. Yaşanılanlar sonucu Billy haritayı fazlasıyla güvendiği Jim'e emanet eder ve Jim bu emaneti sonuna kadar korur. Tahmin edeceğimiz üzere Jim, Billy'e olan sözünü tutarak haritayı korsanların eline geçmesini önleyecek şekilde korur ve Billy'nin yaşadığı olaylar sonucunda, babasının sıkı dostu olan Doktor Livesey ve Squire Trelawney ile bir gemi mürattabı tutarak hazine peşine düşerler. Elbette hazine peşinde olanlar sadece bu karakterlerimiz değildir, efsanevi Korsan Flint'in zamanında yanında olan adamları, yani tehlikeli ve efsanevi korsanlarımız da bu hazinenin peşindedir. Hazineye ulaşmak için de tek ihtiyaçları olan şey bu haritadır. Eh haritayı ele geçirmek için onlar da çoktan yola koyulmuştur. Ada, yeni misafirleri için hazır mıdır bilinmez ama denizdeki vahşi varlıkların hazır olduğu gün gibi aşikardır. Bu noktadan sonra ise sizin de ne zamandır beklediğiniz, keyifli görünen ama bir o kadar da tehlikeli olan yolculuğumuz da başlamış olur.

 

treasure_4.png

 

 

 

KİŞİSEL YORUM:

Bu ünlü eseri bilmeyenimiz yoktur eminim, herkes biliyordur belki ama ben gibi okumayanlarımız da vardır. Seriye başlamadan önce belki okumuşumdur ve unutmuşumdur diye düşünüyordum ama seriyi izledikçe böylesi güzel ve heyecanlı bir yapımın unutulmayacağına karar verdim. Sonuç olarak okumadığım romanlardan biriymiş. Anime versiyonu 1996 yılında bizim kanallarımızda da gösterilmiş, ben o dönem izlememişim demek ki. Sonuçta izleyip de tamamladığım şahane yapımlardan birisi oldu. Wikipedia'da araştırırken adına en çok uyarlama gelen bir eser olduğunu okudum. Hatta en sadık uyarlaması 1989 yılında olan filmmiş ve Jim karakterini de Christian Bale oynuyormuş. İzlemek lazım. ;) Neyse, anime diyorduk. Öncelikle karakterlerden gidesim var çünkü bana göre karakterlerin gelişimi ve karakterlerin arasındaki bağın gelişimini en güzel işleyen animelerden birisiydi Takarajima. Babasını kaybetmiş olan Jim'in babasından sonra en çok hayranlık beslediği kişi, yani Silver ile olan ilişkilerinin bir noktada ters köşe oluşu ve  sonrasında ise yine -eskisi gibi olamasa da- o sevgi bağına dönüşmesinin tanıklığı bu yapımın en güzel tarafıydı benim için. Elbette başka güzel tarafları da vardı, eh onlara da değinmeden geçip gitmek olmaz haliyle. :)

 

PDVD_008.jpg

 

182124.jpg

 

 

Son zamanlarda merkezine çocuk karakterleri oturtan yapımlardan uzak durmayı tercih etsem de bu ara beni en çok bu yapımlar gelip buluyor, nedeni ne bilmiyorum ama Jim'i sevdiğimi inkar edemem. Jim, babasının yokluğunda annesine işlerinde yardım etmesi gereken bir çocukluk geçirdiği için erken olgunlaşan bir erkek ama olgunluğunu göstermesi gerektiği yerde çocukluğunu arkada bırakmayı, olgunluğun üzerini örtmeye izin vermediği zaman, yani çocukluğunu ortaya çıkarması gerektiği yerde de olgunluğu odasına kilitleyip, onu arkada bırakmasını bilen bir karakter. Bu da onu fazlasıyla sempatik yapıyor. Jim belki de bu serinin en güzel karakteri. Silver var bir de, nefret ederim belki diye düşüneceğiniz ama bu seri konusunda sizi hataya düşürebilecek tek isim aslında. Sizi bilmiyorum ama ben Silver'ı sevdim, kesinlikle ama kesinlikle bir acıma duygusu değil, Jim'in gözünden Silver nasıl biriyse, benim gözümde de Silver oydu. Yani, ben Silver'ı Jim gözünden sevdim ama o anda da Jim'in söyledikleri geldi aklıma. Yani, Jim'in de bir noktada dediği gibi, ''Silver'ı içimizde belki de en iyi anlayan kişi Gray'di.'' ve Gray'in gözüyle de sevdim Silver'ı. Gray, bu serinin en güzel ismi bence. Jim dedim ya yukarıda, o merkezi sahiplenmiş birisi. Gray de çemberin dışında gibi gözüken ama aslında merkezdeki Jim kadar içinizi ısıtabilecek bir karakter. Gray'in aslında anladığı tek kişi Silver değildi, Gray bu hikayedeki herkesi anlayabilen biriydi. Yeri geldiğinde Pappy'i anladı, yeri geldiğinde Jim'i, yeri geldiğinde de Kaptan Smollet'yu ama Jim'in de dile getirdiği gibi en çok da Silver'ı anlamıştı Gray. Adı gibi güzel olan Gray bu serideki en sevdiğim kişiydi aslında. :023:

 

image.jpg

 

 

Serinin ilk  2-3 bölümü hikayeye giriş modunda olduğu için biraz sizi sabırsızlandırabilir ama benim açımdan izlenebilirliğini arttırma konusunda çok iyi bir başlangıçtı. Her bölümde, gelecek olan sahnesinde beni neyin beklediğini düşünmemi sağlayan bu bölümler, verdiği o heyecanla hikayeye giriş yapmamı sağlıyordu. Her bölümü birbirinden heyecanlıydı, sadece adada kaldıkları birkaç bölüm sizi yorabilir ama sıkmaz, o noktada da biraz mola vererek izleyin derim. Böylece seyir zevkinizden ödün vermemiş olursunuz. Her videoyu açışımda da o seriye çok yakışan açılış şarkısının güzelliğinde kaybolduğum için Takarajima benim için tadından yenmeyen bir isimdi. Eskilere karşı zaafımın olduğu doğru ama bu sevgimin bununla bir ilgisi yok. Zira yol hikayelerini de ayrı seven biriyim, macera ve tarih bir aradaysa da değmesin kimse keyfime. Bunun da bu sevgimle bir alakası yok. Seri tamamıyla kendini bana sevdiren bir isimdi, karakterleri bile bu sevgimi körükleme yetiyordu. :D O muhteşem finalinden ise bahsedesim yok hiç. Zira, Takarajima aklımda neyiyle kaldı dersem ilk olarak o muhteşem final ve Gray'in Jim'e özlediği Silver'ı vermek için sarfettiği anları derim. Elbette birçok özelliğiyle kaldı ama Gray'in Jim ile Silver bağına göstermiş olduğu saygı tüm seriye bedeldi sanki. Tamam tamam, biraz abartıyorum belki ama Jim için bu seriyi izleyin, Silver için iyice hazmedin, Gray içinse keyfinizden ödün vermeden onu içinize işleyin. Ha unutmadan Silver seiyuusu içinse oturup vaktinizi güzel bir seyirliğe adayın, hatta onun sahnelerini başa sardırıp sardırıp izleyin. Tamam abartmayın ama siz bu seriyi mutlaka izleyin, izleyin ki kulağınız şenlensin. Bunun yanında, güzel bir karakter dünyasıyla tanışın ve tehlikeli sularda kalmış bir hikayenin güzelliğine, ordan da bu yolculuğun ulaştığı  o güzel finale varın. ;)

 

319911.jpg

hqdefault.jpg

 

KARAKTERLER:

Jim Hawkins

 

312782.jpg

Annesine işi konusunda yardımcı olan Jim yeri geldiğinde yaşının getirisi olan kişiliğini öne çıkaran yeri geldiğinde de olgunluğunu öne süren birisidir. Yanından hiç ayırmadığı Benbow'u ile çevresine neşe saçan biridir aslında. Elbette söz konusu şey iş olunca elinden geleni de ardına bırakmayan Jim de bu yolculuk için gemi mürettabından biri olmayı göze alır. Babasının dostluklarına güvenerek üstlendiği hiçbir işi savsaklamaz. Aksine, ona  yaşı gereği ne iş veriliyorsa, elinden geldiğince en iyi şekilde yapar.

 

 

Karen Hawkins

195207.jpg

 

Jim'in annesidir ve çok anlayışlı bir annedir. Jim ile olan bağı en güzel anne-oğul bağlarından birisidir.

 

Benbow

 

images.jpg

 

Jim'in evcil hayvanı olan leoparımız küçüklüğünden beri Jim tarafından bakılıp büyütülmüştür. Aslında seri boyunca da minik Benbow'u  izliyoruz. Jim'in evcil hayvanı olmaktan ziyade onun için bir yoldaş gibidir kendisi ve Jim'in demek istediklerini de kolayca anlayabilmektedir. Küçüklüğünde evcil bir hayvan konumunda olduğu için yabancılar tarafından sürekli kedi ile karıştırılmaktadır. Hatta büyüdüğünde bunu Dr. Livesey'in şakalarının birinde bile duyabilirsiniz. :D

 

Bu da minik Benbow'umuz Jim ile birlikteyken, gerçi hiç ayrılmıyorlar ki. :)

 

Takarajima - 01.jpg

 

Billy Bones

312780.jpg

 

Efsanevi korsan Kaptan Flint'in sadık hizmetkarlarından biridir ama artık bu işten emekli olmuş olan Billy'nin aklındaki tek şey define adasının haritasıdır ve onu korumaya çalışmaktan başka bir şey düşünmez. Ha bir şey daha vardır düşündüğü; içmek. :D

 

 

Silver John

189020.jpg

 

Dr. Livesey'in devamlı gittiği mekanlardan birinin sahibi olan Silver hem yemek yapmada çok yeteneklidir hem de denizcilik konusunda fazlasıyla yeteneklidir ve mekanına sık sık denizciliğe emek vermiş müşteriler gelmektedir.  Livesey de bu yolculukları için Silver'ın biçilmez bir kaftan olduğunu düşünür ve onu işe alır, aynı zamanda Kaptan Smollet hariç tüm mürettabatı onun önerdiği kişilerle oluşturur.

 

 

Dr. Livesey

195211.jpg

 

Doktor ve kasabanın hakimidir (sulh).  Jim'in babasının sıkı dostundan olan Livesey mesleğini de layığıyla yerine getirmektedir. 

 

 

Trelawny

 

195205.jpg

 

Kasabanın zenginlerindendir.  Jim'in babasının sıkı dostlarından birisi ve Dr. Livesey ile de yakın arkadaştır.

 

 

Abraham Gray

 

231323.jpg

 

Çok iyi bıçak kullanır ve en akıllı karakterlerden birisidir. Gemi mürettabından biridir ve aslında İrlandalı'dır.

 

 

 

Abraham

195217.jpg

 

Gemi mürettabından  biri ve devamlı yanında İncil taşır. Hatta İncil'den pasajlar okur.

 

 

 

Kaptan Smollet Alexander

 

195195.jpg

 

İşine çok sadık olan kaptanımız iş söz konusu olduğunda disiplini asla elden bırakmaz.

 

 

 

Lily

231283.jpg

 

Jim'in çocukluk arkadaşıdır.

 

 

 

Pappy

 

135199.jpg

 

Gemi mürettabından birisidir, zaman içersinde bölümler ilerledikçe Pappy karakteri de göz önüne çıkabilecek birisidir aslında. Fazlasıyla enerjik bir yapıdadır.

 

 

 

Redruth

231257.jpg

 

Trelawny ile onun küçüklüğünden beri ilgilenen sadık hizmetkarıdır ve çıktıkları bu yolculuklarında bu yaşlı karakterimiz de karakterlerimizi yalnız bırakmaz.

 

 

 

Anderson

 

195203.jpg

Silver'ın eski dostlarından birisi olan Anderson, Silver'ın önerisiyle gemi mürettabından birisi olmuştur.

 

 

 

George

195215.jpg

 

Silver'ın önerisyle gemi mürettabında yer alan diğer isimlerden birisidir.

 

 

 

Israel Hands

195201.jpg

 

 Silver'ın önerisyle gemi mürettabında yer alan diğer isimlerden birisidir.

 

  • Beğeni 5
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Ellerine sağlık, seriyi pek hatırlayamadım da, halbuki o dönemlerde anime veya çizgi film olsun hepsini izlerdim, hemen bi download yapıp, izlemeye başlayalım, teşekkürler :D

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Yine güzel bir tanıtım-incelemeyle buluşturdun bizleri. Ellerine sağlık. Ben de izlemiştim, biliyorsun. Keyifli bir yapımdı. Macera sevenleri tatmin edecektir. Ben kitabını da okumuştum. Bir filmini izlemiştim ama şu anda hiç hatırlayamıyorum. Bale'in oynadığını izlemek lazım bir ara. :D 

 

Ben de izlemeye başladığımda bir çocuğun, yetişkin bir hikayede, yapabilecekleri açısından eğreti duracağından korkmuştum. Eh kitabı pek hatırlamıyordum sonuçta. Ama izledikçe Jim'in, yavaş yavaş deneyim kazanan bir çocuk olduğunu hissedebiliyorsunuz. Mantıklı diyebileceğimiz bir şekilde oturtmuşlar. Tabii ufak tefek uçukluklar var ama onlarda oluyor. Normal sayılır. Ara vermeden izlenmediği sürece çok keyifli bir anime. Ben maraton yaparak izlemiştim ve oldukça keyif de almıştım ama öyle yapınca son 10 bölüm zorluyor insanı. :)

 

Bu arada Squaw; karakterler içine sevimli leoparımızı da ekleseydin. :D Büyükçe resmini görseydik. :P

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Sakuragi Rica ederim, ben de teşrkkür ederim. :) Öyle doğrusu, ne buluyorsak izliyorduk :D ama  bu yapım gözden kaçırdıklarımdan olmuş. :( İzle izle, ilerleyen zamanda ben oturup sevdiğim sahneleri açar izlerim doğrusu, baya güzel bir seri. 

 

@Kudo Shin'ichi Teşekkürler. :) Bu arada, seni alıntılayınca göstermedi, arada yapıyor bunu. :/ Neyse, seni mi kırayım. Hemencecik ekleyiverdim, onu unutmuşum. :D Ben Gunn gibi birkaç karakteri de bilerek eklemedim, spoiler olacak diye düşündüm. Sana daha önce dediğim gibi MAL'da listemde izleyen 2-3 arkadaşım vardı zaten, biri de sensin. :) 

 

Jim'in bazen boyunu aşan şeyleri yapması itici gözükebiliyor aslında ama burda ya yönetmen çok iyi iş kotarıyor (Dezaki Osamu'ya hayranlığım giderek artmaya başladı zaten, özellikle de şu animelerinde kullandığı kartpostal havasındaki donuk resimlerine bitiyorum. Hatta kartpostaldan ziyade yağlıboya tablolar tadında demek lazım.) ya da romanın yazarı bu konuda çok iyi oyun oynamış çünkü Jim'in olgunluğunu yeri geldiğinde onun çocuksuluğu ve çocukça düşünceleriyle alaşı etmiş. Bu da Jim'i gözümüzde çok yapmacık biri olmaktan kurtarmış. Hatta Silver için taşıdığı hisler ve hayal kırıklıklarında yeri geldiğinde bir çocuğun vereceği tepkileri veriyordu hatırlarsan. Bu da Jim'i fazlasıyla sevimli yapıyordu.

 

Dezaki Osamu demişken The Snow Queen başladım bugün, ilk bölümüne göz atayım, olursa devam edeceğim diye. Kesinlikle devam edeceğim. Hazır masalllardan gidiyorken onu da sıraya koydum. :D Onun kitabını okumuştum işte. :P Bu arada, ben serinin müziklerini de çok sevdim. Bale'in oynadığı filmi benden önce izlersen bir yorum alırım artık. ;)

 

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Gerçekten Osamu'nun izlediğim animeleri güzel oluyor. Ben öyle yönetmendi, stüdyoydu falan pek dikkat etmem ama sen öyle deyince fark etmiştim. Teşekkürler, Benbow ne güzel oldu oraya. :D Bale'in filmini izlersem senden, yorum yazarım. Aynısını senden bekliyorum ama, benden önce izlersen. :D

 

Silver karakteri tam lider, karizmatik bir kişilik. Her yaştan insanın takip edebileceği biri. Bir de baba figürü eksiliği çeken Jim için, çok özel birisi haline gelmişti hikayede. Jim'i daha gerçekçi yapan bir şeydi bu. Evet hatırladım söylediklerini. :)

 

Karlar Kraliçesi'nin pek çok uyarlamasını görmüştüm ben. Film, dizi, çizgi film vs. Bunu da tam olarak beğenirsen, bana söylersin. :D Daha önce konuşmuştuk. İzlemeyi düşünüyorum ben de. :D

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Kudo Shin'ichi Yönetmen olayını ben de pek takip etmezdim aslında, öyle stüdyo-yönetmen tarzı şeyleri takmıyorum pek, sadece anime bile olsa mangakası kimmiş diye bakıyordum ama son zamanlarda izledikçe sevdiğim işlerin Dezaku'dan çıkma olduğunu görünce fark etmeden takibe almışım diyorum. :D Aslında ustayı Rose of Versailles zamanından beri takibe almam gerekti ya, neyse. Elbette, izlersem bir şeyler çıtlatırım kesin. ;) 

 

Karlar Kraliçesi'nin filmlerini hiç izlemedim sanırım ama çizgi filmini izleyip sevmiştim, zaten masalını da okuduğumda sevmiştim baya. Dezaku yine o tarz çizimlerini animenin bazı kısımlarına yerleştirmiş, izlerken beni benden alıyor. Bu arada o animenin başlığı değil ama paylaşmadan geçemedim. Openingi muhteşem.

 

:023:

 

 

 

.

 

 

 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 ay sonra...
(düzenlendi)

Squaw'ın tanıtımlarını açarken "Hadi Bismillah" diyen bi ben miyim? 

Düzenlendi: (Burak)
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

14 saat önce, Burak dedi ki:

Squaw'ın tanıtımlarını açarken "Hadi Bismillah" diyen bi ben miyim? 

 

Noldu yine Puffy? :022:qnoluyo:biyikgulme:

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 3 ay sonra...
(düzenlendi)

Dezaki benim favori yönetmenim. Ashita no Joe, Rose of Versailles (ikinci yarısı elbette), Dear Brother, Black Jack, Space Cobra, Takarajima, Ace wo Nerae gibi başyapıtlara imza atan bir isim sonuçta. Keşke Karate Baka Ichidai serisini de izleyebilseydiniz. :P Hulu üzerindeydi, ancak çok geç kalmışsınız görünüşe göre. İlk öğrendiğim an gidip izlemiştim 2015 yılında. :011:

 

Ve ellerine sağlık abla. Çok güzel bir inceleme olmuş. :)

Düzenlendi: (CasvalDeikun)
  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@CasvalDeikun

Yapımlarını izledikçe benim de favorilerime giren birisi oldu açıkçası. Hangi yapımını izlediysem kullandığı teknikler çok hoşuma gitti. Bahsettiğin yapıma da sıra gelir elbet bir gün. :P  Ace wo Nerae serisini daha geçen haftalarda tamamladım ki ne zamandır planladığım ve çok şey beklediğim bir seriydi. Beni hayal kırıklığına da uğratmadı asla. Zaten spor serisi denildiğinde ana karakter merkezine erkekleri oturtanlardan farklı oluşuyla nasıl sevilmesin ki? :D Feministçe bir yaklaşım gibi oldu ama spor serilerinde ana konumda olan kadın karakteri pek göremiyoruz maalesef. Neyse, seri çizimleri dışında şahaneydi. Eski tarz çizimleri severim bilirsin ama Ace wo Nerae'ninkileri çok sevemedim niyeyse. Bunun haricinde seri muhteşemdi. <3

 

Teşekkür ederim canım. ;) Keyif alarak okuduysan ne mutlu bana. :)

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

@Squaw
Karate Baka Ichidai için inşallah diyelim, ancak biraz zor. :( 

 

Ve katılıyorum. Ace wo Nerae cidden harikulade bir seriydi. Çizimleri sevmemiş olabilirsin belki, bilemiyorum. Ancak ben şahsen Dezaki ve Sugino ikilisine aşığım! Sugino'nun karakter tasarımları fevkaladeydi özellikle yukarıda saydığım serilerin çoğunda bana göre. Ancak benim asıl favori diyebileceğim Ie Naki Ko serisidir. Dezaki'nin en iyi işi olduğunu düşünüyorum. 42. bölüme kadar gelmiştim, ancak daha sonra ara verdiğim döneme geldiği için planladıklarımın arasına aldım. Hala hatırladığım gibiyse... :)  Nasıl atladım yukarıda bilmiyorum. Güzellik. :)

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

On 22 Haziran 2017 at 12:30, CasvalDeikun dedi ki:

@Squaw
Ancak benim asıl favori diyebileceğim Ie Naki Ko serisidir. Dezaki'nin en iyi işi olduğunu düşünüyorum. 42. bölüme kadar gelmiştim, ancak daha sonra ara verdiğim döneme geldiği için planladıklarımın arasına aldım. Hala hatırladığım gibiyse... :)  Nasıl atladım yukarıda bilmiyorum. Güzellik. :)

 

 

Aklımda birkaç eski ve yeni yapım var. Onlar bitsin, Remi planımda zaten. Bir ara kesin izleyeceklerimden birisi. :) 

Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

  • 1 yıl sonra...

Bu başlığı görmeden dün bu serinin batch torrent'ine rastlayıp indirmiş ve çocukken izlediğim seriyi hafızamda canlandırmak için iş dönüşü yatmadan önce izlemeye başlamıştım. Bir bölüm izleyeyim diye oturdum 4 bölüm su gibi aktı. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz en büyük Anime emekçisi ve tüm zamanların en önemli Anime yönetmeni olduğunu düşündüğüm Osamu Dezaki tablo kalitesindeki hareketsiz sahnelerle mükemmel kompozisyonlar yaratıyor. Dahası senaryodan birşeyler kaybolduğunu asla hissetmiyorsunuz. Seriye henüz yeni başladım ama eğer "Anime izlemeye başlamak istiyorum" diyen birisi görseydim ve önerdiğim şeyleri ne olursa olsun önyargısız şekilde izleyecek birisine rastlasaydım, ona başlatacağım birkaç 1970'ler Anime'sinden birisi bu olurdu. 

  • Süper 1
Yorum bağlantısı
Hemen paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgilendirme

Forum Kuralları'mızı okudunuz mı?